| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/286) ve 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/285) ile Sayıştay tezkereleri a)Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 02 .11.2022 |
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, Bakanlık çalışanları, basın mensupları; Aile Bakanlığının bütçesinin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.
Grubum adına söz aldım.
Şimdi, aslında o kadar geniş bir Bakanlık ki ve sürem yirmi dakikada bunların hepsine değinemeyeceğim; kendimce bir sıralama yaptım, sürem kaldıkça inşallah daha geniş kapsamlı değinmek istiyorum.
Şimdi, bu yoksullukla ilgili, konuşmacıları dinlediğimde hayretle izledim çünkü hiçbir akademik altyapıya dayanmayan, ezberler, işte, birkaç rapordan bulunan birkaç cümle üzerinden siyaset yapamayız; bunu açıkça söylemem lazım.
AYLİN CESUR (Isparta) - Bakanlık verileri...
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Ben sizi dinledim, ben sizi dinledim.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Karşılıklı konuşma usulümüz yok. Rica ediyorum, herkes sırası gelince fikrini ifade etsin.
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Şöyle: Yoksulluk, üç temel anlamda tanımlanır. Bakın, ben yoksulluk konusunda otuz yıldır hem akademik çalışma yapan hem sivil toplum çalışması yapan, sekiz yıldır da siyaset yapan bir milletvekiliyim. Bu ülkede 2002 yılında "mutlak yoksulluk" diye bir kavram vardı. Dünya Bankası verileriyle söyleyeceğim, bilmiyorum sizin için bir anlam ifade ediyor mu? Dünya Bankası günlük yaşam kriteri üzerinden yoksulluğu mutlak yoksulluk olarak tanımlar. Bu ülkede 2002 yılında günlük 2,15 dolar altında yaşayan 1,3 milyon vatandaş vardı, o günkü nüfusla söylüyorum. Yine bir başka veri: Günlük 4,3 dolar -"Niye dolarla veriyorsunuz?" demeyin, Dünya Bankasının verisi çünkü Dünya Bankası mutlak yoksulluğu böyle tanımlıyor- o günkü nüfusa oranı yüzde 30,3 yani yaklaşık 18 milyon vatandaş 2002 yılında mutlak yoksullukla yaşıyordu. Yaptığımız sosyal yardım programları, sosyal devletin ete kemiğe bürünmesi, Anayasa'daki sosyal devlet ilkesinin ete kemiğe bürünmesiyle bu oran 2,15 zaten yok oldu, 4,3 de yok denilecek kadar azaldı; bu, AK PARTİ iktidarlarının başarısıdır, mutlak yoksulluk için söylüyorum bunu. Bugün Türkiye'de konuştuğumuz, kısmen göreli yoksulluktur yani bölgesel gelişmişlik farklarıdır; lütfen biraz açın makaleleri, araştırmalara bakın. Asıl konuşulacak konu belki bugün için, Türkiye için konuşulacaksa İnsani Yoksulluk Endeksi'dir. Peki bu endeks neyi içerir? Eğitime erişimi içerir, uzun yaşam sürmeyi içerir, sürdürülebilirliği içerir. Öyle anlatıyor ki benden önceki konuşmacılar, yoksulluk denilen kavramı sanki mutlak yoksulluk devam eder gibi anlatıyorsunuz; şimdi sapla samanı birbirine karıştırmayın, ne olur bir araştırın, bir bakın.
Yine, benden önceki konuşmacılar ve Sayın Bakan söyledi, yine Birleşmiş Milletler, sizin için anlam ifade ediyor mu bilmiyorum ama Birleşmiş Milletler üzerinden bir endeksten bahsedeceğim, söylendi ama tekrarında fayda görüyorum. 2009 yılına kadar Türkiye Orta Gelişmiş İnsani Gelişmişlik Endeksi'yle, kriteriyle ölçülüyordu, 2009'dan sonra yüksek insani gelişmişliğe ulaştı, 2021'den sonra da çok yüksek insani gelişmişlik seviyesine ulaştı. Şimdi, Birleşmiş Milletler raporları ve Dünya Bankası verileri üzerinden söylüyorum; lütfen, konuşurken öyle kulaktan dolma verilerle ya da kulaktan dolma tanımlarla istirham ediyorum siyaseti karıştırmayın.
Bir başka şey daha söyleyeceğim: Bu, bugün için değil, çok sıklıkla gelen bir eleştiri. İşte, Sayın Bakan da ifade etti "4 kalem sosyal yardım kalemini 50'ye çıkardık." diye. Bakınız, sosyal yardım kalemlerinin artması yoksulluğun arttığını göstermez. Az önce Dünya Bankası ve Birleşmiş Milletler verileri üzerinden bir tanımlama yaptım. Refah arttıkça... Bakın, mutlak yoksulluk en alt kesim; refahın düşük olduğu seviyede siz en alt kesime hitap edersiniz, onun için 4 kalemdir sosyal kalemi ama refah arttıkça bir üst basamağa, bir üst basamağa, bir üst basamağa çıkarsınız ve daha önce öngörmediğiniz, öngörülemeyen ya millî gelire bağlı olarak öngörülemeyen yardım, tematik yardım kalemleri geliştirirsiniz, yirmi yılda yapılan budur. Eşi vefat eden aylığı bunlardan biridir, asker aileleri yardımı bunlardan biridir; şimdi 50 kalemi saydırmayan bana, bunu hepiniz çok iyi biliyorsunuz. Onun için, yoksulluğun arttığı anlamına gelmez, refahın tabana yayıldığı anlamına gelir 50 kalem sosyal yardım kalemi, bunu da özellikle belirtmek isterim.
Diğer bir konu -süreme de bir yandan bakıyorum- engelliler konusuna kısaca girmek istiyorum çünkü mesleğe ilk başladığımda da çalıştığım bir alan, 1989'dan beri bildiğim bir alan, onun için bu konudaki ifadeleri de çok talihsiz bulduğumu söylemem lazım. Bu ülkede engelliler yasası 2005 yılında çıktı. Kim çıkardı? AK PARTİ çıkardı. Doğru mu? Doğru. Engellinin adı ondan önce var mıydı? Bakın, 1989'da başladım ben bu alanı çalışmaya. Birleşmiş Milletlerden misafirlerimiz gelirdi "Türkiye'de engelli yok." derlerdi çünkü sokakta görmezlerdi. Az önce bir konuşmacı "Sokakta engelli yok, yardım aylıklarıyla eve kapatıyorsunuz." dedi, tabii onları da bilmiyorsunuz, bilmeden konuşuyorsunuz.
(HDP sıralarından gürültüler)
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Müsaade edin, ben sizi dinledim, ben sizi dinledim. Ben sizi dinledim.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, karşılıklı konuşma usulümüz yok, söz aldıkça herkes fikrini ifade etsin. Farklı fikirlere de tahammül edeceğiz, rica ediyorum.
(HDP sıralarından gürültüler)
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Ben sizi dinledim.
Evde bakım aylığı ağırlıklı yatağa mahkûm olana verilir, onlar sokağa çıkamaz zaten yani o engelli sokağa çıkamaz, ağırlıklı evde bakım aylığı yüzde 90 ve üzeri bire bir bir bakıma muhtaç olan engelli için verilir, o engelli sokağa çıkamaz. Ama ne yaptık 2005'ten sonra biz? Ücretsiz rehabilitasyon programı geliştirdik. O rehabilitasyon programı için engellinin evinden alınarak en yakın özel rehabilitasyon merkezine ücretsiz transferini yine bu politikalarla sağladık yani engelliler eğitim başta olmak üzere, rehabilitasyon başta olmak üzere... Az önce Sayın Bakanın da söylediği kamu istihdamında 5.700 olan -2002 verisini söylüyorum- bugün 65 bine ulaşan engelli istihdamıyla üretime dâhil edilen bir engelli politikasından bahsediyorum. Şimdi bu rakamları bilmeyince ezbere konuşmanın doğru olmadığı kanaatindeyim.
Gelelim kadın konusuna. Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanımız Türkiye Yüzyılı Programı'nda da şöyle bir cümle söyledi ve bizim aslında yirmi yıllık kadın politikalarımızı da çok net ifade eden bir cümle: "Kadın politikaları, aile politikaları birbirinin alternatifi değildir." Şimdi, bunun üzerinden birileri polemik yapmaya kalktı fakat yirmi yıldır bu alanda politika üreten bir iktidar var. 2002 Seçim Beyannamemize fırsat olursa bir bakmanızı isterim, kadın bölümüne özellikle. Töre, namus saikiyle işlenen cinayetlerle nasıl mücadele edeceğimizi, kadın yoksulluğu ve kadına yönelik şiddetle nasıl mücadele edeceğimizi daha 2002'de ilk Seçim Beyannamemizde ortaya koyduk. Peki, bu ülkede 2004 yılında Anayasa'ya "kadın-erkek eşittir"i kim getirdi? Kimin iktidarında geldi? Oradan kadın-erkek eşitliği üzerinden konuşuyorsunuz. AK PARTİ iktidarında geldi Anayasa'ya bu ilke ve 2010 yılında, pozitif ayrımcılık yine AK PARTİ iktidarıyla geldi. Doğru mu? Doğru.
Şimdi, şunu söylemem lazım: Ben 67 doğumluyum. Çok şükür ailem -ailenin ilk çocuğuyum ben- kız çocuklarının eğitimini önemsediği için, sırf beni okutmak için İstanbul'a göç eden bir ailenin çocuğuyum. Ben üniversiteye gittiğimde, 85 yılında bu ülkede kız çocuklarının sadece yüzde 7'si üniversiteye gidebiliyordu üniversite eğitimi çağında. 2001 yılında bu rakam yüzde 13,5'ti. Bakın, üniversite çağındaki kız çocuklarının sadece yüzde 13,5'u 2001 yılında üniversiteye gidiyordu. Niye gidemiyordu? Bir, yasaklar vardı; iki, katsayı uygulaması vardı; üç, büyük şehirlerde kümelenen üniversiteler vardı. Anadolu'nun şehirlerinden aileler bazen sadece kız değil, erkek çocuğunu da gönderemiyordu, 80 öncesi olaylar, terör olayları, büyük şehre göndermekten aileler çekiniyordu ve üniversiteleşme oranı da az önce verdiğim rakamlardı. Peki, bugün yasaklar kalktı, katsayı uygulaması kalktı ve 81 ilde açılan üniversitelerle -umarım bakmışsınızdır- üniversite çağındaki kız çocuklarının üniversiteleşme oranı yüzde 49. Bu, AK PARTİ'nin başarısıdır. Peki, bir soru sorayım, biraz da rahatlayalım: Erkeklerde bu oran kaç, tahmin edin? Yüzde 40 yani bu ülkede üniversite çağındaki erkeklerden yaklaşık 10 puan daha fazla üniversite çağındaki kız çocukları üniversiteye gidiyor. Bu niye önemli? Niye üniversite eğitimini bu kadar anlatıyorum ben? Çünkü eğitim, en önemli fırsat eşitliği aracı, eğitimdeki fırsat eşitliğini cinsiyetler arası ya da sosyoekonomik yapılar arası -ya, bu kavramları açmama gerek yok herhâlde, bu kavramları biliyorsunuz- o kadar fırsat eşitliği aracı... Niye önemli eğitim? İş gücü piyasasına katılım, karar alma mekanizmasına katılım; bütün bunları konuşabilmemiz için önce, eğitimi konuşmamız lazım.
Bununla birlikte, birkaç veri vereceğim birazdan size, notlarımın arasında var, kadın istihdamıyla ilgili bazı oranlar ve muhtemel ki bunlara da bakmadınız. Bugün iş gücü piyasasına katılım oranında niye daha yükseğini arzu ederken bu seviyedeyiz? Bakın, yirmi yıldır iktidardayız biz... Bugün ağırlıklı olarak iş gücü piyasasına katılamayan kadınlar daha çok 40 yaş üstü kadınlar. Niye söylüyorum bunu, niye söylüyorum bunu?
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Öğretmeninizi dinlesenize ya!
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Ben konuşmacılarınızı dinledim, sataşmayın.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, böyle bir usulümüz yok Plan ve Bütçede. Genel Kurul değil burası, rica ediyorum.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Böyle bir usul de yok; biz öğrenci onlar öğretmen değil.
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Bugün...
(Gürültüler)
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Siz konuşurken size müdahale edilse hoşunuza gider mi? Rica ediyorum, bir hakaret söz konusu değil, fikirlerini ifade ediyor Ayşe Hanım, dinleyeceğiz.
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Bugün, mesela, şunu da söylemem lazım.
(Gürültüler)
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Katılmayabilirsiniz, farklı fikirleriniz olabilir ama müdahale etmeye hakkınız yok, rica ediyorum.
(Gürültüler)
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Siz kendinizi öğrenci olarak görmeyin, bize öğretiyor, biz öğrenciyiz. Biz öğrenciyiz farz edin, kendinizi öğrenci kabul etmeyin.
(Gürültüler)
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Lütfen, rica ediyorum, size sıra geldiğinde ifade edersiniz görüşlerinizi.
Ayşe Hanım, devam edin.
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Bugün kadın yoksulluğunu da konuştuğumuzda önce eğitimi konuşuyoruz çünkü üniversite eğitimini almış -yani iki yıllık yükseköğrenim de dâhil burada, sadece dört yıllık fakülte değil, yüksekokul da dâhil- kadınların yüzde 76'sı yoksullukla baş edebiliyor. Onun için üniversite eğitimini son derece önemsiyoruz.
Burada birkaç veri paylaşacağım sizinle, bugün kamuda çalışan kadın istihdamı oranı yüzde 40 yani bilmiyorum bu veriyi araştırıp baktınız mı? Kadın öğretmen oranı toplam öğretmenler içinde yüzde 60, kadın avukat oranı toplam avukatlar içinde yüzde 46 , kadın hâkim oranı toplam hâkimler içinde yüzde 45,9, 46.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Kadınların oranını da açıklar mısınız?
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Kadın hekim oranı toplam hekimler içinde yüzde 44.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, böyle bir usulümüz yok, rica ediyorum. Sıra geldiğinde konuşacaksınız, lütfen.
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Sağlık sektöründe, kamuda çalışan kadınların oranı ise toplam çalışanlar içinde yüzde 56. Bunu şunun için söylüyorum: Eğitimi artırdıkça -özellikle kamuda oranları görüyorsunuz- istihdam oranlarınız da artıyor. Onun için biz ilk günden itibaren kadının üniversite eğitimine erişimini son derece önemsediğimizi ifade etmek istiyorum.
Bu arada tabii şunu da söylemem lazım...
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - İstanbul Sözleşmesi'nden neden çıktınız o zaman?
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Ya kadının eğitimi sizi ilgilendirmiyor, istihdamı ilgilendirmiyor olabilir ama sabırla dinlemenizi öneririm tabii.
Bu arada şunu da söylemem lazım: Sadece kadının maaşlı, ücretli istihdamı değil diğer tarafta hem meslek eğitiminde hem de girişimcilikte ciddi anlamda teşvikler aldı. Belki Sanayi Bakanımız kendi bütçesinde bundan bir parça bahseder. Bugün KOSGEB'ten toplam destek alanların içinde yüzde 41'i kadınlar. Bugün, yine, İŞKUR'un İşbaşı Eğitim Programı kişinin meslek edindirilmesi, vasıflı eleman olması için son derece önemsediğimiz bir program. Bu programdan faydalananların da yüzde 49'u kadın. Onun için rakamlarla konuşmayı her zaman önemsiyorum.
Gelelim kadına yönelik şiddetle mücadele. Konuşmamın başında söyledim, -muhtemel ki bana sataşanlar bunu kaçırmışlar- AK PARTİ 2002'deki ilk Seçim Beyannamesi'nde kadına yönelik şiddetle mücadele edeceğini ve özellikle töre, namus saikiyle olan cinayetleri açıklamış ve buna hedef olarak daha 2002 Seçim Beyannamesi'nde ortaya koymuştu.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - İstanbul Sözleşmesi'nden neden çıktınız?
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, bakın, aynı şeyi defalarca yapıyorsunuz. Sizi uyarmak zorunda bırakmayın beni; lütfen, rica ediyorum.
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Tabii, gerçekleri duymak hoşunuza gitmeyebilir ama sabırla dinleyeceksiniz.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - İstanbul Sözleşmesi'nden çıktınız bunu biliyorsunuz değil mi?
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Böyle bir hakkınız yok, müdahale etme hakkınız yok. Rica ediyorum, lütfen, düzenini bozmayın Komisyonumuzun.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Siz niye rahatsız oluyorsunuz bundan şu an anlamıyorum.
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Kadına yönelik şiddetle...
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Başkanım...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Farklı fikirlerden rahatsız oluyorsanız bunu açıkça söyleyin. Bir hakaret yok, bir şey yok; fikrini ifade etmesin mi Ayşe Hanım? Fikrini ifade etmesin mi Ayşe Hanım? Siz fikirleri engelleyecek misiniz? Böyle şey olabilir mi ama defalarca yapıyor, lütfen uyarın. Bu da bir tür şiddet o zaman, bunu söylemek zorunda kalacağım şimdi.
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Kadın kadını konuşturmuyor, kadın haklarından bahsediyorlar burada!
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Ne alaka!
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Buyurun.
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Kadın kadını konuşturmuyor, bu da bir şiddet.
Bakın, 2005'te Türk Ceza Kanunu'nda yaptığımız köklü düzenlemeyle bugün töre, namus saikiyle işlenen cinayetler yok denecek kadar azalmıştır. Yine, AK PARTİ, 2005 yılında aile içi kadına yönelik şiddeti suç olarak tanımlamıştır; bunu AK PARTİ yapmıştır. Yine 2005 yılında yaptığımız düzenlemeyle cinsel saldırı fiilî tanım olarak yasaya girmiştir; kadına yönelik şiddeti konuşuyoruz burada. Aynı zamanda KADES uygulaması son dönemde yaptığımız, 2018 yılında gerçekleşen bir uygulama. Hızlı şekilde emniyet teşkilatlarıyla şiddet riski altındaki kadını buluşturmayla ilgili ki bugün 3 milyon 713 bin kadın bu programı indirdi ve bu program, bu uygulama Avrupa Birliği ülkeleri içinde en iyi uygulama olarak seçildi. Fransa, Almanya şu an bu uygulamanın kendi modellerini geliştiriyorlar.
Şimdi, özellikle şunu söylemem lazım kadına yönelik şiddeti konuştuğumuzda; bakın, burada ben de bazı dokümanlar getirdim, yani çalıştım. Kız çocuklarını görmenizi istiyorum, bu kız çocuklarını görmüyor kimse. Bu kız çocukları 13-15 yaşındalar ve burada elimde koca koca raporlar var. PKK'nın kadına yönelik şiddet...
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - İstanbul Sözleşmesi de çok gerçek...
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Konuşturmuyorsunuz ya! Bu nasıl bir demokrasi?
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Lütfen sıra geldiğinde fikirlerinizi ifade edin. Böyle şey olmaz yani.
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Sizin açtığınız kadar benim de bunu açma özgürlüğüm var.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Size iki dakika ek süre vereceğim bu müdahalelerden dolayı. Sürenizi aldıkları için iki dakika ek süre vereceğim.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Başkanım, on dakika verin, anlayamadık dersimizi!
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Buyurun.
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Bunu niye söylüyorum? Buna değinmeyen herkese söylüyorum. PKK'nın kadın ve çocuk cinayetlerine değinmeyen herkese söylüyorum bunu. Bugüne kadar kadına şiddetle ilgili mangalda kül bırakmayanlar Birleşmiş Milletler raporlarına, Uluslararası Af Örgütü raporlarına giren bu cinayetleri, çocuk cinayetlerini, intiharları, istismarları, tecavüzleri bir kere olsun konuşmadılar ve görmediler; bu ikiyüzlülüktür. Bunlardan bahsetmemek ikiyüzlülüktür, samimiyetsizliktir; kadına yönelik şiddetle mücadelede samimiyetsizliktir. 15 yaş altı kız çocuklarından bahsediyorum.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, sürekli uyarmak zorunda bırakmayın beni, sırası geldiğinde fikirlerinizi ifade edeceksiniz. Niye böyle yapıyorsunuz anlamıyorum.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Siz şu anda ayrımcılık yapıyorsunuz.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Lütfen...
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Onun için, bugün sınır ötesi operasyonlar dâhil yapılan bütün operasyonlar, terörü bitirmek için yapılan tüm operasyonlar bu kız çocuklarını da kurtarmak için yapılan operasyonlardır, kadın haklarıyla ilgili mücadeledir.
(Gürültüler)
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Rica ediyorum, rica ediyorum... Böyle bir hakkınız yok, müdahale etmeye hakkınız yok. Rica ediyorum, sıra geldiğinde fikirlerinizi ifade edersiniz. Sıra geldiğinde fikirlerinizi ifade edersiniz, kimse size müdahale etmedi konuşurken. Bu kadar olmaz! Rica ediyorum...
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Demokrasi tahammül rejimidir Sayın Başkanım, tahammül edemeyenler... Demokrasi derken mangalda kül bırakmazlar ama... Ben de burada bunların bulunmasını istiyorum, ben de özgür hakkımı kullanıyorum.
Şimdi, gelelim İstanbul Sözleşmesi'nden sonra yaşadığımız sürece.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Niye çekildiniz önce onu açıklar mısınız?
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ya, size mi soracak!
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Sana mı soracağım? Senin her soruna cevap vermek zorunda mıyım?
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Ya, rica ediyorum, siz niye böyle defalarca uyardığım hâlde... Grup sözcülerinden rica ediyorum, lütfen, uyarın, yani siz de uyarın.
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Bakın, sizin de içinde bulunduğunuz, tanıklık ettiğiniz 22 Mayıs 2022 tarihinde bir düzenleme geldi -bugün kadına yönelik şiddetle mücadelede kararlılığımızı ifade etmek için söylüyorum- bugün, boşanmış eşe karşı işlenen şiddetin de tıpkı nikâhlı eşe karşı işlenen şiddet mesabesinde cezalarını aynı seviyeye getirdik.
Bugün iyi hâl uygulamaları, bakın, kadına yönelik şiddette en çok konuştuğumuz konu. İyi hâl uygulamaları nedeniyle yaşanan sorunlar, tekrarlanan şiddetler ya da ne yazık ki ölümle sonuç bulan şiddet olayları. İyi hâl uygulaması yine AK PARTİ'nin girişimleriyle bu Parlamentoda kaldırılmıştır ve cezalar artırılmıştır. Özellikle eşe karşı işlenen suçların katalog suç düzenlemesi içine alınmasının bu konuda AK PARTİ'nin kararlılığını gösteren en önemli gösterge olduğunu söylüyorum. Bugün daha yeni görüştüm Almanya'dan bir grup heyetle. Farklı ülkelerden farklı gruplarla, heyetlerle özellikle bu iyi hâl uygulaması başta olmak üzere, bunun son derece doğru bir uygulama olduğunu ve kendi ülkelerinde olmadığını ifade eden görüşmeler yaptım. Onun için kadına yönelik şiddetle mücadelede yaptığımız yasal düzenlemeler Avrupa'da pek çok ülkenin önünde yasal düzenlemelerdir, siz kabul etmeseniz de bu böyledir. Kaldı ki diğer taraftan, tabii ben hepsini sayamıyorum, vaktim çok azaldı, süremi de vaktinde kullanmak istiyorum. Sadece bu ücretsiz avukat konusunu özellikle ifade etmek istiyorum. Şiddet mağduru kadına da ücretsiz avukat konusu...
Sağlık konusuna girmek isterdim, anne bebek ölümlerine... Özellikle uzun yıllar çalıştığımız ve önemsediğimiz bir alan. Ne yazık ki vaktim kalmadı.
Şehit, gazi yakınlarıyla da ilgili söyleyeceklerim var fakat vaktimi efektif kullanmak adına o konulara da girmiyorum. Ama şunu ifade etmem lazım: Özellikle "elektronik kelepçe uygulaması" -burada hızla gideyim derken bazılarını atlamışım- 2015 yılında yine AK PARTİ tarafından getirilen ve bugün titizlikle uygulanan bir program. Tekrar tekrar söylüyorum: 2002 yılındaki ilk seçim beyannamemizden itibaren biz kadına yönelik şiddetle mücadelede her alanda mücadelede kararlıyız, ezber cümlelerle değil... Şunu niye söylüyorum? Tekrar en başa dönmek için. Kadın haklarıyla mücadele ve aile bütünlüğünün korunması -çünkü biz aileyi de önemsiyoruz; ona da vakit kalmadı, giremiyorum- birbirinin hasmı -bakın, ne olur, buranın altını çiziyorum- rakibi, alternatifi değildir. AK PARTİ "hem hem de" diyebilen bir partidir; hem kadın haklarıyla mücadele edeceğiz, kadın hakları için mücadele edeceğiz, kadına yönelik şiddetle mücadele edeceğiz hem de aile bütünlüğünün korunması için politikalar geliştireceğiz, uygulamalar geliştireceğiz. Tabii bu, siyasetin zihin kodlarına biraz aykırı geliyor. Tipik bir Aristo düalizmi, siyah ya da beyaz "kadın haklarını savunuyorsanız aileye karşısınız, aileyi savunuyorsanız kadın haklarına karşısınız" ezberinden siyasetçilerin bir kurtulması lazım ve biz AK PARTİ olarak yirmi yıldır "hem hem de" diyoruz; hem kadın hakları için mücadele edeceğiz, ediyoruz yirmi yıldır hem de ailenin bütünlüğünün korunması için düzenlemeler getireceğiz ve yanlış uygulamaları kaldıracağız, ikisi için de aynı anda kararlılıkla politikalarımızı sürdüreceğiz diyorum.
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.