| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/286) ve 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/285) ile Sayıştay tezkereleri |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 26 .10.2022 |
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sayın Başkan, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım, çok değerli bakan yardımcılarımız, Strateji ve Bütçe Başkanımız, kurumlarımızın çok değerli bürokratları, basınımızın değerli temsilcileri; ben de hepinizi saygıyla sevgiyle, muhabbetle selamlıyorum.
Cumhuriyetimizin 100'üncü yılının bütçesi olması özelliğini taşıyan 2023 yılı bütçesini yapmanın bizlere nasip olması hepimiz için bir gurur kaynağı; bu onuru, bu gururu bizlere yaşattığı için Rabb'ime şükrediyorum. Yüz yıl boyunca yapılmış olan bütçelerimize katkıda bulunan herkese de bu vesileyle teşekkür ediyorum. 2023 yılı bütçesi, aynı zamanda AK PARTİ'mizin 21'inci, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemimizin de 5'inci bütçesi.
Değerli arkadaşlar, bütçe ve ekonomiyi, Türkiye ekonomisini değerlendirmeden önce -ben her zaman ifade ediyorum- bir defa, bir küresel ekonomiyi değerlendirmek lazım. Yani bir doğru analiz yapabilmemiz için küresel ekonomiyi değerlendireceğiz, daha sonra Türkiye ekonomisini, Türkiye bütçesini ve Türkiye'nin geçtiği safahattaki durumları ve Türkiye'nin dününü, bugününü hep birlikte masaya yatırmamız lazım ki doğru bir analiz yapalım diye düşünüyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; küresel ekonomiye baktığımız zaman, küresel ekonomi... Covid-19 salgınıyla beraber hakikaten dünyadaki bütün ülkelerin hemen hemen sağlık sisteminin çöktüğünü hep birlikte gözlemledik. Covid-19 salgını, âdeta ülkeleri sağlıksız bir sisteme doğru sağlıkta götürdü. Sözüm ona o büyük büyük ülkelerin birçoğunda hastanelerin, altyapının yetersiz kaldığını gördük ve hastaların yollarda kaldığını ve yollarda ülkelerin cenazeleri, ölüleri topladıklarını gördük ve bu pandemi sürecinde, Covid-19 salgını nedeniyle çoğu ülke vatandaşlarının da bu hizmetten ücretle faydalandığını da hep birlikte müşahede ettik. Tabii, bu sadece sağlık sistemini etkilemedi. Covid-19 başka ne yaptı? Covid-19 ekonomiye de büyük vurgun yaptı. Evet, belki de iktisatçılara göre, 1929 Buhranı'ndan sonraki en büyük krizi, pandemiyle birlikte dünya ekonomileri yaşamaya başladı, küresel ekonomi. Bu krizle beraber, bir defa enerji maliyetleri çok yükseldi, tedarik zincirleri arttı. Bunları artık hepimiz ezberledik yani emtia fiyatlarının ve gıda fiyatlarının aşırı derecede yükselmesi sonucunda enflasyon ve pahalılıklar da oluşmaya başladı. Dünya, küresel ekonomi sadece pandemiyle mi boğuşuyor? Hayır. Başka ne oldu? Bir de bunun yanına, üstüne üstlük, küresel iklim değişiklikleri olmaya başladı. Bu küresel iklim değişikliğiyle beraber kuraklıklar, orman yangınları, sel baskınları olmaya başladı, bu da enerji maliyetlerine artı bir yük getirdi. Ondan sonra ne oldu? Gıda fiyatları da artmaya başladı, bu da pahalılığa etken oldu.
Diğer bir neden nedir? Küresel ekonomiyi etkileyen, olumsuz yönde etkileyen nedenlerden bir tanesi Rusya-Ukrayna savaşı, bu da artık, bu küresel ekonominin kötü gidişine hakikaten tuz biber oldu desek yanlış olmaz.
Değerli arkadaşlar, bunların hepsi üst üste bir araya geldikten sonra bütün pahalılıklar ve enflasyon oluşmaya başladı. Bunun neticesinde, dünya, eksi enflasyonu olan, enflasyon nedir bilmeyen ülkeler, ABD'si ve Avrupa Birliği enflasyonla tanışmış oldu. Mesela, 2018 yılında ABD'de enflasyon yüzde 1,90. 2020 yılında kaç? Yüzde 1,40, 2021'de yüzde 7, 2022'de yüzde 8,20. Euro bölgesinde nasıl? Euro bölgesinde 2020 yılında eksi yüzde 30, 2021'de yüzde 5, 2022'de... Bu rakamlar önemli, rakamlar gözünüze küçük gelebilir, görünebilir ama iki yılda euro bölgesinde 2022'de enflasyonun eksi enflasyondan yüzde 10'un üzerine çıkması bence dikkate değer. Bunlar böyle olunca, bu ekonomiler, bu ülkeler enflasyonu dizginleyebilmek için faiz artırımına gittiler, faiz artırımı olunca da yatırımlarda bir azalma meydana geldi, yatırımlar azalmaya başlayınca da küresel ekonomide Amerika'da ve Avrupa Birliğinde teknik olarak resesyon görülmeye başladı.
Değerli arkadaşlar, bunu ortaya koymamız lazım. Şimdi, az önce, konuşmacı milletvekili arkadaşımız "Gençlerle konuşuyorum." dedi. "Gençlerimiz eskiye dönmek istiyorlar." dedi. Ya, şimdi, dünyada hangi ülkeye giderseniz gidin, kime sorarsanız sorun, gence, çocuğa, yaşlısına, kadınına, kime sorarsanız sorun herkes eskiye dönmek ister. Dünyada 2019'dan sonra, bu pandemiyle beraber ve savaşlar, küresel iklim değişikliği; bunlarla tanışan kim varsa üç sene öncesine geriye dönmek ister, "Eski günlere geri dönelim." derler ve onun özlemini yaşarlar ama artık dünyanın bir gerçeği var; dünya bunlarla tanıştı, dünya bunlarla birlikte yaşamaya başladı.
Türkiye ekonomisi olarak bizler ne yaptık? Bakınız, bu saydığım ülkelerin tamamının tuzu kuruydu pandemiye kadar, hepsi rahattı, hepsinde işler yolunda gidiyordu. Ya, Türkiye hangi badirelerden geçerek Covid-19'la tanıştı, buna bakmak lazım. 2013 yılında başlayan, Gezi olaylarıyla başlayan bir süreç, daha sonra 17-25 Aralık darbe operasyonu, yargı operasyonuyla devam eden, daha sonra çukur eylemleriyle devam eden ve en sonunda da 15 Temmuz FETÖ hain darbe girişimiyle üst seviyeye çıkan hain FETÖ girişimiyle beraber Türkiye ekonomisini çökertmeye çalıştılar. Bununla da yetinmediler. Ekonomi mi sadece? Hayır. Milletimize diz çöktürmeye çalıştılar. Bunlarla yetinmeyenlere, bunları başaramayanlara milletimiz dersini verdi, onlara darbe yaptı ancak bununla yetinmeyenler kurla beraber ekonomimize darbe vurmak istediler; bunu da tabii, Allah'a hamdolsun, başaramadılar.
Değerli arkadaşlar, biz de küresel ekonominin bir parçasıyız, biz küresel ekonomiden ayrı bir ülke değiliz, tabii ki biz de etkileniyoruz. Bütün bu olumsuzluklardan dolayı enerji maliyetleri dünyada artınca bizde de mecburen artıyor. Bunlar artınca, her türlü maliyetler artınca bizde de pahalılık oluştu. Pahalılık neyi getirdi? Enflasyonun oluşmasına neden oldu, enflasyonla beraber... Ama biz dünya ülkelerinden ayrışarak ne yaptık? Biz faiz artırımı yoluna gitmedik. Ya, ne yaptık? Biz dedik ki: "Faizi arttırmayacağız, yatırımlar devam etsin, istihdam devam etsin, üretimimiz artsın, ihracatımız artsın." diye, biz yolumuza devam ettik.
Bakınız, 2020 yılında küresel ekonomi yüzde 3,4 daraldı ama Türkiye yüzde 1,8 büyüdü. 2021 yılında, Türkiye, dünyada örnek bir ülke olarak yüzde 11 seviyesinde büyüdü. Ya, şimdi, 2022'de ne yaptı Türkiye? İlk yarıda yüzde 7,5 seviyelerinde büyüme yakaladı. Bu neden kaynaklandı? Türkiye ekonomi modeliyle beraber biz bunu yakaladık, hamdolsun ve istihdamımız belki de ilk defa 31 milyon seviyesini gördü ve işsizlik oranımız da yüzde 9,6 seviyelerine kadar geriledi değerli arkadaşlar.
İhracatımıza baktığımız zaman -arkadaşlarımız da bahsettiler- ihracatımız bu yıl 250 milyar doları geçecek inşallah, 2023 yılında da inşallah 265 milyar dolar seviyelerini yakalayacağız.
Değerli arkadaşlar, bakınız, şunu gözden kaçırmamamız lazım: En büyük pahalılık ulaşamamaktır. Bugün Rusya, Avrupa ülkelerine sağladığı doğal gazda arz kısıtlamasına gittiği için Avrupa ülkelerinin kara kış kapılarını çalmaya başladı, hepsi kara kara düşünmeye başladılar; doğal gazlara erişimleri azaldı ama hamdolsun, biz, Türkiye olarak, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde, hükûmetimizin uyguladığı dengeli bir diplomasi sayesinde enerjiye ulaşımda bir sorun yaşamıyoruz, yaşamayacağız da ve artı, bütün bu olumsuzluklara rağmen, Türkiye, inşallah, doğal gaz üssü olma yolunda. Evet, Avrupa'nın doğal gaz kapısı biz olacağız inşallah. Bunu Putin de açıkladı, çok kıymetli Cumhurbaşkanımız da açıkladılar. Yarın öbür gün, hep birlikte, inşallah, bir enerji üssü olma yolunda adımlarımızı da atmaya başladık. Bu Türkiye'nin bir kazanımıdır; Türkiye güçlü durarak ve dengeli dış politikası sayesinde, vizyoner bakışı sayesinde bunları yakaladık. Bundan kim faydalanıyor? AK PARTİ'liler mi faydalanıyor? Hayır. Kim faydalanıyor? 85 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarımızla hep beraber, Türkiye'de yaşayan kim varsa, hep birlikte bunlardan faydalanıyoruz.
Ben, bu arada bütçe büyüklük rakamlarına da bütçe rakamlarına da girmek istiyorum. Bütçemizin gideri 4 trilyon 470 milyar, gideri 3 trilyon 810 milyar, bütçe açığımız 659,4 milyar lira, vergi gelirlerimiz 3 trilyon 200 milyar, faiz giderlerimiz 565,6 milyar lira. Bazı arkadaşlarımız bunun bir faizci bütçe olduğunu söyleyip diğer rakamlara hiç bakmamıza gerek yok." dediler. 565,6 milyarla bu bütçenin "Faizci bütçe." olduğunu ifade eden arkadaşlarımız oldu. Neye göre söylüyorsunuz? Bakınız, diyorlar...
Bize bir de şu eleştiriyi yapıyorsunuz: "Niye, efendim, 2002 yılıyla 2022 yılını değerlendiriyorsunuz?" Arkadaşlar, 2002 yılındaki Türkiye'yi göreceğiz ki bu millet neden bize oy vermiş, onu göreceğiz ve yirmi bir yıldan beri de 21'inci bütçeyi yapan AK PARTİ hükûmetlerine neden destek verdiğini de ortaya koyacağız. Siz de bunu görün, buna göre siyaset yapın.
Bazı arkadaşlarımız şunu ifade ettiler: "Altı ay var seçime, seçim geldiği için siz bu torba yasaları, bu bütçeyi bu şekilde hazırladınız. Seçime dönük bütçe yapıyorsunuz." Bize eleştiride bulundular. Demek ki bizi hiç tanımamışsınız, rakiplerinizi hiç tanımıyorsunuz demek ki.
Biz, AK PARTİ kurulduğu günden itibaren hiçbir gün seçime dönük siyaset yapmadık, biz nesillerimize dönük siyaset yaptık. O yüzden zaten başarılı oluyoruz. Bizden size tavsiye, sizler de seçime dönük değil de nesillere dönük programlar yaparsanız, sizler de başarı yakalarsınız.
Bakınız, bazı arkadaşlarımız şunu söylediler: "Efendim, işte, 565 milyar faiz bütçesi var. Eğitime ayrılan para 650 milyar, yüzde 15 fazlası; bu bütçe faizci bütçe, eğitimci bütçe değil." diye. Ben, bu arkadaşlarıma buradan seslenmek istiyorum. Değerli arkadaşlar, 2002 yılında eğitime ayrılan bütçe 10,6 milyar liraydı ama aynı 2002 yılında faize giden bütçe ne kadar biliyor musunuz? 51,7 milyar lira. Bunu ifade eden arkadaşlarımız biraz derslerine çalışarak gelirlerse bunları ifade etmezler, bize de bu şekilde zaman kaybı olmaz. 2002 yılında eğitime ayrılan bütçe 10,6 milyar, faize giden bütçe 51 milyar arkadaşlar. Verginin ne kadarı? Yüzde 85'i, yüzde 86'sı faize gidiyormuş ama biz, hamdolsun, bugün geldiğimiz noktada, artık, ülke olarak değerli arkadaşlar, sadece vergimizin yüzde 15,5'ini faize ayırıyoruz. Bakınız, sonuç ne oluyor biliyor musunuz değerli arkadaşlar? 2002 yılındaki gibi eğer yüzde 85,5 olarak biz faize bütçe ayırsaydık, 3 trilyon 200 milyar lira verginin 2 trilyon 740 milyar lirası -bu kayıtlara geçsin, arkadaşlarımız dinlesinler- faize gidecekti. Yani biz bugün kaç para ayırmışız faize? 565 milyar lira. Az mı bu? Bu da çok büyük rakam, bunu da düşüreceğiz, hakikaten, bizim, bunu mümkün olduğu kadar hızlı bir şekilde düşürmemiz lazım, minimize etmemiz lazım. Bizim faize ayırdığımız para yüzde 15,5 seviyesine geldiği için kasamızda kalan, hazinemizde kalan para kaç para biliyor musunuz değerli arkadaşlar? 2 trilyon 175 milyar lira para nereye kaldı? Hazinemize, bütçemize kaldı değerli arkadaşlar. İşte, bu, faizci bütçe olmadığını gösteren bütçe. İşte, bu, vatandaşımızdan, reel sektörden yana, kimsesizlerin kimi olan bir bütçe. Bir avuç rantiyecinin değil, bu bütçe 85 milyonun bütçesi ama bu bütçe kimin bütçesi değil değerli arkadaşlar biliyor musunuz? Kim bütçeden rahatsız olur? Evet, PKK terör örgütü bu bütçeden çok rahatsız olur, FETÖ terör örgütü bu bütçeden çok rahatsız olur; olmaya da devam edecekler. Çünkü neden? Biz, bu bütçede hazineye aktardığımız bu parayla beraber İHA'mızı da alacağız, SİHA'mızı da alacağız, S-400'ümüzü de alacağız ve ondan sonra, Allah'a çok şükür, hamdolsun, çocuklarımızla beraber oturacağız, barış içerisinde yaşamanın rahatlığını yaşayıp hep birlikte rahatlığını yaşayacağız ama S-400'ümüzü almadan ama İHA'yı, SİHA'yı almadan, savaş tankını yapmadan, piyade tüfeklerimizi almadan bize rahat yok. Çünkü neden? Evet, su uyur düşman uyumaz değerli arkadaşlar. 85 milyonun sınırlarını korumak, bütün vatandaşlarımızın hakkını korumak her birimizin ayrı ayrı görevi, her vatandaşımızın ayrı ayrı görevi.
Bugün, burada, barış nidaları atarak, PKK'ya, PKK'nın yapmış olduğu bütün bu eylemleri, terörist faaliyetleri lanetlemeden barış çığırtkanlığı yapmak, bence hakikaten boş, kendi kendimizi kandırmaktır. Sadece barış olsun diyerek barış olmaz. Barış olsun, barış olsun, barış olsun. Ne yapıyorsun barış olsun diye? Hiçbir şey yapmayalım, karşımızdakiler silahlansınlar, karşımızdaki teröristler silahları alsın, gelsinler evlerimize kadar, gençlerimizi alsınlar, dağa çıkarsınlar; biz barış diye hâlâ seslenemeyiz, barış diye duramayız, barış naraları atamayız; gereğini yaparız, bugün yaptığımız gibi. Artık, sadece teröristleri Türkiye içerisinde değil, sınırlarımız ötesine giderek yuvalarında, inlerinde basan ve onları yok eden hamdolsun bir Türkiye var, güçlü bir Türkiye var. Bundan hep birlikte gurur duymamız lazım değerli arkadaşlar.
Bakınız, "Eğitimde, yirmi yıldan beri yaptıklarınızı göremediniz de şimdi mi görüyorsunuz?" diyen arkadaşlarımız vardır. Değerli arkadaşlar, bir Çin atasözü vardır: Eğer günü kurtarmak istiyorsanız tohum, on yılı kurtarmak istiyorsanız ağaç, yüz yılı kurtarmak istiyorsanız nesil yetiştirmeniz lazım. Biz on günleri değil, yirmi günleri değil, yirmi yılları değil, yüz yılları kurtarmak için bütçedeki en büyük payı eğitime ayırdık, ayırmaya da devam edeceğiz inşallah.
Bakınız, "Her tarafa yüksekokul açtınız, üniversiteleri kalitesizleştirdiniz" dediler. Şimdi, İstanbul'daki üniversiteleri kapattık mı? Kapatmadık. Yine yavrularımız oraya gidiyor, gençlerimiz oraları tercih ediyorlar. Hiçbir üniversiteyi kapatmadık ama ne yaptık? Biz bütün gençlerimize fırsat eşitliği yarattık. Şırnak'ta olup da İstanbul'a okumaya gidemeyen kardeşimize dedik ki: "Gel, Şırnak'ta da üniversite açalım, Hakkâri'de de üniversite açalım, Mardin'de de üniversite açalım." Fırsat eşitliği yaratmanın onurunu, gururunu yaşıyoruz ve bunlarla yetinmedik. Bakınız, birileri, işte, "Yükseköğretimde şunu yapacağız, bunu yapacağız." diyebilirler. Biz üniversitelerde harçları kaldırdık. 76 tane olan üniversite sayısını 208'e çıkarttık. 2002 yılında 190 tane yurt vardı, bugün 800'e çıkardık. 182 bin olan yatak sayısını bugün 825 bine çıkardık.
Değerli arkadaşlar, bakınız, öğrencilerimize burs ve kredi, beslenme yardımı hususlarında ciddi ilerlemeler kaydettik. 2002 yılında 45 lira olan bursu, bugün 850 liraya çıkardık. 11 lira olan beslenme yardımını 60 liraya, aylık olarak da 1.800 liraya çıkardık.
Tabii, şunu da unutmamak gerekiyor değerli arkadaşlar: İktidara geldiğimizde her öğrencimiz burs ya da kredi alamıyordu ama bizimle beraber talep eden her öğrencimiz burs ya da kredi alabiliyor, her öğrencimiz; evet, bu da çok önemli. 2002 yılında 407 bin öğrencimiz burs ya da kredi alabilmekteyken bugün 1 milyon 450 bin öğrencimiz burs ve kredi alma imkânına sahip olmuştur.
Evet, daha geçtiğimiz hafta hep birlikte ne yaptık? Yasal düzenlemeyle beraber gençlerimizin aldığı öğrenim kredileri için endeks farkı hesaplamayarak gençlerimizin sadece aldıkları kredi miktarı kadar geri ödeme imkânını onlara sağlamış olduk.
Evet, sağlıkta neler yaptık değerli arkadaşlarım? Tabii, yaptığımız işlemler çok ama bu yaptıklarımızı görmeyerek, sadece ve sadece Türkiye'yi değerlendirerek, küresel ekonomiye bakmadan Türkiye'yi değerlendirirseniz değerli arkadaşlar, yanlış işaretlerle, levhalarla yanlış yollara gidebilirsiniz.
Bakınız, mesela, sadece sağlıkta, pandemide geldiğimiz noktaya bakarak bile Hükûmetimize teşekkür etmeniz lazım; sadece ve sadece. Niye? Girişte de söyledim, çünkü küresel ekonomiye baktığınızda pandemide sınıfta çakıldılar ama bizler...
Değerli arkadaşlar, bakınız, AK PARTİ öncesi hastanelerin manzaraları. Bunları unutmayalım. Tabii, yaşınız genç olabilir belki, genç olan arkadaşlar bilmeyebilirler. Evet, bunlar hastane koridorları, koğuşları değerli arkadaşlar. Neydi buralarda? Hastaneye gitmek çile, hastaneye girmek çile, girdikten sonra muayene olmak daha büyük çile, muayene olduktan sonra dışarı çıkmak daha büyük çile.
Bakınız, "Paranı öde, cenazeni al." "Ölüsü de rehin, dirisi de rehin." Türkiye, sağlıkta o günlerden nerelere geldi? Hamdolsun, bugünlere geldi. Hangi günlere geldi?
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Hastaneye gidilmiyor ya!
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Altı aya randevu veriyorlar.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - İşte, bakınız, SSK'sı, BAĞ-KUR'u, Emekli Sandığı; 3'ünü birleştirdik, ne yaptık? Sosyal Güvenlik Kurumu çatısı altında birleştirdik.
Evet, sağlıkta devrim niteliğinde değişmeler, gelişmeler yaşandı; devrim niteliğinde.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Doktorlar yurt dışına gidiyorlar, bu mu gelişim? Bu mu devrim?
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Genel sağlık sigortasıyla toplumumuzun, nüfusumuzun yüzde 99'unu sosyal güvenlik çatısı altına aldık, her birini değerli arkadaşlar.
Bakınız, sağlık harcamalarına -onları da söyleyeyim- 2002 yılında bütçemizde sadece 13,5 milyar lira para ayrılıyordu; bugün, 2023 yılı için kaç para ayırmışız? 697 milyar değerli arkadaşlar. Evet, bu da bütçemizin yüzde 15,5'ine tekabül etmektedir.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Herkesi hasta ettiniz.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Arkadaşlar, şimdiki hastanelere bakınız, fotoğrafları. Ben aslında bunları slaytla hazırlamıştım ama çok geç kaldığımız için vermiyorum bunları size şimdi. Bakınız, evet, gurur duyun bunlarla, bunlarla gurur duyun.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - O hastaneler şirketin, sizin değil!
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Bunlarla gurur duyalım, bunların hepsiyle gurur duyalım. Bakın, özel otel gibi bakın, beş yıldızlı otel gibi bakın, arkadaşlar. Bunlar bizim medarıiftiharımız, bunlarla gurur duymamız lazım.
CAVİT ARI (Antalya) - Onlara itiraz etmiyoruz.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Değerli arkadaşlar, yatak sayısından, hemşire sayısına kadar, hekim sayısına kadar, ambulanslı helikopter sayısına kadar, paletli ambulans sayısına kadar... MR cihazı sayısını 18'den 370'e çıkarmışız, hâlâ "MR'da sıra bulamıyoruz." diyorsunuz değerli arkadaşlar.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Peki, hastanenin maliyetini söyler misiniz?
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Değerli arkadaşlar, işte, sosyal yardımlara geldiğimizde de... İhtiyaç sahibi vatandaşlarımıza yirmi yılda toplam 540 milyar lira sosyal yardım ödeneği sağladık. Sosyal yardım harcamaları 2002 yılında kaç paraymış? 1,6 milyar lira. Bugün kaç para? 258 milyar lira değerli arkadaşlar. İşte, sosyal devlet bu. "Sosyal devlet, sosyal devlet." Sosyal devletin içini doldurmak lazım. Biz AK PARTİ hükûmetleri olarak sosyal devletin içini dolduruyoruz ve bugünlere geldik hamdolsun.
Değerli arkadaşlar, birileri çözüm bütçesi önerebilir ama biz hayalci değiliz; biz gerçekçiyiz, ayaklarımız yere basıyor. Türkiye'nin bugününü değil, Türkiye'nin yarınlarını da düşünüyoruz, torunlarımıza güvenilir bir ülke, güvenli bir ülke, barış içerisinde yaşayabileceği bir ülke bırakabilmek için gece gündüz Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemimizle, Cumhurbaşkanımız başımızda, liderimizle beraber gece gündüz çalışıyoruz.
"Çok dilli eğitim" diyebilir arkadaşlar. AK PARTİ iktidara gelmeden önce...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Süreniz doldu.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Son cümlem Sayın Başkan.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son cümlenizi alalım.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - "Bu bütçe, çiftçinin alın teri bütçesi değil." dedi değerli arkadaşlarımız. Evet, bu bütçe değerli kardeşlerim, çiftçinin de alın terinin bütçesi, memurun da işçinin de 85 milyonun alın terinin bütçesi. Bu bütçede her kesim var, herkesin bütçesi. Bu, sadece işçinin değil, ücretlinin değil; bu, milletvekilinin de emeklinin de çiftçinin de bütün 85 milyonun bütçesidir diyorum.
Bu bütçeyi hazırlarken emeği geçen başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere, Cumhurbaşkanı Yardımcımız, Strateji Bütçe Başkanımız, bütün bakan yardımcılarımız, bakanlarımız olmak üzere ve siz değerli milletvekillerim, Plan ve Bütçe Komisyonu üyeleri olmak üzere her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
Bütçemizin hayırlı olmasını, uğurlu olmasını ve de her kuruşunun bereketli olmasını Cenab-ı Allah'tan temenni ediyor, saygılar sunuyorum.