| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/286) ve 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/285) ile Sayıştay tezkereleri |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 26 .10.2022 |
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Değerli Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız, şahsınızda bütün heyeti saygıyla selamlıyorum efendim.
Emeklerinize minnettarız. Ben ne kadar gayret sarf ettiğinizin yakinen şahidiyim. İbrahim Bey ve ekibi, Allah razı olsun. Ara ara şunu burada fikrediyorum, düşünüyorum: Böyle size karşı çok acımasız yönelme olunca bir mahcubiyet çıkar mı ardından diye düşünüyorum çünkü ben buradaki arkadaşlarıma öyle bakıyorum. Mesela, Sayın Kuşoğlu'ndan çok şey öğreniyorum, Sayın Şener'den çok şey öğreniyoruz; buradaki bütün heyetten, herkes bir şey söylüyor, bir şey öğreniyoruz. Dolayısıyla reddedici bir tutum değil, tam tersi, teşekkür eden ama noksanları ifade eden bir tarz olması lazım. Yıllardır biz bunu söyledik, buna bir türlü varamadık, gelemedik buna. Ama şu bir hakikat, bir vakıa ki milletimiz gerçekleri görüyor, milletimiz biliyor; ara ara da bizatihi kendi dillerinden duyuyoruz bunları. Mesela, bugün Mehmet Bekaroğlu Bey konuşma yaptı. Onun konuşmasından notlar aldım. Sizinle bir mahkeme safhasından bahsetti değil mi? "Efendim, Ankara'da hâkimler var." dedi. Şimdi, aleyhte bir karar çıkınca ne deniyor? "Canım, mahkemeler sizin güdümünüzde dolayısıyla ne derseniz o karar çıkar." Kendi lehlerine çıkınca "Ankara'da hâkimler var." deniyor. Böylesine tenakuzlar içerisindeler.
Bir başka şey: Az önce Abdüllatif Şener Bey'den bahsettim yani onun birikiminden de istifade ediyoruz, Bakanlık yapmış elbette, Allah razı olsun ama Sayın Bekaroğlu ne dedi, ismini de açarak söyledi üstelik? "2002 ile 2011 arasındaki ekonomik politikalarınız çok daha berbattı." dedi; tenkit ediyor ya. Onları kim yönetti? Kendisine de burada söyledi, italikle de söyledi. Kim yönetti efendim? Şu anki şerikleriniz, 6'lı masada bulunanlar; işte Abdüllatif Bey var, Ali Babacan var. Mütemadiyen sahaya çıkıyor, böyle maharetinden çok bahsediyor "Hep ben yaptım." diyor. Oysa...
AYHAN EREL (Aksaray) - O diyor ki "Benim haberim olmadan bu işler kesinlikle olmazdı. Kimse bu zaferlerden kendisine pay çıkarmazdı."
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - 2002'den öncesi de MHP iktidardaydı.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Şimdi, Değerli Başkanım, sizden benim bir istirhamım var.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Buyurun.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bakın bir hadise yaşadım. Yakın zamanda bir kanun görüşmesinde Veli Ağbaba geldi, ben konuşurken ara ara laf atıyor. Ben tabii anlayamıyorum şeyi. Sonra tutanaklara baktım, öyle seviyesiz, öyle terbiye sınırını aşan şeyler söylemiş ki. Tabii, onlara biz cevap veremiyoruz orada. Sonrasında o tutanakları okuyanlar çok farklı değerlendirecekler. Dolayısıyla bunu yapmamak lazım. Hele hele anlaşılmayacak bir tarzda konuşmamak lazım. Değerli Başkanım, benim sizden istirhamımdır bu. Biz yapmıyoruz, yapmamaya gayret sarf ediyoruz, bize de yapılmaması lazım. Şimdi sizin söylediğinizi ben anlamadım işin doğrusu, ne söylediğinizi anlamadım; gayet tabii anlamadım ben. Yapmamak lazım, onu söylüyorum ben.
Şimdi, tabii, gazeteci tecessüsü, gazeteci merakı da var ya, o saikle de baktım ben, dedim ki... Bugün basın toplantısında bir kayıt düştüm- Brüksel'de bir toplantı yapılmış Değerli Cumhurbaşkanı Yardımcımız. Bu toplantıda kimler var? Efendim "6'lı masa" diye tarif ettiğimiz masanın siyasetçileri var; Genel Başkan Yardımcıları, şunlar, bunlar. Bir de artı 1 koyuyoruz HDP'yle ilgili, o da orada ama masa aşikâr bir hâlde, hep bir araya gelmişler. Ne adına? Ne adına?
RIDVAN TURAN (Mersin) - Artı 1 koymayın.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Nerede, bize de gösterir misiniz?
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - İşte öyle canım, ben yani belgesiyle koyuyorum orta yere; belgesiyle, resmiyle koydum ben, öyle bir şey olmaz olur mu. Oradaydı işte.
Şimdi şunu yapalım... Bakın, Ben Sayın Bekaroğlu'na şunun için teşekkür ediyorum: O, sıhhat açısından, hekim olması bakımından da böyle maske takarak geliyor ama maskesiz ifadeler kullandı. Bu, o kadar değerli ki, çok saygıdeğer bir yaklaşım. Hâliniz neyse, onu orta yere koymak lazım. Kaldı ki milletin feraseti bunları siz ne yaparsanız yapın bir şekilde aşikâr ediyor. Bu hâl üzere yapmayın, aldatan tarza gerek yok, kendinizi mertçe tarif edin.
Bu bağlamda ben Dilan Hanım'a da teşekkür ediyorum çünkü o da şunu söyledi, "Bu bütçe sizin son bütçeniz, önümüzdeki bütçeyi biz yapacağız." dedi. "Kiminle?" dedim? "Sizin dışınızdakilerle." dedi yani ortaklarını aşikâr etti.
SALİH CORA (Trabzon) - Zımni kabul.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Olsun, bunu söyleyelim.
RIDVAN TURAN (Mersin) - İnsanlarla değil, halkla dedi.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Efendim, bizim Erzurum'da derler ki: "Sen doğruyu söyle, canımı ye." Öyle yapalım yani doğruyu söyleyelim, ona göre hareket edelim arkadaşlar.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - "Sizinle yapacağız." desek sizinle mi ittifak yapmış olacaktık o zaman?
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bu kur korumalı mevduata çok vurgu yapılıyor arkadaşlar. İsmail Hocam, siz orada mıydınız, burada mıydınız bilmiyorum, galiba burada tartıştık ya da yukarıda, bütçede tartıştık. 20 Aralıkta bir kanun teklifimiz vardı, teklifin ilk imza sahibi bendim; asgari ücretin vergi dışı bırakıldığı kanun görüşmesiydi. Orada döviz kuru -dolar için söylüyorum- 18 civarındaydı, akşama doğru -Garo Bey şahit bu hadiseye, herkes, burada olanların hepsi biliyor- bir karar alındı, çok hızlı bir biçimde 11'ler düzeyine düştü. O arada Erhan Bey şunu söyledi -o da oradaydı, keşke burada olsa da konuşsaydık- "Göreceksiniz, birkaç aya kalmaz müflis duruma düşer bu ülke. Bu bir fecaat hâl." dedi.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Onu Durmuş Bey söyledi.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Durmuş Bey de söyledi, o da söyledi.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Garo Bey de söyledi.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Garo da söyledi.
Şimdi, arkadaşlar, Allah'tan ki arşivler var, Allah'tan ki şu kayıtlar var. Öyle iri kıyım laflar ediyoruz ki.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Dolar kaç para? Dolar kaç para?
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ayın 20'siydi, o gün siz şunu söylüyordunuz: "Ayın sonunda 30 olacak." Senin ifadendi bu. Nereye geldik? Geldiğimiz nokta neresi?
Şimdi, arkadaşlar, kur korumalı mevduat sizi çok rahatsız ediyor. Ben Sayın Kuşoğlu'nu tenzih ediyorum, o çok teknik bilgiler veriyor. Ben böyle siyaseten kayıtlar düşüyorum, kimse alınmasın, kimseyi kırmak da istemiyorum işin doğrusu ama kur korumalı mevduatın hakikaten beklentileri ters yüz ettiği orta yerde. Bundan niye gocunuruz, niye alınırız, niye rahatsız oluruz; ben onu anlamıyorum. Kaldı ki şu andaki Merkez Bankası Başkanı bizim arkadaşımız.
RIDVAN TURAN (Mersin) - Bizim değil, sizin arkadaşınız.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Geçen dönem birlikte bu Plan ve Bütçe Komisyonunda beraber çalıştık, o anlamda söylüyorum. Buradaki arkadaşlarımızın da arkadaşı, onun için söylüyorum. Eğer bilgi sadedinde bir aktarımı olmamışsa çok açık bir biçimde şunu söylüyor: "Yani gizleyecek, saklayacak bir şeyimiz yok, her şey ortada ancak bunu kanunen vermemiz mümkün değil, bunu izhar etmemiz mümkün değil." Öyleyse ona saygı duymak lazım. Efendim, biz onu burada bir tahmin olarak kayıt altına almıyor muyuz? Alıyoruz, bütün arkadaşlarımız alıyor, bakanlarımız da alıyor bunları. Öyleyse onun burada olmadığı zamanlarda ve zeminlerde ona abanmamak gerekir diye de özellikle burada size bunu ifade etme gereği duydum.
"Veda bütçesi..." Israrla "veda bütçesi" kavramı geçti. Neyin vedası arkadaşlar? Allah'ın izniyle yeniden vira bismillah diyoruz biz ya. 2023 yeniden başladığımız bir zaman dilimi. Göreceğiz ölmezsek burada yani seçilirsek geliriz, aday olursak. Hiç belli olmaz, belki aday adayı bile olmayız yani o ayrı bir şey ama olanlar burada görüşür, olmayanlar başka yerde. Ömrümüz varsa görüşür konuşuruz.
Arkadaşlar, bakın, bir şeyi söyleyeceğim -bu hamaset değil, birisi de "Hamaset bütçesi." dedi- hamaset değil, hakikati ifade ediyorum: Bu millet Recep Tayyip Erdoğanlı dönemin lezzetine vardı. Rıdvan Hocam, en sıkıntılı zamanlarda bile ben sahaya çıktığımda insanların serzenişlerine muhatap oluyorduk ama ardından da şu söyleniyordu: "Ya, böyle ama biz reissiz bir hâli asla göz önüne alamayız."
Bu arada bir şey daha söyleyeyim arkadaşlar: Şimdi, bu atanmış-seçilmişler mevzusu. Tabii, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini aslında burada herkes biliyor ve hepiniz benden daha iyi biliyorsunuz. Sayın Cumhurbaşkanımız şurada bulunan milletvekillerinin tamamından daha fazla oy alarak seçildi, yüzde 52 oy aldı ve millet o oyu verirken şunu söyledi: "Siz bizim adımıza, millet adına atama yapacaksınız, onlar da seçilmiş pozisyonunda olacaklar."
RIDVAN TURAN (Mersin) - Hayır, olur mu öyle şey!
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Aynen, aynen böyle.
RIDVAN TURAN (Mersin) - Demokrasiye aykırı bu.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Cumhurbaşkanı hükûmet sistemi tam da bunun hâlidir.
RIDVAN TURAN (Mersin) - O zaman Cumhurbaşkanı Yardımcısı da birini atasın.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Efendim, öyle bir şey yok. Sayın Cumhurbaşkanımız kimi atıyor ise...
RIDVAN TURAN (Mersin) - Öyle bir şey olmaz.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Rıdvan Bey, bakın, bu sistemde...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, karşılıklı konuşmayalım, sırası geldiğinde herkes fikrini ifade etsin lütfen.
RIDVAN TURAN (Mersin) - Cumhurbaşkanı Yardımcısı da birini atasın o zaman.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Hayır, vekilin vekili olmaz.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Şimdi, efendim, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde çok açık bir biçimde Cumhurbaşkanına tanınan yetkiler var. Millete yöneldiğimizde diyoruz ki: Şu yetkileri talep ediyoruz Cumhurbaşkanımız için. O seçildiğinde yetkileri kullanıyor. Nedir o? Efendim, Parlamentoyu feshetme yetkisi var. Bakın, biz yapamıyoruz bunu, biz ancak 400 kişi bir araya gelirse bunu yapabiliyoruz. Öyle değil mi? 400'dü hatırladığım kadarıyla ama o tek başına bunu yapabiliyor, böyle bir yetki vermiş bu millet. Öyleyse onun atadıklarına da yani asgari nezaket, böyle bir saygıyla yaklaşmayı gerektirir. "Atanmış, yok, efendim..."
RIDVAN TURAN (Mersin) - Ne saygısızlığı yapıyoruz?
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Rıdvan Bey, siz yapmazsınız, yapmıyorsunuz ama yapanlar ya da aklından geçirenler için söylüyorum ki burada nezih bir zemin oluşsun, gerek yok. Buraya gelen insanlar sonuçta misafirlerimiz. Burası Plan ve Bütçe Komisyonu ve biz bu Komisyonun üyeleriyiz. Parlamento burası, burada milletvekili arkadaşlarımız var. Hepimiz ama hepimiz, buraya gelenleri -bürokratlar, efendim, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız, kim varsa- yüreğimize alıp koymamız lazım. Biz misafirperverliğiyle öne çıkmış bir milletiz, böyle bir yaklaşım koymamız lazım. Tartışalım, evet, eyvallah. Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız çıktı, o gün 40 küsur sayfalık sunum yaptı, bunun içeriğine bakalım, münderecatta sıkıntı varsa konuşun. Kim ne diyor? Kimsenin söylediği yok. Ama "Efendim, atanmışsın sen, sükût et! Hele geç bakayım, beni dinle!" Bu ne ya? Böyle bir şey olabilir mi arkadaşlar? Bu yakışır mı bize? Biz milleti temsil ediyoruz, öyle değil mi? Tenkit ama nereye kadar? Nereye kadar? İnsanların onuru her şeyin üstünde, kaldı ki her vazife kutsal. Burada hepimiz millet adına vazife yapıyoruz arkadaşlar. Yani burada Ömer Fethi Bey çok değer verdiğim bir milletvekili arkadaşımız, köylüyle hemhâl, onlar adına çok şey konuşuyor, onların hakkını savunuyor filan. O köyde çiftçilik yapan -çok çok affedersiniz- ahırda hayvan bakan o kadar mübarek insan ki işte, şu Rusya-Ukrayna savaşında gördük onlara ne kadar ihtiyacımız olduğunu. Dolayısıyla kimse kimseyi hakir görmemeli, hele hele devlet adına çok yüksek vazifeler yapanlar. Geçtiğimiz yıl ben burada bir şey söyledim arkadaşlar, hatırlarsanız, dedim ki: Efendim, sizin kâşane diye gördüğünüz, "saray" diye tarif ettiğiniz yerde insanlar sabahlara kadar aç karnına çalışıyorlar filan, hakikat de bu. Mesai harcıyor bu insanlar, emek veriyorlar. Buna saygı duymak lazım.
Şimdi, şuna geliyorum, bütçeye geliyorum arkadaşlar: Teknik bilgileri arkadaşlarım verdiler, hepsine minnettarım, çok teşekkür ediyorum. Tenkitler de sizden geldi ama siyaseten de not düşmek lazım yani sağlık sahasına gittiğinizde, elbette ki dinamik bir hayatı yaşıyoruz, değişen, değişken bir hayat zeminini yaşıyoruz. Gelişen şartlar oralarda da boşluk çıkarır ama oraları mamur hâle getirdik biz. Biz o vakitleri yaşamış bir nesiliz. Belki burada çok genç arkadaşlarımız var, bizden önceki zamanları çok fazla hatırlamayanlar da olabilir gençlerden ama her şeyi ayan beyan bilen bir nesiliz biz. Görmüşüz bunları; sağlıkta öyle, efendim, turizmde öyle.
Bakın, Erzurum özelinde bir not düşeyim arkadaşlar: Biz kış turizminde öyle bir mesafe aldık ki daha önce ben 2003 yılında DOSİAD Başkanı olarak "Erzurum için vizyon arayışları" diye bir çalışma yaptım arkadaşlar. 8 konsept belirledik, o sahalarda şunlar şunlar yapılırsa Erzurum gelişen, kalkınan il olur dedik. Mesela kış turizmi bağlamında şunu söyledik: Ya, buraya, dağa birkaç tane spor faaliyeti yapılacak zemin hazırlanırsa kışın, yazın başka illerden spor takımları gelir, Erzurum'a katkı sağlar filan. Emin olun arkadaşlar, şu anda Erzurum'da 20 tane futbol sahamız var stadyum gibi, stadyum cesametinde. Yüksek İrtifa Merkezi diye bir zemin oluşturmuşuz, orada yazın otellerde yer yok, yazın yok ya. Niye? Oraya gelip istifade ediyorlar. Peki, bu ufku kim açtı? Sayın Cumhurbaşkanımız açtı ama o arada istihdam ettikleri var; bizler, milletvekilleri, belediye başkanlarımız; hep beraber bir gayret koyarak o zemini açmışız ki daha önce ben şunu hep söyledim arkadaşlar: Bizim Erzurum'un stadyumuna bir ışıklandırma yapılmıştı, hiç unutmuyorum, 1998 yılında gece maç oynansın diye. Allah gani gani rahmet eylesin, mekânı cennet olsun, biz Mesut Yılmaz'a, Başbakanımıza o zaman nasıl böyle methiyeler düzdük gazetelerimizde, Allah razı olsun ya, ne güzel bir hâl oluşturdu filan dedik o zaman. Yahut bir milletvekili bir caminin çatısını yaptırmıştı, günlerce konuştuk. Bir tane küçük banka şubesi açılmıştı, "Erzurum'a yatırım" diye tarif etmiştik. Şimdi, geldiğimiz noktada 50 milyarlık yatırım yapmışız biz. Yeter mi? Yetmez tabii ki.
Eğitim sahasında, arkadaşlar, biz mesela eğitim kenti olmalıyız dedik Erzurum için. İkinci devlet üniversitesini kurmuşuz. Devlet üniversitesi cesametinde açık öğretim fakültemiz var. İsmail Hocam bilir üniversite mensubu olduğu için, 500 bin öğrencimiz var. Sağlık Bilimleri Üniversitesinin Tıp Fakültesini açmışız Erzurum'da ve millî eğitim sahasında 6 milyarlık yatırım yapmışız. Bütün bunlar neyle oluyor arkadaşlar? İşte, şu bütçelerle oluyor, bunlarla yaptık biz. Efendim, bunlar kifayet eder mi? Etmez. Etmediği için zaten biz burada bunlara gayret sarf ediyoruz, dahasını istiyoruz. İsteyelim, isteyelim ama olanı inkâr bize yakışmaz yani o "münkir" sıfatına düşmemek lazım. "Evet, şu oldu ama ben olsam dahasını, dahasını, dahasını yaparım arkadaş." diyelim. Bize yakışan bu olmalı.
Spor sahasında, bakın, Erzurum'da öylesine sportif tesisler oluşturduk ki şu anda... Bir kısmı faal mi? Diyoruz ki: Daha faal hâle gelsin, uluslararası yarışmalara açılsın. O zemini daha böyle tanzim edici hâl gayreti üzereyiz, yapalım diyoruz ama oraya yatırımlar yapmışız.
Efendim, tarım hayvancılık sahasında Avrupa'da olmayan bir hayvan kesim birimi oluşturduk. Kim yaptı, onu söyleyeyim size. Bugün 1 milyara yapamazsın, 100 milyon değerine ortaya çıktı, bugün 1 milyara yapamazsınız onu; Avrupa'da yok eşi menendi. Sizden benim özellikle talebim, Erzurum'a gelirseniz mutlaka Büyükşehir Belediye Başkanımıza bu konuda orayı görme talebinizi iletin. Bana söylerseniz ben memnuniyetle orayı ziyarete götürürüm, memnun da olurum.
Yani bunlar yapıldı, yapıldı, yapılacak, dahası yapılacak. Her ilde bu böyle. Evet Niğde'ye de yapılması lazım, dahası olsun. Ağrı mesela, bizim komşumuz Ağrı. Ağrı eskiden böyle miydi? Demin Ekrem kardeşim söyledi yani dört başı mamur hâle getirdik elhamdülillah ya. Nereye gitseniz, efendim, şehirlerimiz kalkındı, gelişti. Noksanları olanlar var, eyvallah.
Bakın, o gün bir kanun görüşmesinde, işte, sizin milletvekillerinizden birisi Hınıs'la ilgili düştüğü notları söyledi, biz de konuştuk. Neymiş? Baraj yaparken barajın etrafındaki köylerde yol problemi gelişmiş. Baraj yapılırken! Baraj olmasa ayrı gayrı olmayacak, her şey yapılacak ki şimdi -orada yine söyledim- Devlet Su İşleri hemen 12 kilometresini yapmış, 2 kilometre de Belediye yapmış, kalanı da yapacağız, bitireceğiz.
Hasılı, arkadaşlar, şunu söylemeye çalışıyorum: Biz bu bütçeleri milletimiz huzur bulsun diye yapıyoruz ve Kamil Okyay Bey'in söylediği... Bütçeler sizin, bizim değil, bütün bir milletin bütçesi, millet adına bunları yapıyoruz. Öyleyse hep beraber bereket yükleyelim bunlara. Neyle yükleyeceğiz bereketi? Konuşmalarımızla. Mefhumumuhalifinden "Öldük, bittik." diye diye olmaz bu kardeşim ya. Ben 9'uncu bütçeyi yapıyorum. Fethi Ağabey, 9'uncu bütçe, buradayız. 21 bütçe bize nasip olmuş ama 9'unda ben varım. Emin olun ki 9'unda da aynı şeyleri dinledik biz arkadaşlar. "Bu bütçe bizi batırdı, bir dahaki seneye görürsünüz." filan ve her sene sonunda bütçe yapmaya geldiğimizde...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son yarım dakikanız.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bitiriyorum.
Her yıl sonunda bütçe görüşmelerinde aynı şeyleri dinledik ve her seferinde de daha mütekâmil bir hâlle huzurunuza geldik. Allah'ın izniyle 2023 100'üncü yıl demek, bu bütçe oraya da bereket taşıyacak, sonraki yıllarda da ak lezzeti hep beraber yaşayacağız inşallah.
Değerli Cumhurbaşkanı Yardımcım, tekraren minnettarlığımı ifade ediyorum, hayırlı uğurlu olsun inşallah.
Teşekkür ediyorum.