KOMİSYON KONUŞMASI

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Çok değerli Cumhurbaşkanı Yardımcımız, Bakan Yardımcılarımız, çok değerli Komisyonumuzun değerli üyeleri, milletvekilleri, kamu kurum ve kuruluşlarımızın değerli bürokratları; ben de sizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Tabii, bu bütçe bizim AK Parti hükûmetlerinin 21'inci bütçesi, aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin 5'inci bütçesi olması sebebiyle de bize bu imkânı, fırsatı tanıyan aziz milletimize de bir kez daha teşekkür etmek istiyorum.

Evet, AK PARTİ olarak yirmi bir yılda eğitimden sağlığa, ulaşımdan enerjiye, sanayiden tarıma, spordan sosyal desteklere kadar her alanda hizmetler üreterek hizmet kalitemizi ve eser kalitemizi vatandaşımızın menfaatinde yükselttik. Ülkemizi geliştirmek ve büyütmek, güçlendirmek, vatandaşımızın refahını arttırmak için, hayatını kolaylaştırmak için, aynı zamanda güvenliğini sağlamak için çalıştık ve çalışmaya da devam edeceğiz. 2023 yılı bütçe teklifimizin temel misyonu, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımızın sunumunda şöyle geçiyor: "Vatandaşımızı küresel belirsizliklerden ve risklerden koruyacak, her kesimden insanımızı kollayacak bir mali altyapı oluşturmasıdır." Dolayısıyla bu bütçe vatandaşlarımızın ihtiyaçlarına odaklanan Türkiye yüz yılının önünü açacak bir atılım bütçesi olduğunu görüyoruz. Bugün hepimizin bildiği üzere, bütün dünya belki bugüne kadar hiç sınanmadığı kadar zor bir süreçten geçiyor. Salgın ki iki yıl boyunca en ağır yaşadık. Yine bununla birlikte savaşlar, bunların beraberinde gelen fiyat artışları, enerji krizi, ekonomik krizlerle tüm insanlık dar bir boğazdan geçiyor. Krizlerin devamında ekonomik istikrarsızlıklarla da yüzleşiyoruz. Dünya aynı zamanda demokratik süreçlerin tehdit edildiği, sosyal barışın sağlanamadığı, insanların da bir arada yaşama iradesini yitirdiği bir dönemin üstesinden gelmeye çalışıyor. Tabii ki ülkemizde tüm ülkelerde olduğu gibi bu gerek coğrafi konumu sebebiyle gerekse dış politikadaki rolü itibarıyla bu süreçten etkilenmektedir. Türkiye, bu süreçten kendini dış dünyadan soyutlamamış, aksine uluslararası platformlarda kolaylaştırıcı, ara bulucu, çözüm üreten, fikirlerine başvurulan bir ülke konumuna gelmiştir. Bu anlamda da ben hem Sayın Cumhurbaşkanımızla hem de ülkemle gurur duyuyorum. Ülke olarak küresel gelişmelerin önümüze çıkardığı fırsatları da değerlendiriyoruz. Bunu pandemi sürecinde de yaşadık. Pandemide tüm dünya çarklarını kapatırken Türkiye almış olduğu tedbirlerle, özellikle o sağlık alanındaki güçlü altyapısıyla birlikte üretime bir şekilde devam etti ve büyümeye devam etti. Nitekim uyguladığımız Türkiye ekonomik modeliyle de bizim amacımız yatırım, istihdam, üretim, ihracat yoluyla ülkemizi büyütmek her bir vatandaşımızın iş ve emek, aş sahibi olarak geleceğe güvenle bakmasını sağlamaktır. Birazdan rakamlara da değineceğim. Bu "Türkiye Ekonomik Modeli"nin rakamlar üzerindeki etkilerini hep birlikte göreceğiz. Türkiye ekonomisi biliyorsunuz 2002-2021 yılları döneminde yıllık ortalama 5,5 oranında büyüme kaydetmiştir. Geçtiğimiz yıl da büyüme oranımız yüzde 11'di. Bu yılın ilk yarısında da yüzde 6'lık bir büyüme oranıyla OECD ülkeleri arasında en yüksek oranda büyüyen ikinci ülke konumunda olduk. Covid-19 salgınında dünya ekonomisini sarstığı bir dönemde ise G20 ülkeleri içinde yine en hızlı büyüyen ülkelerin başında geliyoruz. Satın alma gücü paritesine baktığımızda Türkiye 2021 yılında dünyanın en büyük 11'inci ekonomisi, Avrupa'nın ise 4'üncü büyük ekonomisi hâline gelmiş durumda. Küresel ekonomilerde resesyon beklentisiyle birlikte 2023 yılı büyüme hedefimizde yüzde 5'tir.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - 17'yle aldınız 23 oldunuz.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Şimdi, yine istihdama baktığımızda, bakın, pandemiye rağmen istihdamda da pozitif gelişmeler söz konusu. Aktif sigortalı sayısını 12 milyondan 25,3 milyona çıkarken toplam istihdam 31 milyona yaklaştı. 2022 yılında istihdamdaki yıllık artışın 1,9 milyona yaklaşmasını, işsizlik oranının da yüzde 10,8 olarak gerçekleşmesini bekliyoruz.

Evet, AK PARTİ hükûmetleri olarak göreve geldiğimizde hazine -bunu önemsiyorum- dokuz ay vadeyle borçlanabiliyordu. Bugünkü geldiğimiz noktada iç borçlanma ortalaması altmış yedi aya yükselmiştir. Bakın, dokuz aydan altmış yedi aya yükselmiş. 2002'deki borcun faiz oranı yüzde 62,7'ken, 2021 yılı içerisinde bu yüzde 14,6'dır; 2022 eylül ayında ise yüzde 11,7'dir. Dolayısıyla borçlanma vadesi uzamış, borçlanma faizi düşmüştür. Son günlerde ve burada da söylenen -Hazine ve Maliye Bakanı- borçlanma maliyetleri düşmemiş demek tamamen art niyetlidir.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Art niyetli sensin!

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Evet, yine 2023 yılı faiz giderleri için biliyorsunuz, bütçede 565 milyar TL ödenek öngörülmüş durumda. Faiz giderlerinin -bu çok önemli- gayrisafi yurt içi hasıladaki oranı çok önemlidir. Bu oran yüzde 3'tür. 2002'de hani bize dediler; -ben bugün sabahleyin iki konuşmacıda gördüm- işte "Bu bütçe faiz bütçesidir." "Türk tarihinin en faizci Hükûmeti" "faiz bakanlığı" "zulüm bakanlığı" gibi söylemler oldu. Gerçekten insan şaşıyor. AK PARTİ iktidara geldiğinde gelirlerimizin yani her 100 liralık vergi gelirimizin yüzde 86'sı faize gidiyordu, bugün bu oran yüzde 15. Acaba kim faizci? Bu ne anlama geliyor? Gelirlerimizi demek ki tamamen vatandaşımızın, milletimizin menfaatine, hizmete harcadığımızın tekrar çok önemli bir göstergesidir. Ayrıca şöyle de bir söylem de bulunuldu: "Vergileri yüzde 300 artırdınız." diyen bir arkadaşımız oldu konuşmacılardan. Gerçekten, bu, bir akıl tutulması. Vergiler nasıl yüzde 300 artıyor? Yine, AK PARTİ iktidara geldiğinde kurumlar vergisi yüzde 45 oranındaydı. En düşük asgari ücretliden alınan faiz yüzde 20 civarındaydı. Bakınız, arkadaşlar, biz en düşük asgari ücretten alınan vergiyi kaldırdık.

Yine, aynı zamanda, esnaf odasına kayıtlı esnaflarımızın basit usuldeki vergilendirmelerini kaldırdık. E, bunları görmezden gelip yüzde 300 gibi kamuoyuna -yanlış bilgilendirme- rakamlar verilmesini açıkçası hayretle dinliyorum.

Aynı zamanda, bir oranı da önemsiyorum. 2022'de bütçe açığımızın yüzde 3,5'ların altında kalmasını bekliyoruz. Bu da kamu maliyemizin yani bütçemizin ne kadar güçlü olduğunun da bir göstergesidir, bunun da altını çizmek istiyorum.

Yine, hane halkı reel sektör borçluluğu bakımından da bizim bütçemiz güçlü bir yapıya sahiptir. Türkiye'deki hane halkı borcu 2022'nin ilk çeyreğinde yüzde 13,3'tür, bu oran gelişmekte olan ülkelerde yüzde 50,7'dir; buna baktığımız durumda da gayet olumlu bir rakamdır.

Makroekonomide milli gelirimizi 238 milyar dolardan 1 trilyon dolar sınırına getirdik. 36 milyar dolar olan ihracatımız bugün 250 milyar doların üstünde.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Nerede 1 trilyon ya! 800 milyar ya! Büyük yalan var!

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Mehmet Bey, siz konuştunuz, size müdahale edilmedi, rica ediyorum.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Dış ticaret hacmimiz geçtiğimiz yıl içerisinde 500 milyar dolar sınırına dayandı. Küresel düzeyde, başta enerji olmak üzere, emtia fiyatlarındaki artış ithalat rakamlarını yükseltmektedir. Tabii ki cari açığın Türkiye için önemli olduğunu biliyoruz. Bu yıl -biraz önce konuşmacılar bahsetti cari açığımızın yükseldiğiyle ilgili- evet, cari açığımız arttı ama bunun en büyük sebebi, Türkiye yurt dışından neyi ithal ediyor? En büyük ithalatını yaptığımız şey enerji. Enerji fiyatlarındaki artışlar, kurdaki artışlardan dolayı tabii ki cari açığımız artmış durumdadır ama enerjiyi bunun dışına çıkardığımızda biz açıkçası bu yıl yaklaşık 30 milyar dolar, önümüzdeki yıl da 40 milyar dolar cari fazla vermeyi hedefliyoruz.

Evet, Türkiye'nin 1982-2002 yılları arasındaki...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Enerjiyi çıkarmazsak ne yapacağız?

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Rakamlara takla attırıyor!

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, sıra geldiğinde fikirlerinizi ifade edersiniz. Karşılıklı konuşma usulümüz yoktur, rica ediyorum.

Nilgün Hanım gayet teknik bir şekilde sunum yapıyor. Niye rahatsız oldunuz anlamadım yani? Size gelince fikirlerinizi ifade edersiniz. Rakamları söylüyor.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Şimdi, Sayın Başkanım, tabii, rakamları gerçekçi bir şekilde söylediğimiz için arkadaşlar rahatsız oluyorlar ama biz onları rahatsız etmeye devam edeceğiz, onlar gibi atmasyon, şişirme, algı yaratmaya yönelik rakamları vermiyorum ben, gerçek rakamları veriyorum.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Başkanım, "atmasyon" diyor.

SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) - Yakıştıramadım size Nilgün Hanım!

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Türkiye'nin 1982-2002 yılları arasında küresel mal ticaretinden aldığı pay 0,41 iken bugün bu oran yüzde 1'in üstüne çıkmıştır.

Yine, bu yıl sonunda 40 milyar dolarlık turizm gelirinde de yeni hedeflere ulaşıyoruz.

Piyasalarda salgın sonrasındaki arz talep dengesizliği, özellikle enerji ve gıda başta olmak üzere, emtia fiyatlarındaki artışlar, tedarik zincirlerinin bozulması, taşıma maliyetlerinin yükselmesi küresel düzeyde enflasyonla bizi karşı karşıya bırakmıştır. Vatandaşlarımızın enflasyondaki artıştan duydukları endişenin ve beklentilerinin hepsinin farkındayız. Enflasyondaki artışların vatandaşımızın refah seviyesinde yol açtığı kaybı önlemek için de bu süreçte ciddi önlemler almaya çalıştık. Asgari ücrette, memur ve emekli maaşlarında, sosyal yardımlarda ciddi oranda artışlar gerçekleştirdik. Bu yıl asgari ücrete baktığımızda yüzde 94,6 oranında, kamu ve memur emeklilerinin ücret ve aylıklarında yüzde 85,5 oranında, SSK ve BAĞ-KUR emekli aylıklarında yüzde 78,6 oranında artışlar yaptık.

Türkiye'nin son yirmi yılda gerçekleştirdiği kalkınma devriminin en iftihar duyulacak sonuçlarından biri de sağlıktır. Vatandaşlarımızın neredeyse tamamını kapsayan genel sağlık sigortası sistemimizle -dünyada eşi benzeri yoktur- bugün dişin bile tedavisi yine sosyal güvenlik sistemi kapsamında karşılanmaktadır. Ülkemizin en ücra köşelerine kadar tam teşekküllü hastanelerimiz herkesin erişimine açık ve kaliteli hizmet vermektedir. O sıralar, o önceden gördüğümüz sıralar artık yoktur. Hastane yatak sayımız 164 binden 263 binin üzerine, 2002 yılına göre hekim sayımızda yine ciddi oranlarda, 2 katına varan artışlar sağladık.

Son yirmi yılda çiftçilerimize de toplam cari rakamlarla 465 milyar lira tutarında destek sağladık. Yine, 2023 yılı bütçemizde tarımsal destekleri yüzde 109 oranında artırarak 54 milyar tutarına getirdik. Tarım sektörü yatırım ödenekleri için 40 milyar TL; tarımsal sübvansiyon, müdahale alımları ve ihracat destekleri için de 48,5 milyar TL'yle toplamda tarıma ayrılan bu yılki bütçedeki tutar 142,9 milyar TL'dir. Yine, bu orana baktığımızda, ülkemizin gayrisafi yurt içi hasıla içerisinde tarıma ayırdığı toplam kaynağın oranı yüzde 1,15'tir, bu oranın OECD ortalaması ise 0,61'tir. Bu da OECD ülkeleri üzerinde olduğunu bir göstermektedir. Evet tarımdaki gayrisafi millî hasılamız da 37 milyar liradan 407 milyar TL'ye ulaşmıştır.

Yine, sanayi ve teknolojide yeni organize sanayi bölgeleriyle özellikle son zamanlarda verdiğimiz özellikle... Biliyorsunuz, Sanayi Bakanlığının belirlediği cari açığa sebep olan 900 kalemlik bir ürün var. Onlara verilen teşviklerle birlikte ciddi anlamda yatırımlar da artmıştır.

Yine, biliyorsunuz, bu cuma günü TOGG'un banttan ilk indirilişini ve açılışını gerçekleştireceğiz. Keşke orada hep beraber, sizlerle beraber olabilsek ama gördük ki davete icabet yok.

Evet, dar ve orta gelirli vatandaşlarımızın konuta ulaşabilirliğiyle de ilgili, biliyorsunuz, birçok kolaylaştırmaları hayata geçirdik. TOKİ eliyle 81 ilimizde 1 milyon 170 bin konut, arsa inşa edildi. 3 milyon konutun dönüşümünün tamamlanmasıyla bir deprem ülkesi olan ülkemizde 12 milyon vatandaşımızı yeni ve güvenli konutlara kavuşturmuş olduk.

Yine, cumhuriyet tarihinin en büyük sosyal konut projesi olarak nitelendirdiğimiz 500 bin sosyal konut, 250 bin konut amaçlı arsa ve 50 bin iş yeri kampanyamızı da milletimiz için paylaştık. İnşallah 362 milyarlık bir yatırımla bu da hayata geçirilecek.

Yine "Eğitimi ne kadar güçlendirirsek bu ülke o kadar kendi ayaklarının üzerinde duracak." diyerek bu bütçemizdeki en önemli payı eğitime ayırdık. Yatırımlarımızın meyvelerini şu an topluyoruz, önümüzdeki yıllarda da toplayacağımıza inanıyorum. Eğitime ayrılan yıllık bütçeyi -yükseköğretim olmak üzere- 10,3 milyar liradan 304 milyar liraya çıkardık. Derslik sayımızı 343 binden 612 bine çıkardık. İlkokul ve ortaokul öğrencilerimize toplam 3,5 milyar ücretsiz ders kitapları dağıttık. 750 bin yeni öğretmenimizin de atamasını gerçekleştirdik. Eğitimin en büyük fırsat eşitliği olduğuna inanıyoruz. Onun için üniversite sayılarımızı arttırdık. Yükseköğretimde burs ve kredi tutarlarını 850 liraya çıkardık. Yine, öğrencilerimiz için, yüksek lisans öğrencileri için burs miktarı 1.700 lira... Doktora öğrencilerimiz için 135 liraydı bu, 2.550 lira... 70 bin olan akademik personel sayımız da şu an 184 bin durumunda.

Savunma sanayimizde ülkemizin ihtiyaçlarını karşılamanın yanı sıra küresel taleplere de cevap verecek güçlü bir altyapı kurduk. "Türkiye'nin bir markası yok." diyenlere... Bence Türkiye'nin bir markası vardır, İHA ve SİHA'lar Türkiye'nin markası olmuştur. İnsanlı-insansız hava araçlarından kara ve deniz araçlarına, donanımdan yazılıma her alanda kendi savunma sanayi ürünlerini üreten ve ihraç eden sayılı ülkelerin arasına girmiş durumdayız.

Evet, Karadeniz'de, biliyorsunuz, yine kendimize ait milli sondaj gemimizle 545 milyar metreküplük doğal gaz rezervini keşfettik.

Tüm dünyayı kasıp kavuran enerji krizini, enerji fiyatlarındaki anormal yükselişleri vatandaşımıza yansıtmamak için doğal gazda yüzde 80, elektrikte de birinci kademede yüzde 50'ye varan sübvansiyon sağlıyoruz ve 2023 yılı bütçemizde de doğal gaz ve elektrik sübvansiyonları için 600 milyar TL ayırmış bulunmaktayız.

Buraya kadar saydıklarım sayı ve verilerle ortada. Bu hizmetlere yenilerini ekleyeceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. "Türkiye Yüzyılı"nın inşasında vatandaşlarımızın refahı ve mutluluğu her zaman önceliğimiz olacaktır. Gelir politikası uygulamalarımızın ana gayesi işçimizden çiftçimize, esnafımızdan iş insanımıza kadar vatandaşlarımızın tümünün ihtiyaçlarının karşılanmasıdır. Tabii, bununla da yetinmeyerek ülkemizin barışı, istikrarı, insani ve insan hayatını merkeze alan dış politikalarıyla... Ukrayna krizindeki tutumumuz, Şanghay'daki ve New York'taki duruşumuz gerçekten iftihara değer net söylemlerdir, duruşlarımızdır.

Bazı içimizdekiler "içimizdeki kötü niyetliler" diyelim -bilemiyorum kimlerin sözcüsü olduklarını- Türkiye'nin dünyada söz sahibi olduğu bu süreçten rahatsız olabiliyorlar. Bu ülkenin huzurundan, hak ve adaletinden, ikliminden, havasından, suyundan, ekmeğinden yararlananların başkalarının çığırtkanlığını yaparak ülke menfaati dışında konuşmasını anlayamıyorum, anlaşılacak gibi bir durum değil ama vatandaşlarımız da bu görüyor.

Tabii, bugün, Avrupa, gazını temin etme yollarını ararken biz de Türk gaz hattını, biliyorsunuz, oluşturduk. Putin ne dedi? Avrupa'ya gaz için ülkemizi işaret etti. Bu, aslında, bizim bu süreçteki Rusya-Ukrayna savaşındaki net duruşumuzun en önemli göstergesiydi. O süreçte bize "Ukrayna'yla ilgili direkt yaptırımlar yapılmalı" "Türkiye doğru bir dış politika yürütmüyor, diplomasi yürütmüyor" diyenler... Belki o gün bunu yapsaydık... Türkiye yine Avrupa'nın içinde yaşadığı "Kışın nasıl ısınacağız?" gibi sorunları bugün yaşamamakla birlikte Avrupa'nın ısınması için de enerji arz güvenliği sağlamakta ve aracı olmaktadır.

Yine, tahıl koridoru, terörle mücadele, göç meselesi, insani yardımlar, bütün dünya tarafından takdirle karşılanırken bizi hata yapmakla suçlayanlar dünya diplomasının Türkiye üzerinden dönmesinden rahatsız olanlardır, rahatsız oluyorsunuz.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Linyit 8 bin lira... Kömür 8 bin lira...

SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) - Asgari ücretli 1 ton kömür alamıyor!

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, hatibe sürekli müdahale ediyorsunuz, rica ediyorum. Kendinize yapılmasını istemediğinizi başkalarına yapmayın.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Yine, sabahki görüşmelerde bir arkadaşımız Türk Tabipleri Birliği Başkanının evinden alınmasıyla ilgili bir söylemde bulundu. Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı alçakça iftira atılmıştır, kimyasal silah kullanıldığı ifade edilmiştir. Şerefli Türk askerini kimse böyle suçlayamaz. Türk askerini suçlayanlar da hesap verecektir, gerekirse evinden alınacaktır fakat benim anlayamadığım burada bugün onu savunanlar kiminle ortak çalıştıklarını bir kez daha aslında göstermiş oldular.

Yine, şunu söylemek istiyorum: Evet, bütçede biraz önceki konuşmacımız kadınlardan bahsetti, bizi suçladı "AK PARTİ iktidarı zamanında kadınlar haklarını alamamıştır." diye. Tam tersine, 2010 yılında Anayasa'daki pozitif ayrımcılıkla birlikte kadınların her alanda öne çıkmasını sağladık. Yine, bunu da nelerde görüyoruz? Kadınlara verilen destekler, teşvikler, iş hayatında, KOSGEB desteklerinde, tarımsal desteklerde bir sürü artı puanlar vererek, ekstra krediler sağlayarak kadınların iş hayatında daha fazla olması ve ekonomide yer alması için birçok kanuni düzenlemeleri hayata geçirdik. Ama en büyük sorun neydi bu ülkede? Kadınlar tam anlamıyla, biliyorsunuz, iş hayatına ya da kamu alanına giremiyordu; çok şükür, bizim sayemizde artık Türkiye'de kadınlar istediği gibi -biliyorsunuz seçiyordu ama- bizim yaptığımız düzenlemeyle aynı zamanda seçilebildiler.

Şimdi, kadınlardan bu kadar bahsederken demiyorlar ki... Biliyorsunuz, Mersin'de bir polisimiz şehit edildi. Kimin tarafından? Kadın bir terörist tarafından. Bu kadar kadını düşünen "Kadınlara tecavüz ediliyor, öldürülüyor." diyen insanlar -ben çok merak ediyorum- onlarla ilişkisi olanlar gidip de onlara bir kelime laf edemiyor. Orada gidip patlatan, kendini patlatan da bir kadındı.

Yine, Türkiye'nin terörle ciddi anlamda mücadele süreçleri oldu, yıllarımız gitti, onca şehitler verdik; bir sürü kadın, çocuk, dağa kaldırıldı. Ziyaretlerde bulunuyoruz, hâlâ çocukları kayıp olan anneler var. Yine, Diyarbakır Annelerini görmezden gelmemek lazım. Ben buradan onlara bunu da hatırlatmak istiyorum.

Tabii, bir konu daha var, bir konuşmacımız dedi ki: "Siz kandırıyorsunuz, beceriksizsiniz, kandırıyorsunuz. Hani ihracat 500 milyar dolar, kişi başına düşen gelir 25 bin dolar olacaktı." Evet, böyleydi, bu hayalimiz vardı. Onuncu Kalkınma Planı'mızda böyleydi. Ama ne oldu? Türkiye ondan sonraki süreçte rahat bırakıldı mı? 17-25, Gezi olayları olduğunda bu ülkede faizler yüzde 4,6'ydı, dünyada yatırımcının en fazla olduğu dönemdi, onun üstüne 15 Temmuz oldu, 2018 yılında yaşadığımız ekonomik darbeyi biliyoruz, pandemi vesaire deyince... Kaldı ki biz bu hedefimizi On Birinci Kalkınma Planı'nda yeniledik. Yeni...

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Hanımefendi, siz hep mağdursunuz.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Siz bağırıyorsunuz ama duyamıyorum ben.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Mağdursunuz...

NİLGÜN ÖK (Denizli) - On birinci Kalkınma Planı'nda daha gerçekli rakamlara çektik. Türkiye bundan sonraki süreçte de büyüyecek, üretecek yoluna devam edecektir.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Yirmi yıldır mağduriyet...

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Şunu düşünün: Bir pandemi yaşadık. Pandemi de bile, düşünün, dünyada kendi aşısını üretebilen 9 ülkeden biriyiz.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Süreniz aşmıştır, kusura bakmayın, görmedim, son bir cümle lütfen.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Ben, 2023 bütçesinin milletimize, ülkemize hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.

Teşekkürler.