| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve 73 Milletvekilinin Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4680) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 24 .10.2022 |
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, bu 2 maddeyle cemevlerinin elektrik, su gibi temel hizmetleri ya yerel yönetimlerin insafına, inisiyatifine ya da lütfuna veya bir tanımsızlık yani isterse ya da ne diyor? "İndirimli, meclis kararıyla indirimli veya ücretsiz" Mesela, niye ücretsiz değil de indirimli kavramı var orada? O bir yana, şimdi biz baştan beri sorunun bütünselliğinden ve bu bütünün parçalarının birbirini etkilediğinden söz ediyoruz. Bu anlamda bir eğitimci olarak eğitim alanında buna dair çok büyük bir sorunun olduğunu... Aleviler Türkiye'de Türk ve Türkmenler, Kürtler, Araplar ve Romanlardan oluşur, 4 etnik grup vardır Aleviler içerisinde. Bu etnik gruplardan sadece Türk ve Türkmenlerin ana dille ibadet ve ana dille eğitim hakları vardır. Kürt, Arap, Roman toplumunun ne ana dilde eğitim ne de ana dilde ibadet hakları maalesef yoktur ve basında, yayında, sözlüklerde, televizyonda, günlük dilde, sokak dilinde, siyaset dilinde, kamusal alandaki dilde Alevi toplumuna ait çok çeşitli, sayamayacağım kadar çok hakaret, nefret suçu, aşağılama anlamına gelecek ama günlük dilde çok ulu orta kullanılan... Bir örnek vereyim: Aptal. Aptal bizim "Abdal"ımızın küfürleştirilmiş hâlidir, bu, kanıtlarıyla da ortadadır ama bu literatüre dair bir tarama, bu literatürün daha erdemli, daha olgun bir şekle dönüşmesi maalesef düşünülmüyor.
Şimdi, biz "Zorunlu din dersi kaldırılsın." diyoruz ama eğitim programının kendisinin tamamı zorunlu din dersine dönüşmüş durumda. Burada eğitim programının yeniden yapılanması, mevcut yürürlükteki eğitim programının iptal edilip bunun yerine, eğitimin paydaşlarının, tüm toplumsal ve etnik ve inançsal grupların katılımıyla tartışılarak yeni, demokratik, laik, eşitlikçi, kapsayıcı, ana dilleri ve inançları reddetmeyen, hiçbir kimliği övmeyen, hiçbir kimliği dövmeyen, hiçbir kimliğe sövmeyen bir eğitim programı oluşmalı, tıpkı Anayasa gibi.
Aslında bizim örgün eğitim programımız vardı, dergâhlarda ve ocaklar marifetiyle yürütülürdü. Bu örgün eğitim programı 12 ilimden oluşurdu ve bu 12 ilim Hacı Bektaş dergâhında da diğer dergâhlarda da yürütülürdü. Bunun mesela bir tanesi, buradaki derslerden bir tanesi de hitabet dersiydi. Burada kutsal kitaplar da okutulurdu, Arapça ve Farsça da okutulurdu. Neden? Çünkü iletişim diliydi o zaman, çünkü bölgenin bir tür ekonomi dili, bir tür dönüşümcü diliydi. O anlamda, bu diller de öğretilirdi. Ve Aşık Veysel'in dediği gibi: "Tevrat'a bak, İncil'e bak / Dört kitabın dördü de hak. / Hakir görüp ırk ayırmak / İnsanlıkta yüz karası." Biz 4 kitabı okurduk, bilirdik, sayardık lakin yolu, erkânı kendi usulümüz, erkânımız üzerine yürütürdük. Şimdi, burada usulden erkândan söz ediliyor ama erkânın kendisinin kabulüne dair ciddi bir imtina söz konusu. Zaten Selçuklu'dan, Osmanlı'dan bu yana devam eden ocak sistemini berhava etme... Alevilik ocak sisteminden oluşur, buradaki her Alevi bir ocağın talibi ya da bir ocağın yürütücüsü; ya ocağın piri, mürşidi ya da talibidir. Bu ocak sistemi şu anda dağıldığı için asıl bu tartıştığımız konular ortaya çıkıyor. Ocak sistemi dağıtılmasaydı zaten, Alevilik, bir şekilde kendi kendini devridaim ettirecek, kendini döndürecek ve yürütülecek seviyede ve nitelikteydi.
Dolayısıyla, tekrar söylüyorum ben. Bu yasa, bu 2 madde yerel yönetimlerin inisiyatifine ve bir belirsizliğe bırakıyor. Tekrar söylüyorum: Alevilik sorunu sadece cemevlerine birtakım şeyler tanımaktan ibaret değil, çok makropolitik bir sorundur; bu makroölçekte ele alınması gerekir. Bunun dışındaki yaklaşım sorunu bir şekilde savsaklamak anlamına gelir.
Teşekkür ediyorum.