| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve 73 Milletvekilinin Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4680) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 24 .10.2022 |
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi bu tartışma sizin Adalet ve Kalkınma Partisinin yirmi yıllık iktidarı sürecinde önce 2007'de başladı. 2007'de milletvekiliniz olan Sayın Reha Çamuroğlu ve o dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı olan Sayın Köksal Toptan -ben o zaman Pir Sultan Abdal Kültür Derneği ve Alevi Bektaşi Federasyonunda yöneticiydim- bizi bir toplantıya çağırdılar ve bu bütçe görüşmelerinin yapıldığı salonda görüştük konuyu fakat konuya çok yabancı oldukları, konu hakkında hemen hemen mevcudun bir şey bilmediği kanısına vardık ve çok zorlanacağımızı düşündük; birincisi. İkincisi, biz onun akabinde, Türkiye genelinde "Eşit yurttaşlık istiyoruz." mitingleri başlattık. Ankara, İstanbul ve İzmir'de yüz binlerce insanın katılımıyla oldu ve basın bunu çarşaf çarşaf yazdı. 3 Haziran 2009'da yine Hükûmetiniz Alevi açılımı, Roman açılımı, Kürt açılımı başlattı. Bütün tutanakları var bende, benim yazılarımı da almış koymuşlar o tutanaklara. Necdet Subaşı yürütüyordu, Faruk Çelik de Hükûmetiniz adına yürüten Bakandı, 7 seans yapıldı ve bu seansların sonunda kapandı. Bakın Alevi açılımı ne demek? Demek ki Aleviliğe bir kapalılık var. Kim kapalı? Hem Hükûmet kapalı hem de devlet kapalı. Aleviliğe kapalı ve açılınmaya çalışılıyor; aynı zamanda Kürtlere, aynı zamanda Romanlara. Sonuçta ilk oturumda aslında 35 Alevi kurumu beş temel talepte birleşmişti, bu temel taleplerden bir tanesi de cemevlerinin ibadethane olmasıydı, diğer temel talepler de şimdi tartıştığımız taleplerdi ama bu görmezden gelindi, savsaklandı.
Efendim 2016'da işte Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin cemevi kararı, zorunlu din dersi kararı, başka başka şeyler... Bakın, Dünya Çocuk Hakları Sözleşmesi'ni size hatırlatırım. Dünya Çocuk Hakları Sözleşmesi 32 maddeden oluşuyor; 17, 29 ve 30'uncu maddelerine devletimiz çekince koymuştur. Neden? Çünkü orada diyor ki: "Bu sözleşmeye taraf olan ülkeler kendi coğrafyasında lokal alanda farklı inanç ve etnik gruplara eğitim ve inanç hakkını götürmek zorundadır." Ve buraya imza konulmamış, tekrar hatırlatıyorum, bunu Meclis kürsüsünde hatırlatmıştım.
Şimdi, arkadaşlar, çileden çıkmadan söz ediyor, başka başka şeylerden hemen celalleniyor, kızıyorlar. Yahu bin beş yüz yıldır konuşamıyoruz, bin beş yüz yıldır. Sesimizi çıkaramıyoruz, korkutuluyoruz, bastırıyoruz, susturuluyoruz, dövülüyoruz, katlediliyoruz; biraz insaf yani biraz merhamet yani.
Bakın, Alevilikte bir kavram var Rıza Şehri diye konuşmamdan sonra herkes açsın internetten baksın. Gelin Rıza Şehri yapalım Meclisi ve Türkiye'yi. Rıza Şehri, herkesin birbirinden razı olduğu, kimsenin kimseyi rencide etmediği... Aleviliği tanımlıyormuşuz; kimin haddine? Aleviliği Hünkâr Hacı Bektaş, Hallacı Mansur, Seyyid Nesimi, Pir Sultan Abdal tanımlamış. Kim oluyor ki buradakiler Aleviliği tanımlayacaklar? "Hak bana bir gönül verdi, ha demeden hayran olur/Gâhı gider şadan olur, gâhı gider giryan olur/Gâhı girer mescitlere, yüz sürer anda yerlere/Gâhı gider deyre girer, İsa ile ruhban olur." Bunu söyleyen Yunus Emre. Biz İsa ile ruhban oluruz, mescide de gireriz ama bizim ibadethanemiz cemevidir. Herkesin inancı, kendine kutsal kavramı bizim yol ulularımızın bir kavramı olup herkes bunu kabul etmeli ki Muhyiddini Arabi'nin 1200'lü yıllarda söylediği şu tez çok önemli. Ariflerin dini olmaz, ben Aleviyim ama ben Alevilik davası sürmüyorum, ben aslında Sünniliğin hakikatini de, inanmayanın yaşamını da, başka bir inancı da görüyorum, duyuyorum, sayıyorum, seviyorum, algılıyorum ve birlikte yaşamak istiyorum. Birlikte yaşamak isterken eşit yaşamak, bütün haklarıma sahip olarak yaşamak ve bunun davasını görüyorum burada. "Efendim, cemevine şu kadar kuruş vereceğim, buraya bu kadar..." Bunlar boş şeyler bakın, hiç kusura bakmayın. Olay daha büyüktür, daha makro ölçektedir. Biz Şeyh Edebali'den Yunus Emre'ye, Hacı Bektaş'tan Pir Sultan'a, Şah Kalender'den Seyit Rıza'ya, Seyit Nesimi'den Mansur'a, Zeynep Ana'dan Fatma Ana'ya kadar Şahı Merdan Ali'den Hüseyin'e kadar, onu konuşuyoruz aslında burada. Böyle bir dille mi konuşur bunlar, kurban olduklarım! Lütfen kemalat, lütfen edep, lütfen erkân, lütfen hakikat, lütfen adalet!
Teşekkür ediyorum.