KOMİSYON KONUŞMASI

SALİH CORA (Trabzon) - Sayın Bakanım, Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri, kıymetli bürokrasiden katılan arkadaşlar; Plan ve Bütçe Komisyonumuzda Gençlik ve Spor Bakanlığının bugün bütçesini görüşüyoruz. Bütçenin hayırlı olmasını diliyorum.

Tabii, ben sözlerime öncelikle Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün bir sözüyle başlamak istiyorum. 1924 yılında Gazi Mustafa Kemal Atatürk Trabzon'u ziyaret ettiğinde Trabzon Lisesini de ziyaret ederek şeref defterine şöyle bir mesaj düşmüştür: "Bedenî idman, fikrî idmanla muvazi olmalıdır." demiştir. Bu söz Trabzon'daki bütün liselerde hemen hemen, okulların köşelerinde yer almaktadır. Bunun, aslında, Trabzon'da da sporun gelişmesi, spor noktasında diğer illere nazaran önlerde yer almasının en önemli nedenlerinden birisi olduğunu düşünmekteyiz çünkü Trabzon'da herkes doğduktan sonra sporla yaşar, sporla beraber hayatlarını idame ettirir. Bu çok veciz bir sözdür. Bizler de bunu önemli bir mesaj olarak görüyoruz, gençlerin eğitim hayatlarına devam ederken spor faaliyetleriyle bedenen ve fikren sağlıklı, çağdaş, ufku açık birey olmamız hususunda bu sözlerin bizlere yol gösterdiğini düşünmekteyiz.

Sayın Bakanım, Gençlik ve Spor Bakanlığının ülkemiz genelinde çok önemli hizmetleri olmuştur. Bunları biz zaten yakından takip etmekteyiz. Bizler de sporun bir şekilde içerisinde yer aldık, hem amatör spor kulüplerinde futbol oynadık hem yöneticilik yaptık. Yine, Türkiye Okul Sporları Federasyonunda sizlerle yakın bir çalışma içerisinde olduk. Dolayısıyla, bunları yakından takip ettik ve sizlerin bu yöndeki çalışmalarınızı takdir ediyoruz, müteşekkiriz. Ülkemize çok önemli organizasyonlar kazandırdınız. Gençlik faaliyetlerinde gençliğin sporla barışması yönünde önemli faaliyetleriniz olmuştur, katkı sağladınız.

Aslında, Spor Bakanlığı tesisleştirme anlamında önemli hamleleri, önemli projelerin birçoğunu gerçekleştirmiştir. Ancak değerli arkadaşlar, bizim toplum olarak sporda bir zihniyet devrimine ihtiyacımız vardır. Biz sporu çok seviyoruz, sporcuyu çok seviyoruz ama spor yapmayı sevmiyoruz. En önemli sorunlarımızdan birisi budur. Neden bizim valilerimiz, belediye başkanlarımız, üst düzey yöneticilerimiz, onların öncülüğünde toplumu spor yapmaya teşvik etmiyoruz? En büyük sorunlarımızdan birisi budur. Çünkü bu genelde çok önemli, şehrin kurtuluş günlerinde yapılmakta, geri kalan günlerde yapılmamaktadır. (Gürültüler)

Değerli arkadaşlar, biraz sessizlik olursa... Konuşmamın insicamı bozuluyor.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Cora.

Arkadaşlar, lütfen...

Buyurun Sayın Cora.

SALİH CORA (Trabzon) - Değerli arkadaşlar, spor yapmayan toplum gergin olur, bunu hepimiz biliyoruz, şiddete eğilimli olur. Trafikte de gerginliklerimizin en önemli nedenlerinden birisi aslında spora karşı yabancılaşmış bir durumda olmamızdan kaynaklanıyor. Oysa spor yapan gençler paylaşmayı öğrenir; sevgiyi, güler yüzlü olmayı öğretirler, özgüvenimizi arttırırlar; verimli, paylaşan, çabuk, hızlı ve doğru karar alan bir birey olmamıza vesile olur.

Yine, değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, spor çok güncel bir konu olduğu için özellikle söylüyorum: Spor, gezegenimizin ortak bir tutkusudur. Ülkelerin gelişmişliği sadece onların bilim ve teknolojisiyle değil, aynı zamanda kültür, sanat ve sporla mümkündür.

Burada, biz aslında Spor Bakanlığının yanı sıra Millî Eğitim Bakanlığımızdan da çok büyük beklentilerimiz vardır. Eğitimle spor eşgüdümlü olmalıdır. En büyük hatalarımızdan birisi -yani "hata" derken, strateji olarak söylemek istiyorum- ya eğitim ya spor seçeneğini bırakıyoruz sporculara. Oysa hem spor hem eğitim olmalıdır, başarı da ancak böyle gelebilir. Bugün üniversiteye giden bir öğrenci ya üniversiteye devam edecek ya da sporu bırakacaktır. Oysa dünyada bunun tam tersi olmaktadır, Avrupa'da öyle değildir.

Özellikle ilkokullarda spor kültürü dersi vermemiz gerekiyor. Eğer biz ilkokullarda spor kültürü dersi verirsek o zaman o tribünlerdeki şiddet olaylarını azaltabiliriz, o tribünlerdeki küfrü azaltırız, tribünler boş olmaz, daha eğlenceli hâle gelebilir. Biz bu çocuklara spor kültürünü aşılamalıyız.

Sayın Bakanımız bahsetmişti, bazı kanallarda kariyere yönelik programlar yapıldı. Bence TRT'nin bir kanalının da buna ayrılması gerekiyor, spor kültürüne katkı sağlamak anlamında bu yönde kariyer yapmış, başarılı olmuş kişilerin hayat hikâyelerinin çocuklara öğretilmesi gerekiyor.

Bütün okullarda bir defa satranç ve masa tenisinin olması gerekiyor. Bu çok zor bir şey değildir, çok maliyetli bir şey değildir. Yani masa tenisiyle beraber aslında birçok fonksiyonumuzu, vücudumuzun birçok fonksiyonunu geliştirme durumu oluşmaktadır.

Okulların etrafında spor tesisleri yapmamız gerekiyor. Bunun güzel örnekleri vardır ama artırabilirsek başarılı olabiliriz.

Beden eğitimi dersleri kırk beş dakika. Biz çocukluğumuzda beden eğitimi derslerini okul formamızla beraber yapıyorduk çünkü ertesi saatte edebiyat dersi oluyordu veya işte diğer dersler oluyordu. Aslında, beden eğitimi derslerinin öğleden sonra kültür sanat dersleriyle beraber birleştirilmesi gerekiyor, bu şekilde gençlerimizin kabiliyetlerini daha da artırabileceğimize inanıyoruz.

Benim bir de düşüncem şudur: Yüzme havuzu olmayan illerimiz vardı; çok şükür, Bakanlığımız döneminde ve Hükûmetlerimiz döneminde şu anda her ilde yüzme havuzumuz var ama yetmez, her ilçede yüzme havuzumuzun olması gerekiyor çünkü yüzme havuzuyla beraber insanların... Hatta, yüzme havuzu olmasının yanı sıra yüzme dersini de mecburi ders hâline getirebiliriz. Bunu yaptığımız zaman, eğer ilçelerde o fiziki donanımları sağlarsak, mecburi ders olursa, toplumun sosyalleşmesinin, rahatlamasının bir o kadar daha artacağını düşünmekteyim.

Sporun ülkenin gelişimine, kalkınmasına ve tanıtımına çok büyük katkısı olduğu hepimizin malumudur. Bu manada ilçelerimize daha çok spor tesisi yapmalıyız. Sporcudan para almadan tesisleri işletebilmeliyiz. Yap-devret modelini hayata geçirebiliriz diye düşünüyorum, özel sektör, hayırsever insanlar... Özellikle Eğitime Yüzde Yüz Destek Kampanyası'nda bu konuda başarılı olduk. Bir hayırsever iş adamının belki kendi babasının, annesinin, dedesinin ismini o tesise vermek suretiyle bir tesis yapıp bunu yine devlete devredip bundan da gençlerimizin istifade etmesini sağlayabiliriz.

Sporda bence performansı değil, sağlığı ön plana çıkaracağız ve bu şekilde sporu teşvik etmemiz gerekiyor. Bugün Avrupa'nın yüzde 50'si yani yarısı spor yapıyor. Sporu sadece futbol olarak da değerlendirmememiz gerekiyor. Ülke olarak en büyük hatalarımızdan birisi budur. Yüzme, izcilik, yürüme, koşma, tırmanmanın da çok önemli spor dalları olduğunu topluma anlatmamız gerekiyor.

Çok ilginç bir veriyi sizlerle paylaşmak istiyorum: Avusturya'da geçen yıl yapılan bir araştırmada nüfusun büyük bir bölümü spor yaptığı için sağlık harcamalarında 3,5 milyar euro tasarruf yapmıştır yani bir önceki yıla oranla sağlık harcamalarında önemli bir düşüş yaşanmıştır. Bu da sporun sağlık harcamalarına olumlu katkısının olduğunun bir ispatıdır.

Sağlığın yanı sıra sporun turizme de katkısı vardır. Öyle şehirlerimiz vardır ki birçok takım bu şehirlere geliyor, kamp yapıyor -bu imkânlar var- spor yapıyor, şehre giriyor, kültür günleriyle beraber o şehrin içerisindeki farklı kültürleri tanıyor, şehrin ekonomisine, tanıtımına çok büyük katkı sağlıyor.

Bunun dışında, değerli arkadaşlar, Türkiye'de 300 metre yüksekliğinde 100'ün üzerinde dağ vardır. Bunu şu anlamda söylüyorum: Biz bunların ne kadarını kullanıyoruz?

Kayak sporuna çok önem vermemiz gerekiyor. Kayak sporunun, aynı zamanda o şehrin sporun dışında tanıtımına, turizmine, ekonomisine ve sosyalleşmesine çok büyük katkısı olacağını düşünmekteyim.

Yine, son olarak -sözlerimin sonuna geldim- olimpiyatlarda başarıyı artırabilmemiz için -aslında çok önemli başarılar elde ettik, tarihî rekorlar kırıldı, birçok spor dalında çok sayıda altın madalya, gümüş madalya kazandık; bunlar güzeldir- bir öneri olarak, bir tespit olarak değerlendirme anlamında söylüyorum: Ülkemizin 4 bölgesinde en az 500 dönüm arazi üzerine her türlü sporun yapılabileceği tesisler kazandırmalıyız; sağlık merkezleri, kondisyon merkezleri, eğitim merkezleri bunun içerisinde yer almalıdır. Bu anlamda Spor Bakanlığının bütçesinin bence daha fazla olması gerekiyor, bu yeterli değildir.

Bir konuyu da söylemek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Cora.

MUSA ÇAM (İzmir) - Bitirsin.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Bir ek süre verelim.

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Çok güzel anlattı.

SALİH CORA (Trabzon) - Son olarak şunu söyleyeyim: Garo Bey kulüpler yasasından bahsetti. Kulüpler yasasını daha çok tartışmamız gerekiyor. Şu anda dünyanın hiçbir ülkesinde, hiçbir federasyon kendi ülkesinden kulüpler yasası istemiyor. Yani kendi ayakları üzerinde durabiliyorlar; kendi iç profesyonel futbol disiplin talimatlarına göre o kriterleri yerine getirmeyenlere karşı gerekli cezaları verebilmektedirler.

Bu manada ben şunu söylemek istiyorum: FIFA, UEFA, federasyonlar özerk kuruluşlardır, kulüplerin bu idari yönetimlerine, mali yönetimlerine ülkelerin, devletlerin çok fazla müdahale etmemesi gerekiyor. Sonuçta şöyle bir durum oluşuyor: Yani biz kulüpler yasasını çıkardığımız zaman davul bizde, tokmak onlarda olacaktı. Biz diyoruz ki davul da onlarda olsun, tokmak da onlarda olsun. Yani aksi durumda, sıkıntılı bir durum olduğunda bunlar, bu kulüpler, sonuçta o anda hangi siyasi irade iktidardaysa onunla toplumu karşı karşıya getirme durumu olabiliyor. Bunu 6222 sayılı Yasa'da hep beraber gördük 2010-2011 sezonunda. Sonuçta o sezonda Türkiye'de Türkiye Süper Kupası hâlen oynanmamıştı, Trabzonspor'un o süreçte yaşadığı mağduriyeti hep beraber gördük, biliyoruz, onu söylemek istiyorum.

BAŞKAN - Bu olmadı; bu, fazla siyasete girdi. (Gülüşmeler) Yani buraya kadar her şey iyiydi de buradan sonrası olmadı.

SALİH CORA (Trabzon) - Evet, Trabzon Milletvekiliyim.

Son olarak şunu söylemek istiyorum.

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Ne olacak Fenerbahçe'yle aranızdaki durum?

SALİH CORA (Trabzon) - Değerli arkadaşlar, bunların dışında seçim zamanlarında çok sık rastladık, beden eğitimi öğretmenlerimizin kadroya alınması konusunda bir gayret vardır...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SALİH CORA (Trabzon) - ...ancak biz bunun cezaevlerinde ve özellikle bazı ilçe belediyelerinde de beden eğitimi öğretmenlerinin de istihdamının önünü açabilecek düzenleme yapmalıyız. Bu belki Spor Bakanlığımızın konusu değildir ama önemli bir durum olduğunu düşünüyorum.

Diğer bir husus da avukat...

BAŞKAN - Süremiz doldu.

SALİH CORA (Trabzon) - Son, Sayın Başkanım, özetle söylemek istiyorum.

Milletvekilliğinden önceki mesleki kariyerimde sıkça karşılaştığım için söylüyorum; ilk defa devlet memurluğuna atanacak kişilerin millî sporcu belgesi olanlarına kontenjan veriliyor. Bu çok önemli ve teşvik edici bir uygulamadır ancak Millî Eğitim Bakanlığındaki bir yönetmelikte bu belirtilen olimpiyatlara, oradaki yönetmelikte belirtilen olimpiyatlara katılan sporculara bu hak veriliyor, ferdî ve takım başarısına göre bu değişiyor. Dünya Üniversitelerarası Şampiyonası, örneğin bu yönetmelikte yoktur. Bizim düşüncemiz, bence, Millî Olimpiyat Komitesinin tanıdığı bütün branşlarda bu imkânın tanınması gerekiyor.

Yine bu düzenleme de örneğin ümitlerde var yönetmelikte ama yıldızlarda bu hak verilmiyor. Oysa kategori olarak baktığımızda, ümitler de yıldızlar da hemen hemen aynı kategoridedir. Bunlar başarılı olduğu zaman aynı bayrağı dalgalandırıyorlar, aynı emeği, aynı enerjiyi harcıyorlar ama bu haktan yararlanamıyorlar. Bu da ayrı bir mağduriyet durumu oluşturuyor.

Yine son olarak şunu söylemek istiyorum: Yurtlarla alakalı olarak bizim yurtlarda çok önemli çalışmalar yapıldı, özellikle yurtta kalan öğrencilerle alakalı olarak ama üniversite sayısı arttı, öğrenci sayısı da arttı. 2002 yılında 182 bin civarında olan yurt kapasitesi şu anda 400 bin civarında bildiğim kadarıyla ama 2002 yılında 2 milyon civarında öğrenci var, şu anda 6 milyon civarında öğrenci var. Dolayısıyla, biz yurtları ne kadar yaparsak yine yeterli olmamaktadır.

Bizim bence buradaki düşüncemiz, önerimiz; Sayın Bakanımızın değerlendireceğine inanıyorum, en azından bu tartışılabilir.

Üniversite içerisindeki arsalar...

BAŞKAN - Tabii, yurdun başında kim olduğu da önemli değil mi Sayın Cora? yani yönetim açısından söylüyorum?

SALİH CORA (Trabzon) - Nasıl efendim?

BAŞKAN - Yani yurt yönetimi açısından falan söyledim, neyse.

Buyurun.

SALİH CORA (Trabzon) - Son olarak, ben tamamlayayım.

Üniversitelerde genelde üniversite rektörleri buna çok yanaşmıyorlar ama üniversite içerisindeki arazilerin yurt yapımı noktasında değerlendirilmesi gerekiyor. Eğer üniversite içerisinde yurt yapılırsa bu sefer öğrencilerin daha güvenli bir şekilde barınmaları söz konusu olabilir, okullarına daha rahat gidip gelmelerini sağlayabilir.

BAŞKAN - Sayın Cora, bütçenin konuşma rekorunu kırmanıza on saniye kaldı.

BİHLUN TAMAYLIGİL (İzmir) - Ya, çok güzel, derli toplu bir konuşma dinlettirdi yani.

BAŞKAN - Efendim, serbest o zaman, buyurun. Zaten süreyi durdurdum yani, hiç çalıştırmıyorum.

SALİH CORA (Trabzon) - Okullarda yapmış olduğumuz bu Eğitime Yüzde Yüz Destek Kampanyası'nı yine yurtlarda da yapabiliriz diye düşünüyorum. Eğer böyle durumlar olursa yurtta sadece devletin desteğiyle değil, hayırseverlerin desteğiyle de beraber, devletin denetimi hâlinde yeni yurtları ülkemize kazandırabiliriz, hatta teşvik bölgelerini de buna göre güncellememizde, revize etmemizde yarar vardır. Bu yap-işlet-devret de olabilir, yap-kirala-devret şeklinde de olabilir, bu şekilde bunu sağlayabiliriz.

Benim genel olarak söyleyeceklerim bunlardır. Belki bazı hususlarda eksikler olmuş olabilir, tekrar gerekirse söz isteyebilirim.

Beni dinlediğiniz için ve sabır gösterdiğiniz için çok teşekkür ediyorum. Hem genç bir milletvekili olduğum için hem spor camiasında bulunduğum için ve Trabzon Milletvekili olduğum için de bazı konulara değindim. Bu konuda anlayışınıza sığınıyorum.

Teşekkür ediyorum hepinize, sağ olun.