| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297) ve Sayıştay tezkereleri a) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı b) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı c) Türk Standartları Enstitüsü ç) Türk Patent Enstitüsü d) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu e) Türkiye Bilimler Akademisi f) Gençlik ve Spor Bakanlığı g) Spor Genel Müdürlüğü h) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu ı) Spor Toto Teşkilat Başkanlığı |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 29 .01.2016 |
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Sayın Bakan...
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) - Sayın Başkan, sonra mı konuşacağım, soruları mı topluyoruz?
BAŞKAN - Size en son söz vereceğim Sayın Bakanım.
AHMET YILDIRIM (Muş) - Bir yarım saatimiz daha var Sayın Bakan.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Var, var, otuz dakika süre verilecek bütün bunlara, çok böyle yaratıcı ve şey cevaplar verilecek.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) - Çok uzun sürer bu.
BAŞKAN - Otuz artı on beş vereceğiz.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Yine de benim süremden yemeyelim de.
Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli bürokratlar, değerli milletvekilleri; şimdi, normalde öncelikle en temel konudan, Anayasa'ya aykırılıktan başlardım ama burada daha temel bir konu var.
Şimdi, Sayın Abdurrahim Boynukalın, sizin Bakan Yardımcınız yapıldı. Kişisel olarak hiçbir alıp veremediğimiz yok ama birtakım ilkesel sorunlar var ortada. Seçimlerin yapıldığı dönemde bir anda haberlerde bir gazetenin basıldığı, içerideki gazete çalışanlarının büyük korku yaşadığı, hatta "Burada bir Sivas mı olacak?" diye -ki görüntüler de öyleydi, görüntüleri de izledik, orayı gelen insanları da araba kamyonlarında- bu vandalizmi de gördük, oradaki kırıkları gördük, sizlerin konuşmalarını dinledik, -sizlerin derken bürokratlarla tabii ki bizim muhatabımız şu an itibarıyla Bakan- Bakan Yardımcısının konuşmalarını izledik. Şimdi, Türk kamu yönetiminde terfilerin ve atamaların belirli kuralları vardır, liyakat esasları vardır, bunun evrensel ilkeleri de vardır ve Abdurrahim Boynukalın'ın yani bu olaylarla anılan bir kişinin, Türkiye Büyük Millet Meclisine Bakan Yardımcısı pozisyonu -yarı siyasi, yarı bürokratik bir pozisyonda- olarak gelmesi bence çok talihsiz bir olaydır. Bu şekilde eğer terfilerde bu tip kriterler uygulamaya başlarsanız gazeteyi basan birinin Bakan Yardımcısı yapıldığı bir yerde yarın yakan birinin de bakan olması beklenir, bu doğru bir şey değildir. Bakın, bu ülkede bir Gezi direnişi oldu, Gezi direnişi sırasında bazı medya kuruluşlarının araçları yakıldı, bizler bunlara müdahil olmaya çalıştık, engellemeye çalıştık, durdurmaya çalıştık. Yarın öbür gün benzer bir biçimde, benzer şekilde şiddete yönelik protesto eylemlerinde eğer bizler de böyle bir atama yaparsak sizlerin de bu hakkı olacaktır çünkü bu, şiddeti özendirmek olur. Bu, vandalizmi özendirmek olur değerli arkadaşlar. Orada tasvip etmediğimiz mesela bu araçların yakılmasıydı ama bir de demokratik tepki vardı, mesela bir televizyonun önüne gittiler, uzun süre öğlen yemeklerinde hatta çoğusu da çalışanıydı oranın, finans kesiminin çalışanıydı, eylemler yapıldı. Demokratik eylemleri özendirmemiz gerekir ama başkasına zarar vermeyen, başkasının can, mal güvenliğini tehdit etmeyen eylemler özendirilebilir. Eylem yapılabilir çünkü eylem, en demokratik yöntemdir. Ama bu eylem içerisinde şiddet olmaya başlarsa ve eylemi yapanların da arkasında bir kamu gücü varsa yani iki tane TOMA, dikkatle basın açıklamasını dinliyor, akrepler "Ha, ne kadar doğru söylüyorsunuz." gibi yani devletin de onayladığı şekilde sivil görünümlü eylemler, karşısındaki muhalif kesim üzerinde ciddi tehlikeler yaratabilir değerli arkadaşlar.
Bakın, mesela, bir gazete var, adını söyleyeyim, Yeni Akit gazetesi. Yeni Akit gazetesi gerçekten insanların hayatını mahvetti. Bir sürü insana iftira haberlerle o kadar ağır şeyler yapıldı ki ben mağduru olduğum için biliyorum. Ve mesela bu Yeni Akit gazetesine TOKİ'den, kamu bankalarından kaynak aktarılıyor, bunu KİT denetiminde gördük. O zaman, işte, benim vergimle... Bakın, yandaş medya vardır, siyasi gazetedir, fikrini hiç beğenmem ama siyasi bir gazetedir. Ancak, Yeni Akit gazetesi insanları hedef göstermektedir ve kamu kaynaklarıyla beslenmektedir. Biz gitsek, Yeni Akit gazetesine girsek, Yeni Akit gazetesinin bilmem ne yapanına bizim partimizden üst düzey bir gençlik kolluk sorumlusu bilmem ne yapsa, sonra bakan yardımcısı olarak karşınıza gelse Türkiye Büyük Millet Meclisine, egemenliğin merkezine, nasıl hissederseniz biz öyle hissediyoruz. Bu, doğru değil arkadaşlar, bu atama da doğru değil. Üstelik Akif Bey, Mecliste birçok insanla ilişkilerini iyi tutmuş. Sonuçta rakip siyasi partilerden geliyoruz ama sonuçta bunun bir beşerî boyutu da vardır. Akif Bey'in yanında oturan beyefendinin bu işlere karışarak Meclise gelmesi doğru değildir. Bunu siyaseten... Çünkü, bu bütçe, bu Bakanlık, bizim de vergilerimizi kullanıyor. Bakın, hepimizden vergi toplayacağız, biraz sonra buraya bütçe olarak aktaracağız ve maaş olarak yatırılacak. Bu yaklaşım doğru değil.
Bir başka mesele, yine, Sayıştay raporları Sayın Bakan. Bakın, bu gelen Sayıştay raporlarının sonunda diyor ki: "Yargılamaya esas rapora konu edilecektir." Yani, "Bir rapor var, bunun adı 'Yargılamaya esas rapor', biz asıl önemli şeyleri oraya yazdık. Bunu da bu Türkiye Büyük Millet Meclisine göndermiyoruz." diyorlar. Bunun gönderilmemesini sağlayanlar, o rapordan o tespitleri çıkaranlar, bu raporları almak zorunda olmasına rağmen almayan Meclis Başkanı ve Komisyon... Bunların hepsi suçtur, ağır suçlardır. Bugün, tabii, bu suçu soruşturan olmadığı için herkes çok rahat hissedebilir ama bu yapılan işlem suçtur çünkü Anayasa'yı ihlal suçudur. Anayasa, bu Sayıştay raporlarının buraya geleceğini söylüyor. "Yargılamaya esas rapor gelmeyecek." diye hiçbir yerde hiçbir hüküm yoktur. Ama, şu an itibarıyla ben ki burası yani bu 3 parti de -biz birbirimize benzemeyebiliriz- bu konuda rahatsızız. 80 milyonluk ülkenin 40 milyonunu temsil eden muhalefetin hakkı elinden alınmıştır. Bunun gelecekte muhakkak ki hesabı sorulacaktır ve o gelecek bu ülke adına karanlık olacaktır. Çünkü, bu raporlar gelmediği takdirde o ülkenin demokrasisi kararır, demokrasisi kararanın ekonomisi kararır, içi barışı kararır, zaten durum ortada. Şu an itibarıyla "millî birlik" adı altında bütün her tarafla saldırılar oluyor olabilir, baskı altında tutuluyor olabilir ama bu, sonsuza kadar sürmeyecektir. Ağzını açan bir şekilde terörist oluyor, ya Ergenekoncu terörist oluyor, ya Fethullahçı terörist oluyor, ya PKK'lı terörist oluyor; akademisyenler, aydınlar, subaylar, düşünürler, milletvekilleri, doktorlar, kim varsa bu ülkede, iktidar dışında kalıp iktidardan hoşlanmıyorsa terörist yaftası yapıştırılmıştır. Biz tarihi bilimsel olarak bilen insanlarız. Tarihsel gerçeklik bunun sona ereceğini, bunun sona ermesi dolayısıyla da bu halkın çok ciddi acı çekeceğini söylüyor. Biz bu kayıtlarla, biz bu konuşmalarla sizleri etkileyemeyebileceğimizin veya etkilesek bile sizlerin bu gücünün olmayacağının çünkü kuvvetler ayrılığının tek bir kuvvette ve tek bir şahısta toplandığının farkındayız ama bu, sizin görevinizi ihmal etmediğiniz anlamına gelmiyor. Onun için, biz bu konuşmaları gelecek nesillere, bir daha olmasın diye, kayıt ve delil olarak bırakıyoruz. Yoksa bizim konuşmalarımızın bir tesiri olmayacağını, vicdanlarda akis doğursa bile sonuç doğurmayacağını biliyoruz.
Şimdi, bu Sayıştay raporları gerçekten kâğıt israfıdır. İçinde stratejik planla ilgili falan filan, kriterlerin belirlenemediği gibi bir şeyler, işte, performansta bilmem ne oldu gibi son derece ayrıntı, mevcut duruma göre önemsiz, kâğıt israfıdır. 225 milyon lira para da Sayıştaya öncelikle verilmemelidir ve hiçbir bakanlığa kör kuruş verilmemelidir çünkü Anayasa'ya göre gerekli işlemler yapılmamıştır. Sayın Bakan bu ülkedeki ayrışma, kutuplaşma amatör spor kulüplerine kadar inmiştir. Eyüp'te bir Karadolap Spor Kulübü var. Yöneticileri, şunları, bunları siyaseten sizin partinize çok yakın değil. Bunun gibi de onlarca spor kulübü var, paylarını alamıyor, şampiyon olmuş takım payını alamıyor, başka kulüplere yatırılıyor. Buralara inmiş bir siyasal ayrımcılık söz konusudur. Sizden rica ediyorum, İstanbul ilini arayın -herkes toplanıyor ya, sürekli projelerden bahsettiniz- amatör spor kulüpleri başkanlarını toplayın ve dertlerini dinleyin. Ben gittim, orada futbol oynadım sesleri duyulsun diye. Çünkü, bunlar sosyal demokrat insanlar. O mahalle sosyal demokrat bir mahalle ve hiçbir pay alamamaktadır. Oysaki o insanlar vergi veriyor, beni milletvekili seçiyorlar, Mehmet Bey'i veya HDP'li arkadaşları milletvekili seçiyorlar. Onların vergisini alıp sürekli sizi seven kulüplere aktarmak çok yanlış bir şeydir.
Büyük kentlerde bu amatör spor kulüplerinde büyük bir uyuşturucu problemi var. Bonzailerle, taşlarla nesillerimiz zehirleniyor. Bu amatör spor kulüpleri doğru dürüst teşvik edilmiş olsa, orada da yandaşlık ve ayrımcılık olmasa... Bu çocuklarımızı gidin, görün. 5 liraya uyuşturucu satılıyor. Onların peşinden çok koştum. Emniyet kuvvetlerinin muhalif takip etmekten başka işleri olmadığı için sokaklarda satılmaktadır. Bunu bütün kalbimle söylüyorum. Sokaklarda görüyorsunuz zaten. O arka sokaklarda yoksul çocukları gördüğünüzde ölü balık gibi gözleri, bir şey anlamıyorsunuz çünkü çok ciddi bir uyuşturucu problemi var bu ülkede.
PASSOLİG meselesi var, taraftarlar gitmiyor maça. Siz çok doğru yaptığınızı düşünüyorsunuz ama doğru yapılan şey, halkın bütün hepsinin vicdanının kabul ettiği bir şeydir. PASSOLİG'ten korkunç şikâyetleri var değerli arkadaşlar. Ve bu ülkede bir futbol sektörü var. Zaten Franco döneminde futbol ile faşizmi bazen bir tutarlar eğer futbol böyle kullanılırsa.
Bu yoksul ülkede milyonlarca euroluk futbolcu ithal ediyoruz biz. Oysa futbol bir sektör, ihraç edebiliriz. İhraç edebilmemiz için de altyapıda, o illerde o yoksul çocukları spora alıştırarak ve kötü alışkanlıklardan kurtararak bu çocuklardan yeni Arda Turanlar yaratabiliriz ve bu Arda Turanları da millî değer olarak kullanmalıyız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Erdoğdu, ek süre veriyorum.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Çünkü, futbol, spor aşırı bir şekilde politikleştirildiğinde karşıtları yaratılmaya başlıyor.
Enes Kanter çok önemli bir basketbolcudur, beni ilgilendirmiyor nereli olduğu. Arda Turan çok önemli bir futbolcudur, beni ilgilendirmiyor düşünceleri. Ama, sürekli bir değeri alıp saraya koyduğunuzda özellikle birtakım... Mesela, saraya giden, CHP Genel Merkezine de gelsin, HDP, MHP Genel Merkezine de gitsin. Bu şekilde politikleştirildiğinde bir tarafın değeri hâline geliyor. Onun için, bunu yapmamak lazım, millî bir değer olarak tutmak lazım.
Bu spor organizasyonlarıyla gurur duyuyoruz. Ya, spor organizasyonlarıyla değil, sporda başarımızla gurur duyacağız. Bu ülkede atletik insanlar var mı, yoksa obezite problemi mi var? Yoksa, bastırın parayı organizasyon şirketlerine, istediğiniz organizasyonu yapsın, G20'yi de yapsın, IMF toplantısını da yapsın, ne de olsa fakirin parası. Ama, sizin spor organizasyonlarında başarılı olmanız demek, bazı alanlarda dünya birinciliği almanız... Ve spor sadece futbol değil, basketbol, voleybol, atletizm. Tabii, bu kamuoyuyla da alakalı bir şey ama sevdirmek de sizin göreviniz, onları tanıtmak da sizin göreviniz. Spor dediğiniz sadece futbola indirgenmiş durumda. Futbolun da durumu ortada, son günlerde geldiğimiz durum ortada.
Bu doping meselesi.... Ne yazık ki doping de spor yolsuzluğudur ve artık spor da dopingle anılmaya başlandı. Sizlerin görevi, herkesten topladığınız -sadece iktidardan değil- vergileri en iyi şekilde kullanmak, hesabını vermek ve özendirecek şekilde atamaları yapmaktır. Sonuçta bu bütçeyi kendi adımıza, biz vergi veren insanlarız, ben helal etmiyorum, hele Abdurrahim Boynukalın orada yardımcınızken bizim bütçemiz helal olmasın diyorum, asla. Kendi seçmenim adına da bunu rahatlıkla söyleyebileceğimi düşünüyorum. Yani, hepimiz maaş alacağız, siz de benzer... Ben de aynı hatayı yapıyorsam bana da aynı şeyi söyleyebilirler. Ama, ben sizi hiç tanımıyordum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Erdoğdu, tamamlamanız için ek süre veriyorum iki dakika.
AYKUT ERDOĞDU(İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hiç kişisel problem yapmam, ben bu işlere siyasi kurum olarak yaklaşırım, hiç kişisel problem yapmam. Ama, bu atama doğru olmamıştır, kırıcı olmuştur, yanlış örnek gösterecek şekilde olmuştur.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim.