| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık'ın, 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297) hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 29 .01.2016 |
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, Sayın Bakanım; tabii bugün sanayi ve sanayinin, teknolojinin Türkiye'deki gelişimini destekleyecek kurumlarla ilgili paylaşacağımız görüşler ve bugünkü bütçesiyle ilgili değerlendirmenin bence Türkiye'deki bugüne kadar var olan ekonomi politikalarıyla ilgili yapılan değerlendirmelerde yeni bir dönem, yeni dönemin bugüne kadar olan yaşanmış uygulamalarının yarattığı kırılganlıklar, riskler ve buna karşı yeni bir devrim -ki bunu son Davos'ta da ortaya koyan bir sanayi- "4,0" denilen yeni bir devrim sürecinin de sanırım bugünden itibaren konuşmalarımızda nasıl yansımalarının olacağını iyi görmek gerekiyor. Çünkü artık şu bir gerçek: Dünya açısından da baktığımızda 2000'li yıllarından itibaren para, para hareketleri ve onların yaratmış olduğu dönemsel büyümeler veya ülkeler arası ilişkiler, bu ilişkilerden doğan ülkeler arasındaki güç mücadeleleri ama o mücadelelerden sonra toplumsal olarak baktığınızda dünyada, maalesef, dünya nüfusu açısından yüzde 1'in geliri yüzde 99'un çok daha üzerinde bir sonucu beraberinde getiriyor. O zaman ne olmalı? Adil bir dünya yapısı içerisinde adil bir gelir ile zenginlik ve varlık -yani zenginlik ve varlık ayrı- varlığın adilce bölüşüleceği bir yapının oluşması. Bunun açısından da Türkiye'de de değerlendirdiğimizde bence önemli bir başlık olarak yer alması gerekiyor. Olmazsa olmaz da üretim, üretim, üretim.
Tabii, büyüme, büyümedeki sektörel dağılımlar yıllar itibarıyla farklı oldu ama maalesef, bizim, başta imalat sanayimiz olmak üzere, sanayi üretimi açısından kaybedilmiş dönemler geçirdik. Bunların inşallah yeni bir üretim modeliyle beraber, yeni bir üretim seferberliğiyle beraber hem istihdam sorunlarıyla ilgili çözüm getirmesi hem de ülke açısından büyüme... Çünkü birçok sorunun anahtarı ve çözücü faktörüdür. Yani burada hem toplumsal huzur ve beraberce yaşanacak bir gelecek için de çok önemlidir büyüme ve onun getireceği refah düzeyinin artırılması ve kişilerin gelir seviyesinin yükselmesi.
Demokrasinin yaşanmasında bile büyümenin çok önemli etkisi vardır ve biz, demokrasiyi yaşamak ve yaşatmak için de ihtiyacımız olan ekonomi politikalarını, doğru seçmediğimiz politikaları doğruya yönlendirmek zorunluluğu içindeyiz ve hepimizin de sorumluluğu vardır diye düşünüyorum.
Bu noktada da doğru tespitleri yapmanın da gerekli olduğu inancımı paylaşmak isterim ve şunu söylemek isterim, bunu dün de Sayın Şimşek'le paylaştım: Dünya Bankası 2016 için İş Yapma Kolaylığı Raporu yayımlandı ve bu raporun dâhilinde bakıldığı zaman, Türkiye bu sene 4 basamak geriye giderek iş yapma kolaylığında sıralaması aşağıya düştü. Bunun çeşitli alt başlıkları var ve bunun için de işe başlama... Yani, şu anda baktığınızda özel yatırım açısından da tasarruf yetersizliği açısından da problemli bir süreçten geçiliyor. Tasarrufun yetersiz, yatırımların, özellikle yatırım iştahının olmadığı bir dönemde yatırımı gerçekleştirecek olan kaynak arayışı içerisinde Türkiye'nin konumunun hangi noktada olduğunu değerlendirmemiz gerekiyor. Burada da, baktığımızda, işe başlama noktasında kolaylıkta da geriye giden bir sıralama.
Onun ötesinde, imzalanan kontratlara bağlılıkta 19 sıra birden geriye giden bir Türkiye. Yani, buraya gelen yatırımcının güven faktörünü etkileyen başlıklarda geriye giden bir Türkiye rakamıyla karşılaşıyoruz.
Ki bunun içinde, yine, olmazsa olmaz, çok önemli bir sıralama var, o da: Hukuki sorunların çözümlenmesinde Türkiye 22 basamak birden geriye gidiyor ve 188 ülke içinde 124'üncü sıraya düşüyor. Yani, bir yatırımın olabilmesi için -biz sanayileşme, üretim derken yatırıma ihtiyaç var- yatırım ortamının güvenirliği açısından o en önemli faktör de hukuki sorunların çözümlenmesi ve o hukuki sorunların çözümlenmesi noktasında da, maalesef, karşımıza çıkan tablo çok parlak değil.
Sayın Bakanım, şimdi, Türkiye açısından baktığınızda, Türkiye'nin en büyük şirketlerinin sizin sitenizde de açıklanmış olan bilançolarıyla ilgili bir bilgilendirme var yani performansları neticede görülebiliyor. Ve orada, baktığınız zaman, şirketlerin yıllar itibarıyla aktif yapıları ve aktif pasif bilanço yapıları değerlendirildiğinde, bu şirketlerin artık öz varlıktan öte borç ağırlıklı bir tablo çizdiğini görüyoruz. Bundan on yıl önceki süreçte bu şirketlerin öz varlık yapıları yüzde 40'lı, 45'li seviyelerden bugün yüzde 30'lu seviyelere düşüyor. Öz varlık düştüğü zaman ve öz varlığa karşı finansman olarak, kaynak olarak borç olduğu zaman -ki borç rakamları ortada- şirketlerin mali tablolar açısından oluşturdukları kırılganlıkların genel ekonomiye yansımalarını da net olarak görebiliyoruz. Bu şirketlerin öz varlık kârlılıkları düştüğü gibi, bu kârlılığın düşmesindeki sebepler nedir diye baktığımızda, bundan önceki dönemlerde kur farklarının olumlu yansıdığı ve kendi faaliyet konusu dışındaki gelirleri olarak çıkmasına rağmen, bugün artık değişen kurdaki hareketin bir tarafta onlara negatif yansıdığı ve kârlılıklarının düştüğünü görüyoruz. Diğer taraftan, tabii, şirket tercihlerinde, kullanılan girdi olarak baktığınızda, girdi maliyetleri açısından da ülkemizde sürekli artan bir faturayla karşı karşıya şirketler.
Şimdi, böyle bir tablo açısından değerlendirdiğimizde, Türkiye'nin büyük 500 sanayi şirketi açısından da değerlendirdiğimizde karşımıza çıkan tablonun çok parlak olmadığını, açıkçası, görüyoruz. Ve şimdi, şirketlerin bir kısmının kârlılığı artarken, kendi faaliyet kârlılığı artarken kur farkının getirdiği faiz giderlerinden dolayı kârlılığının düştüğünü gördüğümüz tablolar da karşımıza çıkıyor. Ama bu noktada sağlıklı bir değişim, reform dediğimizde çok etkin bir ihtiyacın ortaya çıktığı gayet açık diye düşünülmesi gerekiyor.
Tabii, Türkiye'nin genel hem kaynak yaratma... Kaynak için, tabii ki tasarruf, içten tasarruf; onun ötesinde, tasarrufunuz yetersiz kalınca dışarıdan kaynak bulma... Bunun sıcak para noktasında olması durumunda da, işte, son dönemlerde bir anda, bakıyorsunuz -dün de rakamlar konuşuldu- 10-12 milyar dolar bir anda gidebiliyor. O yüzden, bu yıl dengelerimizi ve kendi finansal yapımızı güçlendirmek de bir sanayi hamlesinde çok dönemli.
Tabii, sanayi dediğimizde, ben Türkiye'deki şirketlerin yapısına baktığım zaman, organize sanayi bölgelerini ve bunların oluşumunu çok önemseyen bir kişiyim. Yani, 1960'lı yılların başıydı sanırım, bir organize sanayi bölgesi yapılanımı ve fikri ortaya çıktıktan sonra, burada organize sanayi bölgeleriyle beraber bir yeni reformun da temelinin, adımının atılacağı nokta olarak görmek gerektiğine inanıyorum. Çünkü organize sanayi bölgelerinin ben hâlen yeterli ve tam bir envanterinin olup olmadığına da emin değilim. Eğer varsa bunun bir araya getirilmesinin de önümüzdeki süreçte atılacak adımlarda çok önemli olduğuna inanıyorum. Ve bu noktadan sonra OSB'lerimize baktığımızda, dönem dönem karışık, farklı konularda oluşmuş OSB'ler ama, daha ihtisas ağırlıklı OSB'lerin oluşması hâlinde üretime daha etkinlik kazandıracak nitelikte olacağına inanıyorum. Bunun yanında, OSB'lerin bir yerde entegre yapılanım içerisinde olmasının da gerekli olduğunu tespit etmek gerekiyor çünkü birbirini tamamlayıcı veya çıkan ürünleri açısından farklı bir şekilde değerlendirilecek olan fabrika yapılanımlarının birbirine yakın olması hem birçok maliyeti belki beraberce indirebilecek ve o maliyetle beraber katma değeri artırabileceği için OSB'lerle ilgili çözümün ve orada alınacak kararların çok önemli olduğuna inanıyorum açıkçası.
Tabii, bir de bizim orada arazi ve bina için yapılacak olan yatırımlar yerine, işletme sermayesini üretime yönlendirecek bir hazırlığı da ortaya koyacak tercihleri değerlendirmemiz gerektiği inancındayım.
Bir de maalesef, yerel yönetimler OSB'lerle ilgili olarak çok fazla bir -iyi niyeti demeyim de- oradan kaynak yaratmayı önceliyorlar gibi görüyorum. O yüzden, var olan OSB'leri de güçlendirecek bir dönüşümün, bir projenin yapılanmasını gerektiğini düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tamaylıgil, sözlerinizi tamamlamanız için ilave süre veriyorum.
Buyurun lütfen.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Ayrıca, Kredi Garanti Fonu'nun çok etkin kullanılması, kullandırılması gerekliliğinin de altını çizmek isterim.
Bir de takip ettim -Sayın Bakanımız konuşmasında da dile getirdi- biz hep övündük: "Akıllı binalar yapıyoruz, akıllı binalar yapıyoruz Türkiye'de." diye, işte "Şunun akıllı binası var, bunun akıllı binası var." Ama dünya artık akıllı makine, akıllı fabrika yapılanımı üzerine gidiyor. Bu akıllı makine ve yapı oluşumunda da biz şu anda yeterli noktada değiliz. Tabii ki istihdamı artıracak sektörel yapılanımlar olduğu gibi, yine, aynı şekilde ülkede katma değeri artıracak bu akıllı üretim merkezlerinin oluşturulması konusunda da -bunun sivil toplum kuruluşları da var ve dünyayla ilişkili olarak da bağlantılarını kuruyorlar- bunları sağlamanın ve devam ettirmenin de çok önemli olduğuna inanıyorum.
Bir de Sayın Bakanım, daha önce alınmış bu kamu ihalelerinde yerli üretimin tercihini ortaya koyan kanuni düzenlemeler var ama bu düzenlemelerin ortaya koyduğu sonuçlarda yüzde 30 civarında sanırım kamu ihalelerinde yerli üreticiye bir ağırlık oluşmuş, bunun da nedeni farklı farklı olaylar. Şimdi, tabii, bizde bu son dönemde emtia fiyatları düştü ama bizim emtia fiyatları düşüp kendi içinde rekabeti artıracağımız ortamı yaratmak yerine bizde hâlâ enerji ve girdi maliyetleriyle beraber ortaya çıkan tablo bizim üreticimizin yine hâlâ ithal noktasındaki önceliği engelleyecek... Çünkü hâlâ o ülkeler de ekonomik gerilemede, kendi yönetimleri belli destekler veriyor. Bizim o destekleri de karşılaştırarak... Her zaman dönüşümler böyle sorunlu olan süreçlerde olur, yani düz giden dönemlerde istediğiniz değişimi...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tamaylıgil, bitirin, toparlayın efendim lütfen.
Buyurunuz.
BİHLUN TAMAYLİGİL (İstanbul) - Bitiriyorum.
Bunu gerçekleştirecek bir sürecin olması lazım.
Bir de ben daha önce Nihat Ergün Bakanımızın kitabını okudum da, o kitabın içerisinde teşvik ve imtiyazlı kredilerle ilgili dikkat çektiği bazı konular var, özellikle bu tarife kontenjanlarıyla ilgili. Sanırım size de göndermiştir. Bu tarife kontenjanlarıyla ilgili altını çizdiği konuları sanırım sizler de paylaşıyorsunuz.
Son olarak bir şey söylemek isterim: Şimdi, bunda, 2001 yılında İhlas Finans Kurumu diye bir finans kurumuna el konulmuştu ve ondan sonraki süreçte tasfiyesiyle ilgili bir süreç işletildi. O zaman bunun TMSF'nin takibinde -sorumluluğunda değil, üstüne alarak değil- olması yine Plan Bütçeden geçmiş ama Genel Kurulda reddedilmişti. 2016 yılındayız ve sizin de bu kurumla ilgili olarak, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı olarak denetimini yapıyorsunuz bildiğim kadarıyla ya da yapmanız gerekiyor.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Sanayi Ticaretken vardı, doğru, haklısınız ama şimdi Sanayi Teknoloji olunca...
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - E ne olurdu? Takibini kim yapıyor? Ticaret Bakanlığı ayrı mı yapıyor?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Tamamen öyle.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - O zaman Ticaret Bakanlığına soracağız bunu çünkü on beş senedir Nihat Bey bunu muhatap olarak sürekli şey yapıyordu, takibinde, bilgi veriyordu.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - İşte, Bakanlığımız Sanayi ve Ticaretken...
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Çok mağduriyet var. O zaman Ticaret Bakanlığına da sorarız ama size de yine hatırlatmış olayım. Hâlâ, on altı, on yedi senedir parasını alamayan insanlar var. O zaman o konuyu tekrar Ticaret Bakanlığıyla paylaşırız.
Teşekkür ediyorum, başarılar diliyorum.