KOMİSYON KONUŞMASI

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlarım, değerli hazırun; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Benim üniversiteler hakkında kısıtlı da olsa bir tecrübem var, o yüzden söz talep ettim. Hayatımın son dört yılı hariç hep üniversitelerde çalıştım. Bunların içinde Amerika, Kanada, Almanya, Japonya ve Avustralya üniversiteleri var. Bilkent Üniversitesinde çalıştım Türkiye'de de, ODTÜ'de de öğrencilik yaptım.

Şimdi, bu maddelere bakacak olursak yani 29'uncu maddeyle ilgili konuşursak, daha önceden döner sermayeden, araştırma projelerinden desteklenen bir sistem şimdi üniversite bütçesine aktarılıyor, doktora sonrası araştırmacı. Birinci söyleyeceğim, doktora sonrası araştırmacı çok önemli; bu, araştırma üniversitelerinde neredeyse olmazsa olmaz, bu yüzden olumlu bir yaklaşım. Ancak, bu, önceden döner sermayeye bırakılmıştı, araştırma projelerine bırakılmıştı. "O, Türkiye'de zor, işte, sağlanamıyor, kullanılamıyor." Bu, aslında, tam da öyle değil. Ben Bilkent Üniversitesinde 1994 yılında kurduğum merkezde, tamamen merkez bütçesinden karşılanmak üzere çok sayıda insan çalıştırdım; aşağı yukarı yirmi seneyi geçkin bir süre, yirmi dört sene bunu devam ettirebildim Türkiye'de. Bilkent Üniversitesinde hâlâ da devam edilen araştırma merkezleri var. Dolayısıyla, bu, imkânsız değil; bu, sizin bakış açınızın, hedefinizin ne olduğuna bağlı. Dolayısıyla, bunun herkes için her konuda kolay olmayacağını da tahmin edebiliyorum. O yüzden bence bunun orta yolunun bulunması daha doğru olur. Yüzde 50'sinin döner sermaye ve araştırma projelerinden, yüzde 50'sinin de özel bütçeden olmasında fayda var. Çünkü özel bütçeden olursa da şöyle sıkıntı olacak... Tabii, o zaman ne olacak? Yöneticiler, rektör veya dekan, işte, arası iyi olan bölüme veya bölüm başkanına bu kadroyu verecek, diğerlerine vermeyecek, gerçekten araştırması var mı yok mu ona da çok bakılmayacak. Hâlbuki yarısı araştırma projesinden olursa o zaman hakikaten araştırma yapan kişilere gidecek, dolayısıyla bundan daha iyi verim alınacak. O yüzden ben -tabiri caizse- hibrit bir sistem olmasını öneriyorum, bunun daha sağlıklı olacağını düşünüyorum çünkü ikisinin de farklı sakıncaları var, dolayısıyla bunu birleştirmekte yarar var diye düşünüyorum. Tabii, bu yüzde 5 sayısı da önceden araştırma projelerinden desteklendiği için bu yüzde 5 hiçbir zaman tutturulamıyordu herhâlde, onun için, üniversite bütçesinden olduğu zaman da üniversiteye külfet olmaması için yüzde 2'yle sınırlandırılmış, bunu da anlayabiliyorum. Yüzde 2, madem bütçemiz öyleyse o yapılabilir, ona bir şey yok ama eğer yüzde 50'si özel bütçeden karşılanacaksa bu yüzde 2 değil, yüzde 3 de olabilir, daha da artırabiliriz eğer araştırmaları teşvik etmek istiyorsak veya yüzde 5 yapabiliriz. Ben yani toplam paranın tasarrufunda değilim, ben paranın doğru yere harcanmasından yanayım araştırmayı desteklemek açısından. Tamam, ben önerimi söyleyeyim, kayıtlara geçsin.

Şimdi, diğer maddede de... Dünyanın iyi üniversitelerinde doktora alan kişiler kendi üniversitesinde hoca olmazlar. Bu, neden? Çünkü başka ortamlara girsinler, başka ortamlarda başka ufuklar geliştirsinler, başka görüşler oluştursunlar diye teşvik edilir başka üniversitelere gitmek. Ben de demin söyledim, 7-8 tane değişik üniversitede çalıştım; bu, teşvik edilir. Tabii, bir yerde kökleşmeniz de önemli ama ara sırada gitmeniz lazım. Örneğin, Bilkent Üniversitesinde altı yıl çalıştıktan sonra bir yıl ücretli izin alma hakkınız var, o ücretli izninizi dünyanın istediğiniz bir üniversitesinde -iyi bir üniversitede tabii- geçirebiliyorsunuz, üniversite size hâlâ maaşınızı ödüyor. O nedenle, bu bir yıl uzatmalar iyi niyetle yapılmış gibi görünüyor ama zarar veriyor öğrenciye çünkü o bir yılda, doktora sonrasındaki bir yılda eğer ufku açılmazsa geleceği için yeteri kadar yatırım yapamaz, aynı konuda takılıp kalır; hâlbuki başka bir ortama giderse bu, kendi ufkunu açması için daha önemlidir diye düşünüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Evet, lütfen tamamlayın, buyurun.

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) - Tamam.

Şimdi, bir de af yasasıyla ilgili bir konu var. Ben muhalefetim, tabii, muhalefetin de af yasasına karşı olması düşünülemez ama bu sürekli afların Türkiye'de sistemi birazcık bozduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla, aflar konusunda sıkıntı var. Ayrıca da bunu vakıf üniversitelerinde nasıl yapacaksınız? Taban puan filan... Vakıf üniversitelerinde, biliyorsunuz, bir bölümün 4 tane taban puanı var: Yüzde 100 burslu, yüzde 25 burslu, yüzde 50 burslu, yüzde 75 burslu; hepsinin ayrı ayrı taban puanları var. Bunlar uygulamada çok sıkıntı yaratır. Bunları bir de tekrar burslu mu alacaksınız, burssuz mu? Yani bu biraz daha karışık bir mesele, hele hele siz bir de "Başka üniversiteye de gidebilir." diyerek bunu iyice karıştırıyorsunuz, uygulamada sıkıntı olabilir diye düşünüyorum.

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Teşekkür ediyorum.

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) - Bunun yerine bizim bir önerimiz de var, yine af ama şöyle bir af: Öğrenciliği hâlen devam eden ancak pandemi sebebiyle hâlâ ek süre ihtiyacı olan yani tezini tamamlayamayan kişilere yani sadece tezi kalmış ya da bitirmesine bir iki ay kalmışlara YÖK Başkanlığımızca yapılacak yönetmelik değişikliğiyle tez aşamasında olan öğrencilere ek süre verilmesi uygun olabilir. Bu, özel bir durum pandemi nedeniyle. Bu, kabul edilirse böyle bir önergemiz olacaktır.

Saygılarımı sunuyorum.