| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | BDDK Başkanı Mehmet Ali Akben'in, 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 28 .01.2016 |
ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Sayın Başbakan Yardımcım, çok değerli mesai arkadaşlarım -buradaki arkadaşların önemli bir kısmıyla çok uzun dönem bizim mesaimiz oldu- ve değerli basın mensupları; hepiniz hoş geldiniz, hepinizi saygıyla selamlarım.
BDDK da var burada tabii, BDDK bütçesi de var. Bu arada kaybettiğimiz eski BDDK Başkanımız, Mülkiyeden de arkadaşımız Mukim Öztekin'i de rahmetle anıyorum.
BAŞKAN - Çok affedersiniz Sayın Usta. İsterseniz bunu Komisyon olarak tekrar edelim, hakikaten Türkiye bürokrasisinin yetiştirmiş olduğu en kıymetli, en nezih, en temiz bürokrat arkadaşlarımızdan Mukim Bey'i biz de rahmetle analım. Cenab-ı Allah inşallah kabrini nur, makamını cennet, derecesini ali eylesin.
MUSA ÇAM (İzmir) - BDDK Başkanıydı değil mi?
BAŞKAN - BDDK Başkanımızdı.
MUSA ÇAM (İzmir) - Ama neden? İşte bu spekülasyonlardan dolayı. Bankalara el konuldu, odur budur, adamı sonunda öldürdünüz.
BAŞKAN - Buyurun siz devam edin.
ERHAN USTA (Samsun) - Tabii, Sayın Başbakan Yardımcısıyla biz uzun dönem birlikte de çalıştık biz bürokrat olarak, o siyasetçi olarak. Mülkiyeden de yine Sayın Başbakan Yardımcısı da bizim dönem arkadaşımız, öyle de bir dostluğumuz var. Tabii, bütün bunlar benim burada eleştiri yapmama engel değil. Cavit Bey'le de Hazine Müsteşarlığında beraber uzman yardımcısı olarak da çalıştık, amirimiz oldu, genel müdürümüz oldu, daire başkanı oldum onun, daha sonra beraber çok çalışmalarımız oldu. Vahdettin Bey yine Mülkiyeden arkadaşımız. Ama, tabii eleştirilerimizi yapacağız.
Şimdi, önce Sayın Bakana tabii şunu, yani...
BAŞKAN - Biraz torpil yaparsınız ona herhâlde.
ERHAN USTA (Samsun) - Tabii, tabii, bir miktar olacak. En azından Maliye Bakanlığına yaptığımız kadar yapmayacağız. Şimdi, tabii bu 2002 hastalığı...
BAŞKAN - Bakın, Sayın Ağbal'la aranızda özel bir şey yok değil mi?
ERHAN USTA (Samsun) - Yok.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sayın Başkan, onu bir kapat da o Süreyya Sadi Bilgiç hastalığı oldu vallahi.
ERHAN USTA (Samsun) - Ya, keşke bu 2002 atıflarını yapmasaydın Sayın Başbakan Yardımcım. Yani, bunlara hakikaten sizin ihtiyacınız yok. Madem oraya atıf yapıldı, bir miktar o zaman azıcık bir geriye gitmemiz lazım. Sayın İbrahim Turhan'ın da söylediği o şeyi ben söylüyorum. 2 tane noktayı birbiriyle ele alıp böyle mukayese yapmak yanıltıcı olur, cılızdır yani bu işi bilenlerin biraz daha o zaman analiz yapması lazım.
Türkiye kamu maliyesi açısından, 1990'lı yıllar Türkiye açısından çok kötüydü; büyüme açısından o kadar değil, birazdan onları söyleyeceğim ama kamu maliyesi açısından kötüydü. 1999 yılında biliyorsunuz işte nisan ayındaydı zannediyorum, seçim sonrası bir hükûmet kuruldu. Hemen haziran ayında Bankacılık Kanunu geçirildi Meclisten. Birazdan o yüzden, BDDK Başkanının konuşmasına atıfta bulunacağım yani orada eleştireceğim bir nokta var. Daha sonra aslında, en büyük depremin hemen sonrasında Sosyal Güvenlik Yasası'nı geçirdi. Ve bununla ilgili olarak işte ben bunu geçen Genel Kurulda anlatırken "İşte siz şöyle yaptınız, böyle yaptınız." Yahu nisanda hükûmet olmuş birisi haziran ayında Bankacılık Yasası'nı elden geçiriyorsa, Bankacılık Yasası'na reform yapmak ihtiyacı hissediyorsa iki ayda mı bozdu da, kendi bozduğunu mu yapıyor? Yani bozulmuşu, ülkenin ihtiyacını yapıyor; ülkede nihayetinde bir süreklilik vardır. Dolayısıyla, Türkiye 1999 Aralığından itibaren IMF'yle bir program uygulamaya başladı ve program 2008'in Mayısına kadar devam etti. Şöyle veya böyle, beğeniriz beğenmeyiz ama Türkiye bu dönemde özellikle 57'inci Hükûmet döneminde, bunu bir defa ne olursa olsun, hakkı teslim etmek lazım, ciddi reformlar yaptı. O reformların etkisiyle... Arada bir 2001 krizi, sürat yapıyordu, süratle kriz oldu, kaza oldu, onlar falan şey değil. Ama, hemen krizden çıktı. Bakın, bugün krizden çıkamıyor Türkiye ekonomisi, onu birazdan konuşacağız.
Şimdi, ciddi reformlar yaptı. O reformların etkisiyle, küresel olumlu havayla ve işte o gün gelmiş olan, koalisyondan sonra gelen tek başına güçlü bir iktidarın etkisiyle Türkiye 2007'ye kadar özellikle kamu maliyesi alanında güzel işler yaptı, mükemmel işler yaptı; birçok meseleyi düzelttik. Ama, işte, o zaman o dönemlerde bizim ekonomi politikalarımızı değiştirmemiz gerekiyordu. Maalesef, o değişikliği Türkiye beceremedi. Beceremediği için de bugün Türkiye ekonomisi geldi tıkandı. Yani, bizim artık 2006, 2007'den sonra, küresel krizle alakalı değil bu dediklerim, o da ayrı bir olay, ama 2007 sonrasında daha böyle kamu maliyesi ağırlıklı olmaktan ziyade daha reel sektörü öne çıkaracak, sektörel politikalara daha fazla eğileceğimiz, hatta mikro politikalara daha fazla eğileceğimiz bir ekonomi anlayışına geçmemiz gerekiyordu, onları yapamadık. Onları yapamadığımız için ve orada oluşturduğumuz, o sıkı maliye politikasıyla oluşturduğumuz mali alanı faydalı bir şekilde, yani toplumun bir kesimine vermek tamam ama ekonomiyi sürekli olarak büyütecek anlamda kullanamadığımız için Türkiye ekonomisi sonrasında geldi tıkandı. Bugün baktığımız noktada işte, imalat sanayinin millî gelir içerisindeki payı düşüyor, üretimi, teknoloji seviyesi düşüyor, ancak büyümeyi düşürerek birtakım makroihtiyati tedbirlerle cari açığı belli bir yerde tutabiliyorsunuz. Ama, onun haricinde "Biz yeniden büyümeyi artıralım." dediğimizde, biraz daha işte petrol fiyatları azıcık yukarıya çıkmaya başladığında cari açığımız tekrar artacaktır. Yatırım yapmıyor Türkiye. Ve şu anda yanımda onun rakamları yok ama son 14 çeyreğe baktığımızda sadece 4 tane artı var bildiğim kadarıyla özel sektör makine, tesisat yatırımlarında. Yani, özel sektörün makine tesisat yatırımı yapmadığı bir ekonomide üretim kapasitesini artırma imkânınız olmaz. Dolayısıyla, bizim 2007, 2008 sonrası maliye politikamızı da daha çok makro ve az önceki söylediğim yani büyümeyi ve sektörel öncelikleri hedefleyecek şekilde kurgulamamız lazımdı, maalesef onu yapamadık. Onu yapamadığımız için ne oldu?
Az önce İbrahim Bey 1990'lı yıllarla ilgili bir mukayese yaptı, aynı mukayeseyi ben de yapmak istiyorum: Şimdi, emsal ülkeler nedir? Gelişmekte olan ülkelerdir. 1990-2002 döneminde bizim emsal ülkelerle, gelişmekte olan ülkelerle büyüme farkımız sadece 0,4'müş yani oradaki on iki yıl içerisinde. Daha sonraki 2003-2007 döneminde gelişmekte olan ülkelerle büyüme farkımız 0,7'ye çıkmış. Tamam, biraz bozulmuş ama o yüksek büyümelerde biz de onları takip etmişiz. Ama, 2008-2014 döneminde emsal ülkelerle büyüme farkımız 2,3'e çıkıyor arkadaşlar. Yani, o beğenmediğimiz 1990'lı yıllarda bile 0,4 olan büyüme farkı 2,3'e çıkıyor. İşte, az önceki ifade ettiğim o şeyleri, 2008 sonrasındayken o dönüşümü gerçekleştiremediğimiz için Türkiye ekonomisi büyümede gelişmekte olan ülkeler ortalamasının çok altında kaldı. Ha, burada şimdi Sayın Bakan "İşte, Çin'i, Hindistan'ı alalım..." Niçin Çin'i, Hindistan'ı dışarı alıyoruz? Yani o zaman Rusya'yı alalım şimdi, Rusya negatif. Brezilya, şu bu falan değil yani. Nedir? Bu, bir pakettir, gelişmekte olan ülkeler... Yani eksi olanları dışarı alırsak çok daha farklı şeylerle karşılaşırız, onun çok bir rasyonel temelinin olduğunu düşünmüyorum.
Şimdi, bu reform meselesi o yüzden çok önemlidir Sayın Başbakan Yardımcım. Yani, "Reform yapalım." diyoruz... Mesela, 2013'ün Haziran ayında biz Meclisten Onuncu Kalkınma Planı'nı geçirdik hep beraber. O günden bugüne bu 25 tane öncelikli dönüşüm programı... Biliyorsunuz bunların ben birçoğunun da koordinasyonunu yaptım yani işin bürokratik manada da mimarlarından bir tanesiyim. Yani, iki buçuk yıldır konuşmaktan artık reformların hiçbir şeyi kalmadı, hiçbir orijinalitesi falan da kalmadı yani içleri boşaldı konuşa konuşa. Artık bunları hayata geçirme vakti. Yani, sadece aynı şeyi defalarca açıkladık. Yani, Meclisten kalkınma planı çıktığında açıkladık, tekrar açıkladık, tekrar açıkladık. En son işte Sayın Başbakan 64'üncü Hükûmetin 2016 yılı Eylem Planı diye bir kısmını tekrar açıkladı. Artık bunları bir hayata geçirmek lazım. Orada özellikle ekonominin önünü açacak işleri hayata geçirmek lazım. Orada topluma taahhüt edilen kamu maliyesine yük getirecek işler öncelikle hayata geçiriliyor. Bu da ayrı bir sıkıntı.
Şimdi, bir yandan siz dışarıda reform açıklıyorsunuz, bir yandan biz burada kanun yaparken -"Biz" derken tabii, muhatabı bunun ben değilim bir muhalefet milletvekili olarak- o reformlara aykırı işler yapıyoruz. Ben bunu geçen Genel Kurulda da anlattım. Mesela, dâhilde işleme rejimini düzelteceğiz diye 5 tane döküm aldık; kalkınma planı, orta vadeli program, yıllık program, ithalata bağlılığın azaltılması programı ve en son 64'üncü Hükûmetin 2016 yılı Eylem Programı'nda açıklamışız "Dâhilde işleme rejimini şöyle düzelteceğim, böyle düzelteceğim." diye. Dâhilde işleme rejimini beş yıl uzatan torba kanun buradan geçti gitti bütün feryatlarımıza rağmen. Yani, burada bir gariplik var, onu da nasıl izah edersiniz kendinize bilmiyorum.
Şimdi, Sayın Başbakan Yardımcısı, Türkiye uzun vadeli hedeflerinden hızla uzaklaşıyor. Çok geriye gitmiyorum, kalkınma planında biz 2018 yılı için 1,3 trilyon dolar millî gelir hedeflemişiz, şu anda en son açıkladığımız orta vadeli programda millî gelir hedefimiz 800 küsur. 0,8 trilyon dolar yazmışım da tam rakamını söyleyelim, 854 milyar dolar. 1,3 trilyon dolarlık bir şeyi iki buçuk, üç yılda revize ettiğimiz şeye bakın. Kişi başı gelir hedefimiz orada 16 bin dolardı fakat şimdi en son orta vadeli programda 10.600 dolar. İhracat 277 milyar dolardı planda, 2018 hedeflerini söylüyorum, şu anda 192,5 milyar dolar. Hepsinde yüzde 50'ye yakın sapma var. İşsizlik oranı 6,4 planda. 7,2 de, seri kıyılmasını, seri düzeltmesini yaparsak 6,4, şimdi 9,6. Fakat, kusura bakmasın kimse ama şu 2023 veya 500 milyar dolar veya 25 bin dolar yalanından da bir türlü vazgeçilmiyor. Bana birisi izah etsin, bu rakamlarla 500 milyar dolara biz nasıl varacağız? Yani, siz bazını 70 milyar dolar aşağı çektiğiniz bir ihracatta -6 bin dolar- 16 bin dolardan 10 bin dolara düşürdüğünüz bir kişi başı gelirde 25 bin doları nasıl bulacaksınız? Niye bu toplum kandırılıyor? Hâlâ bakıyorsunuz seçim beyannamesinde, Hükûmet programında Sayın Başbakanın sayın bakana... Mesela, sizin ağzınızdan duymadım. İşi bilen söylemiyor bunu. Ama, diğerlerinin de biraz dikkat etmesi lazım. Nihayetinde o topluma karşı bir sorumluluğumuz var. Yani, Türkiye 2023 hedeflerinden hızla uzaklaşmakta. 2008'de yakaladığımız millî gelirin bugün bin dolar altında, nominal olarak bin dolar altındayız. Reel olarak arkadaşlar hesap etsin, mesela Hazineciler hemen bize hesap edebilirler. 2008'de 10.444 dolar olan kişi başı millî gelire şimdi 2015'te 9.286 dolar diyoruz nominal olarak. Dolarda da enflasyon...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Usta, sözlerinizi tamamlamanız için ilave süre veriyorum efendim.
Buyurun lütfen.
ERHAN USTA (Samsun) - Şimdi, biraz bütçeye doğru gelelim. Tabii, konuşacak çok konu var, hepsinden birazcık birazcık konuşacağız.
Şimdi, Sayın Bakan, bu bütçenin oturduğu makroekonomik çerçevenin tutarsız olduğunu düşünüyorum. Büyüme 4,5, bu gerçekleştirilemeyecek bir şey değil ama tabii burada şunu görmemiz lazım: Türkiye 2015 yılında petrol fiyatlarının düşüşünden ciddi bir büyüme etkisi oluşturdu. Bu büyüme etkisini 2016'da bir daha görmeyeceğiz. Şimdi büyüme 4,5 diyoruz, diğer taraftan cari açığa 3,9 diyoruz, enflasyona 7,5 diyoruz. Enflasyon da... Biliyorsunuz, yani burada Merkez Bankası Başkanı da geldi açıkladı, asgari ücretin sadece enflasyona 2016 yılında katkısı 1,5 puan olacak. E, tütün zamlarının 0,7 puan katkısı var. Bu şartlar altında enflasyonu nasıl 7,5'ta tutacaksınız, ben bilmiyorum. 4,5'luk büyüme de bir talep artışı demektir. E, kura 3 diyoruz. Yani bunların kendi içlerinde bir şey var. Yani eğer hakikaten kur 3'te kalacaksa o zaman bizim cari açığımız 3,9'da filan kalmaz. Yani dolar kuruna 3 lira diyoruz, değil mi? 2,99 küsur diye devam ediyor 2016 yılı için. Yani dolar kuru 3 lirada kalacaksa... Bugün 3 liranın üzerinde. Ha, ben şunu iddia etmiyorum bu daha sonra aşağıya gelmez diye. Aşağı gelir ama bunu aşağıya getirecek faktörler diğer şeylerin tutturması...
BAŞKAN - Sayın Usta, 2,9715 lira, bu arada kur bilgisini arz edeyim size.
ERHAN USTA (Samsun) - Ne zaman o?
BAŞKAN - Bugün.
ERHAN USTA (Samsun) - Tamam, fark etmez. Yarın 3,05 olur o. Uzun süredir 3'ün üzerinde gidiyor. Ben de onu söylüyorum zaten. Ben bu 3'ün üzerindeyken de zaten onu söylüyordum yani kur 3'ün altına gelmez değil ama kuru 3'ün altına getirecek faktörler sizin diğer hedeflerinizi tutturmanıza da engel olur. Özel yatırımların yüzde 8 artacağı öngörülüyor. Bunlar birbirleriyle çok tutarlı olan şeyler değil. Dolayısıyla, tabii, önümüzde FED'in...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Usta, sözlerinizi tamamlamanız için tekrar ilave süre veriyorum.
Buyurun lütfen.
ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
FED kararlarının, bu yıl alınacak kararların büyüme üzerinde olumsuz etkisi olacak. Dediğim gibi petrol fiyatlarının da tekrar o olumlu etkisini, o düşüş etkisini 2016 yılında göremeyeceğiz. Daha da düşecek diye bir varsayımınız varsa onu bilmiyorum ama Orta Vadeli Program'da öyle bir varsayım yok.
Şimdi, Sayın Bakanım, ben mali disiplinin kalmadığına inanıyorum. Şunun için söylüyorum bunu: Şimdi, 2015 yılı işte yeni bitti, 472,9 milyar TL'lik bütçe harcaması öngörmüşüz, 506 milyar TL olmuş. Yüzde 7'lik sapma var. 33,1 milyar TL bizim başlangıç bütçemizin üzerinde harcama yapıyoruz. Ben zaten dün Meclis Başkanına söyledim, önceki gün işte Maliye Bakanına söyledim. Bütçe yapmanın filan artık ben hiçbir faydasına, anlamına filan da inanmıyorum. Yani istediğini istediğin yere aktardın, üzerine istediğin kadar koydun ve bunun için Parlamentoya bir dakika bile gelme ihtiyacı hissetmediğin bir yapı içerisinde, böyle bir bütçe içerisinde mali disipline... Ha, şimdi, diyeceksiniz ki efendim, işte, bu açığı tuttururum. Yani açığı tutturmak mali disiplin anlamına gelmiyor. Açığı nasıl tutturduğunuza da bakalım. Bir defalık gelirlerle bu açık tuttu. Kaldı ki program tanımlı faiz dışı fazlamız tutmadı, orada ciddi sapma var 2015 yılında, hem toplam kamusunda hem merkezî yönetim bütçesinde. İşte, 4,5G frekans ihalesinden gelen, efendim, Merkez Bankası kârı, öngörülmüyordu hiçbir şey zannediyorum, 5,8 milyar geldi, ondan sonra 4,5'un, o frekans ihalesinin KDV'si geldi. Bu tür şeylerle açık yine saptı fakat bir miktar açık yakın çıktı. Ancak harcamalardaki benim daha fazla önemsediğim şey, harcamalarda mali disipline riayet etmememiz. Çünkü harcama için verdiğimiz şeyler sürekli rakamlar, büyük bir kısmı sürekli ancak gelir rakamlarımız sürekli olacak gelir rakamları değil.
Şimdi, 2016 yılına da geldiğimizde, hızlı hızlı geçmek istiyorum, burada da tabii, bir kısım kamu dengeleri...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Usta, 3'üncü defadır uzatıyorum sürenizi.
ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Başkanım, ben sizin müsamahanızı biliyorum ve sabahki oturumda da konuşmadım. Onu da en son bir hakkıma eklerseniz.
BAŞKAN - Tabii efendim, bütün haklarınızı eklerim ama 6 tane değerli milletvekilimiz daha konuşmak için bekliyorlar. Ben onların hukuku açısından söylüyorum. Bizim açımızdan herhangi bir problem yok.
Buyurun efendim.
ERHAN USTA (Samsun) - Şimdi, 2016 açısından öncelikle Sosyal Güvenlik Kurumunda 0,8 puan prim artışı var. Matematiksel olarak niye olduğunu biliyoruz bunun ancak kayıt dışının bu kadar yüksek olduğu bir ekonomide bu yüksek asgari ücretin artışının bire bir sosyal güvenlik primlerine yansıyacağı varsayımının çok gerçekçi olmadığını düşünüyorum. Buraya bakmak lazım.
Şimdi, onu Maliye Bakanına da sorduk ama bir şey alamadık. Belki siz ona bir cevap verirsiniz. Şimdi yeni programda işlerimiz olacak 2016 yılında. Bunların harcamalarımız ve gelirlerimiz üzerindeki etkisi nedir? Bunun bir analizinin yapılmış olması lazım yani yeni yapılacak işlerin, eylemlerin, çünkü bazıları harcama artırıcı, bazıları gelir azaltıcı, bunların bir analizi mutlaka vardır. Tek tek vermeseniz bile bunların toplu rakamını bizlerle paylaşırsanız çok sevinirim. Benim şöyle bir kabaca yaptığım kadarıyla bütçe vergilerinde 3 ila 5 milyar lira arasında bir indirim kaynaklı risk var. 17,7 milyar TL sosyal güvenlik kurumlarında...
BAŞKAN - Sayın Usta...
ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ediyorum. Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Son defa olsun lütfen.
Buyurunuz.
ERHAN USTA (Samsun) - 17,7 milyar TL sosyal güvenlik kurumlarında bir risk var. KİT'lerde de ben bir risk olduğunu düşünüyorum, 0,4 fazla. Bu enerji kaynaklı bir şey. Burada fazla konuldu ama mesela bugün Enerji Bakanı açıklama yapıyor, "Fiyat indirimleri yapacağız." şeklinde bir açıklaması oldu. Eğer fiyat indirimleri yapacaksa burada ciddi risk var. Yani bugün bir olumlu hava var orada veya kur 3'te durmazsa 0,4'lük yani orada yaklaşık 10 milyar liraya yakın bir riskinizin olduğunu düşünüyorum. Tabii, şimdi Orta Vadeli Program yapıyoruz. Bunun kredibilitesine çok dikkat etmemiz lazım. Bu kredibilite kolay kazanılmadı Sayın Bakan, siz de bunu biliyorsunuz. Mesela 2016 için geçen Orta Vadeli Program'da merkezî yönetim bütçe harcamasında 506,8 milyar TL demişiz, şimdikinde 570,5 milyar TL diyoruz. Bir orta vadeli bakışımız varsa önümüzdeki bir yılda hiç olmazsa 64 milyar TL'lik bir sapma yapmamamız lazım diye düşünüyorum.
Şimdi, Sayın Başkanın sabrını daha fazla zorlamadan... Bu kariyer uzmanlığını bitirdiniz Sayın Bakanım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Usta, sözlerinizi bağlamanız için tekrar söz veriyorum.
Buyurun lütfen.
ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ediyorum.
Bunu tabii sizin şahsınız için söylemiyorum, Hükûmet için söylüyorum. Özellikle, işte, Hazine Müsteşarlığında, Planlamada, bir kısım buradaki kuruluşlarımızda bu uzmanlık işi bitti, bitiyor. Türkiye bunun sıkıntılarını çekecek. Bu işi tekrar bir ele almak lazım, bu işi düzeltmek lazım Sayın Bakan. Bu arkadaşların maaşlarıyla ilgili düzenleme yapılması ihtiyacının da çok acil olduğunu düşünüyorum. İç denetimle ilgili olarak Hazine Müsteşarlığı iç denetim konusunda çok katkısı olan bir kurumdur ancak 20 kadroya rağmen şu anda sadece 3 dolu kadrosu var. Sayın Müsteşarım, iç denetçi atamanız gerekiyor. Sayıştay Başkanı diyor ki: "Bundan sonra o kurumda bir şeyler olursa üst yöneticiye zimmet çıkartacağız iç denetçi atamadığı için." Bu da dikkat edilmesi gereken bir husus.
Son olarak da BDDK Başkanımızla ilgili olarak... İstanbul Finans Merkezi Projesi kapsamında bir bina işinden bahsettiniz. Oradaki bina işlerinin bu projeyle alakası yok Sayın Başkan. İstanbul Finans Merkezi Projesinin koordinatör yardımcılığını yürüttüm, işin başından itibaren vardım. Bizim o işlerle ilgili... Hiç bina işinden bahsetmedik. Yani o projenin kapsamında bir bina meselesi yok. Taşınma meselesi yok.
Şimdi, biz bu projeyi konuştukça...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Usta, lütfen... Bakın, bu 5'inci uzatma oluyor. Lütfen bağlayın.
ERHAN USTA (Samsun) - Çok affedersiniz.
Biz bu projeyi konuştukça birileri bir rant peşinde koşmuşlar. Biz onun farkında da değildik ama lütfen BDDK Başkanı bu projenin adını vererek oradaki bina işinden bahsetmesin. Bu yanlış olur. Eğer bir şeyden bahsedecekse BDDK'nın orada çok önemli fonksiyonları var, onlardan bahsedilmesinin çok daha doğru olduğunu düşünüyorum.
Bir de konuşmanızda 2000-2001 krizinden sonra bankacılık sektörü kaynaklı diyorsunuz yani orada atfı 1999'a yapmak lazım. Yani orada bir kriz atfı yaparak bankacılık sektörü, bankacılık reformundan bahsetmenin yanlış olduğunu düşünüyorum. İlk şey Haziran 1999'da yapılmıştı 57'nci Hükûmet döneminde. Daha sonrasında da o bankacılığa ilişkin düzenlemeler güçlendirilmiştir.
Ben sabrınız için çok teşekkür ediyorum.
Bir kısım söyleyeceğim hususlar var, onları artık soru bölümünde söylerim.
Teşekkür ederim.