| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297) ve Sayıştay tezkereleri a) Vakıflar Genel Müdürlüğü b) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı c) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı ç) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı d) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu e) Atatürk Araştırma Merkezi f) Atatürk Kültür Merkezi g) Türk Dil Kurumu h) Türk Tarih Kurumu |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 28 .01.2016 |
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; öncelikle, bütün partilerden milletvekili arkadaşlarımıza çok teşekkür ediyorum katkıları için, eleştirileri için, soruları için. Mümkün olduğu kadar hızlı bir şekilde cevaplandırmaya çalışacağım.
Öncelikle, bir kez daha, şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum.
Bülent Bey ve bazı diğer milletvekili arkadaşlarımız bu Suriyeliler meselesini gündeme getirdi. Tabii, bu mesele, ilk anda bir sıcak durum var, insani yardım meselesi yani ölümden kaçan insanlar var, onların can havliyle Türkiye'ye sığınması, onları burada barındırmak ve korumak, ilk etaptaki mesele böyle bir meseleydi. Ama, Suriye'deki meselenin çözülmemesinden dolayı o insanlar burada yaşamaya devam ediyorlar. Öyle olunca meseleye daha orta, uzun vadeli olarak bakmak gerekiyor, daha yapısal tedbirler geliştirmek gerekiyor ve bütün bu Suriyelilerin meselesi de çok boyutlu bir mesele çünkü -dediğim gibi- 150 bin bebek doğmuş, işte evlilikler olmuş, daha kompleks bir probleme dönüşmüş durumda. Bundan dolayı da biz bir strateji belgesi çalışıyoruz yani bu konuda yapısal tedbirler orta, uzun vadeli neler olmalı? Aslında şu anda Suriye Koordinasyon Kurulu var yani bütün bakanlıklarımız şu anda Türkiye'deki Suriyelilerin karşılaştığı sorunları çözmek için bir çalışma yapıyor ama var olan sorunları çözmenin ötesinde bu meseleye çok boyutlu olarak bakarak, tüm yönleriyle meselenin yönetilmesi için ayrıca bir yol haritası ve strateji belgesi çalışılıyor. Bu kapsamda zaten çalışma izni -bildiğiniz gibi- geçen hafta Bakanlar Kurulundan da geçmişti yani vatandaşlık meselesi, iskân meselesi, daha yapısal birtakım tedbirlerin alınması meselesi, tüm bunları tartışıyoruz ve çalışıyoruz.
Sayı meselesi... Tabii, bu insanlar Türkiye'ye girdiler, dağıldılar, daha sonra biyometrik kayıt altına alınmaya başlandılar İçişleri Bakanlığı tarafından. Rakamlardaki farklılık da bunun devam etmesi, bir kısmı Türkiye'yi terk ediyor, yeni gelenler oluyor, bundan dolayı rakamlar değişiyor. Mesela, ben 2 milyon 541 bin demiştim ama o günden bu yana girenlerle birlikte 2 milyon 562 bin 839 kişi şu anda biyometrik kayıt altına alınmış durumda Göç İdaresi tarafından. Burada bütün şehirlerde kaç kişi olduğu kayıtlı; mesela, Şanlıurfa'da 381.427 kişi var, Antep'te 325.531 kişi, Hatay'da 366.780 kişi var. Bütün şehirlerde, mesela Bartın'da 15 kişi var, Artvin'de 41 kişi var, bunların hepsinin bir şekilde kayıt altına alındığını görüyoruz. Tabii, bunlar sisteme giriyor yani çocuğu okula gittikçe, sağlık yardımı aldıkça, ilaç, tedavi vesaire oldukça bunlar zaten sisteme giriyorlardı. Şimdi, bunlara daha güvenlikli birtakım kimlik kartları verilmesi, orada da çünkü birtakım sıkıntılar yaşanmıştı, bununla ilgili çalışmalar da var. Yani, bu meseleyle ilgili daha kapsamlı bir çalışma yapıyoruz.
Harcanan para... Tabii, şöyle bir şey var: Yani, bizim kamplarda kalanlara harcadığımız ve Türkiye'nin diğer illerindekilerinin de sağlık giderleri aslında bu rakamın içinde var. Yani, bizim gönderilen acil yardım, nakit olarak gönderdiğimiz acil yardım ile BM standartlarında, uluslararası standartlarda yapılan diğer yardımların o formalite içerisine dökülmesinden dolayı ortaya çıkan rakam arasında bir farklılık var. Yani, "Biz şu kadar para verdik." demeniz yetmiyor, BM "Yaptığınız masrafları şu formata göre bana bildirin." dediği için burada farklı rakamlar zaman zaman gündeme geliyor. Ama, bu 8 milyar doların içerisinde STK'ların, uluslararası yardımların da olduğunu söyleyebiliriz.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - 450'si galiba dışarıdan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - 455 milyonu yurt dışı.
Diğer konuda da bir cümle söyleyeyim, Avrupa fonu. Bu konuda şu anda modalite çalışması yapılıyor yani usul ve esaslar belirlenmiş değil hem bizim tarafımızda hem de Avrupa Birliği tarafından. Bununla ilgili görüşmeler de devam ediyor. Önce bu usul ve esaslarla bir modalite ortaya çıkacak, o çerçevede bu kaynak kullanılacak. Kim kullanacak, hangi projede kullanacak, hangi çerçevede kullanılacak, bu daha çalışılıyor. Ama, burada tabii öncelikli meseleler var; mesela barınma, eğitim, meslek kazandırma vesaire, muhtemelen bunlar ağırlıklı olarak, öncelikli olarak değerlendirilecektir.
"TİKA, maddi ne kazandık?" dedi Bülent Bey. Tabii, burada uluslararası kuruluşlarda Türkiye ciddi şekilde yani uluslararası itibarının artması, bölgesel bir aktör olarak öne çıkması vesairenin ötesinde uluslararası kuruluşlardan ciddi destek aldık, bu ülkelerden yani Birleşmiş Milletler geçici üyeliğinden tutun da diğer birtakım uluslararası üyeliklerde de yani Türkiye'ye daha dost ve müzahir birtakım yönetimler oluştu. Onun ötesinde ihracata da etkisi oldu. Afrika Birliğinde önce gözlemci üye olduk, daha sonra stratejik ortak ilan edildik. Yani, bütün bunlar aslında o bölgelerde yaptığımız çalışmalar ve oluşan sempatiyle de alakalı. Mesela, Etiyopya'da 4 kat artmış ihracat; bunlar tek tek, ülke ülke olarak var, ne kadar o ülkelere ihracatımız artmış ama bunların somut birtakım neticelerinin olduğunu da biliyoruz. Ama, bu yardımlar sadece "Maddi olarak biz oradan bir şey elde edelim." diye yapılmış yardımlar da değil, doğrusu insani kalkınma yardımları çoğunlukla. Onun ötesinde, tabii, çok mesele var, sorular da kesişen sorular.
AFAD'la ilgili Ahmet Bey'in de gündeme getirdiği bu kamplar yani sadece sınırı aştık. Bu yardım sayılır mı? Öyle değil tabii yani burada hem sınırda bizim yaptığımız çok ciddi yardımlar var hem de karşı tarafta da yaptığımız şeyler var. Mesela, Irak'ta 3 tane kamp kurduk. Bu kampta yaklaşık -sanıyorum- 35 bin kişi kalıyor; içinde Türkmen de var, Ezidi de var, Arap da var. Bunları da bir şekilde nazara almak lazım. Zaho Derebun, Duhok Şariya, Zaho Berseve'de Türkmenlerin de barınması amacıyla 34.500 kişilik 3 kamp kurulmuştu, 225 tır insani yardım gitti. Onun ötesinde, sınırda Türkiye'nin yaptığı yardımlar da azımsanacak yardımlar değil. Yani, Kobani'yi kastederek söylediyseniz, 4.135 araçta, 72 milyon değerinde gıda, giyim, hijyen, sağlık, kırtasiye, insani yardım malzemesi o dönemde gönderildi. Yine, 26.160 kişi de Suruç'taki geçici barınma merkezlerinde kaldı. Onun ötesinde, tabii, sadece belli insanlar için bu yapılmıyor yani eğer burada Ezidiler kastediliyorsa, 36.543 kişi Türkiye'de kalan Ezidiler; Mardin'de kampta 122 Ezidi, Şırnak'ta 1.259, Batman'da 1.157, Urfa'da 1.598, Siirt'te 340, Diyarbakır'da 3.155 gibi 9.378 Ezidi ülkemizde bulunuyor ve bunlarda hiçbir etnik ayrım, mezhebî ayrım gözetmeden Suriye'de, Irak'ta mağdur olan bütün bu insanlara bir yardımımız söz konusu.
Tabii, göç dalgası buralara... Yani, başka ülkelerden gelenlere yardım yapıyoruz da kendi insanımıza yapmıyor muyuz? Öyle değil. Yani, bu konuda da çok ciddi bir hassasiyet var ve bütün kurumlarımız çalışıyor. Yani, Şırnak il merkezine 850 bin, Silopi'ye 1,2 milyon, Cizre'ye 1 milyon sadece AFAD üzerinden acil olarak gitmiş. Onun ötesinde, kira yardımı yapılan aileler var, kamu tesislerinde, otellerde barınmaları sağlanan aileler var, Vakıflar Genel Müdürlüğünün -bana bağlı olduğu için söylüyorum, bütün devlet kurumlarının yardımları var ama- yaptığı gıda yardımları var.
Şimdi, burada, bu mesele Bakanlar Kurulunda dört beş saat konuşulan bir konudur. Yani, terörle mücadele süreci, sonrası, burada yapılacaklar, rehabilitasyon bu meseleye topyekûn bakış. Yani, insanların mağduriyetlerinin giderilmesi, zararlarının tazmin edilmesi, öncelikle acil olarak yapılması gerekenler var bölgede bir mağduriyet yaşanmaması için ama onun ötesinde kısa, orta vadeli, uzun vadeli ne tür tedbirlerin alınacağı, bütün kurumların hangi adımları atacağı, bu konuda çok kapsamlı bir yol haritası ve eylem planı hazırlanıyor. Bu çerçevede birtakım adımlar atılacağını söyleyebilirim.
Burada, tabii, özel üniversite meselesini söylediniz. Bunun için Anayasa değişikliği gerekiyor. Yani, bu Türk vurgusu, işte, Türk Tanıtma Fonu, Türk Ajansı vesaire hep böyle Türk var, böyle bir ayrımcılık vesaire gibi dile getirildi. Şimdi, tabii, burada bu kurumların hiçbiri faaliyette de fonksiyonda da böyle bir ayrımcılıkla faaliyet gösteren kurumlar değil. Zaten 150 ülkede faaliyet gösteriyor, işte, deminden beri ismini okumakta zorlandığımız bir sürü ülkeye yardım yapıyor bu kuruluşlar. Ama ben Türk vurgusunun zaman zaman farklı çevrelerden de negatif anlamlı çok yapıldığını da duyuyorum "Türk ordusu", "Türk askeri şöyle yaptı." Türk devleti böyle yaptı vesaire. Yani kötüleyici manada çok rahat Türk vurgusu yapılabiliyor, değil mi? Ama bu bir taraftan da eleştiri konusu oluyor. Bunlar yanlış şeyler
AHMET YILDIRIM (Muş) - ...diyerek sormamıştım.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Yok, sizi söylemedim ben, genel, arkadaşımız da biraz önce o vurgudan bahsetti.
Burada, tabii "Önce kendi dairemizden başlayalım." dedi Mehmet Bey, doğru. Yani, burada dünyanın dört bir yanına yardım yapıyoruz ama öncelikle soydaşlardan -siz rahatsız oluyorsunuz ama- başlayarak yani akraba topluluklardan başlayarak, onun ötesinde geçmişte ilişkili olduğumuz halklardan başlayarak.
GARO PAYLAN (İstanbul) - "Soydaş" ne ifade ediyor?
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - "Soydaş" demek Türk demek; Bulgaristan'da da Türk var, Yunanistan'da da var ve biz doğrudan oradaki Türklerle ilgileniyoruz, bundan da utanmıyoruz "soydaş" demekten de çekinmiyoruz. "Akraba topluluk" dediğimiz zaman içine Ahıska Türk'ü de giriyor, Kırım Tatar'ı da giriyor, diğerleri de giriyor, bunlarla da ilgileniyoruz ama vatandaşlarımızın meselesiyle -hangi etnik kökenden olursa olsun- hepsiyle ilgilenmek için biz bir kurum kurduk. O da bütün yurt dışındaki vatandaşlarımız hangi etnik kökenden, mezhepten olursa olsun onlarla da ilgileniyorlar. Yani, şimdi...
GARO PAYLAN (İstanbul) - Ben Başbakan Yardımcısı olsam "soydaş" değişecek o zaman.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Bulgaristan'a gittiğimizde, Makedonya'ya gittiğimizde, diğer şeylerde birçok soydaşımız da var, akraba topluluk da var, gönül bağımız olan halklar da var. Bunlarla ilgileniyoruz.
Şimdi, mesela, bunlara niye ilgi gösteriyorsunuz denebilir mi? Sırbistan'a gittik geçen haftalarda. "Senta" diye bir yer var, bu Karlofça Anlaşması'ndan önce, 30 bin askerimiz şehit olmuş, 30 bin. Şimdi biz oraya elbette şehitlik yapacağız, elbette bir cami açacağız, elbette oraya bir gönül bağımız var. 30 bin insanımızı biz orada kaybetmişiz. Bundan dolayı, baktığımız zaman bu ülkelerin hepsiyle geçmişten bu yana bir ilişkimiz olmuş.
Şimdi, Myanmar'da Thayet Şehitliği yapıyoruz. Yani, orada bir sürü askerimiz şehit olmuş. 50'ye yakın ülkeyle böyle bir ilişkimiz var. Bundan dolayı bunları yapmak çok abes olarak algılanmamalı.
Onun ötesinde, sizin bahsettiğiniz "Ermenilere yapılmıyor mu, yapılıyor mu?" İşte "Lübnan'da Türkmenlere sahip çıktınız, Ermenilere veya diğer milletlere niye sahip çıkmıyorsunuz?"
GARO PAYLAN (İstanbul) - Çerçeve "soydaş" olunca...
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Şimdi çerçeve şu, yaptıklarımızı ben söyleyeyim: Osmanlı millet sisteminin bir arada yaşama kültürü ve çok kültürlülüğün bir devamı niteliğinde TİKA tarafından Aydemon köyünde bulunan St. Georges Ortodoks Kilisesi'nin yenilenme çalışmaları tamamlandı, çevre düzenlemesi yapıldı. Lübnan'da 18 mezhep var, hepsiyle ilişki hâlinde, onların meseleleriyle ilgileniliyor. Beyrut Ermeni mahallesinde özellikle etnik milliyetçi Ermenilerin -Taşnak- engellemeleri ve tehditlerine rağmen Ermeni esnaf TİKA temsilcileri tarafından tek tek gezildi ve iş birliği teklifinde bulunuldu. Filistin'in Beytüllahim kentinde bulunan, en son Osmanlı idaresinde tadil görmüş Doğuş Kilisesi'nin de restorasyonu TİKA tarafından yapıldı. Gürcistan'da Ermeni köyüne içme suyu TİKA tarafından götürüldü. Balkanlarda, yine, Bosna Hersek Fojnica'da Sultan Fatih'in gayrimüslim Osmanlı halklarına tanıdığı dini ve kültürel özgürlükleri içeren Ahidnamesi'nin hâlâ saklandığı Fransisken Manastırı'na destek sağlandı. Saraybosna şehir merkezine Sultan Abdülaziz'in inşasına maddi yardımda bulunduğu Azize Meryem Kilisesi'nin restorasyon ve çevre düzenlemesine destek sağlandı.
Onun ötesinde, Diyarbakır'da, Sur'da Fatih Paşa Kurşunlu Camisi kurşunlandı biliyorsunuz. Mahvettiler. Kutsal mekânlara hiçbir kutsal tanımadan saldırı oldu ve perişan edildi. Arap Şeyh Camisi, Hasırlı Mescidi...
GARO PAYLAN (İstanbul) - Kimin yaptığını tespit ettiniz mi?
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - PKK yaptı.
Protestan Kilisesi ve Ermeni Katolik Kilisesi, bakın, burada farklı dinlerin kutsal mekânları var. Daha yeni bitmişti hatta bazılarının restorasyonu. Bunlar hep kurşunlandı ve bunlarla ilgili de şimdi Vakıflar Genel Müdürlüğümüz sükunet sağlandıktan sonra çok hızlı bir şekilde gereken adımları atacak.
Zekeriya Bey "AFAD daha da..." İşte, bazı arkadaşlarımız "AFAD daha büyümeli." dedi. O daha büyümeli ama nasıl büyüdü? Yani, "Bir anda büyüdü." vesaire gibi bir şey dedi. O 2014 yılında yeni personel alındığından değil, il teşkilatlarının bağlanmasından kaynaklı bir durum. Yani ayağına bot çekilen de kurtarma ekibi olarak gidemiyor. Bunlar sadece ulusal düzeyde sertifika değil, uluslararası düzeyde sertifika alıyorlar ve bütün bu müdahale timleri -Türkiye'nin farklı yerlerinde var- uluslararası sertifikasyondan geçmiş, tabi olan kurtarma ekipleridir.
Duvar yazılarıyla ilgili zaten daha önce açıklama yapıldı, soruşturma başlatıldı, her türlü uyarı da yapıldı. Birtakım provokatif hadiseler de oluyor, işte, yerde sürükleme vesaire. Bunlarla ilgili de İçişleri Bakanlığı gerekli çalışmaları yapıyor.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Görevden alma var mı Sayın Bakan?
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Tabii burada ırkçı, ayrımcı, ayrılıkçı, şiddet kullanan, tek tipçi, farklılığa tahammül göstermeyen bir anlayış var bölgede, onun adı da PKK. Biraz buraya da laf söylemek lazım diye düşünüyorum ben.
Suriyeli çocukların eğitimi konusunda... Şu anda kamplarda zaten Türkçe bilmeyen çocuklar var, bunlar ana dillerine göre eğitiliyorlar ama eğitim sistemine girdikçe Türkçe de öğretiliyor çünkü Türkçe öğrenerek Türk eğitim sistemi içerisinde Türkiye'ye bir şekilde entegre de olmaları gerekiyor. Türkçe eğitimi de şart ama diğer dillerde de özellikle Suriye'den gelen eğitimcilerin nezaretinde birtakım eğitimler var.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Özelliği olan okullar mı açılacak, mevcut okullara mı sokulacak?
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Bu taşınmazlarla ilgili sormuştunuz siz. 116 cemaat vakfının başvuruları oldu, 333 taşınmaz tescil edildi, 21 taşınmazın bedeli ödendi. Bununla ilgili de zaten siz de takip ediyorsunuz.
GARO PAYLAN (İstanbul) - 1.500 başvuru var yaklaşık.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Evet, tabii her başvuru da şey olmuyor yani onlar inceleniyor, değerlendiriliyor ama böyle baktığımızda Türkiye'nin çok iyi niyetli olarak bu konuda mesafe aldığını da söylememiz lazım.
Sayın Tamaylıgil konuşmasını bu vakıflarla ilgili hisse, hazine devri vesaire bir kanun çıkması üzerine bina etti ama o kanun çıkmadığı için ona ekstra bir şey söylemeye gerek yok.
TİKA'nın ofislerinde bu Türkiye'de öğrenim gören öğrencilerin çalıştırılması... Zaten genelde öyle yapılıyor. Yani, bütün TİKA ofislerinde Türkiye bursuyla eğitim görmüş olanlar genelde istihdam ediliyor. Avrupa Birliği Fonu'yla ilgili söyledim, 16 bin öğrenci şu anda Türkiye burslusu olarak burada eğitim görüyor. Bunların her türlü masrafı Türkiye tarafından karşılanıyor yani kaldıkları otel, yemesi, içmesi, uçağı, gelmesi, gitmesi ne varsa bunlar devlet tarafından karşılanıyor.
Onun ötesinde, Aykut Bey "Bir kitap basılsaydı, kendinizi anlatsaydınız." falan dedi. Şimdi bizim 150 ülkede eserlerimiz zaten kendisini anlatıyor. Yani bu kadar iş yapılmışken bir şey yapılmıyormuş gibi bir...
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Ben öyle bir şey demedim ama yanlış bir isim olabilir.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Yani yanlış almış olabilirim. Yani bu konuda eserlerimiz zaten kendisini ortaya koyuyor.
Yani burada çok şeyler söylenebilir değerli arkadaşlar, eleştiri getirilebilir falan ama şunu söyleyeyim: Yani muhalefetin kucaklaması gereken kurumlar varsa onlar bu kurumlardır; gerçekten çok doğru işler yapıyorlar, çok hayırlı işler yapıyorlar, dünyanın dört bir yanında işler yapıyorlar. Bu yüzden yani "Buralarda işte teröristlerle iş birliği var, terörist devşiriyor..." falan. Yani bunlar Türkiye'nin markası olmuş, dünya markası olmuş kurumlar ve herkes alkışlıyor bunları. Şimdi, kendi kurumlarımızı kendimiz yıpratmayalım. Yani bunlar nerede terörist yetiştirmiş, nerede terörist devşirmiş? Yani bu çok büyük bir haksızlık olur. Size demiyorum ben, Musa Bey söyledi.
MUSA ÇAM (İzmir) - Hayır, ben söyledim de.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Bununla ilgili iddialar varsa araştırılır. Mesela bir tane iddia vardı...
MUSA ÇAM (İzmir) - Ama şunu söylüyorum: Bakın, bir taraftan takdir ediyoruz ama bununla ilgili ciddi konuşmalar var. Geçen gün bunu burada dile getirdim.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Bununla ilgili, paralel yapının uydurmaları, Türkiye'yi kötülemek için, kendi ülkesini kötüleyen bir ihanet şebekesidir bu ve dünyanın dört bir yanında Türkiye'yi kötülüyor. Bunların şeylerine alet olmamak lazım.
MUSA ÇAM (İzmir) - Ama geçen yıla kadar beraberdiniz Sayın Bakan, geçen yıla kadar.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Siz deminden beri eleştiriyorsunuz, şöyle böyle yaptınız... Siz alet olmayın.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Hayır, Kosova'daki verilen...
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Burada diğer mahkeme tarafından Kosova'daki iddia tamamen uydurma çıktı, mahkeme de bunu tescil etti.
MUSA ÇAM (İzmir) - Azerbaycan var, 1990'lı yıllarda bir darbe girişimi var. Bunlar doğru şeyler değil, onu söylüyorum ben.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Evet yani burada bu kurumlar gerçekten çok iyi faaliyetler yürüten kurumlardır. İddialar araştırılır ama kendi kurumlarımızı -bunlar gerçekten dünya markası olmuş kurumlardır- bunları yıpratmamak lazım.
Bu itfaiyelerle ilgili bir çalışma yok bizde.
Onun ötesinde, Sur esnafıyla ilgili de 2016'da artış yapılmadı, alacaklar da ötelendi.
"Mevcut kiralardan feragat edilebilir mi?" Bunu da Bakanlar Kurulunda konuştuk yani genel olarak bir mağduriyeti giderme, zararları tazmin etme bağlamında gündeme getirdiğimiz başlıklardan bir tanesi bu. Bununla ilgili çalışmalar da yapılıyor.
Onun ötesinde, burada tabii yani birdenbire devlet bir süreci bıraktı gibi, işte, şöyle yaptı, böyle yaptı gibi birtakım eleştiriler geldi.
Şimdi burada, değerli arkadaşlar, devlet bir süreci bırakmadı daha. Burada terör örgütü ve paydaşları bu sürece ihanet ettiler. Örgüt devrimci halk savaşı ilan etti ve terör saldırılarına, aynı anda -temmuz ayında- üç örgüt terör saldırılarına başladı.
Yani burada devlete birçok eleştiri getirilebiliyor. Şimdi Sykes kardeşlik söylemine çok güzel bir konuşma yaptınız ama bu eleştirileri biraz başka taraflara da yöneltmek gerekmez mi? Yani özerklik ilanında bulunan, şuralarda gidin özerlik ilan edin diye baskı yapan, canlı bomba timleri gönderen, isyan ve kalkışma talimatları veren bir örgüt var, devrimci halk savaşı ilan eden bir örgüt var. Yani bu ölümlerin sorumlusu bu örgüt değil midir? Bunlara bir şey söylemek gerekmez mi? Yani vicdanı olan insan buna da dönüp "Ya, sen ne yaptın, ne yapıyorsun? Yani ölümden ve kandan besleniyorsun. Senin bu ilan ettiği özerklikler nedir yani? Üç tane mahallede oradaki insanları silahlandırıp nereye varacaksın? Devlet mi kuracaksın üç tane mahallede..."
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) - Ama Sayın Bakan, Dolmabahçe mutabakatı...
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - "...yani bu nasıl bir rezilliktir, nasıl bir tiyatrodur, nasıl bir kepazeliktir, bu insanları nasıl ölüme gönderiyorsunuz, bu nasıl bir mantıksızlıktır?" diye niye hiç kimse bir cümle örgüte söz söyleyemiyor.
Siz, "Allah'tan cesaret diliyorum." dediniz, ben de Allah'tan cesaret diliyorum. Bir cümle kurun bu örgüte, bir eleştiri getirin.
Burada tabii başka birtakım şeyler de söylendi yani 7 Hazirandan sonra işte milletvekili sayısı az oldu da, şöyle oldu, böyle oldu... Yani terör olaylarını sanki Hükûmet tezgâhlamış gibi. Yani burada PKK'nın ve diğer terör örgütlerinin, Hükûmete savaş açan örgütlerin eylemlerini Hükûmete mal etmek nasıl bir mantıktır ben bunu anlayabilmiş değilim.
Yani şehitler için üzüldüğünüzü söylüyorsunuz, çok güzel ama burada sorumlu katile de laf söylemek lazım diye düşünüyorum.
Burada tabii başka birtakım şeyler de konuşuldu.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Meydan verene de Sayın Bakan. Meydan verene, göz yumanlara da laf söylemek gerekir.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Burada tabii, bakın bu süreçte yani daha süreç devam ederken birtakım olaylar oldu, Kobani olayları oldu. Şimdi "Niye tedbir alınmadı?" deniyor, "Yani bunlar burada işte silahlandı, niye tedbir alınmadı?"
Kobani olaylarından sonra biz ilave tedbir almak gerekiyor diye iç güvenlik paketini Meclise getirdik. Kim destekledi bunu? Yeri göğü yıktınız. İç güvenlik paketi...
MUSA ÇAM (İzmir) - Orada hukuksuzluklar vardı.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Tamam, o kısım...
MUSA ÇAM (İzmir) - Oradaki temel hak ve özgürlükleri elimizden alıyordunuz. Bakın, bugün artık basın toplantıları bile yapılamıyor.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - İç güvenlik paketi terörle mücadelede ilave tedbirler getiriyordu ve bugün "Niye tedbir almadınız?" diyenler, o gün bu şeye destek vermedi ve "Meclise havale edelim, Meclis muhatap olsun, Mecliste gündeme gelsin bu konu." diyenler, bu süreç içerisinde biz dedik ki bununla ilgili Mecliste bir komisyon kuralım, bu Mecliste tartışılsın ama üye verilmedi o komisyona. Yani madem sizin temel perspektifiniz Mecliste komisyon kurulsun, muhatap olunsunsa, komisyona niye üye verilmedi?
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Mevzuat olarak hiçbir eksiği yoktu Sayın Bakan. İrade eksikliği vardı.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - İşte, komisyona üye vererek irade ortaya koyacaksınız.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Mevzuat eksikliği yoktu, iradeyi eksikliği vardı, siyasi irade eksikliği.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Yani burada bütün bunlar ortaya konulmuştur.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - O iradeyi gösteremediniz. Kanunlar eksik değildi, siyasi irade eksikti. İradenin zafiyeti vardı.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - İşte, iradenin zaafı komisyona üye vermeyerek zafiyet gösterdiniz, kanuna destek vermeyerek zafiyet gösterdiniz. O iradeyi vermek gerekiyordu diye düşünüyorum.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - O tepeden inme bir yaklaşım. İç Güvenlik Yasası için de aynı şeyi söylüyoruz.
MUSA ÇAM (İzmir) - O olağanüstü bir hâldir.
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, lütfen müsaade edin Sayın Bakan konuşmalarını tamamlasın.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Onun ötesinde birtakım şeyler, başka konularda da birtakım eleştiriler geldi. Burada tabii Dolmabahçe vesaire, bu süreç bir müzakere değildi, bir görüşmeydi, bir mutabakat falan da sağlandığı yoktu. Burada terör örgütü PKK yani Öcalan bir silah bırakma iradesi ortaya koydu ve bunu deklare etti. HDP heyeti bunu açıkladı ve birtakım maddeler söyledi. Ben de orada dedim ki: "Bu gök kubbe altında konuşulmamış hiçbir şey yoktur, demokratik siyaset, Meclis bunları konuşma makamıdır. Her konu Meclis zemininde konuşulabilir, tartışılabilir."
Yani, bu, o maddeleri biz kabul ettik, böyle bir mutabakat var, altına imza attık... Böyle bir şey söz konusu değil. Parlamentodan sorumlu Bakan olarak o dönem HDP'li milletvekilleriyle ben muhatap oluyordum, son derece de doğal bir şeydi, bugün işte bütün HDP'li milletvekilleri de burada, herkes burada...
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Peki, Cumhurbaşkanı niye...
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Bu çerçevede bir görüşme olmuştur. Bunun ötesinde, "Siz görüşmüyoruz dediniz, yok sonra şöyle dediniz." Orada söylenen iddialar şuydu: "İmralı'ya siyasi heyetler gidiyor, AK PARTİ'liler gidiyor, görüşme yapılıyor veya başka birtakım yerlerde." Buna karşı böyle bir şeyin olmadığı ifade edilmiştir.
İstihbarat örgütleri her dönemde görüşme yapmıştır. Sizin iktidar ortağı olduğunuz dönemde de yapmıştır.
MUSA ÇAM (İzmir) - Hâlâ görüşülüyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Şu anda görüşme yapılmıyor.
Şimdi, geçen gün Oktay Bey de hem öyle...
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Şeyi merak ediyorum, Cumhurbaşkanı, kötü bir şeyse...
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - ...hem HDP'lilere laf söylüyor hem de görüşme yapılıyormuş gibi bir şey söylüyormuş dedi. Böyle bir şey söz konusu değil, şu anda görüşme söz konusu değil.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sayın Bakan, kabul etmiyoruz dedi ya.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Geçmişte de MHP'nin iktidar olduğu dönemde de İmralı'yla görüşmeler yapılmıştır.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Ne zaman?
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Sizin ortak olduğunuz dönemde.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - İmralı'yla görüşme...
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Bunu sizin arkadaşlarınız inkâr edemediler, "Bu devam eden dava sebebiyle görüşülüyordur." falan demeye çalıştılar ama davayla da bir ilgisi yok. İstihbarat örgütleri dünyanın her tarafında şeytanla bile görüşürler, her türlü görüşmeyi yapabilirler, bunda bir problem yoktur.
ERHAN USTA (Samsun) - O zaman, "Görüşen şerefsizdir." dediniz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Anlamıyorsunuz galiba, burada "Siyasi heyetler görüşüldü." lafına karşı bu söz söylenmiştir.
ERHAN USTA (Samsun) - Hiç öyle bir açıklama yok.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Ne bir AK PARTİ'li ne herhangi bir bakan ne bir kişi...
MEHMET GÜNAL (Antalya) - "Heyet" demedi...
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Evet, çok iyi biliyorum ben, bu şekilde buna karşı bir açıklama gelmiştir.
Onun ötesinde, istihbarat örgütleri bütün dönemlerde, Hükûmet dönemlerinde bu görüşmeleri yapmışlardır.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Neden kızıyor? Benim soruma cevap vermiyorsunuz. Cumhurbaşkanı, iyiyse neden kızıyor?
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Burada Cumhurbaşkanı aynı gün bir açıklama yapmıştır ve "Uygulamaya bakalım." demiştir, aynı gün.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Hiç de öyle demedi, nereden çıktı bu dedi.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - 28 Şubatta yapılan...
Bir saniye, ben yanında oturuyordum bu açıklamayı yaparken, "Uygulamaya bakalım, öyle lafla olmuyor bu işler." demiştir ama ondan sonra, örgüt yan çizmiştir ve farklı bir kulvara girmiştir. Cumhurbaşkanımız da son derece haklı bir tepki ortaya koymuştur.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Meydana indi ve bunları söyledi.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Bugün devlete laf söyleyenler, şunu yapalım, bunu yapın diyenlerin önce dönüp örgüte bunu söylemesi lazım.
Onun ötesinde, tabii çok mesele var, süre de tamamlanıyor, birkaç hususa daha vurgu yapayım.
BAŞKAN - Sayın Başbakan Yardımcım, cevaplandıramadığınız sorulara yazılı olarak cevap vermeniz de mümkün malumaliniz olduğu veçhile.
Buyurunuz efendim, devam edin.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Zaten çoğu o şekilde yapılacak.
TİKA etkinliğinin durağanlaştığıyla ilgili...
MUSA ÇAM (İzmir) - Eskişehir'deki vakıf...
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - TİKA ofis sayısı 25'ten 50'ye, 2 kat arttı. Bütçe kullanım performansı 2011'de 87 milyondan 221 milyona, 2,5 kat arttı. Faaliyette bulunan ülke 2011'de 50 civarındaydı, 2015'te 150 oldu. Yani bütün bu alanlarda TİKA'nın durağanlaşması değil, daha hamle içerisinde olduğu söylenebilir.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Sayıştay raporları için ne yapılmıştır Sayın Bakan?
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - TİKA stratejik plan çalışması hazırlanarak Kalkınma Bakanlığına iletilmiştir. Bakanlıktan alınan görüşler ve yeni Hükûmet programı doğrultusunda revize edilerek 2016 yılı takvimi içerisinde bu tamamlanacaktır.
Onun ötesinde, Kuzey Irak'ta ve Irak'ta yapılan birtakım çalışmalar da var. Mesela, bir tanesini unutmuşum, Musul Aziz Alkuş Markorkis Kalden Kilisesi adına Türkiye'nin nadide müessesi TİKA'ya yaptığı insani yardımlardan dolayı teşekkür söz konusu. Yani bütün bu bölgelerde hem TİKA hem AFAD Türkiye Cumhuriyeti devleti ve sivil toplum örgütleri faaliyetler göstermektedir.
"İnsani Yardım Vakfıyla iş birliği yapılıyor." dendi. Öyle bir iş birliği söz konusu değil. Biz Kızılayla iş birliği yapıyoruz. Sınır ötesinde bu sivil toplum örgütlerinin kendi yürüttüğü birtakım çalışmalar var. Yani özellikle Suriye'nin içerisine AFAD girmiyor, Kızılay üzerinden biz sınırdan yardımları gönderiyoruz ama bizim STK'ların -İnsani Yardım Vakfı da onlardan bir tanesi- o bölgede yaptığı birtakım çalışmalar var.
Kurşunlu Külliyesi on yıllık süreyle Odunpazarı Belediyesine kiralanmıştı. Süre 2015 sonu itibarıyla sona erdi. Vakıflar olarak süreyi uzatmama konusunda işlem tesis edildi.
MUSA ÇAM (İzmir) - Neden?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Neden?
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Mukavele olmadığı, süresi bittiği için. Mukavele olmadığı için tahliye işlemi yapıldığı aşamada Belediye idare mahkemesine dava açtı ve mahkeme yürütmeyi durdurma kararı verdi. Bu hâliyle bekliyor. Külliye için Valiliğin de kiralama talebi var, bunlar değerlendirilecektir.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Odunpazarı Belediyesininken bu oluyor mu, yakışıyor mu, oluyor mu bu? Sizdeyken orada kalsın, sonra muhalefete geçince...
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Daha kimseye geçtiği yok, daha geçip geçmeyeceğini de bilmiyoruz yani burada neticeyi görmek lazım.
MUSA ÇAM (İzmir) - On beş yıl kullanmışsınız siz, on beş yıl.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Yani işlem Valiliğe mi verilecek, Belediyeye mi verilecek? Orası da devletin kurumudur.
Burada kira emsalleri konusunda emsal ve rayici yansıtmadığı...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Yapmamak lazım ki demokratik bir ülke görünümü olsun.
MUSA ÇAM (İzmir) - AKP'li belediye olunca kullandırtıyorsunuz, CHP'li olunca kullandırtmıyorsunuz, doğru değil bu.
BAŞKAN - Sayın Başbakan Yardımcım, sözlerinizi tamamlamanız için ilave beş dakika süre veriyorum.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Vallaha, o kadar çok soru ve mesele var ki...
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Yalçın Bey, bu Odunpazarı işine siz kişisel olarak bir bakın.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Ben ona bakacağım.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Geri kalanları yazılı olarak da cevaplandırabilirsiniz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Bu kiralarla ilgili, tabii, birçok şeyler konuşuluyor. Bu zaman içerisinde epey bir güncelleme yapıldı yani geçmişte çok düşük kiralar olmuş.
MUSA ÇAM (İzmir) - Olabilir.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Burada tabii 3 binden 6 bine çıkmış. Hemen onunla ilgili de eleştiri geldi "Niye arttı?" diye. İşte, artınca da başka eleştiriler gelebiliyor.
MUSA ÇAM (İzmir) - Ben söyledim. Hayır, çıkar ama kullansın yani.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Yani, kiraların emsal ve rayici yansıtması için gerekli özen gösteriliyor. Takdir edilmeli ki 20 bin kiraya verilen taşınmaz arasında bazı yerlerin kiralarında emsalden sapmalar olabiliyor. Bunun giderilmesi için de gayret ettiğimiz söylenebilir.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Aynı iş hanında biri 3 bin lira, biri 15 bin lira, olmuyor yani.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Sayın Bakanım, Soma'yla ilgili ailelere yardım...
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Soma'yla ilgili 53 milyon 153 bin lira toplanmış. 301 aileye 176,5 bin veya 176,6 bin lira dağıtılmış yani kuruşuna kadar 301 aileye bunlar dağıtılmış. Burada zaten sadece bir organizasyon var yani vatandaşlarımızın katkılarıyla gerçekleşen bir yardım kampanyası.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Bakanım, şu cemaat vakıf seçimleriyle ilgili bir şey söylesenize.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Onunla ilgili de çalışıyoruz, sizlere de biraz önce söyledim. Burada tabii yönetmeliği mi değiştirmek lazım, şimdi vakıf temsilcileriyle de görüşüyoruz, farklı bir kanuni düzenlemeyle başka talepler de var yani sadece seçim meselesi, yönetmelik meselesi değil, başka birtakım talepler de var. Burada bunu genel olarak çözecek bir kanuni düzenleme yapabilir miyiz diye de bir çalışmamız var ama pozitif olarak bu mesele aşılsın diye bir çaba içerisindeyiz. Önümüzdeki haftalarda ben bu azınlık vakıf temsilcileriyle de bir toplantı yapacağım, onların da bir kanaatlerini alalım, o çerçevede bir adım atarız.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Ayrımcılık eğitimi yapılıyor mu TİKA'da ve AFAD'da? Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı özel ayrımcılık eğitimi yapıyor.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Şimdi, burada tabii şöyle bir şey, bu kurumlar artık uluslararası bir kurum olmuş yani her türden insana hizmet verdiği için ona bir daha ayrımcılık eğitimi...
GARO PAYLAN (İstanbul) - Özel eğitime ihtiyaç var.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Zaten adamın hayatı işte dünyanın 150 ülkesinde, her ırktan, mezhepten insana, Ezidi'ye de yardım elini uzatıyor, Arap'a da, Türkmen'e de yani burada bir ayrımcılık yapan bir kurum bunu yapamaz zaten.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Bilinçsiz yapabilir.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Ama burada farklı eğitimler, bunu da kapsam dâhiline alalım inşallah.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Çünkü eşitlik kurumu kuracaksınız, o çok önemli o anlamda.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Tabii, tabii, o çerçevede bununla ilgili adımları da atarız.
Şimdi, çok mesele var, bunları not aldı arkadaşlarımız. Ben de buradan talimat vermiş olayım yani yazılı olarak cevap verelim dediğimizde bunların hepsini çıkarın, bana da gönderin, arkadaşlarımıza da inşallah gönderelim.
Ben katkılarınız için çok teşekkür ediyorum.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Bu TÜRGEV'le ilgili denetim raporları Sayın Başbakan Yardımcısı...
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Evet, onunla ilgili tabii vakıfların birtakım denetimleri var geliri nedir, gideri nedir. Vakit kalmadığı için... En son mesela, 2014 yılına ait beyannamede geliri 12,8 milyon, gideri de 6,5 milyon olarak görünüyor.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - 2013'ü de söyler misiniz?
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Benim önümde 2014 var, diğer bilgileri yazılı olarak verelim.
Çok teşekkür ediyorum ben.
BAŞKAN - Sayın Başbakan Yardımcım, biz çok teşekkür ediyoruz yaptığınız sunum için.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sayın Başkan, ayrılmadan bir cümle Sayın Başbakan Yardımcısına söyleyeyim.
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan aynen şöyle diyor: "Ben oradaki toplantıyı doğru bulmuyorum çünkü bu toplantıda Hükûmetin Başbakan Yardımcısıyla şu anda Parlamento içinde olan bir grubun yan yana fotoğraf vermesini doğru bulmuyorum, haberim yok."
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Şimdi, arkadaşlar, siz yan yana fotoğraf veriyorsunuz, bakın.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Bir dakika, ben onu söylemiyorum.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Tamam, şimdi, burada mesele şudur: Orada söylenilen şeyler...
MEHMET GÜNAL (Antalya) - "Sayın Cumhurbaşkanının bu söylediği yalan mı?" diyorum yani siz "Söylemedi, ben yanındaydım." diyorsunuz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Yok, yok, arkasından ben o gün havaalanında yaptığı toplantıda bu soru soruldu, orada verdiği cevabı söylüyorum ama onun arkasından ortaya konulan söylemler, ortaya konulan tavırlar, örgütün girdiği yanlış yol bir tepki çekmiştir.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - O da itiraf. Ben Sayın Cumhurbaşkanının söylediğini yanlış bulmuyorum, sizin söylediğinizi...
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Bir mutabakat olduğuna dair Sayın Cumhurbaşkanımız bunu eleştiriyor. Ben de zaten aynı şeyi söylüyorum. Ortada böyle bir Dolmabahçe mutabakatı denilen bir şey söz konusu değil, geçenlerde hatta HDP Genel Başkanı da söyledi, bunlar tartışma konularıdır, Meclisin gündemine gelecek tartışma konularıdır. Bu çerçevede söyleyebilirim.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Aynı konuda, izleme komisyonunda da yine Sayın Arınç "Sayın Cumhurbaşkanımız her şeyi bilir." dedi, havada kalmasın yani.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Çok teşekkür ediyorum ben Sayın Başkana, üyelere ve izninizi istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Başbakan Yardımcım, ben de size teşekkür ediyorum.
Bir istirhamımız olacak efendim, ilgili bürokrat arkadaşlarımız burada kalsınlar, gerekirse sorulara onlar da cevap verebilirler.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Tabii, tabii, burada kalıyorlar.
Peki, çok teşekkür ediyorum.