| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 06 .11.2014 |
VAHAP SEÇER (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, değerli bürokratlar, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bütçe görüşmeleri başladığından bu yana hep bir plan tartışması var. Planlar, eylem planları uçuşuyor. Sürekli işte orta vadeli plan, revize edilen bir orta vadeli plan, Onuncu Kalkınma Planı'yla mukayeseler, 2023 Türkiye vizyonuyla mukayese ve bir günde Sayın Başbakanın Öncelikli Dönüşüm Programı Eylem Planı diye kamuoyuna, topluma umut pompalayan yine bir eylem planı karşımıza çıktı. Rakamlar konusunda tekrar rakamları, tabloları önüme alıp birtakım mukayeseler yapmak istemiyorum, büyüme, enflasyon, cari açık, ihracat, işsizlik... Şuna bakmak istiyorum: On iki yıllık bir süreç, iktidar süreci var. Tabii bütçe görüşmeleri önceki hafta pazartesi günü Sayın Maliye Bakanının sunumdan sonra, burada bütçeye ilişkin bazı değerlendirmeler yapıldı. Orada da genelde özellikle Orta Vadeli Plan, Onuncu Beş Yıllık Kalkınma Planı, 2023 hedefleri vesaire bu tip karşılaştırmalar oldu, rakamlar üzerinde aslında değerlendirmeler oldu. Ben bunu şuna benzetiyorum: Bugün de Sayın Başbakanın yine bir Eylem Planı açıklaması oldu. Gerçek söylüyorum bunu, tüm samimiyetimle, inanarak söylüyorum, bir vatandaş olsam şöyle algılardım: On iki yıldır bir iktidar var ve beni yönetiyor. Belirli taahhütlerle yola çıkmış on iki yıl önce, işte temel üç ana başlık hâlinde siyaseten çok kullanılan yolsuzluklar, yasaklar, yoksulluk vesaire bunlar ortadan kalkacak. Rakamlara dair birtakım hedefler koymuştunuz ta on iki yıl önce, işsizlik azalacak, enflasyon düşecek, cari açık derdi olmayacak, ihracatımız patlayacak, istihdamda büyük mesafeler alacağız, sanayide gelişeceğiz vesaire vesaire. Ama bugünkü değerlendirmeler on iki yılın aslında heba olduğunu gösteriyor yani bugün hâlâ işsizliği 9,8 olarak tablolarda izliyoruz. Yani on iki yıl önce işsizlik bundan çok daha fazla yüksek miktarlarda değildi. Sizin iktidar olduğunuz 2002 yılının Kasım ayında Türkiye'ye yeni yeni aslında toprağın altına gitmişti, bırakın yüzünde yer ile yeksan olmuştu. Yeni bir kıpırdanma ve gerçekten ekonomik anlamda da dünya konjonktüründe güneşli havaya denk geldiniz tabiri caizse. Bir süreç yaşandı. Şimdi, o günden bugüne ne değişti reel olarak? Aslında sorunlar aynı. Ekonomik anlamda sorunlar aynı, siyasi anlamda çok önemli geriye gidişler, pozitif anlamda değil ama negatif anlamda dramatik değişiklikler oldu. Bugün Sayın Başbakan da öncelikli olarak yapısal dönüşümleri beş ana başlık altında incelediğini ifade ediyor, orada çarpıcı birtakım başlıklar var. Bunlardan birincisi örneğin siyasal istikrarın sürdürülmesi. Şimdi cumhuriyet tarihinin en önemli yolsuzluk iddialarının, operasyonların olduğu bir süreç sizlerin değimiyle. "Bize operasyon yapıldı." diyorsunuz. Bizler diyoruz: "Ortada yolsuzluk var, bunun kanıtları var, dinlemeler var, çok ciddi emareler var." Bu, Türkiye Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir durum. Dönemsel olarak yolsuzluklar oldu, bakanlar yargılandı, Yüce Divana gitti, mahkûm olanlar oldu, beraat edenler oldu ama bu kadar köklü bir yolsuzluk meselesini Türkiye hiç konuşmadı. Aşağı yukarı aynı jenerasyonuz, ben hatırlamıyorum, bilmiyorum siz hatırlıyor musunuz?
Devlet içerisinde bir paralel yapı -bu da Sayın Başbakanın, eski dönem Başbakanın şimdiki Cumhurbaşkanının deyimiyle söylüyorum- mevcut Türkiye Cumhuriyeti devletinin o devlet yapısına, o mekanizmasına alternatif bir paralel devlet yapılanması oluşmuş bu on iki yılda ve bunlar sizin devri iktidarınız süresi içerisinde oluyor.
Yargı bağımsızlığından söz edemiyoruz. Bunu siz söylüyorsunuz, biz değil, muhalefet değil. Diyorsunuz ki: "Yargı birilerinin elinde. Biz onu söküp almaya, kurtarmaya çalışıyoruz." Bunu ikrar ediyorsunuz.
Güvenlik ayaklar altında, emniyet teşkilatına aynı şekilde bir değerlendirme, suçlama yapıyorsunuz ve siyasi istikrardan bahsediyorsunuz.
Dış politika zafiyeti: 2 milyona yakın misafirimiz var; 4,5 milyar bugüne kadar -Sayın Şimşek'in açıklaması- harcanan para 2011'den bu yana. 52 milyar TL toplam bütçe içerisinde Türkiye'nin yeni güvenlik konseptindeki bütçesi; emniyet teşkilatı, jandarma teşkilatı, MİT teşkilatı, Millî Savunma Bakanlığı vesaire, vesaire.
Şimdi, Türkiye 'de bir savaş hâli yaşanıyor hem iç barış tehdit altında... Bunu da maalesef Hükûmetinizin sözcüleri körüklüyor. Türkiye, çok kültürlü bir ülke, çok renkli bir ülke. Bunları kaşıdığınız zaman çok rahat, hiç zahmete girmeden birtakım provokatif hareketlerle gerçekten tarihe geçecek önemli krizlere sebebiyet verebilirsiniz, acılara sebebiyet verebilirsiniz, iç çatışmalara sebebiyet verebilirsiniz ama bunu fütursuzca devletin en tepesinde, devletin birliğini koruma görevine sahip insan yapıyor, Sayın Başbakan yapıyor, Sayın Cumhurbaşkanı yapıyor. Zaman zaman Sayın Bakanlar da ona ayak uyduruyor. Şimdi, böyle bir ortamda nasıl bir siyasi istikrardan bahsedeceğiz?
Cumhurbaşkanlığı sembolik bir makam, Anayasa'dan aldığı yetkiyi kullanıyor, devletin tepesinde, başkomutan. İcra makamı Hükûmet, yürütme. Çünkü, burası, Türkiye çoğulcu parlamenter sistem. 1 milyar 370 milyon TL bu Sayın Cumhurbaşkanının, sembolik makamı meşgul eden Sayın Cumhurbaşkanının ikametgâhına harcayabiliyorsunuz. Nerede istikrar? Türkiye bu kadar zengin değil? 52 milyar TL faiz ödeyeceğiz. Her sene 52 milyar, 50 milyar, 55 milyar faiz ödüyoruz, 45-50 milyar dolar cari açık veriyoruz. Dış ticaret açığımız 100 milyar dolar. 10 bin dolar millî gelirimiz var. Türkiye 'de yüzde 10 zengin yüzde 78'lik refahı cebine indiriyor. Bu, on yıl önce yüzde 60-65 seviyelerindeydi. Şimdi, nerede bir istikrardan söz edebiliriz? Cebimizde paramız var mı? Yok. Geleceğimiz, umudumuz var mı? Yok. Güvenliğimiz var mı? Yok. Çocuğumuza gerçekten güvenli bir Türkiye, yaşanabilir bir Türkiye, sosyal devlet, hukuk devleti, demokratik devlet, özgür devlet, laik devlet bırakabileceğimizi umut eden var mı? Burada bürokrat arkadaşlarımız var. Dürüstçe düşünelim.
Şimdi, siz umut pompalıyorsunuz, veriyorsunuz, "Efendim, on yıl içerisinde şu olacak, bu olacak."
Şimdi dokuz ana başlık altında bazı sektörel bazda değerlendirmeler, öncelikli planlar yapılmış. Ondan önce insan kaynağının geliştirilmesi bu da önemli. Diyor ki: "İnsan odaklı kalkınma." Yahu, bütün okulları imam hatibe çevirdiniz. Ben meslek teknik okulu mezunuyum, geçtiğimiz günlerde okuluma gittim, Allah sizi inandırsın, rutubet kokuyor ya. Siz sanayileşmeden, kalkınmadan, kaliteli ara eleman yetiştirmeden bahsediyorsunuz, eğitimden, öğretimden bahsediyorsunuz. 176 üniversite var; kafası bozulan cemaat üniversite açtı, kafası bozulan zengin üniversite açtı, önüne gelen üniversite açtı. Herkes kendi dünya görüşünü öğrencilerine dikte etmek için saldı paraları üniversiteler açıldı. Bize mesajlar gelir her gün, falanca meslek grubu; atanamıyoruz, iş bulamıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Seçer, toparlarsanız lütfen.
VAHAP SEÇER (Mersin) - Siz umuttan bahsediyorsunuz, siyasi istikrardan bahsediyorsunuz, ekonomik gelecekten bahsediyorsunuz.
Şimdi, bir haber geldi Ermenek'teki madencilere ulaşılmış; sanıyorum, 2 madenci kardeşimizin, maden emekçisinin cenazesine ulaşılmış. Biraz sonra da Sayın Bakan açıklama yapacaktır. Burada var "Madenciliği yurt içinde faaliyet alanı olmaktan çıkartacağız..." Biz burada otuz sekiz gün torba yasada çalıştık. En çok konuştuğumuz konu çalışma hayatına ilişkin düzenlemelerdi, Soma'dan kaynaklı. Nasıl bir madencilik? Nasıl bir iş güvenliği, işçi sağlığı? Boşa çalışmışız. Yasayı çıkart, yönetmeliği çıkart, uygulayan yok. Şimdi, biz bunu beceremedik, kusura bakmayın, madencilikten vazgeçiyoruz.
Ben şunu söylemeye çalışıyorum: Yani bunlar, kusura bakmayın ama bana hikâye gibi geliyor, bunlar hikâye gibi geliyor, Andersen'den masallar. Bu rakamlar tutmayacak.
BAŞKAN - Bir toparlarsanız Sayın Seçer.
VAHAP SEÇER (Mersin) - Umut ediyorum, umut ediyorum bu endişemiz boşadır. Türkiye'yi iyi günler bekliyor olsun. İnşallah bu bütçeniz de hayırlı olsun.