| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4471) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 15 .06.2022 |
AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) - Başkanım, teşekkür ederim.
Hepimiz kullanıyoruz, dijital mecra hayatımızın bir parçası. Burada da bir düzen getirilmesi gerekiyor. Bu, hepimizin; iktidar, muhalefet, bütün milletvekillerimizin konuştuğu bir husustu ama 29'uncu maddeyle ilgili önerge veren milletvekillerimizin önergelerine baktık, hepsi 29'uncu maddenin teklif metninden çıkarılmasına dairdi.
Şimdi, biz bir düzenleme yaptık. İyidir, kötüdür, eleştirilebilir; üç haftadır da bunu konuşuyoruz. Konuştuğumuz her aşamada da bizce makul olduğunu değerlendirdiğimiz 12 tane maddede değişiklik yaptık. İletişim Başkanının onay yetkisinden, Cumhurbaşkanımızdan; 12 tane bu şekilde değişiklik yaptık. Yani neticede, biz de bekliyorduk ki bu dijital dünyaya bir düzen getirilmesi gerekir. Buna sadece temel hak ve özgürlüklerin korunması penceresinden bakmak yanlış olur, biraz da insanların kişilik hakları üzerinden de bakmak gerekir. Dolayısıyla da bu dengeyi korumamız gerekir. Yaptığımız düzenleme... Şimdi milletvekili arkadaşlarımız "Bu çok kolay işlenebilen, sınırları belirsiz bir suç." gibi değerlendirdi. Biz de bu sınırları çok aşırı çizilmiş ve çok zor işlenebilecek bir suç diye değerlendiriyoruz. Niye böyle değerlendiriyoruz? Çünkü 4 tane şartın bir arada gerçekleşmesi lazım bu suçun oluşması için. Bu 4 şarttan bir tanesi gerçekleşmemişse bu suç oluşmaz. Bir: Sırf halk arasında endişe, korku, panik yaratmak saikiyle hareket etmek; özel bir kast var. Kişi bu amaçla hareket edecek. İki: Gerçeğe aykırı bir bilgiyi... Bu gerçeğe aykırı bilgi neye ilişkin olacak? Ülkenin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini ve genel sağlığı bozacak bir bilgi olacak. Yani sadece gerçeğe aykırı bilgi değil, gerçeğe aykırı bilginin de bir tanımlaması var. Üç: Kamu barışını bozmaya elverişli şekilde kullanılacak. Dört: Alenen yayarak... Bu "alenen yaymak" tabirini -Murat Emir Vekilimizdi- basın olarak değerlendirdiler, gazetecilik olarak değerlendirdiler. Şöyle düşünün: Bir insan miting meydanlarına çıkıp tek başına bunu yapabilir, insanları etrafına toplayıp yapabilir, -burada basından bahsetmiyoruz aslında biz- veya Facebook adresinden, kişisel bir adresten bunu yapabilir. Yani bu düzenleme sanki basına, gazetecilere dair bir düzenlemeymiş gibi lanse edildi ama böyle bir şey yok. Bu suç farklı şekillerde işlenebilir.
2'ncisi -Feti Başkanım da Sayın Bakanım da izah etti- bu suçun işlenmesi için bu tanımlanan sonucun sahada olması lazım. Yani şöyle değil: Hâkimler bunu böyle yorumladı diyemeyiz. Bu suçun tanımlamasında sahada bunun yani o suç konusu failin gerçekleştirdiği eylemle insanların evine kapanması veya sokaklara dökülmesi veya başka bir şekilde bu suçun icrai hareketinin sahada görünüyor olması lazım dolayısıyla da bu suç bizim için aslında çok zor işlenebilecek bir suç. Bakış açımızı değiştirelim diye söylüyorum. Basın bu suçun içinde değil ama -basınla ilgili Feti Başkanım 218'in (2)'nci fıkrasını söyledi- (1)'inci fıkrasında basınla ilgili bir ortak hüküm var. Bu suçun ayrıca basın yoluyla işlenmesi durumunda ağırlaştırıcı neden var, bunu kabul ediyorum ama bizim düzenlememizde yok. TCK'nin mevcut düzenlemesinde bu var zaten.
Şimdi, verilen örneklerin... Hani yanlış örnek, örnek diye değerlendirilemez. Turan Aydoğan Vekilimiz söyledi. "Oluk oluk kan akacak." tabiri, evet, cezalandırılması gereken yanlış bir tabirmiş; demek ki o zaman aslında böyle bir düzenlemeye ihtiyaç var. Yani eğer o cezalandırılmamışsa, ona bir karşılık verilmemişse...
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Evet, karşılık hükmü vardı.
AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) - Şimdi, bu alan boş bir alan, biz bu alanı doldurmak için bu düzenlemeyi yapıyoruz ama ceza hukukunda da şu var, hepiniz de biliyorsunuz: Bir suç tanımına kişi uyuyorsa, onun artık kim olduğuna bakılmaz. Seksen yaşındaki sanatçıyla ilgili söyleminizden dolayı bunu söylüyorum. Şu ifadeyi bilmenizi istiyorum, belki biliyorsunuz ama: "Oraya ulaşabilirsek ne âlâ. Kavga dövüş olmaz. Biz bu işin içinden çıkarız. Ulaşamazsak her faşizmin olduğu gibi, karşılaştığı gibi belki liderini ayağından asarlar. Belki mahzenlerde zehirlenerek ölür. Belki adı geçen başka liderlerin yaşadığı gibi kötü sonlar yaşayabilir ama bize yazık olur." Yani orada ifadeye çağrıldığı konu bu. Türkiye Cumhuriyetinde yüzde 52 oy alarak seçilmiş Cumhurbaşkanına bunları söylüyor dolayısıyla bunlara karar verecek olan mahkeme. Ama yaptığımız yasal düzenlemede kötü örneklerden hareket ederek bir düzenleme yapmadık; hâkimlerimizin doğru karar vereceğini, hukuki karar vereceğini değerlendirerek ve sınırlarını iyi belirleyerek yaptığımızı düşünüyorum. Basın mensuplarıyla ilgili parantezi de tekrar Tuncay Bey için açıyorum.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Bir soruyla size şey yapabilir miyim? Başkanım, bir soru...
BAŞKAN ABDULLAH GÜLER - Bir teknik şey alacağız, bir dakika.
Ahmet Bey, siz tamamladınız mı?
AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) - Evet.