| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4471) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 15 .06.2022 |
BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) - Teşekkür ederim Başkanım.
Değerli arkadaşlar, Değerli Başkanım; öncelikle, tabii, bireyin hakları ile toplumun hakları ve kamu güvenliği arasında kanun yaparken, özellikle de bu tip kanunlarda, hassas bir denge kurmak lazım. Benim görüşüm, bireyden yana, bireyin alanını özgürleştirme ve genişletmeden yana. Ama şu da var: Bir bireyin özgürlüğü, diğer bireyin özgürlüğü kadardır. Dolayısıyla, bu noktayı da dikkate almamız gerektiğini düşünüyorum.
Bildiğiniz gibi, ben bu Komisyonun çalışmalarına yeni iştirak ediyorum, katılıyorum ama şu hususu özellikle yadırgadığımı da ifade etmek isterim: "Sizin hâkimleriniz, bizim hâkimlerimiz" gibi, böyle ayrıştırıcı ve ötekileştirici bir dil kullanmanın da doğru olmadığına inanıyorum. Esasında hepimiz hukukçuyuz. İyi hukukçu var, kötü hukukçu var. Örneğin, 28 Şubatta brifing alan yargı mensupları kimin hukukçularıydı veya kimin hâkimleriydi? Veya diyelim ki "Ya, ben bu kadar yargıcı almayayım da gidip başka bir partinin mi mensuplarını alayım?" diyen bir adalet bakanının aldığı yargıçlar kimin yargıçlarıydı? Veya bu tür ayrımlar doğru olmadığı için anlatıyorum.
Ben serbest avukatlık yapan bir kardeşinizdim. O zamanlar, bir sınavda, büromun bitişiğindeki bir avukat arkadaşımıza Adalet Bakanlığından şöyle bir yazı geldi, yazıda: "İtiraz ettiğinizde itirazınız değerlendirilecektir." deniliyordu. Avukat arkadaşımızla çok samimiyim: "Bülent Bey, bu ne?" diye sordu. Dedim ki: "İtiraz et, seni alacağız" diyor. O zaman bu hangi adaletti? Dolayısıyla, o arkadaş şu anda belki mesleğinin 25'inci yılını yaşıyor.
Dolayısıyla -ben hep şunu düşündüm- iyi hukukçu, kötü hukukçu; karakterli hukukçu, karakteri zayıf olan hukukçu diye düşündük ve bu şekilde baktık olaylara hep. Örneğin, Cumhurbaşkanımıza hakaret edildiğinde dava açıldığı söyleniyor. Doğru, kime açılırsa... Bu sadece Cumhurbaşkanına değil, içimizde kime o hakaretler yapılırsa elbette ki yargıya gideceğiz. Ve biraz önce bir arkadaşımız, Utku Bey zannedersem, ifade etti: 40 bin şikâyet olmuş, 10 bini lehe sonuçlanmış. Örneğin, benim elimde bir karar var, size de sunabilirim. Cumhurbaşkanımıza "Büyük şeytan" "en büyük şeytan" Covid zamanında "Ne zaman ölecek?" diye "tweet" atanlara hâkim beraat vermiş. Şimdi, bu, kimin hâkimi oluyor o zaman? Dolayısıyla, bu konulara girmememiz lazım diye düşünüyorum. Biz Adalet Komisyonuyuz; iyi hukukçu, kötü hukukçu ayrımına bakmamız lazım.
Yine, değerli arkadaşlar, bazı arkadaşlar diyorlar ki: "Bu yasa, muhalefeti susturma yasası." Eğer öyleyse muhalefet hep halkı yanıltıcı ve yalan haber üzerine mi muhalefet yapıyor? Yok. O zaman niye muhalefeti susturma yasası olsun?
Ve şurada şunu ifade etmek istiyorum Değerli Başkanım, değerli arkadaşlar: Esasında, bu 29'uncu madde, uygulaması çok zor olan bir madde yani uygulayıcılar da bu maddeyi uygulamakta, 217'nci maddeyi uygulamakta zorlanacaklar, uygulayamayacaklar veya çok zor şartlarda, çok kötü durumlarda uygulanacak bir madde. Niye? Şunun için: Bu suçun maddi ve manevi unsurları var. Maddi unsurları nedir diye baktığımızda hukukçu olarak; bir: Faildir, fiildir, neticedir. Nedensellik bağıyla failin, suçun konusu suçu işlemesi lazım yani bir neticenin hasıl olması lazım. Sadece endişe, korku, panik oluşturur, netice oluşturmazsa nedensellik bağı oluşmadığı için yine 217'nci maddenin uygulanma şansının çok az olduğunu görüyoruz, düşünüyoruz. Dolayısıyla, bu netice, failin sorumluluğu için de bir anlamda şart olacak.
Yine, ayrıca, değerli arkadaşlar, bazı arkadaşlarımız bu maddedeki "sırf" kelimesini eleştirdiler, haklı da olabilirler ama şunun için bunun özellikle konulduğunu düşünüyorum: Özellikle bir konuya münhasır kılmak adına bu konunun "sırf" diye başladığını öngörüyoruz.
Değerli arkadaşlar, yine, özellikle halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma yani yalan haberi yayma; bunun ispatı yine mahkemelerde olacak. Dolayısıyla, buradaki sorun... Mahkemelere güveniriz güvenmeyiz; Türkiye'deki hukuku tekrardan burada tartışmanın çok anlamı yok ama özellikle genel algı oluşturulmaya çalışıldığı gibi bu genel anlamda bir sansür maddesi olmayıp sırf özellikle deprem anında, yine, sel felaketlerinde veya terör maksadıyla sosyal medyanın veya bu gibi başka mecraların kötü niyetli kullanılmasını önlemeye yönelik.
Biz herhâlde 15 Temmuzları unutuyoruz. O zaman, hatırlayın, bu ülkenin Cumhurbaşkanı kaçacak diye "tweet"ler atıldı, sosyal medyada tezviratlar yapıldı. Başka tezviratlar da yapıldı: "Şuralar bombalandı, buralar bombalandı, böyle oldu..." Buradaki o "tweet"lerin amacı neydi? Halkı paniğe sevk etmek değil miydi? İşte, bununla ilgili, geçmişte yaşadıklarımızın da tecrübesiyle bu tür tezviratları önlemeye yönelik olduğunu düşünüyorum.
Tekrar, sabrınızı zorladığım için herkesten özür diliyorum.
Teşekkür ediyorum.