KOMİSYON KONUŞMASI

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri ve sivil toplum kuruluşları; herkesi saygıyla selamlıyorum.

Ben, bazı şeyleri tekrar etmekten açıkçası ar ediyorum. Benden önceki arkadaşlarım söyledi ama maalesef söylemeden de olmuyor. Senenin sonunda bu konuyla ilgili bir teşebbüs yapıldı, Grup Başkanları, parti yöneticileri bir araya geldiler, daha iyisini yapmak üzere bu teşebbüs geri çekildi. Şimdi, önümüze yeni bir şey geliyor fakat o günkü yapılan önerinin çok çok çok gerisinde. Arkadaşlarım da sordular, ben de aynı şeyi söylüyorum yani geçen süre zarfında ne değişti de biz bu noktaya geldik? Sonra, sayın yasa teklifini getiren sayın arkadaşımız önce açık ve net olarak konuşmasının başında dedi ki: "Bu yasa esas itibarıyla tıp tabiplerini, doktorlarını ve dişçileri esas alıyor." "Onun dışında başka bir şey yok." anlamında cümleler söyledi, sonra arada bazı sorular gelince dedi ki: "Hemşireleri de kapsıyor, eczacıları da kapsıyor, onu da kapsıyor."

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Orada benim de bir hatam oldu, düzelteyim.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Orada tekrar bir ters köşeye...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Emekliliğe ilişkin hususlar hekimleri kapsıyor ama normal çalışma hayatıyla ilgili şeyler herkesi kapsıyor tabii.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Şimdi, onun dışında, Komisyon Başkanı olarak siz dediniz ki: "Evet, sadece doktorlar. Bu, 3600 ek göstergede düzenlenecek."

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Ya, emeklilik demem gerekirdi orada, emeklilik boyutu sadece hekimlerle ilgili.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Her neyse. 3600 ek gösterge belki önümüzdeki günlerde, bir ay sonra gelecek veyahut da Meclis tatile girdikten sonra sonbaharda gelecek veya bir noktada gelecek üç ay beş ay sonra. Yani ne değişti de şu anda tümü bu yasanın içerisinde yer almıyor? Üç ay sonra ne değişecek de daha farklı bir şey yapılacak? Yani bu soruların hiçbirinin maalesef cevabı yok. Ben, tali komisyonda yasa metni görüşülürken söz alan arkadaşların bazılarının ifadelerini, oradaki konuşmalarını tutanaklardan okudum, takip ettim, baktım. Burada konuşan arkadaşlar genellikle tıp doktorları, profesörler ve işin tıbbi tarafını bilen insanlar. Onların oradaki endişeleri şu ki: "Bu hâliyle, böyle giderse yani Türkiye'deki tıp eğitiminin kalitesi son derece düşecek. Özellikle, bu performanstan dolayı tıp eğitimi kalitesi düşecek, bazı önemli ameliyatları bile bu ülke yapamaz hâle gelecek." deniliyor yani ben onların ifadelerini, o tutanaklardan ifadelerini çıkarıyorum. Dolayısıyla, mesela bu metinde bir şey var, "gelir getiren profesörler" diye bir şey var, "gelir getiren hocalar" var. Yani hastaya bakıyor, baktığı hastadan dolayı ücret alınıyor o da fona bir gelir sağlıyor fakat öbür taraftan, laboratuvara girmiş, araştırma yapmış, makale yazmış, gelir getirmeyen bir hocayı biz şimdi yok mu sayacağız? Bence, asıl tıbbı götürecek, sırtlayacak olan bu araştırma yapan, makale yazan hocalar. Bunlar, hasta bakıp üç kuruş, beş kuruş fazla fona gelir sağlayan hocalardan bence çok daha önemli insanlar. Tıp ilerlerse ancak böyle ilerleyecek. Dolayısıyla, buralarda birtakım çok, çok önemli sorunlar var. Dolayısıyla, tıp eğitimi, bu hocaların dediğine göre, Komisyondaki tıp doktoru hocaların ve milletvekili arkadaşlarımızın dediğine göre, önümüzdeki dönem için endişe verici bir hâle doğru gidiyor. Bunu da dikkatlerinize sunmak isterim.

Onun dışında, yasada gördüğüm önemli konulardan bir tanesi de şu: Doktorlar emeklerinin karşılığını alırken... Döner sermaye diye bir havuz var, o havuza verilen hizmetler karşılığında elde edilen gelirler konuluyor ve oradan bu belli ölçülerde, belli kişilere dağıtılıyor. Şimdi, geldiğimiz noktada bunun yanlış olduğu mu yoksa yeterli olmadığı mı herhangi bir sebep gösterilmeden bu olay genel bütçeyle ilgilendiriliyor, merkezî bütçeyle ilişkilendiriliyor. Ne oldu burada? Benim aklıma gelen şey şu: Sağlık Bakanlığına tahsis edilen bütçenin önemli bir kısmı yap-işlet-devret modelleriyle müteahhitlere veriliyor, bütçede alan yok, bütçede alan olmadığı için de maalesef bu tür ödemeler yapılamıyor. Eğer, ben yanlış düşünüyorsam bu ayıp benim ayıbım değil, bizi aydınlatmak sizin göreviniz bu böyledir veya değildir diye. Ama ben şunu biliyorum ki şu anda Sağlık Bakanlığı bütçesinin yüzde 40-45'i bu tür işlere gidiyor, geriye kalanla hangi hizmeti yapacaksınız? Buradan da hareketle dediniz ki: "Devrim yaptık." Devrim yaptığınızı kabul etsek bile sürdürülebilir mi devriniz? Geldiğimiz nokta itibarıyla, bu devrim maalesef sürdürülebilir olmaktan çıktı. Bugün ilaçla ilgili olarak karşılaştığımız sorunlar, randevu alım süresiyle ilgili karşılaştığımız sorunlar, tetkik yaptırmak üzere tomografi, MR vesaire çektirmekle ilgili yurttaşların sağlıkla ilgili karşılaştığı sorunlar bir yıl öncesine göre bugün daha mı iyi, daha mı kötü? Ben, bunu sizin aklınıza, vicdanınıza bırakıyorum. Birçok ilde doktor yok. Benim ilim Uşak'ta doktorlar maalesef, hastaneden ayrıldıkları, özel hastanelere geçtikleri için vatandaş komşu illere sağlık hizmeti almaya gidiyor. Yani bunu inkâr etmenin bir anlamı da yok. Bir çözüm bulacaksak bu gerçekleri kabul edip oradan hareket etmemiz gerekir diye düşünüyorum.

Onun dışında, spesifik olarak eğer maddeler geldiğinde tekrar görüşülür ama mesela "İnceleme Heyeti" diye bir heyet var, varmış daha doğrusu. Bu heyet kanunla kurulmadığı için Danıştay tarafından iptal edilmiş. Şimdi, biz bunu kanunla kuruyoruz fakat kanun yine eksik. Bu heyette görev alacak kişiler kaç kişiden oluşuyor? Bunların nitelikleri nedir? Hangi özellikleri taşıyanlar bu heyette yer alabilirler ve görevleri nedir? Ben bu yasa teklifinde göremedim açıkça söylemek gerekirse. Neyi inceliyor bu kişiler? Yarın bu tekrar Danıştaydan dönebilir. Dolayısıyla, bu kişilerin nitelikleri, görev süreleri, görev alanları açık ve net olarak bu yasaya yazılmalıdır diyorum eğer yaptığımız işi doğru dürüst yapacaksak. Yarın birisi götürür, Danıştaydan tekrar geri gelebilir, dönebilir.

Şimdi, birikmiş borçlarla ilgili bir madde var. Bu birikmiş borçlarla ilgili konu da yasa teklifi metninde çok açık değil, açığını söylemek gerekirse. "Daha önce Sağlık Bakanlığına bağlı kurumlardan sağlık hizmeti alıp ama sağlık güvencesi olmayan gerçek kişiler." deniliyor. Şimdi, şunu mu anlayacağız yani daha önce "devlet hastanesi" dediğimiz, işte, Ankara'da Numune Hastanesi vesaire gibi yerlerde olup şu anda kapatılan, oralarda tedavi gören Türk yurttaşlar mı bunlar yoksa Türkiye'deki içinde göçmen vesaire olan insanlar da buradan görüş aldılar da hizmet aldılar da bunlar bu paralarını ödemediler mi? Ben hangisinin doğru olduğunu bilmiyorum.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Türk yurttaşlar için.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - O zaman niye yazmıyorsunuz bunu? Yazın da biz açıkça bunu bilelim, "vatandaş" deyin ya, yazın, bilelim. Bu soruyu sormayalım, buna zamanı da israf etmeyelim. Niye soruyorum ben bu soruyu?

Tabii, onun dışında bu yasa teklifinde emeklilikle ilgili olarak yapılan düzenlemelerde, tali komisyondaki yapılan görüşmelerde Hazine ve Maliye Bakanlığında ilgili, görevli arkadaş birtakım rakamlar vermiş, çok fazla bir artış yok fakat bizim burada Plan ve Bütçe Komisyonu olarak bilmek istediğimiz şey şu: Bunlar kaç kişi ve yapılan bu düzenlemeyle iyi veya kötü, az veya çok memnun olurlar veya olmazlar ayrı mesele ama kaç kişi ve bunun toplam maliyeti nedir? Bütçe üzerinde bunun kaynağı nereden gösterilecek? Şimdi, döner sermayeden alınıyor, genel bütçeyle ilişkilendiriliyor, genel bütçenin hangi kaleminden yapılacak? Bütçeler arası bir aktarım mı yapılacak, bir transfer mi yapılacak, ne yapılacak? Bunların hiçbirini bilmiyoruz, toplam maliyetini de bilmiyoruz. O nedenle, belki dediğim gibi, şu bize dağıttınız şeyde bu sorularımın cevabı olabilir ama ben henüz bunu okuma fırsatı bulmadım. Dolayısıyla, belki de yine zamandan israf ediyoruz, cevabı olan bir soruyu tekrar soruyorum ama bunu sizin sordurmamanız lazım, bunu önceden bize vermeniz lazım; maalesef böyle bir şey söz konusu değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Affedersiniz, buyurun devam edin.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Onun dışında, tabii bu konuda söylenecek çok şey var. Ben, özellikle işin tıbbi tarafında konuşmaya kendimi çok fazla yetkin görmüyorum ama bu konuda sözüne güvendiğim ve Komisyonda konuşan arkadaşların dediğine göre, tekraren söylüyorum, başta da söyledim: Türkiye'de tıp bilimi bir çıkmaza doğru gidiyor ve bu beni ürkütüyor. O nedenle, elimizi çabuk tutalım ve dolayısıyla da bilime öncelik verelim. Mesela "Uzman, uzman yetiştirir." diyor, uzmanı yetiştirmek için profesörün olması lazım ama profesör maalesef bu düzenlemede eğitimin biraz dışında kalmış, eğitimin içerisine çekilmiyor. O nedenle, ne yapalım, edelim bu "devrim" dediğiniz şeyi sürdürülebilir hâle gelmesi için kartlarımızı açık ve net olarak ortaya koyalım. Özür dilerim, tırnak içinde söylüyorum: Var olanları görmezlikten gelmeyelim yani başımızı kuma sokmayalım, kimseyi böyle bir hakaret veyahut da rencide etmek niyetim de yok ama işin mahiyeti, özü itibarıyla da ülkenin geleceği maalesef ipotek altına alınıyor gibi geliyor bana. O nedenle, biz sorduğumuz sorulara görüşmeler esnasında -akşama kadar, belki gece yarılarına kadar devam edecek- açık, net cevaplar istiyoruz.

Teşekkür ederim.