KOMİSYON KONUŞMASI

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, yine güvenlikçi bir yasa teklifi önümüze geldi. Adalet Komisyonuna gelen artık seçim sathımailinde güvenlikçi yasa tekliflerinden biz bıktık, sizler bıkmadınız. Tekliflere bakıyoruz, önceki hafta gelen Avukatlık Kanunu, daha sonra gelen, yine, ceza kanunlarında değişikle ilgili yani hep güvenlikçi, güvenlikçi, güvenlikçi... Acaba neden? Çünkü artık ülkeyi idare edemiyorsunuz, Cumhur İttifakı ülkeyi idare edemiyor. Mazot 28 lira, benzin 27 lira -yarından sonra mazota ve benzine 1 lira 52 kuruş zam geliyor, dün 1,93 geldi mazota- dolar 17'yi aşmış; memleketi idare edemiyorsunuz, vatandaş bağırıyor.

Dün telefon geldi bana, çiftçi telefon ediyor Nazilli'den, diyor ki: "Ben traktörümü çalıştıramıyorum. Ben nasıl üreteceğim?" Esnaf elektrik faturasını ödeyemiyor, çiftçi tarımsal sulamadan doğan elektrik faturasını ödeyemiyor. Artık KYK'den burs almış, kredi almış 400 bin öğrenci icrada. Her evde genç kız, genç erkek denilen işsiz gençler var, geleceğini kuramıyor ve o gençler hakkında bir araştırma yapılıyor. Bu araştırmada "Yurt dışında imkânınız olsa yaşamak ister misiniz?" sorusuna -bunun içerisinde Cumhur İttifakı'nda bulunan MHP'li ve AK PARTİ'li gençler de seçmen de olmak üzere- "Yurt dışında çalışma imkânım olsa gidebilirim." diyor. Yani memleketi idare edemiyorsunuz. Memlekette ekonomi bitmiş, eğitim bitmiş, sağlık bitmiş, Ne yapmanız lazım? Tabii, diğer otokrat iktidarlarda olduğu gibi, tarihte bakıldığı zaman, ne yapılması lazım? Güvenlikçi politikalarla yasa teklifleri getirmeniz lazım. Üç kişi toplandığı zaman, yok, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefetten göz altına al. BİRLEŞİK KAMU-İŞ, haklarıyla ilgili, 3600, göstergelerle ilgili bir açıklama yaptığı zaman çıkıyorsunuz, onları basın açıklaması yapmadan şiddetle gözaltına alıyorsunuz. Geçmiş olsun diyorum BİRLEŞİK KAMU-İŞ Konfederasyonu Genel Sekreterine, kalp krizi geçirmiş. Geliyor Soma işçileri, içeride AK PARTİ Grup Başkan Vekiliyle görüşüyor, Dikmen kapısının önünde bir açıklama yapmak istiyorlar yani hakları konusunda gerekli çalışmaların yapılması konusunda söz verildiğini açıklamak istiyorlar, gözaltına alınıyorlar.

Bu korku ikliminde güvenlikçi politikalarla demokrasi ve özgürlükleri bir kenara itip anayasal hak ve özgürlüklerin kullanılmasına engel olarak yeni yeni düzenlemeler getiriyorsunuz. "Çoklu barolar" dendi; "noterler" dendi, yeni atama düzenlemeleri; "hâkim, savcılar" dendi. Zaten hâkim, savcıların şu anda saray talimatı olmadan siyasi davalarda ne karar verdiği belli. Daha dün demiştim; 2 Bakan Yardımcısı var, isim de verdim, Akın Gürlek ve Hasan Yılmaz; onlar hakkında, suç işledikleri konusunda işlem yapılmadan Türkiye'de siz adaletten, özgürlükten bahsedemezsiniz. Biri çıkmış, Sezgin Baran Korkmaz'ın üzerinde bulunan yurt dışına çıkış tedbirini kaldırıyor ve mal varlığı üzerindeki tedbiri kaldırıyor; ondan sonra onu başarı gibi getiriyorsunuz, Bakan Yardımcısı yapıyorsunuz, ödüllendiriyorsunuz. Savcılığa vermiş olduğumuz suç duyurularını dahi kale almıyorsunuz. Akın Gürlek denen vatandaş ise gezici mahkeme, girmediği dava yok -sözcü davasından tut Demirtaş davasına kadar, Canan Kaftancıoğlu davasına kadar, Tabipler Birliği davasına kadar- o da görevini yerine getiriyor; onu onurlandırıp Bakan Yardımcısı yapıyorsunuz. Yargının durumu bu.

Yargının durumu buysa basının durumu ne, getirdiğiniz teklifin durumu ne? Ya, zaten basının özgür olmasını istemiyorsunuz. Yargı tarafsızsa, bağımsızsa zaten o memlekette basın özgür olur. 25, 26'ncı maddede geçen ifade özgürlüğü, kanaat açıklama özgürlüğü gibi birçok anayasal madde o ülkede uygulanıyorsa o ülkede yargı tarafsızdır, yargı bağımsızdır. Ülkede hukuk devleti yok, ülkede demokrasi yok, ülkede özgürlükleri kullananlara cezaevi yolu gösteriliyor. Şu anda cezaevinde bulunan 23 gazeteci var. İfade özgürlüğünü kullanmak isteyen gazetecilere "Basın İlan Kurumu" denilen, "RTÜK" denilen... İktidarın sopasıyla bir taraftan ilan ve reklam cezası veriyorsunuz, bir taraftan kapatma cezası veriyorsunuz, bir taraftan yüzde 3'e varan para cezaları veriyorsunuz; ondan sonra çıkıyorsunuz, önümüze Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'ni getiriyorsunuz.

Arkadaşlar, burada iki husus var. Bu düzenleyici ve denetleyici kurumlara çok mu güvendi de vatandaş, bütün muhalif basını susturan kurumlara çok mu güvendi de bu kadar yetkiyi nasıl vereceksiniz arkadaşlar? Basın İlan Kurumu işi gücü bıraktı, bütün görevlerini çok iyi yerine getiriyor, ondan sonra ona siz diyorsunuz ki: "İnternet sitelerindeki reklam ve ilanları düzenle, internet sitelerindeki süreli gazete yayınlarını düzenle, cumhuriyet savcılıklarından yetkiyi al, sen kullan." Neyi kullanacak? Şunu kullanacak... Bu kadar yetki veriyorsunuz Basın İlan Kurumuna ve Basın İlan Kurumu, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçildiğinden beri Kurumun faaliyet raporlarının yayımlanmasına son verdi arkadaşlar; artık Basın İlan Kurumu size hesap vermiyor. Ha, vatandaşa hesap vermiyor, vermiyor. Bakın, elimizdeki son rapor 2020 yılına ait. Nerede 2021? Nerede 2022?

Arkadaşlar, 2020 yılında 416 milyon 182 bin TL ilan reklam vermiş bu "BİK" denilen iktidarın sopası. 182 milyon 492 TL'si ulusal yayın yapan 30 gazeteye gitmiş, bu paranın yüzde 78'i ise yandaş ulusal basına verilmiş. Bunun yanında da muhalif basına sekiz yüz sekiz gün ilan kesme cezası verilmiş, bu cezanın yüzde 97'si Evrensel, Cumhuriyet, Birgün, Sözcü ve Korkusuza verilmiş. Ondan sonra "İnternet sitelerindeki reklam parasını, ilan parasını dağıtın." diyorsunuz. Kime dağıtıracaksınız? Basın İlan Kurumuna. Basın İlan Kurumunun Yönetim Kuruluna bakın, AK PARTİ'nin has adamları orada, sarayın has adamları orada; basın özgürlüğüne aykırı davrananlar ve özgürlüğü...

(Uğutular)

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Turan Bey, lütfen...

BAŞKAN ABDULLAH GÜLER - Sayın Bülbül, devam ediyoruz.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Ondan sonra, BİK'in üye sayısını 42'ye çıkarıyorsunuz, içine RTÜK'ten de 2 üye koyuyorsunuz.

Şimdi, RTÜK'ü araştırdım, düzenleyici ve denetleyici kuruluşun görevleri arasında basın ilamıyla ilgili bir tek husus yok arkadaşlar ya. Yani 42'ye çıkardığınız yerde RTÜK'ün 2 tane üyesine niye ihtiyaç duyuyorsunuz? "Hep bizden olsun, hep bizden olsun." Güvenemiyorsunuz çünkü. Nasıl -Gezi davasında yaptığınız gibi- diğer hâkimlere güvenemediniz ve avukatlıktan, AK PARTİ üyeliğinden geçen bazı hâkimlere de güvenemediniz; gittiniz, Samsun'da AK PARTİ milletvekili adayı olan vatandaşı getirdiniz, Gezi davasına hâkim diye koydunuz. Artık kimseye güvenemiyorsunuz çünkü sandalye gidiyor, iktidar gidiyor; anketler geliyor, vatandaş "hayır" diyor; onun için, bu güvenlikçi yasaları getiriyorsunuz.

Arkadaşlar, bakın, yani getirdiğiniz yetkilerde... Çıkmışsınız, Basın İlan Kurumuna yönetmelik düzenleme yetkisi vermişsiniz. Yani bu internet haber sitelerinin taşıması gereken vasıfların ve sorumlulukların BİK tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenmesi yetkisini veriyorsunuz arkadaşlar; böyle şey olmaz. Anayasa açık, Anayasa'da düzenleme yetkisi sadece kanunla olabilir; bu kadar açık ve net.

Sonra, 29'uncu madde var, tartıştığımız 29'uncu madde. Neden var 29'uncu madde? Şundan var: Yahu, şimdi, enflasyon kaç arkadaşlar? TÜİK'de...

BAŞKAN ABDULLAH GÜLER - Sayın Bülbül, toparlıyoruz. Ortalama...

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Toparlanacak bir şey yok, ben bu Komisyonda üyeyim, bu saate kadar bekledim ve konuşma süremin sınırlandırılmasını kabul etmiyorum. Şu anda da yani konuşmayı...

BAŞKAN ABDULLAH GÜLER - Diğer arkadaşlarımıza şey olmasın, nezaket...

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Diğer arkadaşlar izin verir bize, izin verir, siz merak etmeyin. Değil mi arkadaşlar izin verirsiniz? Bir sıkıntı yok.

BAŞKAN ABDULLAH GÜLER - Saat ilerledi.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Bir sıkıntı yok arkadaşlar, biz devam ediyoruz.

Şimdi, arkadaşlar, bakın...

BAŞKAN ABDULLAH GÜLER - Sayın Bülbül, biliyorsunuz, bizim Komisyonumuzun yani geniş bir şeyi var...

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Yani Başkanım, şu anda tam konunun içerisine girdik, dağıtıyorsunuz ama, lütfen...

BAŞKAN ABDULLAH GÜLER - Tamam.

Toparlayalım.

Buyurun.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Değerli arkadaşlar, 29'uncu madde var. 29'uncu maddenin getirilme nedenlerinden biri ne? 29'uncu maddede ne diyorsunuz? Yeni bir suç isnadı getiriyorsunuz, teşkili yapıyorsunuz, burada "yalan haber yayma" diyorsunuz. Bu çerçevede dezenformasyonla yani yanlış, yalan bilgiyle mücadele etmekle ilgili bir konu getiriyorsunuz. Kardeşler, sizin işinize gelmeyen her türlü bilgi, belge, rapor, istatistik bilinmesin, yayılmasın istiyorsunuz.

Şimdi, enflasyonla ilgili veriler var, enflasyonla ilgili verilere karşı... İTO'nun da verileri var, "yüzde 87" diyor ama TÜİK ne diyor? "Yüzde 73,50" diyor. Ama ENAG ne diyor? O da diyor ki: "Yüzde 156." Siz ne yapmaya çalıştınız? Bundan bir ay önce bir yasa teklifi getirmeye çalıştınız, ENAG gibi farklı bilgileri veren kuruluşları susturmak istediniz. Ama onu getiremediniz, şimdi bunu getiriyorsunuz, bunun içerisine sokup ne yapacaksınız? Bu maddelerle o, halkın haber alma hakkını kullanmasını sağlayıcı haberleri yapan basını cezalandıracaksınız, ilan vermeyeceksiniz, ceza vereceksiniz ya da vatandaş bu konuda bir "tweet" attığı zaman ya da paylaştığı zaman vatandaşın hakkında gerekli cezaları vereceksiniz. Tabii, gazeteci de bundan cezayı alacak, vatandaş da bundan gerekli cezayı alacak.

Bakın, arkadaşlar, bu yasa teklifi seçime hazırlık yasası teklifi kısacası. Bu yasa teklifi sansür yasası teklifi. Bu yasa teklifi Anayasa'nın 10 maddesini ihlal eden bir yasa teklifi. Bu teklifle 9'uncu madde yargı yetkisi, 10'uncu madde eşitlik ilkesi, 11'inci madde Anayasa'nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü, 12'nci madde temel hak ve hürriyetlerin niteliği, 13'üncü madde temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması, 14'üncü madde temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması, 22'nci madde haberleşme hürriyeti, 25'inci madde düşünce ve kanaat hürriyeti, 26'ncı madde düşünceyi açıklama hürriyeti ve 28'inci madde basın hürriyeti hükümleri açık ve net ihlal edilmektedir.

Okuyanlar bilecektir, okumayanlara şiddetle tavsiye ediyorum: George Orwell'in "1984" isimli bir kitabı var. Oradaki otokrat yönetim tarzını bugün getirdiğiniz bu yasa teklifleriyle açık ve net Adalet Komisyonundan geçirmeye çalışıyorsunuz. "Basın hürdür, sansürlenemez." hükmünü içeren Anayasa'yı öyle bir rafa kaldırıyorsunuz ki bu teklifle birlikte basının hürlüğünü bırakın, basının varlığından dahi bahsedilemeyecek. Halkın haber alma hakkını uzak tuttuğunuz bu teklif âdeta 1984 kitabındaki gibi distopyayı yaratacak; herkes algıyla yönetilecek, gazeteciler haber yapamayacak, yaptıkları haber nedeniyle basın kuruluşu ceza alırsa basın kartları ellerinden alınacak, TCK uyarınca da ayrıca yargılanacaklar. Hem sosyal hem hukuki olarak korku iktidarının yaşandığı bir ülke hâline getirecek bir kanunu kaleme almışsınız.

Hak ihlallerinde olduğu gibi, bakacaksınız... Dün Rusya'nın yaptığı gibi, siz de AİHM mahkemesinden kurtulmak amacıyla -hak ihlalleri nedeniyle- AİHM'den çekilmeyi dahi düşünmeye çalışacaksınız. Arkadaşlar, basın mesleğini doğrudan etkileyen bu teklifle ilgili hangi gazetecilik örgütünün görüşü alındı? Ya da şunu sorayım: Bu yasa teklifiyle ilgili bir tane meslek örgütünden olumlu görüş aldınız mı? Hayır, alamazsınız. Çünkü hiçbir basın meslek örgütü bunu kendi boynuna asmaz. Bir araştırdım, TGS'ye sordum, Parlamento Muhabirleri Derneğine sordum. Parlamento Muhabirleri Derneği Başkanı burada, zannedersem, haberi var mı? Yok. ÇGD'ye sordum; yok. Gazeteciler Cemiyetine sordum, yok. Foto Muhabirleri Derneğine sordum, yok. Özellikle MEDYA-İŞ'e sordum, MEDYA-İŞ'e; Başkanını aradım MEDYA-İŞ'in, Başkanını; "Bizimle herhangi bir görüşme yapmadılar." dedi. Yani bu nedir? Yani bir grup siyasetçi ve bürokrat tarafından hazırlanan ve Mecliste şu anda görüştüğümüz bu yasa teklifi açıkça sansür ve otosansür teklifi değil de nedir arkadaşlar?

Yani arkadaşlar, bakın, bu işin çözümü çok basit. Bu getirdiğiniz yasa teklifini, özellikle 29'uncu maddeyi ve Basın İlan Kurumu ve İletişim Başkanlığına verilen yetkileri kesinlikle çekin; çekmediğiniz takdirde biz iktidara geliyoruz, sandık geliyor, ya kasımda ya gelecek yıl; çoklu baroyu kaldıracağız, getirdiğiniz bu güvenlikçi yasaların tümünü kaldıracağız. Ondan sonra, zaten geldiğimiz zaman yarınız gelmeyecek; bizim Millet İttifakı'nda bu işlerin hepsini çözeceğiz, "Basın hür ve özgür." diyeceğiz.

Teşekkür ederim.