| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı(1/414) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 06 .01.2016 |
ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, Sayın Bakan, Komisyonumuzun değerli üyeleri, değerli bürokrat arkadaşlar, basınımızın güzide temsilcileri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir tiyatro oynuyoruz, temsil yapılıyor, işte birden fazla gidiyoruz, farklı günlerde temsiller yapılıyor; yaptığımız tamamen bu Sayın Bakan, maalesef bu size denk geldi. Bunları konuşmayacaktım ama şimdi az önce Bakanlığınızı ilgilendirmeyen bir konuda böyle çok hani savunmacı bir şekilde aslında yapılan bir yanlışlığı çok ciddi bir şekilde savunduğunuzu görünce... Bu daha önceki 2 bakanımıza... Ulaştırma Bakanıyla başladık, Millî Savunma Bakanıyla devam ettik. Ulaştırma Bakanını ilgilendiren hiçbir konu yoktu. Tabii, Hükûmeti temsildir, teorik olarak ona katılıyorum, Hükûmeti temsil anlamında bir şey değil. Ama, burası bir ihtisas komisyonu. İhtisas komisyonunda buradaki milletvekilleri burada eğer bir kanun tasarısını veya teklifini hani amaç olgunlaştırmaksa, onun üzerinde çalışmaksa tabii burada muhatabını görmek istiyor siyasi düzlemde de. Ulaştırma Bakanını ilgilendiren bir konu yoktu. Ulaştırma Bakanımız bir miktar kaldı, sonra Millî Savunma Bakanımız geldi, onu ilgilendiren birkaç konu var. Şimdi, siz geldiniz Sayın Bakanım, hoş geldiniz. Sanayi Bakanını da hatırladığım kadarıyla ilgilendiren bir şey de yok, var mı bilmiyorum şu anda maddeler içerisinde, eğer yeni bir önerge falan gelmeyecekse yok. Ha, teorik olarak tabii ki Hükûmetin bir üyesi olduğunuz için burada bulunabilirsiniz ama burası bir ihtisas komisyonu, biz burada iyi şeyler yapalım diye uğraşıyoruz. Kanunlar, kanun tasarı ve teklifleri Sayın Bakanım, zaten kötü geliyor. Ondan sonra burada bir kısım önergelerle bu iyice kötüleştirilebiliyor. Bu da bir hakikaten komik bir durum oluşturuyor burada.
Şimdi, bu torba yasa... Biz burada bu kanun teklif ve tasarısında 2 kabul edersek ben bunları dün söyledim. Ama, ben mesela bugün burada Komisyon üyesi AK PARTİ Grubundan arkadaşlarım veya Başkanlık Divanın, ya hiç olmazsa bu tasarıyla ilgili olarak, bu tasarının içerisinde yoğun olarak maddeleri olan sayın bakanı getirelim, buraya oturtalım, diye bir kaygısının olmasını beklerdim. Madem bu kaygı yok yani kusura bakmayan benim bu anlattıklarıma -dün iki defa anlattım- bugün de katlanacaksınız. Ama bu arada tabii benim söylediklerimle ilgili herhangi bir sorunu olmayan muhalefet grubundaki arkadaşlara da veya bürokratlara da işkence yapıyoruz ama bu işkence olacak. Niye olacak? Bunu ben Sayın Bakanımıza anlatmam lazım, anlatılması lazım. Yani burada hakikaten komik işler yaptığımızın bir görülmesi lazım. Yani, şimdi, bir torba kanun getiriliyor ve bu işlerle ilgili olmayan bir sayın bakanımız burada otuyor, bu torba kanundaki hususlara cevap vermek durumunda kalıyor ve bu sık sık değişiyor. Yani hiç olmazsa bir İçişleri Bakanını görsek, onu ilgilendiren 8-10 tane madde var, en azından isabetli olurdu.
Şimdi, Sayın Başbakan diyor ki: "Biz torba kanun çıkarmayacağız bundan sonra." Şimdi, 5'inci tasarı veya teklif geliyor, Sayın Bakanım, 4 tanesi torba. Yani istisnai olması gereken... Dün Ulaştırma Bakanı diyor ki: "Ya bazen zorunlu kalıyoruz, böyle bir şeyler oluyor." Biz de bürokrasiden geliyoruz, bunları biliyoruz. Yani bazen hakikaten zorunluluk olabiliyor, bir madde için filan. Bu nasıl, bu zorunluluk filan istisnai bir durum değil 5 tanesinden... O da öbürü 5018 sayılı Yasa bununla ilgili "Geçici bütçe kanunu çıkartılır." demese, o da torba olacaktı. Aslında onun da torbamsı yanları var da. Yani kalan 5 taneden 4 tanesi torba. Şimdi, bu olmuyor bir defa. Bu olmayınca ne oluyor? İşte, buraya tasarılar geliyor, teklifler geliyor, birleşiyor, ediyor, bir komiklik ya. Bu maddelerin içerisinden çıkamıyorsunuz. Birisi gelmiş, birisi yasalaşmış, hâlâ o, onda var, bu, bunda var, bilmem ne var, şu var, bu var. Anayasa'ya aykırılık iddiaları vardı, onlar hiçbir şekilde görüşülmeden hemen buralardan geçti gitti.
Şimdi konuşacağım diyorum ama şimdi hakikaten dünkü anlattığımız, şu andaki, mevcut, önümüzdeki tasarıda adaletsizliğe ilişkin vurguyu şimdi tekrar bunları konuşmak kendime de eziyet. Ama ümidim şu Sayın Bakanım: Belki Bakanlar Kurulu toplantısında, biz Plan ve Bütçe Komisyonunda zor durumda kalıyoruz. Hakikaten çok şık olmuyor, içerisinde bulunduğumuz durum. Hiç bilmediğimiz konuları savunmak durumunda kalıyoruz. Oraya bir şey geliyor, orada hemen değişiyor. Şimdi onların biraz detaylarına gireceğim. Yani çalışılmadan geldiğine, kanun kalitesiyle ilgili yaptığımız yanlışları vurgulayacağım birazdan. Yani bu duruma düşmeyelim, demeniz ihtimaline binaen bunları bir miktar anlatmak durumundayım.
Adaletsizlik yani şu kanun tasarının bütün maddelerinde hemen hemen -kimlik kartlarıyla ilgili kısmı demiyorum ama diğerlerinde- ciddi bir adaletsizlik vurgusu var. Yani kimisine veriyorsun öbür tarafa vermiyorsunuz, sosyal güvenlikle ilgili. Şimdi, net ücreti 1.300 liraya kadar olanlara teşviki, devlet hazine yardımını veriyoruz, atıyorum, 1.350 lira olana veya 1.337'nin biraz üzerinde işte, olana vermiyoruz. Sanki kayıt dışı işçi çalıştırmanın veya düşük ücretli gösterme konusunda çok iyi çalışan bir mekanizmamız var. Yani uçan kuşu yakalayan bir sistemimiz var. Dolayısıyla, hiçbir şekilde bizim ekonomimizde kayıt dışılık olmuyor. Ben bir eşik değer koydum, bu eşik değer üzerinde... Ya, bizim çalışanlarımızın önemli bir kısmı Sayın Bakanım, bunu siz biliyorsunuz, kayıt dışı. Yani zaten kayıt dışılık yüksek, TÜİK rakamlarına göre yüzde 30 civarında istihdamda bir kayıt dışılık var. Ama esas kayıt dışılığın diğer unsuru da düşük ücretli gösterme var. Şimdi, siz Sanayi Bakanısınız, sizin karşınıza yarın OSTİM'deki bir firma gelecek şunu söyleyecek, diyecek ki: Sayın Bakan, ben dürüst bir mükellefim. 1.500 lira net ücret veriyorum ve 1.500 lira net ücrete gelecek şekilde beyanım var ama yanımdaki firma 1.500 lira verdiği hâlde -aynı işi, işte, torna işi yapan bir elemanımıza- o asgari ücretten gösterdi. Şimdi, o asgari ücretten gösterene teşvik veriyorsunuz, bana vermiyorsunuz. Bu nasıl adalet, bu nasıl devlet yönetimi, bu mu sizin adalet duygunuz? diye bunu size soracak veya birisinin yükünü almamız gerekiyorsa... Diyelim ki, bu olmadı varsayalım, bizde hiç kayıt dışı çalıştırma yok. Bakın, sosyal güvenlikte işçilerin, SSK'lıların yüzde 55'i asgari ücretten gösteriliyor. Burada çok net bir şekilde bunu uzmanlara, SSK'dan arkadaşlara soralım. Yani Kalkınma Bakanlığındaki arkadaşlar -SSK'lılar söyler mi bilmiyorum ama- onlar net bir şekilde söyleyebilirler, eğer bugün geldilerse.
Sayın Başkanım, bakın, hâlâ kurumların temsilinde ciddi sıkıntı var.
Şimdi, yani böyle bir adaletsizliği... Yahu, hangi birini anlatayım. Şimdi tekrar aynı şeyleri hakikaten konuşmak istemeyeceğim. Neyse siz de ister söyleyin, ister söylemeyin. Yalnız şunu söyleyeceğim: Sayın Bakanım, "çalışılmadan geliyor." diye ben daha önceden de burada söyledim. Hakikaten kurumlarda çalışılmıyor, tasarı ve teklifler dikkatli olmuyor. Şimdi, eğer çalışıldıysa Millî Savunma Bakanlığımız güzel bir madde hazırladıysa şimdi dünden bugüne ne değişti de bir kanun teklifiyle, bir önergeyle daha doğrusu, niye bu maddeyi değiştiriyoruz? Yani birisinin bize bunun izahını yapması lazım. Yani dünden bugüne ne değişti? Ha, böyle takdir ettik, diyebilirsiniz ama hakikaten bunlar şimdi hiç çalışılmıyor. Veri yok, verinin olmadığı zaten buradan söyleniyor. O zaman şöyle bir çalışma yapılması lazım... Bunlar önemli konular. Bakın, parasal yönünden ziyade... Biz zaten dün şunu da söyledik: Bunların bizden önce başka komisyonlarda görüşülmesi gereken yanları var. Bunun Dışişleri Komisyonunda görüşülmesi lazım, işin uzmanı Millî Savunma Komisyonunda görüşülmesi lazım. Oradan gelen raporlarla birlikte biz sadece parasal kısmına bakmamız lazım. Şimdi, bu meseleyi sadece burada, hiçbir komisyonda görüşülmeden sadece para meselesine indirgediğimiz zaman yani bu ülkeye de yazık oluyor. Yani Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı bu kadar ucuz mu? 6 bin avro olduğu zaman efendim, insanlar kaçarlar, bin avro olduğu zaman vatandaşlıktan çıkmazlar. Yani bu kadar ucuz mu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı? Nedenlerin ne olduğunu bilmiyoruz, hiç olmazsa açık yüreklilikle şu nokta söyleniyor. Bir çalışma yapılabilirdi. Biz Adalet ve Kalkınma Partisinin siyasi konularla ilgili günlük anket yaptığını biliyoruz, seçmenin nabzını ölçmek için. Burada da hiç olmazsa yani oradaki tecrübelerinizden de istifade ederek Almanya'ya gidilir, orada vatandaşlara ya, "sizin Türk vatandaşlığından çıkma nedenleriniz nelerdir?" anlamında bir anket çalışması yapılır, oradaki nabız ölçülür, ondan sonra onun üzerinden getirilir buraya, bir kanun tasarısı veya bir kanun teklifiyle bunlar yapılır. Ha, biz bunu yaptık. Yaptığımızın sonucunda çıkan kanun tasarısındaydı ama şimdi dünden bugüne bir anket daha yaptık, kanun teklifindeki duruma geldik diyorsanız, öyle bir komiklik olacaksa ona da bir şey diyemem zaten. Ama belli ki bu konular çalışılmadan geliniyor veya ilgili bakanlıkların bu konularla ilgili düşünceleri hiç dikkate alınmıyor. Yani Millî Savunma Bakanlığının -burası teknik komisyon olduğuna göre- Bakanlık düşüncesini de bir almak lazım burada, bir sormak lazım. Millî Savunma Bakanlığı bu önergeyle ilgili teknik açıdan bize bir görüş versin. Tabii, siyasi görüş nihayetinde Hükûmet ve buradaki Komisyon verecektir ama teknik açıdan nasıl Maliye Bakanlığı temsilcisini biz burada dinliyorsak Millî Savunma Bakanlığı temsilcisinin ben dinlenmesini talep ediyorum. Arkadaşlarımız ne diyecekler, onu da bir görelim. Nasıl açıklayacaklar, dünkü getirdiği tasarıyla bugünkü teklifi... Hani tasarı hiç ortada olmasa, teklif işte siyasetin şeyiyle ayıp olmasın bakanımıza bilmem ne filan deyip belki şey yapabilir ama ikisini bir de bir açıklasınlar bize arkadaşlar, biz bir görelim. Yani, böyle hiç çalışılmadan...
Şimdi, 5 bin avroymuş, 10 bin avroya çıkartılmış, 6 bin avroya düşürülmüş, kısmen bin avroya düşürülüyordu, şimdi, burada dünden bugüne bir değişiklikle toptan tekrar bin avroya düşürüyoruz. Yani, işte, adaletsizlik dediğim bu. 6 bin avro üzerinden para yatıranlar var. Yatırdıysa onların parasını iade etmiyoruz, geçici madde koyuyoruz, onu da zapturapt altına almışız. Müracaatını etmiş, diyelim, kim para yatırdıysa orada da "İade olmaz." diyoruz. Ya, bu devlete bu insanlar nasıl güvenecek? Sırf bu nedenle bir insan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkar Sayın Bakan. Yani, devleti de milleti de komik duruma düşürmeyelim. Yani, bunları güzel çalışalım. Ben bu maddenin tamamen çekilmesinden yanayım. Önerge zaten hiç kabul edilebilecek bir şey değil. Yani, tasarı yine ona göre... Biz dün tasarıya itiraz ediyorduk, tasarıdaki hâliyle maddeye, yani bugünkü hâli iyice içler acısı bir şeydir. Yani, bilmiyorum, buna ne denilebilir. Fakat, adalet vurgusu kriteri olmayan, çalışılmamış, ham, ondan sonra ve hiç bir gün sonrayı öngörmeyen kanunlar yapıyoruz, kanun teklifleriyle, kanun tasarılarıyla bu milletin veya işte bu Meclisin önüne çıkıyoruz, daha sonra da milletin önüne çıkıyoruz. Bunların kabul edilebilir, doğru şeyler olduğunu düşünmüyorum.
Eziyete bir miktar devam edeceğim. Burada geçici bütçe kanununu... Şimdi, siz tabii sadece bu maddeyi değil Sayın Bakanım, diğer maddeler de var, bu biraz size brifing oluyor geneli anlamda çünkü siz genellerinde yoktunuz, diğer bakanlarımız vardı, her bakana bir anlatma yükümlülüğümüz olduğu için.
Şimdi, burada 10 Aralıkta -ben özür diliyorum Komisyondaki arkadaşlardan ama dediğim gibi, sizin de suçu da... Sizin bu olup bitenlere seyirci kalmanız arkadaşlar- Maliye Bakanına demiştim ki: "Sayın Bakanım, geçici bütçe yasası getirilmiş, geçici bütçe yasasında -tutanaklardan okuyorum- asgari ücret konusunda bir devlet katkısı olacak mı olmayacak mı, bu konuda bizim de kamuoyunun da bir fikir sahibi olması lazım." Bakın, bu uygulama 1 Ocak itibarıyla başlayacak, aynen söylediğim şeyler bu. Şu anda bilmiyoruz, belki Hükûmet de bilmiyor. Ama Hükûmetin bununla ilgili kararını bir an evvel verip buraya bugün bu bilgiyle gelmesi lazım. Daha sonra geneli görüşülürken tekrar bunları sormuşum. "Asgari ücretten kaynaklanan bir kısım yükün devlet tarafından üstlenilmesine ilişkin bir varsayım var mı? Esas asgari ücret artışından kaynaklanan yükün tamamı işverenin üzerinde mi bırakılacak? Bunların devlet tarafından bir kısmının üstlenmesine ilişkin bir şey var mı yok mu? Bunu merak ediyorum ve bunu Sayın Bakana soruyorum." demişim.
Burada biz konuşmuşuz ama hiç kimse dinlememiş, hiç buna cevap bile verilmemiş. Yani, normalde, Naci Bey'in buna ilişkin bir fikrinin olmuş olması lazım. Bu, belli ki ya Hükûmette konuşulmadı, ya söylemek istemedi ama nihayetinde burada bu konuları da bilen, isterse bilmesin, bir milletvekili bu konuyu soruyor. Buna azıcık, kıyısından köşesinden bir cevap verilmesi lazım yani tamamen bizi yok varsaydılar yani yanlış cevap verebilirsin kabulümüzdür. İşte, başka bir şey söylersin kabulümüzdür ama yok sayılmak kötü. O yüzden gitmişiz Genel Kurulda bir daha sormuşum, demişim ki: "Şimdi, ben soruyorum, asgari ücret bu bütçeye nasıl yansıtıldı, işverenlerin üzerindeki bu yükün bir kısmını devlet üstlenecek mi, üstlenmeyecek mi? Bu konuda bize bilgi verilmesi gerekir." Şimdi, hiçbiri verilmiyor. İkaz etmişiz, "1 Ocak geliyor, bakın." demişiz, ondan sonra 1 Ocak gelmiş, 30 Aralıkta bir başka kanun görüşülürken Sayın Bakan, İç Tüzük'e de aykırı bir şekilde, o kanunun yerine bu, işte, işverenin bir miktar yükünü hafifletmeye yönelik bir önerge koyulmaya çalışılıyor ve orada kabul görmüyor. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak hani her şeye rağmen, "tamam" demişiz ama demek zorunda da değil esasında çünkü devlet yönetimi öngörü üzerine olur. Hadi sen düşünemedin, burada birisi sana, bir milletvekili on gün, yirmi gün öncesinden soruyor, "Var mı kardeşim bu?" Bak, bu önünüze gelecek, bunun karanının verilmesi lazım. Hükûmet bunu tartışması lazım." diyor. Siz onu "ignore" ediyorsunuz, yok varsayıyorsunuz ondan sonra da getiriyorsun gecenin bir yarısında, ondan sonra gruplardan da İç Tüzük'e aykırı bir şekilde bu önergeyi kabul etmesini bekliyorsunuz, ondan sonra diyorsunuz ki: "Ben devlet yönetiyorum." Üstelik bir de buna ilişkin benim yazdığım ve MHP Grubundaki arkadaşlarımızla birlikte imzaladığımız bir önergemiz olmuş bizim. Yani, hadi buralarda yapamadık bunu diye. Bu tam sizin formüle ettiğiniz gibi değil ama bir şekilde, başka bir şekilde formüle edilmiş. Ondan sonra orada da Meclis Başkanlık Divanı bizim önergeyi de Meclis İç Tüzük'üne aykırı diye kabul etmedi, Mehmet Bey de bunun şahididir. Yani, şimdi, bunun neresinden tutalım da neresinin şeyi var yani sizin açınızdan, Hükûmetin tavrı açısından makul bir yanı var onu ben bilmiyorum. Şimdi, dolayısıyla, Sayın Bakanım, sadece bu şimdi, fazla diğer örnekleri yine de hani şeyle ilgili çok da uzatmak istemiyorum ama ben istirham ediyorum, torba kanun arada bir olsun, bazı meselelerimizi çözelim yani işleri hızlandırmak için ama 5 tane gelen tekliften 4'ü torba olmasın. Torba oluyorsa da buranın muhatapları kim olacaksa sayın bakan olarak, tabii... Hükûmeti yine temsil açısından elbette sizin bulunmanız -yani Sayın Bakanla da bizi ayrı dostluğumuz da var- ayrı bir şey ama şu anda devlet işi yapıyoruz. Şimdi, burada da yani hiç olmazsa şu kanun tasarısında, teklifinde, hakikaten, maddeleri olan bir bakanımız olursa yani bu işimizi daha da rahatlatır, sizin işinizi de rahatlatır. Ben burada bir ümitle, yine, işte, belki, bu, Bakanlar Kurulunda gündeme getirilir de bundan sonra bunlarla karşılaşmayız diye biraz ısrar ettim bu konularda. Dolayısıyla, bu maddeyle ilgili bu önergenin bir defa hiçbir şekilde kabul edilir yanının olmadığını düşünüyorum. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı meselesinde yani bu millet de, bu devlet de rencide olur böyle bir şeyden. Bunun sebeplerine inmek lazım. Sebepleri bir araştırılsın, neden bu insanlar vatandaşlıktan çıkıyor, çıkmıyor. Veri toplayalım, anket yapalım, ondan sonra oturulsun, bu işi çözecek şekilde bir düzenlemeyle bu işin yapılması en sağlıklı yol olacaktır diye düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.