KOMİSYON KONUŞMASI

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Evet, teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Çok kıymetli Komisyon üyesi arkadaşlarımız, değerli bürokratlar, basın mensupları; hepinizi öncelikle saygıyla selamlıyorum.

Bu kanun teklifini getiren Sayın Aydemir'e ve arkadaşlarına teşekkür ediyorum. İfade edildi, bu çalışma Dokuz, Onuncu Kalkınma Planları kapsamında, 2009 yılında bir Yüksek Planlama Kurulu kararıyla ilk defa gündeme alındı ve o tarihten bugüne üzerinde çalışılarak önemli mesafeler kat edildikten sonra da bugün itibarıyla Komisyonumuza gelmiş oldu.

Şimdi, amaç maddesinde, aslında, teklifin amacının ve ne maksatla getirildiğinin izahı güzelce yapılmış. Burada birinci amaç Türkiye Cumhuriyeti'nin finansal rekabet gücünün uluslararası alanda artırılması. İkincisi de İstanbul Finans Merkezinde gerçekleştirilen faaliyetlerin ve bu faaliyetlere dair teşvik, indirim, istisna ve muafiyetlerin düzenlenmesi ve burayı yönetecek olan şirkete ilişkin esasların tanzimiyle ilgili.

Tabii, bu tarz düzenlemelere bakarken bölgesel ve küresel gelişmeleri, bu gelişmelerin sunduğu fırsatları, riskleri; hepsini dikkate alarak bunları düzenlemek gerekir. Yaşadığımız süreç içerisinde de Türkiye'nin finansal anlamda bu tür bazı fırsatları yakaladığını da görmek lazım. İstanbul Finans Merkezi bu anlamda çok önemli bir hizmet yapacak, işlev görecek.

Türkiye demokratik bir hukuk devletidir, bütün kurum ve kurallarını da buna göre şekillendirir. Bu anlamda, güven duyulan bir ülke olması gerekir. Ancak CDS primleri veya kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye yahut başka ülkelerle ilgili değerlendirmelerini yaparken ekonominin gerçeklerinden ziyade siyasi öncelikleri dikkate aldıklarını da unutmamak lazım. Demokrasi Endeksi'ni, Hukukun Üstünlüğü Endeksi'ni kimler, hangi kriterleri dikkate alarak yapıyor; buna bakmak lazım. Demokrasi Endeksi'nde üst sıralarda olan Amerika Birleşik Devletleri Irak'a gidip 1,5 milyon insanı, demokrasi ve insan hakları adına 1,5 milyon Müslüman'ı katlediyor ama demokrasi sıralamasında 1 basamak aşağıya inmiyor. Veya memorandum ilan eden Yunanistan, Avrupa Birliği fonlarından aldığı bilmem ne kadarlık destekle ayakta duruyor ama CDS primi Türkiye'nin 750 iken Yunanistan'ın 150 oluyor. Bu mu ölçü, biz bunları mı baz almalıyız? Kuşkusuz, üretime dayalı, yatırımı, üretimi, ihracatı ve istihdamı esas alan ve üretilen değerin hakça bölüşüldüğü bir sosyal düzenin esas olmasını arzuluyoruz, istiyoruz ve tüm çalışmalar da ekonomik ve sosyal politikalar da kuşkusuz bu amaçla şekillendiriliyor.

Dünya iki senedir pandemi kriziyle boğuştu. Tam ondan kurtulduk derken Ukrayna-Rusya savaşı hemen yanı başımızda patlak verdi. Dolayısıyla bu gelişmeler tüm küresel ekonomiyi etkilediği gibi, özellikle de Türkiye ekonomisini de yakından etkiliyor. Ama Türkiye, yerinde müdahalelerle, alınan tedbirlerle, süreci dinamik bir şekilde takip etmek suretiyle bu süreci vatandaşımızın fazla mağdur olmadan atlatması için çaba gösteriyor. Bir yandan enflasyonla mücadele yapılırken bir yandan da gelir arttırıcı politikalarla vatandaşımızın enflasyona ezdirilmemesi temin ediliyor.

Şimdi, sürdürülebilir ekonomik büyüme için finansal piyasaların gelişimi önemli. Küresel ölçekteki -ifade edildi burada- finansal merkezlere bakıldığında, fiziki ve teknik altyapı, mevzuat, vergi indirimleri, teşvikleri, yetişmiş insan gücü, iş yapma kolaylığı, çeşitli finansal ürünleri bir araya getirebilmesi gibi özellikler, oluşturulan bu ekosistemin sağlıklı işlemesi ve elde edilmek istenen avantajların ve beklenen faydanın sağlanabilmesi açısından önemli. Bu kanunla da bunlar yapılmaya çalışılıyor. Eksiği olabilir, fazlası olabilir. Burada Komisyon olarak bu amaçla toplandık, bunu müzakere edeceğiz, maddeler geldiği zaman da bunları, fikirlerimizi söyleyeceğiz.

Evet, bir ekonomi için öngörülebilirlik ve güven oldukça önemlidir. Bunun için de doğrudur, hukuki altyapı ve hukuk düzeni önemlidir. İşte bu yapılan düzenleme bunu teyit maksadıyla yapılan bir düzenlemedir. Bir hukuki altyapı oluşturuluyor ki öngörülebilirlik olsun, dolayısıyla da bir güven tesis edilmiş olsun.

Evet, teklifle, yine -amaçlar arasında- uluslararası finans kuruluşlarını ülkemize çekmek, İstanbul'un önde gelen bir finans merkezi hâline gelmesini sağlamak hedefleniyor. Şimdi, İstanbul ticaretimizin yüzde 55'inin, gayrisafi yurtiçi hasılamızın neredeyse dörtte 1'inin, tüm vergilerin yüzde 40'tan fazlasının toplandığı bir şehir, ihracatımızın yaklaşık yüzde 52'sini yapan bir şehir. Dolayısıyla ticaret hayatının, finansal hayatın oldukça hareketli ve canlı olduğu, son gelişmelerle beraber de bir cazibe merkezi -uzun zamandır aslında- olan, dünyanın en büyük Türk-İslam kenti olan bir şehirden bahsediyoruz. Dolayısıyla burada bir finans merkezinin yapılması bu anlamda da son derece önemli.

İstanbul'da -ben bir İstanbul Milletvekili olarak bunu söylüyorum- şu anda karşılaştığımız en büyük talep, sanayicimizin veya büyük yatırımcının kapasite artışına ilişkin beklentileri. Bu, yer beklentisi, istihdam anlamında yetişmiş eleman beklentisi ve benzeri. Dolayısıyla İstanbul'un buna hazır olduğunu değerlendiriyorum. Kuşkusuz, var olan örneklere bakılarak bunlar yapılacaktır. Sermaye hareketlerinin oluşturulacak bir cazibe merkeziyle çekilmesi amacının güdülmesi ve bunun bir yasal düzenlemeyle yapılması mahzurlu bir durum değildir; tam tersine, faydalı bir durumdur.

Burası kapasite olarak büyük, 100 bin kişinin günlük çalışma ve hareket hâlinde olabileceği bir yer. Dolayısıyla da buranın yönetimi tek elden, bir şirket eliyle yürütülecek. Ancak bu katılım belgesinin verilmesi meselesi yani buranın kurumsal anlamdaki yönetimi Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi tarafından yapılacak. Bu da kuşkusuz önemli bir durumdur.

Evet, ben teklifin hazırlanmasında emeği geçenlere teşekkür ediyorum.

Tabii, bir de şu tartışmalara da cevap vermek adına değil, İbrahim Bey zaten verecektir ama burada önümüzde bir teklif var, bir kanun teklifi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Affedersiniz.

Buyurun lütfen.

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Tamamlıyorum.

Sayın Komisyon üyemiz, milletvekilimiz bir kanun teklifi getirmiş. Dolayısıyla bizim muhatabımız odur; Anayasa gereği odur, kanun gereği odur, İç Tüzük gereği odur yani "Bunun arkasında kim vardı, o mu vardı, bu mu vardı? Ben onu muhatap alacağım, ona söyleyeceğim." Böyle bir şey yok. Biz Anayasa'ya ve kanunlara göre, Meclis İç Tüzük'üne göre hareket etmekle yükümlü olan, bizim bağlı olduğumuz kurallar manzumesi bütünü bu olan durumdayız. Dolayısıyla da kanun teklifi önümüzdedir, usulüne uygun olarak gelmiştir, eğer bir fikrimiz varsa kanun teklifinin içeriğine ilişkin bunu da anlatmakla, söylemekle mükellefiz ve onu yapıyoruz.

Ben tekrar teşekkür ediyorum teklifi getiren arkadaşlarımıza; hayırlı olmasını diliyorum.