KOMİSYON KONUŞMASI

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Başkan, gelmiş yani, gelmiş.

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Süleyman Bey...

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Başkanım, ne olacak yani İzmir'den gelmiş.

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Arkadaşlar, Anayasa'ya aykırılık önergelerini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Sayın Başkan, ben konuşmadan siz oylama yapıyorsunuz.

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Birleştirme talepleri var...

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Ben bu Komisyonun üyesiyim.

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Hayır, ben size söz veriyorum.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Ne demek? Ben de cevap veriyorum, İzmir Barosu Başkanı iki dakika konuşsun benim konuşacağım şeyden diyorum, böyle şey olabilir mi?

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Birleştirme talebi...

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Böyle şey olabilir mi ya?

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Arkadaşlar, birleştirme talebi var.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Böyle şey olmaz ya! Sayın Başkan...

"Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonu Başkanlığına

(2/4364) esas sayılı Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin görüşmeleri öncesi CHP Grubu ve milletvekillerinin, anılan teklifle ilgili 27'nci Yasama Döneminde..."

(Önergenin okunmasına başlandı)

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Başkanım, Komisyon üyesiyim. Yani böyle bir şey olabilir mi? Komisyon üyesi konuşmadan nasıl olacak bu?

(Önergenin okunmasına devam edildi)

"...Adalet Komisyonuna havale edilmiş ve Komisyonun gündemine aldığı kanun tekliflerinin..."

(Önergenin okunmasına devam edildi)

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Sayın Başkanları niye çağırdınız buraya?

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Arkadaşlar, sessiz olur musunuz, önerge okunuyor.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Önerge okunuyor da biz konuşmadık.

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Çağırdınız, niye konuşturmadınız?

İZMİR BAROSU BAŞKANI AV. ÖZKAN YÜCEL - Sayın Başkan...

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Oturur musunuz?

(Önergenin okunmasına devam edildi)

"TBMM İçtüzüğü 'nün 26'ncı maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "Komisyon gündemine hakimdir" ile 35'inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "Komisyonlar, kendilerine havale edilen kanun tekliflerini aynen veya değiştirerek kabul veya reddedebilirler; birbiriyle ilgili gördüklerini birleştirerek görüşebilirler" ibareleri çerçevesinde aşağıdaki esas sayılı kanun tekliflerinin, görüşülecek olan (2/4364) esas sayılı teklifle birleştirilerek görüşülmesini arz ve teklif ederiz.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Arkadaşlar, böyle bir usul yok.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Komisyon üyesinin konuşturulmaması usulü var mı Ali Bey? Komisyon üyeleri olarak konuşturulmuyoruz burada. Böyle bir usul var mı? Adalet Komisyonunda adaletsizlik var, böyle şey olabilir mi?

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Çağırdınız, çağırdınız, konuşturmadınız.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Ya, böyle şey olabilir mi ya?

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - "Başkan karar verir." diyor.

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Burada görüntü olsun diye mi çağırdınız?

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Konuşması şimdiye bitiyordu ya.

(Önergenin okunmasına devam edildi)

"Adalet Komisyonuna havale edilen ilgili kanun teklifleri: (2/4298), (2/4208), (2/4199), (2/3977), (2/3722), (2/3716), (2/3060), (2/2576), (2/1333), (2/1113)

Alpay Antmen

Mersin"

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Sayın Başkan, aranızda bir mutabakat varsa izah eder misiniz?

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Önerge ve birleştirme taleplerini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

ALPAY ANTMEN (Mersin) - Biz gidelim o zaman, gidelim hep beraber, kendi kendine çıkarırsın kanunu, hadi kalkın arkadaşlar ya!

AYHAN EREL (Aksaray) - Yılmaz Başkanım, Yılmaz Başkanım...

(Gürültüler)

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Evet, Süleyman Bey'e söz verdim ama ısrarla Süleyman Bey söz almamakta...

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Ya, söz almayacağım demedim ben. Ben İzmir Barosu Başkanı iki dakika konuşsun dedim yani neden hayır diyorsunuz? Ne olacak konuşsa?

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Süleyman Bey, siz mi söz veriyorsunuz? Ya, söz taleplerini ben veriyorum siz değil ki. Ben size söz verdiğimde niye konuşmaya başlamıyorsunuz? Ben size söz verdim, hâlâ size söz vermiş durumdayım, konuşabilirsiniz.

Süleyman Bey, buyurun.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Sevgili Başkanım, baro başkanlarıyla bir mutabakatınız varsa açıklayın.

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Var, var.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Ama açıklayın o zaman biz de bilelim.

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Şimdi, değerli arkadaşlar, Barolar Birliği Başkanımızla konuştuk, mutabakata vardık. Kendisi bu konuda gerekli açıklamayı yapacağını ifade etti ve burada bir arkadaşımıza da söz verilmesini talep ettiğinde onu da yerine getirdik. E, daha burada yani... Başlangıçtaki mutabakat bu.

AYHAN EREL (Aksaray) - Arkadaş İzmir'den buraya kadar gelmiş, iki dakika süre verelim.

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Binlerce avukatın temsilcisini konuşturmayacağım diyorsunuz ya; niye, on dakika gecikme mi olacak?

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Süleyman Bey, buyurun.

(Gürültüler)

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Arkadaşlar, Adalet Komisyonunda adaletsizlik yapılıyor. Şimdi burada benim konuşmam sağlanmak isteniyor ve arkadaşın sözü kesiliyor. İzmir Barosundan başkan gelmiş...

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Söz verilmedi ki kesilsin.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Ya, ben konuşuyorum şu anda ben konuyla bağlantılı konuşuyorum, konuşuyorum şu anda, sözümü kesmeyin lütfen. Şimdi, bakın arkadaşlar...

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - İç Tüzük'ün 29'uncu maddesinin birinci fıkrasının son cümlesini okuyun.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Biz İç Tüzük'ü biliyoruz, İç Tüzük'ün 30'unu da 38'ini de biliyoruz.

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Kamerayı çıkarın, kamerayı dışarıya alalım.

(Gürültüler)

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Çağırdığınız insanlara söz hakkı vermemek ne demek? Ve bu neye göre veriliyor?

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Takdir, Başkana göre... İç Tüzük'e göre Başkan takdir eder. Başkanın İç Tüzük hakkı.

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Böyle bir şey olur mu ya, bu kadar anti demokratiklik olmaz ya!

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Öyle olur, aynen öyle olur. Bu Parlamentonun bir geleneği var.

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Çağırıyorsunuz görüntü yaratsınlar öyle mi? Çağırdık, geldiler; bunun için mi çağırdık?

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Başkan takdir eder.

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) - Takdir eder de neye göre eder?

MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) - Ya, açıkladı ya Başkan; Barolar Birliği Başkanıyla yaptığı konuşmayı açıkladı var mı buna aykırı bir şey?

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Barolar Birliğinin dışında burada diğer barolar da varsa...

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Arkadaşlar, değerli arkadaşlar...

MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) - Allah, Allah açıkladı Başkan. Barolar Birliği Başkanı bilgi arz etmiş. Onların bir itirazı yok buna siz ekstradan bir şeyler çıkartıyorsunuz.

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Ne çıkartıyoruz?

AYHAN EREL (Aksaray) - Ya, şimdiye kadar 10 kere konuşurdu, biterdi ya!

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Süleyman Bey, devam ediyor musunuz?

(Gürültüler)

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Nasıl konuşayım?

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Süleyman Bey, devam edin.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Değerli arkadaşlar...

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - İzmir Barosu üyesisin ayıp ya!

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Sayın Tanrıkulu...

OĞUZHAN KAYA (Çorum) - Ya, tamam ya! Yeter artık, tamam ya! Konuşsun ondan sonra ya!

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Senin Baro Başkanın konuşmak istiyor ayıp ya! İzmir Barosu üyesisin sen ya!

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Sayın Tanrıkulu...

MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) - Komisyon üyesini konuşturmuyorsunuz.

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Biz konuşturmuyoruz...

MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) - Evet.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Değerli arkadaşlar, bugün bir ilki yapalım arkadaşlar. Bakın, 83 baro başkanı dün bir toplantı yapmış, içlerinde 2 tane de ne barosu var? Üçüncü baro var. Çıktınız, geçen seneki kanunu getirdiğiniz zaman sabahlara kadar çalıştık. Hayır, bu iş olmaz dedik, "Olur." dediniz. Hadi, 2'si de gelmiş, Türkiye Barolar Birliğinde toplantı yapmışlar. 2 baro da bu adli yardımla ilgili sorun olmadığını, bu konuda çözümleri birlikte yapacağımız konusunda görüşme yapmışlar ama bugün gelmemişler buraya, şimdi, Barolar Birliği Başkanımız, İstanbul Barosu Başkanımız bunu söyledi: Çok basit çözüm var yani Avukatlık Kanunu'nda çok acele işimiz mi var hemen düzenleyeceğiz? Alt komisyona verelim ondan sonra düzenleme yapalım, önümüze geldiği zaman bu işi çözelim. İlk defa bunu yapalım yani ilk defa bunu yaptık diyelim arkadaşlar.

Spor kanunu geldi geçenlerde. Spor kanunu konusunda saatlerce konuştuk, ne oldu getirebildiniz mi? Gelmedi. Çünkü nitelikli yasama yapamıyoruz. Ne oldu? Kadına yönelik şiddet yasa teklifi geldi, sağlıkta şiddet yasa teklifi geldi. Kaç saat durduk? On yedi saat. On yedi saat burada Komisyonda ne yaptık? Konuştuk, konuştuk, konuştuk. Nerede? Kadına yönelik şiddet ve sağlıkta şiddet yasa teklifi nerede?

MUSTAFA ARSLAN (Tokat) - Genel Kurulda.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Genel Kurula iniyor mu? İnmiyor, sıkıntı var. Neden sıkıntı var? Çünkü kadına yönelik şiddet ve sağlıkta şiddet yasa teklifi Anayasa'ya açıkça aykırı. Sıkıntı var spor yasasında. Açıkça bütün kulüpler ve bugün de Trabzonspor Başkanı ve Kulüpler Birliği Başkanı "Bu yasa kulüplerin aleyhinedir." dedi. Ya, işte yasa yapma tekniği... Sarayda birimlerde hazırlanıyor -yanlış anlaşılmasın sizin emeğinize sağlık arkadaşlar ama- geliyor buraya virgülünü değiştiremiyoruz arkadaşlar ya, virgülünü değiştiremiyoruz ya. Böyle nitelikli yasama mı olur? Böyle bir sistem mi olur? Böyle bir sistemle biz yasamayı nasıl güçlü hâle getiririz? Getiremiyoruz. Yargının durumu belli; yargı bitmiş durumda. Şöyle bir karıştırırken şöyle bir baktım: Yahu bu yargıda... Yahu yargıya bakın ya! Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesinin kararına bakın, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu hakkında tedbir kararı veriyor. Anayasa'nın 83'üncü maddesine aykırı tedbir kararı veriyor, karar elimde. Yargının durumuna bakın.

ALPAY ANTMEN (Mersin) - Oku.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Bu hâkim arkadaş nerede okumuş, diploması nerede? Acaba nereden mezun olmuş çok merak ettim, araştırma yapıyorum ve bulacağım bu hâkim arkadaşı da. Bakın, "Gereği düşünüldü: Davacı vekilin ihtiyati tedbir talebinin kabulüne TMK 24. ve 25. maddeler kapsamında davacı hakkında '5'li çetenin hamisi ve pazarlamacısı, 5'li çetenin tahsildarı, tefecilere hizmet eden.' ifadesini kullanırken bundan sonraki süreçte daha dikkatli davranmaları yönünde ihtiyati tedbiren uyarılmasına..." Hâkime bakın, yargının durumuna bakın. Yargının durumuna bakın arkadaşlar.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Böyle bir karar yazılabilir mi ya!

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Medeni Kanun'da hüküm var, Medeni Kanun'da.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Bugün de... Böyle bir karar yazılabilir mi? Arkadaşlar, bu var ya, bu açıkça yargı tarihine kara bir lekedir. Bu açıkça yargıç olarak Türk hukuk sisteminin derhâl... (Gürültüler)

Şimdi bakın, arkadaşlar, bugün bir karar verildi...

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Gerçek karar ya, elimizde bu karar!

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Arkadaşlar, bakın, bugün bir karar verildi, Man Adası konusunda bir karar verdi Yargıtay. O kararda ise ne diyor? "Bir partinin vatandaşın taleplerini, vatandaşın tedirginliğini eleştiri açısından ana muhalefet partisi lideri ifade özgürlüğünü kullanarak yapıyorsa, uyarıyorsa bunun yapmış olduğu iddialar, eleştiriler ifade özgürlüğüne girer. Anayasa Mahkemesinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM)'in kararları açıktır." diyor. Oy birliğiyle Man Adası kararını veriyor. Ya, bir tarafta Yargıtayın kararı var, hâkimler var, bir tarafta da biraz önce okuduğum hâkim var. Arkadaşlar, yargının durumuna bakın ya! İstanbul'da bir mahkeme iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezası veriyor kararında. Avukat hakkında tutuklama kararı veriyor ya!

Sonra geliyoruz avukatlara arkadaşlar, avukatlara geliyoruz. Ya, bu iklimde, bu yargı ikliminde yasamanın etkinliğinin olmadığı, nitelikli yasama yapamadığımız; yargının tarafsızlığının ve bağımsızlığının ortadan kalktığı durumda, tek yere bağlandığı yerde, yürütmeye bağlandığı yani tek, saraya bağlandığı yerde avukatlarla ilgili düzenleme yapıyoruz. Ya, avukatlık nedir? Avukatlık bağımsız, özgür savunma demektir. Biz, özgür, bağımsız, tarafsız yargıyı bağlamışız yürütmeye. Yasamayı bağlamışız, burada çıkıyoruz diyoruz ki: "Bağımsız, özgür, savunmayla ilgili düzenlemeler yapıyoruz." Bari çoklu barodaki Ankara ve İstanbul Barolarının Başkanları dünkü toplantıda "Kardeşim, bizim bu konuda bir sıkıntımız yok." dediğine göre bari duralım, durma kararı verelim arkadaşlar. Durma kararıyla alt komisyona verelim, bir çalışma yapılsın, önümüze gelsin -bari şunu yapalım- memlekette bir iş yapmış olalım arkadaşlar.

Durum bu. Buradan yola çıkıyoruz.

ALPAY ANTMEN (Mersin) - Kayda basmayı unuttu.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Efendim?

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - "Kayda basmayı unuttu." dedi Alpay Bey.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - "Kayda basmayı unuttu" değil, sizi seyrediyoruz buradaki kayıtta şimdi.

Yani Başkan, devamlı oradan... İzmir Barosu Başkanına iki dakika versen, bu tartışmalar olmasa biz de ona göre burada işimizi yaparız geçeriz. Fark eden bir şey yok. Kayıtlar sana geliyor.

Şimdi, arkadaşlar, bakın, 11 Nisanda avukatlar... Avukatlar bu memlekette çok zorluk çekiyor. Avukatların, hatırlıyorum, ben o zaman avukattım, İstanbul Barosu Başkanımız da söyledi, yasa çıktı, "Avukatlık sınavı geldi." dendi. Ya, arkadaş, dört sene bekledik, dört sene. Avukat sayıları artıyor. O arada da Barolar Birliğinde yaşı büyük olan avukatlara da maaş bağlanmıştı hatırlıyor musunuz? 600 lira mı neydi? Yani Barolar Birliği az sayıda avukata katkı sunabiliyordu ama bu kanun uygulanmazsa biteriz demiştik. Sonra bir gece bir baktık iki dudak arasında karar verildi, Meclise geldi, sınav gitti. Ne oldu? 91 tane hukuk fakültesi devam ediyor özel, kamu ve vakıf üniversitelerinde. Ya, arkadaşlar, ama o zaman da söyledik, geçen sene de söyledik, çoklu baroda da söyledik; yanlış yapıyorsunuz, yanlışı yapmayın dedik.

Şimdi, bakıyoruz, avukatlık, geçen günkü komisyonda, kadına yönelik şiddet ve sağlıkta şiddet yasa teklifi görüşmelerinde Alpay kardeşim bir teklif verdi, dedi ki: "Avukatlık da kamu hizmetine ilişkin meslek. Savunma özgürlüğü... Yargı mensuplarıyla ilgili olarak da avukatlık mesleğini yapan kişilere karşı, hâkimlere, savcılara yönelik şiddet suçunu nitelikli hâle getirelim, cezasını artıralım. Katalog suçu hâline getirelim." Ona da "Hayır." dediniz. Ve nereye geldik? 11 Nisana geldik arkadaşlar, 5 Nisandan sonra altı gün geçti 11 Nisan. Ne zaman? İki gün önce. Şırnak Barosu avukatı Avukat Hakları Merkezi Başkanı meslektaşımız Serkan Karakaş bir Emniyet mensubu polis tarafından kasten üzerine araç sürülmesi suretiyle ağır yaralandı. Polis memurunun kasten zarar vermeyi istediğini de kendi beyanlarından öğreniyoruz arkadaşlar; bakın, beyana bakın.

Bu hafta da avukatlık mesleğinin itibarını -benim kanaatime göre- azaltmak için düşünülmüş bir kanun teklifi burada, geldi önümüze. Yani avukatlık mesleğinin, bu mesleğin herhangi bir sorununa çözüm bulacak mı? Bulmayacak. Avukatlık mesleğinde işçi avukatlar var arkadaşlar, bağlı avukatlar var. Bu bağlı avukatları ne yapacağız? 160 bin avukatın 50 bini bağlı avukat, işçi avukat; asgari ücretle çalıştırılıyor bu avukatlar, bu avukatlar çok zor durumda, bu avukatların emekleri sömürülüyor, cumartesi ve pazarları yok, işverenleri tarafından açıkça sömürülen avukatlar, 50 bin avukattan bahsediyorum. Bununla ilişkin araştırma önergesi verdik; tabii, eller kalkıyor, iniyor reddediliyor ya da gündeme alınmıyor. Arkadaşlar, avukatların sosyoekonomik sorunlarıyla ilgili bir madde geldi mi bunun içinde? Avukatların üstlendikleri emek ve sorumluluğa karşılık denk olmayan düşük ücretlerin ortadan kaldırılmasıyla ilgili geldi mi? Biraz önce Barolar Birliği Başkanımız söyledi, yaklaşık iki yıl geriden gelen adli yardım ödemeleriyle ilgili bir çözüm geldi mi? Gelmedi. Avukatlık asgari ücret tarifesinin daha altında düzenlenen CMK ücretleri, ruhsatları gasbedilen avukatlar, UYAP'a ulaşımda dosyaları erişime kapatılan avukat meslektaşlarımız var. Bunlarla ilgili, kamu avukatlarıyla ilgili ek gösterge geldi mi? Mobbing geldi mi ya da mesleki bağımsızlıklarının korunması geldi mi? Nasıl oldu? Hiçbir şey gelmedi. Ne geldi önümüze? Bakıyoruz, üçüncü çoklu barolara, ikinci barolara, maddi kaynak akıtma konusunda şüpheleri ortaya koyan bir öneri geldi. Bakın, avukat ruhsatnamesini çıkardınız, bu düzenlemeyle kursa katılım sertifikasına dönüştürmeyi amaçlayan bir kanun teklifi geldi. Yani burada -batan geminin malları misalini tırnak içinde koyuyorum da- batan geminin malları misali 2 no.lu barolara peşkeş çekmek istediğiniz adli yardım ödeneklerini es geçmemişsiniz, yani onu da tam böyle yerleştirmişsiniz arkadaşlar. Bu kibarca söylemim.

Hukukun ne olduğunu değil de hukuksuzluğun ne olduğunu görerek mezun olmuş on binlerce hukuk fakültesi öğrencisi, torpilleri yoksa bırakın hâkim ve savcı olma hayali kurmayı, 500 TL olan hâkim ve savcılık sınav ücretini bile yatırmaya gerek duymuyorlar. Neden duymuyorlar? İstanbul'da bir merkez var, orası belirliyor hâkim ve savcıları. Yahu "MHP'den girelim bazı hâkim ve savcı arkadaşları, MHP'li arkadaşlardan mülakatları atlatalım." dedik, MHP'li arkadaşlar da halledemedi, onlar da halledemedi. Bir sistem var, İstanbul'da bir sistem, tarikat var orada, yani o hallediyor, hâkim ve savcı olacaksan oradan geleceksin. Birçok milliyetçi, birçok Atatürkçü, hukuk fakültesini bitirmiş, sınavı çok iyi puanlar gelmiş arkadaşlar olamıyor. Onun için de 500 lira parayı yatırıp da hâkimlik ve savcılık sınavına girmeye gerek duymayan hukukçu gençlerimiz olmaya başladı.

Ülkemizde beş sene önce 106.489 avukat varmış arkadaşlar. Sürdürülebilir olmayan, AKP'nin ihtiyaç gözeterek planlamadığı, rant ve yandaşa istihdam alanı niyetleriyle açtığı hukuk fakülteleri sonucunda 165 bine geldik.

Avukatların iş alanları daralıyor, bakıyorum ben avukatların iş alanı kalmadı arkadaşlar. Yeterli iş imkânı tanımıyoruz, diyoruz ki: "Uzlaşmacılık." Bir bakıyoruz, avukatlardan alınıyor, kime veriliyor? Asliye ceza mahkemesi kâtibi, cumhuriyet savcısı kâtibi, mübaşiri uzlaşmacı oluyor. Cumhuriyet savcılığına giden uzlaşma şeylerine orada çalışan arkadaşlar uzlaşmacı olarak giriyor. Böyle şey olabilir mi? Bir avukatın nosyonuyla, bir avukatın hukuk nosyonuyla bu aynı şey olabilir mi? Şimdi, korkumuz ara buluculuk. Ara buluculuğu hukuk fakültesi mezunlarından avukatlık ruhsatı alanlar yapabiliyor. Korkum -geçenlerde, Ara buluculuk Daire Başkanına, şu anda Hukuk İşleri Genel Müdürüne de söyledim- şu: Bir teklif gelir, teklifle ara buluculuk avukatlar dışında bütün mesleklere açılırsa vay avukatların hâline arkadaşlar. İş alanları daraltılıyor. İstihdam alanı var mı? Yok. Defalarca söylüyoruz, nerede kanununuz? Noterliklerde noter yardımcısının avukat olması konusunda teklif hazırlandı, 2.500 ile 3 bin arası avukat meslektaşımıza iş alanı yaratılacak yani başkâtipler avukat olacak. Neden getirmiyorsunuz? İşte getirin, koyun içine, biz de çıkaralım arkadaşlar, hem de güvenilir bir kurum olan noterliklere de katkı sağlamış oluruz; siz getirin, gereğini yaparız.

Arkadaşlar, şimdi, avukatlık mesleğinin özelliklerini, niteliklerini anlatmama gerek yok. Yani Gezi olaylarında Eskişehir'de dövülerek öldürülen 19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz'ın şiddet sonucu öldürüldüğünü tespit eden, mesleğini titizlikle yapan CMK avukatıydı, CMK avukatıydı. Yani arkasından Soma davasında, arkasından adil yargılanma hakkı için uğraşan birçok avukat... Yani birçok olayda kutsal olan insan hakları için mücadele eden avukatların mesleklerine saygı duymamız lazım.

Şimdi, gerekçelere bakıyorum ben, bu gerekçelerde bir çözüm bulamıyorum. Şimdi, kanun teklifinin maddeleri gerekçeleriyle, birbirleriyle uyumsuz. Şimdi, Ankara, İstanbul barolarından 2 no.lu olanlara akışkanlık sağlamak amacı öne çıkmış durumda. Yani burada Barolar Birliği Başkanımızın şüphesi, endişesi biraz doğru gibi geliyor. Yani bu olay, burada vatandaşın baro seçmesini sağlamak gibi geliyor bana. Yani burada esas baroları bölmüyorsunuz, vatandaşı bölüyorsunuz yani 2 no.lu olanlara akışkanlık sağlayacaksınız. Bu teklif yasalaşırsa, İstanbul 2 no.lu adli yardım bütçesinden 1 milyon lira alırken 4,5 milyona çıkacak, 1 milyondan 4,5 milyona çıkacak 2 no.lu İstanbul, İstanbul'un payı de aynı miktarda azalacaktır. Başka bir açıdan, 3 milyonu aşkın nüfusu ve 5 bin üyesi olan Bursa Barosu senelik 4,2 milyon lira adli yardım alacakken 15 milyon nüfusu olan İstanbul'un 2.500 üyesi olan 2 numaralı barosu ise 4,5 milyon lira alacak. Bu arada 54.500 üyesi olan İstanbul barosu ise 20 milyon alacak. Bu adalet mi? Anayasa'nın 10'uncu maddesi... Anayasa'nın bu 10'uncu maddesini her getirdiğiniz kanunda okuya okuya vallahi billahi ezberledik. "Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz."

MUSTAFA ARSLAN (Tokat) - Bakarak okuyor.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Okuyorum ki atlamayayım. Anayasa'ya aykırı bir şey yapmayayım diye okuyorum çünkü getirdiğiniz bütün kanun tekliflerinde Anayasa'ya aykırılık var. 2, 10 devam ediyor, 36, 128, devam ediyor arkadaşlar ya. Bir düzgün kanun teklifi getirin de biz de altını imzalayalım.

Şimdi, yani diğer bir anlatımla eşitlik ilkesi bir kenara itiliyor. 5 bin üyeli Bursa Barosunun cari giderlerini bir tarafa koysanız senelik 826 avukatı görevlendirme yapabilecekken 2.500 üyeli İstanbul 2 no.lu barosu en fazla 885 görevlendirme yapacak, 326 avukata görev verebilecek, bu açık ve net. Yani bu gerekçenin son cümlesinde de üstü kapalı olarak "yeni paylaşım esasları" diye geçiyor sadece. Gerekçeye bak, neyi paylaşıyorsunuz siz ya? Savunmanın paylaşılacak yönü mü var? Savunma demek adalet demek, eşitlik demek.

ALPAY ANTMEN (Mersin) - Avukatlık mı kaldı?

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Zaten 2.500 avukatta adli yardım alan avukat sayısının en fazla 300-350 olduğu düşünülürse -Başkanım da biraz önce söyledi, 326'ymış, demek ki doğru tespit etmişim 300-350 olarak- hemen hemen her avukata dört ayda bir, yılda ise üçer görevlendirme yapılabilir. Bursa'da ise adli yardım listesindeki 1.300'e yakın avukata ancak on sekiz ayda bir görevlendirme gelecek. Bu ne demek ya! Hem bölgelerarası eşitsizlik hem avukatlar arası eşitsizlik hem de yani barolar arasında eşitsizlik.

Değerli arkadaşlar, son cümlem şu: Bırakalım artık yamalı bohça gibi yasa yapmayı, nitelikli yasama yapalım. Hukukun üstünlüğünü nasıl sağlarız? Adaletin tesisi için eksikler ve yanlışlar neler, onları tespit edip bunlar üzerine çalışalım. Zaten kanunla düzenlediğiniz ve sorunlu olan çoklu baro uygulaması yanlışken bu yanlışı diğer yanlış düzenlemelerle devam ettirmenin hiçbir faydası yok.

Size bir de "Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem" diye bizim 6 siyasi parti tarafından hazırlanmış şu protokolün 31'inci sayfasındaki 3.3 no.lu bölümü okumak istiyorum, "Barolar ve Türkiye Barolar Birliği" bölümü arkadaşlar. "Çoklu baro uygulamasına son verilecektir." diyor. Son vereceğiz, az kaldı, sandık koyun geliyoruz. Ondan sonra, geldiğimiz zaman, Cumhurbaşkanımızla, Meclisimizde çoklu baro uygulamasına son vereceğiz. Bu yapacağınız, çıkaracağımız kanun da -nereye atılacak- kenara atılacak.

Teşekkür ederim Başkan.