| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4364) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 13 .04.2022 |
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Adalet Komisyonumuzun Kıymetli Başkanı, kıymetli Adalet Komisyonu üyelerimiz ve İç Tüzük çerçevesinde işbu kanun teklifinin görüşülmesi için davet edilen kıymetli hazırun; sizleri saygıyla sevgiyle selamlıyorum. Komisyon çalışmalarımızın tüm siyasi parti gruplarının katılımlarıyla uzlaşı içerisinde tamamlanmasını temenni ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uzun zamandan beri özellikle hukuk fakültelerinin sayısının artması ve vatandaşlarımızın, gençlerimizin hukuk fakültelerine teveccühü neticesinde hukuk fakültesinden mezun olmuş çok ciddi sayıda gençlerimizin varlığı ortadadır. Bu anlamda, gerek kamuda gerekse özel sektörde çalışan genç hukukçuların, hukuk fakültesi mezunlarının stajını yapabilmesi için bir çözüm teklifi, bir çözüm beklentisi kamuoyunda öne çıkmıştır ve bu çerçevede, kamuda çalışan hukuk fakültesi mezunlarının, yine, özel sektörde çalışan hukuk fakültesi mezunlarının stajını nasıl yapacaklarına dair bir çalışma uzun zamandan beri yürütülmektedir. Bu çerçevede, işbu kanun teklifinde, kamuda çalışan ve özelde çalışan hukuk fakültesi mezunlarının stajlarını nasıl yapacağına, diğer taraftan da çoklu baro sistemiyle beraber İstanbul ve Ankara'da kurulan 2 no.lu barolara adli yardım ödeneğinin hangi puantaja göre yapılacağına ilişkin çalışmayı Meclis gündemine getirmiş bulunmaktayız, bugün Komisyonda da bu görüşmeleri inşallah gerçekleştireceğiz.
Öncelikle, avukat stajyerlerinin sigortalı olarak özel sektörde çalışmalarına veya kamuda memur olarak çalışmalarına rağmen stajlarını yapmak isteyen hukuk fakültesi mezunlarının stajlarını nasıl yapacağına ilişkin konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum. Ben de öncelikle avukatlık stajını yaparken mevcut yani şu anda yürürlükte bulunan Avukatlık Kanunu'nun staja ilişkin hükümleri çerçevesinde stajı yanmış bir hukukçuyum, bir avukatım. Tabii, burada bazı şekil şartları var, bunlar da mevcut sistem içerisinde elbette bugüne kadar yürüyor, yürütülüyor ancak sadece kamuda çalışan 2.500'ün üzerinde hukuk fakültesi mezununun bulunduğu bir ortamda buradaki beklentiyi nasıl karşılayabiliriz diye hukukçularımızla, avukat meslektaşlarımızla, barolarla ve Barolar Birliğiyle görüşmeler gerçekleştirdik, zaten uzun zamandan beri de buna ilişkin çalışma yapılagelmekte. Bu çerçevede, malum, bir hukuk fakültesi mezununun stajını yapabilmesi için kesintisiz bir şekilde staj sürecini tamamlaması lazım.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Eğer arada stajyer avukatın stajını kesen bir durum söz konusuysa veyahut da herhangi bir yere, Sosyal Sigortalar Kurumuna veya kamu personelinin kayıtlı oldukları sandıklara bağlı olarak stajı kesilecek olursa bu durumda stajını yapamıyorlardı. Özellikle kamuda veya özel sektörde çalışmayan ve fakülteden mezun olduktan sonra doğrudan adliyelerin tozunu yutarak bizzat stajını yapan gençlerimiz ile kamuda veya özel sektörde çalışanların arasında bir adaletsizlik oluşmaması için bir ara formülü nasıl bulabiliriz diye uzun uzun tezekkür ettik. Tabii, kamuda çalışanların normalde ücretsiz izinle stajını yapabilecekleri varsayılır çünkü bir yıllık bir ücretsiz izne ayrılma imkânları var ve bu imkân doğrultusunda da bir yıl kesintisiz bir şekilde sürmesi gereken avukatlık stajını tamamlayabileceğini ve bu çerçevede de bu kanuna ihtiyaç olmadığını savunabiliriz. Ancak malum olduğu üzere, bir staj başladığı zaman, stajın askı süreleri ve staj aşamalarına geçiş döneminde bu süre bir yılı aşabiliyor ve bir yılı aştığı takdirde bir kamu personelinin stajını tamamlayabilmesine imkân kalmıyor. Yani kamuda çalışan bir memur stajını yapmak üzere ücretsiz izin alsa ve staj süresi bir yıl bir gün bile olsa stajının son aşaması geldiği zaman bir tercih yapmak zorunda. Bu tercihi nedir? Ya stajı yanacak çünkü bir yıl tamamlanmadı askı süreleri dikkate alındığı zaman ya da memuriyetini kaybedecek. Bu çerçevede, getirdiğimiz kanun teklifiyle bir standart ortaya koyuyoruz. Fiilen stajını yapmasına engel olmamak şartıyla, bir hukuk fakültesi mezununun gerek özel sektörde gerekse kamuda stajını yapmasına imkân sağlıyoruz. Yani burada bir memur eğer stajını yapmak istiyorsa, fiilen de buna imkânı yoksa mesai saatleri itibarıyla, gidiyor ücretsiz izne ayrılıyor ve ücretsiz izin süresi diğer memurlarla aynı olarak bir yıl değil, stajını tamamlayana kadar yani bir yıl bir gün, bir yıl on gün, bir yıl bir ay, bir buçuk yıl gibi ne kadar bir sürede stajını bitirebilirse tekrar memuriyetini de kaybetmeden kendi kamu kurumuna dönme imkânı sağlanıyor.
Malum olduğu üzere, yine, özel sektörde çalışan bir hukuk fakültesi mezunu stajını yaptığı aşamada eğer bir yerde sigortalı ise veya bir yerden maaş alıyorsa stajının yanma riskiyle karşı karşıya. Bunu geçmişte pek çok hukukçu, hukuk stajyeri de yaşamış olabilir. İşte burada da diyoruz ki özel sektörde çalışan sigortalı bir hukuk fakültesi mezunu stajını yapmak isterse, fiilî olarak da stajını yapmasına engel bir durum söz konusu değilse gerek adliye gerek avukat yanı stajında stajlarını gerçekleştirebiliyorsa dedik ki burada hukuk fakültesi mezunu arkadaşımız stajını yapabilsin.
Yine, bir diğer mesele de -örnek vereyim- stajyer, staj aşamasında yanında çalıştığı yerden veya adliye stajı aşamasında çalışırken başka bir yerden ücret alırsa yani velev ki avukatın yanından herhangi bir staj ücreti veya herhangi bir mesaiye katmış olduğu değer neticesinde bir para alıyorsa bu da stajyeri stajının yanması riskiyle karşı karşıya getirebiliyordu. İşte, bunları da kaldırmak suretiyle, kamuda ve özel sektörde çalışan hukuk fakültesi mezunları ile hiçbir yerde çalışmadan doğrudan stajını yapmış hukukçular, avukatlar arasında bir ayrımcılık söz konusu olmasın diye adaleti tesis edecek ve avukatlık mesleğinin onuruna, şerefine uygun bir şekilde staj yapmasını ve bu mesleğin bütün aşamalarından geçmiş, tecrübe sahibi biri olarak birikimiyle beraber avukatlık mesleğine girmesine imkân sağlayan bu teklifi, stajyerlerle ilgili kısmı Meclise getirmiş bulunuyoruz.
Sayın Başkan, değerli üyeler, kıymetli hazırun; diğer taraftan, adli yardım meselesi de hem Anayasa'mızda hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi bağlamında, mahkemenin vermiş olduğu kararlar çerçevesinde adalete erişim ve hak arama özgürlüğünün, adil yargılanma hakkının olmazsa olmazı, en önemli unsurlarından birisidir. Tabii, adli yardım Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6'ncı maddesinde karşılığını bulan, yine Anayasa'mızda karşılığını bulan adil yargılanma hakkının doğrudan bir uzantısıdır. Çok geniş bir alan malum olduğu üzere. Adil yargılanma hakkının çerçevesini uzun uzun sizlerle paylaşmaya gerek olmadığı kanaatindeyim ancak özellikle fiilen savunma hakkının, hak arama özgürlüğünün ete kemiğe bürünebilmesi için, hayata geçebilmesi için, vatandaşlarımızın savunma hakkından yararlanabilmeleri için ekonomik durumu var mı yok mu, bunun bir tartışma konusu olmaktan çıkması gerekiyor. Vatandaşlarımızın eğer ekonomik imkânları varsa ihtiyariyle, kendi tercihini kullanarak istediği avukatı seçme hakkı nasıl varsa, ekonomik imkânı olmayan vatandaşlarımızın da adli yardım müessesesi vasıtasıyla avukat seçme ve avukatın savunmasından yararlanma hakkını teslim etmemiz gerekiyor. Bu anlamda, uzun da bir geçmişi olan adli yardım müessesesi hukuk sistemimizde yerleşmiş vaziyette. Ancak gelinen noktada, 2020 yılı Temmuz ayında yaptığımız yasal düzenlemeyle çoklu baro sisteminde adli yardım müessesesinin yürütülmesi noktasında bazı sorunların ve yetki, görev ve sorumluluk açısından adli yardımda etkin çalışmanın yürütülemediği konusunda bazı göstergelerin varlığı da ortadadır. Bu anlamda adli yardım hizmetinden faydalanmak isteyen vatandaşlarımızın adalete erişim ve istediği avukatı tercih etme noktasında iki düzenlemeyi bu madde bağlamında, bu teklif bağlamında getiriyoruz.
Öncelikle, avukat hizmetinden yararlanmak isteyen, savunma hakkını kullanmak isteyen vatandaşlarımız adli yardım hizmeti açısından istediği baronun adli yardım müessesine müracaat etmek suretiyle avukat tercihinde bulunabilsin. Diğer taraftan da özellikle çoklu baro sistemiyle beraber -biraz sonra belki çizelgeleriyle bunları da paylaşma imkânına kavuşacağız- malum, mevcut sistemde adli yardım ödeneğinin Türkiye'de barolar arasında nasıl paylaştırılacağına ilişkin düzenleme sadece yönetmelikle mümkün. Yönetmelikte, Barolar Birliği tarafından hazırlanan ve Adalet Bakanlığının onayıyla yürürlüğe giren adli yardım ödeneğinin nasıl paylaştırılacağına ilişkin düzenleme var ancak bu mevcut sistemde, burada bir adaletsizliğin olduğu da aşikârdır. Şöyle ki: Özellikle İstanbul ve Ankara'da, çoklu baro sisteminde, zaten 2 binden fazla avukatın bir araya gelebilmesiyle baro kurulabildiği ortada. Şimdi, sadece barodaki avukat sayısına göre bakacak olursak kabul edilmesi gerekir ki adli yardım ödeneğinin özellikle en büyük baro olan İstanbul, Ankara ve İzmir barolarında yaklaşık üçte 2'sinin paylaştırılması gerekir ancak mevcut yönetmelik şöyle bir sistem getiriyor: Yani sadece avukat sayısını dikkate alarak değil aynı zamanda coğrafi sisteme göre yani bir ilde, bir il bazlı o ilde yaşayan vatandaş sayısı dikkate alınarak orada adli yardım ödeneğinin paylaştırılmasını öngörmüş. Yani eğer sadece üye sayısının dikkate alınması gerekiyorsa ve oradaki adli yardıma müracaat sayısı da dikkate alınıyorsa İstanbul Barosunun neredeyse Türkiye'deki adli yardım ödeneğinin üçte 1'inden fazlasını alması gerekir, İstanbul, Ankara ve İzmir'in de toplamda üçte 2'sini alması gerekirdi ancak kanun koyucu ve Barolar Birliğinin Yönetmeliği bu sistemi tek başına yeterli görmemiş. "Üye sayısı yanında bir ilde yaşayan vatandaşların sayısını dikkate alarak bir dağılım yapalım." demiş. Bugüne kadar da bu dağılıma göre adli yardım ödeneği paylaştırılması söz konusu olmaktaydı ve burada da özellikle İstanbul, Ankara 2 no.lu barolarının almakta olduğu adli yardım ödeneği üye sayısı dikkate alındığı zaman, üye sayısı itibarıyla Türkiye'de çoklu baronun olmadığı illerde kendi üye sayısının üçte 1'ine sahip olduğu... Yani, örnek vereyim: 350 üyenin olduğu bir Kütahya Barosu ile yaklaşık 3 bin üyenin olduğu İstanbul 2 no.lu Barosunun adli yardım ödeneğinin eşit olduğunu görüyoruz. Efendim "Üye sayısını dikkate alınarak dağıtıyoruz." dediğiniz zaman belki biraz haklı gibi durur ancak sistemin özü o ilde yaşayan vatandaşı dikkate alarak bu adli yardım ödeneğinin paylaştırılmasını öngörmektedir. Şimdi, biz de burada diyoruz ki: Eğer ilde yaşayanları dikkate alacak olursak, vatandaş sayısını, nüfusu dikkate alacak olursak orada eşit dağıtmak gerekir ancak diğer taraftan da üye sayısına baktığınız zaman bir tarafta 40-50 bin üye olan İstanbul 1 no.lu Barosu ile yaklaşık 3 bin üyesi olan İstanbul 2 no.lu Barosunun üye sayısı itibarıyla eşit dağıtıldığında bir adaletsizlik söz konusu. Ne olması lazım? Burada karma bir sistem getirelim, İstanbul, Ankara'da bulunan 2 no.lu Barolarında o illere ayrılan adli yardım ödeneğinin yüzde 40'ını nüfusu dikkate alarak eşit olarak paylaştıralım, diğer yüzde 60'lık kısmını da baroların üye sayısını dikkate alarak bir puantaj geliştirelim ve bu puantaja göre dağıtalım.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Hiç kurmasaydınız bunlara gerek kalmazdı, uğraştırmazdınız bizi.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Evet, anı konuşuyoruz şu anda...
ALPAY ANTMEN (Mersin) - Adli yardımı bilmediği için adli yardımı...
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Şu anda, tabii, Turan Bey... Müsaade ederseniz bitirelim.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Kusura bakmayın, estağfurullah, buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Yani, Turan Bey bu ifadesiyle aslında yapılması gereken düzenlemenin tebessümüyle beraber değerlendirecek olursak haklılığına işaret etti, haklılığını kabul ediyor; sadece çoklu baro sistemine itirazını ben burada görmüş oluyorum. Onun için biraz sonra...
ALPAY ANTMEN (Mersin) - Ama Cahit Bey, adli yardım bilmediğiniz için kanun teklifi geçtikten sonra adli yardım kalmayacak merak etmeyin.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Eyvallah. Biraz sonra zaten bunu tezekkür edeceğiz, konuşacağız. Bakın, inanın, biz bu düzenlemeyi yaparken, hazırlarken teklifi adalete uygun... İnanın, burada hangi siyasi parti grubunu temsilen hangi Komisyon üyemiz varsa oradaki refleksleri de, oradaki itirazları da dikkate alarak yapmaya gayret ettik çünkü şuna inanıyoruz: "Normatif kurallar bütünü" dediğimiz hukuk kuralları, tabiat kurallarından farklıdır "de lege ferenda" Olması gereken ideal hukuku hayata geçirmeye çalışıyoruz. Yani biz bu yaptığımız düzenlemeyi olabildiğince tabiat kanunlarına benzer nitelikte, olabildiğince uzun süreli, adalet terazisini dengede tutacak bir anlayışla yapabilirsek o zaman hem vatandaşlarımızın vicdanında adaletin gerçekleşmesine katkıda bulunuruz hem de yaptığımız düzenlemenin uzun soluklu, uzun vadeli, hukuku tesis edecek bir anlayışla hayata geçirmeyi de gerçekleştirmiş oluruz. Bu anlamda, ben, bu aşama itibarıyla sözlerimi tamamlamak istiyorum.
Teklifimizin hukuk camiamıza, barolara, avukatlık mesleğine hayırlar getirmesini temenni ediyorum. Vatandaşlarımızın hak arama özgürlüğünü, savunma hakkı ve özgürlüğünü çok daha kurumsallaştıracağına inanıyorum ve bütün hazırunu sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Teşekkürler.