| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4336) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 30 .03.2022 |
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, maddeyle ilgili görüşümü açıklıyorum: Madde metnindeki ifadeden de anlaşılacağı üzere, 5651 sayılı Kanun'un ek 4'üncü maddesi kapsamında, hakkında reklam yasağı uygulanan şirketlere verilen reklam giderlerinin gelir vergisi uygulamasında indirilmeyecek giderler olarak tanımlanmasına yönelik bir düzenlemeyi içeriyor. Aynı düzenleme, teklifin 24'üncü maddesiyle Kurumlar Vergisi Kanunu'na eklenen madde çerçevesinde, bu giderlerin kanunen kabul edilmeyen giderler olarak kabul edileceğini düzenliyor. Şimdi, 5651 sayılı Kanun'un ek 4'üncü maddesi Türkiye'de daimî temsilci bulundurmayan, Türkiye Cumhuriyeti'nin egemenlik haklarını tanımayan şirketlere karşı alınacak önlemleri düzenliyor: Bunların hepsi doğru önlemlerdir ve bu önlemler sonucunda, bu çok uluslu işletmelerin, uluslararası şirketlerin Türkiye'de Türkiye Cumhuriyeti'nin getirmiş olduğu kurallara uyduğu ve bir daimî temsilci atadığı görülüyor. Bu önlem yeterli aslında. Burada, ilave olarak bu önlemin getirilmesini şu açıdan doğru bulmuyorum: Yani Gelir Vergisi Kanunu ve Kurumlar Vergisi Kanunu uygulamalarında, gelirin, kazancın gerçek ve safi tutarlarıyla tespit edilmesi esastır. Hangi giderlerin kabul edilmeyeceği hem Gelir Vergisi Kanunu hem Kurumlar Vergisi Kanunu'nda yazılmıştır; o maddelere bakılırsa o kabul edilmeyen giderlerin daha çok vergi matrağının azalmasına yol açacak şekilde yapılan giderler olduğu ve işletmenin doğrudan faaliyetiyle ilgili olmadığı anlaşılacaktır. Şimdi, bir şirketin, bir uluslararası şirketin Türkiye'deki internet sitesine Türkiye'deki kaim bir şirketin vermiş olduğu reklamın gider yazılmaması, matrah tespitinde bunun gider olarak kabul edilmemesi gelirin, kazancın gerçek ve safi tutarlarıyla tespit edilmesi ilkesine aykırıdır; bu doğru değil. "Bir faaliyetin yasa dışı olması onun vergilendirilmesine engel teşkil etmez." şeklinde Vergi Usul Kanunu'nda çok temel bir hüküm vardır. Örnek veriyorum: Tefecilik, Türk Ceza Kanunu'na göre hapis cezasını gerektiren bir fiildir, faaliyettir. Bunun hapis cezasını gerektiriyor olması oradan elde edilen gelirin vergilendirilmesine engel teşkil etmiyor. Yani kanun koyucu, yasa koyucu "Bir faaliyetten elde edilen kazanç yasa dışı bile olsa ben onu vergilendiririm." derken burada bir internet sitesine verilen reklamın gider kabul edilmemesi doğru değil. Ülkeler, devletler, kendi egemenlik haklarına dayanarak birçok kural koyabilirler, birçok kanun çıkarabilirler ama iş ticari faaliyete geldiğinde, kazancın tespit edilmesine geldiğinde "Ben bunu kabul etmiyorum." deme hakkına sahip değildir, doğru değil bu. Bir şirket düşünün, Türkiye'de bir şirket düşünün, o sosyal ağ sağlayıcının internet sitesine vermiş olduğu reklamla satışlarını artırıyor. Bu reklam sayesinde satışlarını artırıp kazancı elde ederken, bu kazancı vergileme sırasında...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Buyurun, tamamlayın.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
"O gideri kabul etmiyoruz." demek doğru değil arkadaşlar, doğru değil. 5651 sayılı Kanun'un ek 4'üncü maddesinde yürütme organının, devletimizin kullanacağı birçok araç var ve onlar kullanılıyor, kullanıldı. Sonuçta o işletmeler de geldi, Türkiye'de bir temsilci bulundurdular. Amaç hasıl oldu. Burada Vergi Usul Kanunu'nun, vergi kanunlarının temel ilkesini çiğneyerek bu düzenlemeyi yapmaya gerek yok diye düşünüyorum.
Teşekkür ederim.