| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Ankara Milletvekili Lütfiye Selva Çam ve 117 Milletvekilinin; Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4290) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 29 .03.2022 |
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Evet, şimdi ben de genel olarak şöyle bir giriş yapmak istiyorum: Ya, burada bir şeyleri yarıştırmanın anlamı yok. Konuşmacılar, teklif sahipleri ve iktidar partisinden vekiller konuşurken işte "Biz, şunu yaptık, şunu yaptık. Genel Başkanınız şunu söyledi..." Ya, tarih AKP'yle başlamadı. Ya, 1926'sı var, 2001'i var. Ya, 2001'deki Medeni Kanun kadar hakikaten devrim yapan başka bir kanun var mı? Ya, 1926'dan sonrasından bahsediyorum. Ailenin reisi kocaydı 2001'e kadar. E, 2001'de çok kapsamlı değişiklikler yapıldı üçlü koalisyon döneminde "Aile birliğini her iki eş de temsil eder." denildi, birçok hak konusunda eşitlik getirildi. Ya, bunları yok saymanın bir anlamı yok, kimse için bir faydası yok. 2004'te yapılan değişiklikler de evet, 2010'da yapılanlar da, sonrası da, öncesi de hepsi önemlidir, değerlidir, zaten haklar böyledir. Haklar, insan hakları, kadın hakları, çocuk hakları genel olarak "yaşayan belgeler" olarak tanımlanır ve dolayısıyla da gün geçtikçe, yıllar geçtikçe yeniden yeniden ele alınır, yeniden yeniden düzenlenir çağın koşullarına göre. O yüzden...
Bir de şunu söyleyeceğim: Hani "Genel Başkanınız şöyle dedi, böyle dedi." Ya, bunu söylersek siz hakikaten altında kalırsanız, kadınlarla ilgili söylenen onca olumsuz lafı alt alta sıralasak koca bir ansiklopedi oluşur.
Şimdi, söylenen şey şu: Bir kere kadınlara yönelik şiddetle ilgili, sorunlarla ilgili, haklarının korunmasıyla ilgili sebepler nelerdir, neden kaynaklanıyor? Alınması gereken tedbirler nelerdir? Elimizde bilimsel bir veri var mı?
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) - Var.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - 2009 yılında Avrupa Birliği fonlarıyla Aile Bakanlığı tarafından yapılmış bir araştırma var. Ben sonrasını görmedim.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) - 2014 var.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - 2014'ü görmedim. 2009'u gördüm.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) - 2014 Aile Bakanlığı...
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Var mı?
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) - 2014 var, var, var.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Tamam. Benim en son gördüğüm araştırmada şöyle diyor...
LÜTFİYE SELVA ÇAM (Ankara) - 2014 var.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Tamam, varsa sorun yok, olsun zaten, onu söylüyorum.
Benim en son okuduğum araştırmada diyor ki: "Eğer eğitim seviyesi artarsa -araştırmada öyle diyor- şiddet azalıyor. Refah seviyesi artarsa şiddet azalıyor." Bu, bir gerçek. O zaman ne yapmamız lazım? Eğitim seviyesini artırmamız lazım -2014'te de muhtemelen benzer şeyler var- refah seviyesini artırmamız lazım. Bunu söyleyince farklı şeylere çekiyorsunuz, doğru değil.
Şimdi, öncelikle evet, toplumsal cinsiyet rollerinin artık toplumsal cinsiyet eşitliği temelinde yerleşmesi gerekiyor. Yani toplumun kadına rol biçmekten artık vazgeçmesi gerekiyor, bunun için de eğitimden başlamak gerekiyor. Ama bakıyorsunuz müfredata, müfredatta toplumsal cinsiyet eşitliği yok. Tam tersine, okul kitaplarında, ders kitaplarında kadına biçilen rol, ev işi yapan, çocuk bakan, çocuk doğuran, işte, çay servisi yapan bir şekilde tanımlanıyor ve çocukların zihnine de bu eşitsizlik çocukluklarından itibaren işleniyor; bu bir.
İkincisi: Sıla Şentürk öldürüldüğünde kaç yaşındaydı, daha yeni oldu? 16 yaşındaydı. Peki, 16 yaşında bir çocuk nerede olur normalde? Okulda olur. 10'uncu sınıf öğrencisi olur. Peki, neden okulda değil o çocuk, neden öldürülüyor? Çünkü eğitim sisteminde sorun var, neden olacak. O çocuğun okulda olması lazım, sosyal devlet o çocuğun okulda olmasını temin etmeli. 10'uncu sınıfta olması gereken bir çocuktan bahsediyoruz. Sonra, her cinayetten sonra çıkıp ahkâm kesiliyor, büyük büyük laflar ediliyor "Öyle yapacağız, böyle yapacağız." "Yok, 23 bıçak darbesiyle tahliye olur mu?" "Cezaları ağırlaştıracağız." Cezaları ağırlaştırmakla evet, bir nebze olsun belki caydırıcılık olacak ama bu sorun çözülmeyecek, biliyoruz, hukukçu olarak hepimiz bunu biliyoruz. Hani bu cezaları ağırlaştıracağız da böyle dönemsel... İşte "Karaman olayı oldu, çocuk istismarı araştırma komisyonu kuralım." işte, Emine Bulut çocuğunun gözü önünde öldürüldü "Kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda araştırma komisyonu kuralım." o geçti, yeniden seçim geldi "Hazırladığımız o kanunu atalım rafa, infazla ilgili kanunu..." Bu, böyle olmaz ki. Yani bir partinin ülkenin sorunuyla ilgili bir programı vardır, bir tüzüğü vardır, projesi vardır ve iktidara geldiğinde onu hayata geçirmek için oturur, düzenler, bir kere de evrensel hukuka uygun bir şekilde, insan haklarına uygun bir şekilde, Anayasa'ya uygun bir şekilde teorisini oluşturur, pratiğini de uygulamaya geçirecek şekilde gerekli tedbirleri, önlemleri alır; bütüncül bir şekilde yaklaşım budur. Ama bu olmuyor, kamuoyunun algılarına göre, dönemsel gerçekleşen olaylara göre maalesef ele alınıyor, bu da çözüm getirmiyor. Uygulayıcılara da sorulmadığı için her defasında bir eksiklik oluyor. Bakın, geçen KEFEK'te de söyledim yani 6284 çıktığında kadınlardan harç alınıyordu harç yani yüzü gözü mor içinde adliyeye gidip cebinde para olmadığı için koruma kararı alamayan kadınlar vardı biz bunları buraya iletene kadar.
Şimdi, tamam, cezalarla ilgili ağırlaştırma hükümleri geliyor, daha doğrusu, kadına yönelik suçlarla ilgili birtakım hükümler geliyor. Mesela, kadına yönelik işlenen suçlardan bir tanesi de en çok karşılaşılanlardan bir tanesi de eski adıyla, "hürriyeti tahdit" yani "hürriyetten yoksun bırakma" suçu peki niye yok burada? Ya, bir sebebi var mı merak ediyorum. Var mı gerçekten, kanunu imzalayan arkadaşlar söylerse memnun olurum. Niye yok? Yani kadınların kaçırıldığı veya eve kapatıldığı, hapsedildiği, kilit altında tutulduğu bir gerçek değil mi? Sadece kadın oldukları için aynı gerekçelerle bu suç işlenmiyor mu kadınlara karşı? İşleniyor. Peki, niye yok? Niye yok yani burada, merak ettim gerçekten.
Sonra, şöyle bir şey olabilir... Kadınları koruyamıyoruz, gerçekten, bu, bir gerçek. Örneğin, ısrarlı takiple ilgili veya diğer suçlarla ilgili faili neden elektronik kelepçeyle takip etme gibi bir tedbir düşünülmüyor? Ya, olabilir, cezaevinden... Yani karşılaştığımız çok olay var, cezaevinden çıkıp gidip evde işte, karısını veya boşandığı kişiyi veya bir yakınını öldüren çok faille karşılaştık. Neden bunlar takip edilmiyor? Neden haber verilmiyor kadınlara? Neden bu tedbirler ele alınmıyor? Onu da düşünmek lazım.
Sonra, ısrarlı takip suçu. Şimdi, hocamız da açıklama yaparken dedi ki: "Bu bir hareket suçu değil." Arkadaşlar, ısrarlı takip suçuyla ilgili bir şey söylemek istiyorum, önemli bir şey, lütfen dinlerseniz. Şimdi, hareket suçu değil, neticeli suç. Yani kanundaki tanıma göre ne oluşması gerekiyor? Huzursuzluk. Huzursuzluk oluşması ya da işte, kendisinin, yakınlarından birisinin güvenliğinden endişe duyması gerekiyor. Yani "hareket suçu" dediğimiz şey ne oluyor? Tehdit ettiğinde suç oluşmuş oluyor, hakaret ettiğinde suç oluşmuş oluyor, herhangi bir netice beklenmiyor ama ısrarlı takipte netice bekleniyor. Peki, kime göre huzursuzluk? Kime göre o kaygının oluşmuş olması gerekiyor? Bunu nasıl ölçeceğiz? Merak ediyorum, nasıl ölçeceğiz?
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Şikâyetçiye göre.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Yani umarım öyle olur. O zaman zaten onu yazmaya gerek yok ki. Yani ısrarlı takip... Bir de şikâyete tabi üstelik, şikâyet ettiyse demek ki huzursuz olmuş. O zaman huzursuzluğu yazmaya gerek yok, var mı? Yok, değil mi Yılmaz Bey, katılıyorsunuzdur bana?
Şimdi, bir de şunu söyleyeyim: Israrlı takip suçu nasıl bir suç, biliyor musunuz? Bazen ölümden beterdir, gerçekten ölümden beterdir. İki gün önce bana gelen mesajları isteyene gösteririm. Bir kadın -şehrini, ismini vermeyeyim, başka bir şehirden- yirmi yıldır öğretmenlik yaparken -bakın devlet memuru, öğretmen. Bir insan kolay kolay memurluğu bırakır mı?- çocuklarını alıyor ve yurt dışına kaçıyor çünkü dövülüyor, darbediliyor, şiddete maruz kalıyor, serbest bırakılıyor, tehditler ediliyor, evine kefen gönderiliyor. Savcı diyor ki: "Evden çıkma." "Devlet beni koruyamadı Vekilim." diyor. WhatsApp üzerinden konuştuk "Devlet beni koruyamadı, ne olur beni burada bırakmayın, ben turistim burada. İşe gidemiyorum, param yok, arkadaşlarım para verdi canımı kurtarayım diye, kaçtım. Çocuklarım okula gidemiyor, çocuklarımın psikolojisi bozuk." diyor. Bu bir devlet memuru ya. Bir insan devlet memurluğunu bırakıp, ülkesini bırakıp kaçmak zorunda kalır mı? "Devlet beni koruyamadı, savcı 'Evden çıkma.' dedi." diyor. Şimdi, soruyorum: Allah aşkına, şu teklifi hazırlayanlardan birisi bana -şu anlattığım örneği, isterse mesajı gösteririm, mesajları, tutanakları, her şeyi var şurada- "Şu kanun o kadını koruyacak, o kadın kaçmak zorunda kalmayacak artık." desin. Diyebiliyor musunuz? Diyemiyorsunuz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Anlatın da...
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Hayır, nasıl koruyacak?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Ne demek "Nasıl koruyacak?"?
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Söyleyin ya, bu kanunun hangi maddesi koruyor? Hangi maddesi o kadını...
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Öyle bir madde yazın ki korusun o zaman, söyleyin.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Örnek veriyorum, mesela, elektronik kelepçe getir diyorum, takip et faili diyorum. Bak, savcı şunu söyleyebilir mi ya "Evden çıkma." diyebilir mi ya? Bu kadın işe gitmek durumunda, bu kadın çalışmak zorunda, çocuklarını kaçırmış, çocukları okula gitmek zorunda.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) - Dünyada hangi ülkede kadına yönelik şiddet sıfırlanmış?
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Karşılıklı olmasın...
Nurhayat Hanım, toparlayabilir misiniz.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - O zaman, önce zihniyet değişikliğini getireceksiniz, önce müfredattan başlayacaksınız, önce eğitimden başlayacaksınız, önce söylemleri düzelteceksiniz. "Kadınlar iş arıyor diye işsizlik var." demeyeceksiniz.
Şimdi, dolayısıyla, evet, ben "ısrarlı takip" suçunun tanımıyla ilgili tekrar şerhimi koyuyorum. Bir sonuç beklenmesi çok anlamsız, çok gereksiz, şikâyete bağlı olması da çok anlamsız, onun da kaldırılması lazım. Yine, uzlaşmayla çelişkili oluyor, o çelişkinin düzeltilmesi lazım. Hürriyetle ilgili, hürriyeti tahdit suçunun buraya eklenmesi lazım, eksik kalmış. Bunları vurgulamak istedim. Biliyoruz ki gerçekten bunlar çözüm değil, bunlar geçici, bunlar ne kadar caydırıcı olacak, göreceğiz elbette. Ama biz her adımı, her gelişmeyi tabii ki önemli buluyoruz yine de diyorum, herkesi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkürler.