KOMİSYON KONUŞMASI

LÜTFİYE SELVA ÇAM (Ankara) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli Komisyon üyeleri, değerli bürokratlar; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tartışmaları çok yakinen ve dikkatle takip ettim, notlarımı da aldım. 109 milletvekilimizle birlikte imzaladığımız kadına karşı şiddet ve sağlıkta şiddet eylemleriyle mücadele etmek amacıyla hazırlanan kanun teklifini Komisyonumuzda görüşlerinize sunmak üzere burada bulunuyorum. Değerli heyetinizi de saygıyla selamlıyorum.

Kadına yönelik şiddet fiillerinin engellenmesi, başta devletler olmak üzere tüm toplumların ortak vazifesidir. Tüm dünyada kadınların hak ve özgürlüklerinin ihlalini engelleyecek ve sorumlular hakkında gerekli hukuki yaptırımların gecikmeksizin uygulanmasını sağlayacak önlemler alınmaktadır. Kadına yönelik şiddet, hem uluslararası hem de ulusal düzeyde alınan tedbirlere rağmen varlığını devam ettiren evrensel bir sorundur. Dünya Sağlık Örgütünün son verilerine göre dünya genelinde her 3 kadından 1'i fiziksel, psikolojik cinsel ve ekonomik açılardan şiddete maruz kalıyor. Bugün dünyanın pek çok yerinde kadınlar açlık, savaş, göç ve şiddetten herkesten daha fazla etkileniyor.

Ülkemizde yıllardır kadına yönelik şiddetin tamamen ortadan kaldırılması için birçok önlem alınmıştır. Yapılan çalışmaların tümü, kadınların hak ve özgürlüklerinin ihlalinin önlenmesine ve bu tarz fiillerin sorumlularına gecikmeksizin gerekli yaptırımların uygulanmasına yöneliktir. İktidara geldiğimiz 2002 yılından bu yana kadınların eğitime, iş hayatına ve sosyal hayata daha güçlü bir şekilde katılımı, siyaset alanındaki temsil oranlarının artırılması gibi özellikle de kadına yönelik şiddetin önlenmesi yoluyla çok önemli adımlar attık. Başta Anayasa ve temel kanunlarımız olmak üzere mevzuatımızda kadın-erkek eşitliğinin hukuki zeminini güçlendirdik. Pozitif ayrımcılığın benimsenmesi, kadınların hak kazanımlarının hızlanması, kadının toplumsal statüsünün güçlenmesi ve görünürlük kazanmaları, kadına yönelik her türlü şiddetin önlenmesi amacıyla pek çok düzenleme yaptık. Şöyle bir geriye dönüp baktığımızda -fazla uzatmamak için kısa geçeceğim- 2002 yılında yürürlüğe giren yeni Türk Medeni Kanunu'yla cinsiyete dayalı ayrımcılığı ortadan kaldıran düzenlemeler gerçekleştirdik. 2003 yılında yürürlüğe giren yeni İş Kanunu'nun getirdiği işveren-işçi ilişkisinde cinsiyet dâhil hiçbir nedenle temel insan hakları bakımından ayrım yapılamayacağını belirttik. 2004 yılına geldiğimizde -ki bu çok önemlidir- Anayasa'nın 10'uncu maddesine "Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür." hükmünü ekledik. 2010 yılında yapılan son değişikliklerle pozitif ayrımcılık hususunu da içinde barındıran oldukça güçlü bir düzenlemeyi hayata geçirdik. 2012 yılında yürürlüğe giren 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, kadının güçlenmesi ve kadına yönelik şiddetin önlenmesi için çok önemli düzenlemelerdir. Bu düzenlemelerin yapılmasında -gerek Kadın Kolları yönetim kurulu üyesi olarak, yürütme kurulu üyesi olarak gerekse Kadın Kolları Başkanlığımız esnasında- buradaki pek çok arkadaşımızın da Öznur Başkanımızla birlikte ciddi bir emeği var. Hepimiz -az önce bir arkadaşımız söyledi- kadın hareketlerinin içerisinden geliyoruz, aynen sizler gibi bizler de bu konuda emek vermiş kişileriz, bunun da altını çizmek istiyorum.

81 ilimizde ŞÖNİM'lerin kurulması, İçişleri Bakanlığımızın uluslararası ödül alan KADES uygulaması hayati önem taşıyan bir uygulamadır.

Cumhurbaşkanımız ilk günden itibaren "kadına karşı şiddete sıfır tolerans" ilkesiyle yaklaşmıştır. Bu, sadece sözde değil aslında uygulamada da altını çizdiğimiz ve arkasından gittiğimiz bir sözdür.

Yapılan bu düzenlemeler ve hayata geçirilen uygulamalar, kadına karşı her türlü ayrımcılığa karşı duruşumuzun, şiddet eylemlerine karşı hassasiyetimizin önemli bir göstergesidir. Bu kapsamda en son kamuoyunda dördüncü yargı paketi olarak bilinen 8/7/2021 tarihli ve 7331 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'la kasten öldürme, kasten yaralama, eziyet ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının boşanılan eşe karşı işlenmesi nitelikli hâl kabul edilerek daha fazla ceza verilmesi sağlanmıştır.

Biz, kadına şiddet konusunda sıfır tolerans ilkesini sahiplenmiş durumdayız. Şiddetle mücadelemizi dün olduğu gibi bugün de yarın da bu ilke doğrultusunda kararlılıkla sürdüreceğiz. Aynı şekilde sağlık çalışanlarımıza -ki iki bölümlü baktığınızda; siz de daha önce ifade ettiniz- bir de sağlıkçılara karşı şiddet boyutu da var. Çalışanlarımızın şiddet görmediği bir gelecek için hep birlikte, var gücümüzle çalışıyoruz, çalışmaya devam edeceğiz. Sağlık hizmetlerinin etkin, verimli ve düzenli bir şekilde sunulabilmesi için, sağlık çalışanlarının işin niteliğine uygun ve güvenli ortamlarda şiddete maruz kalmaksızın çalışabilmelerini sağlayacak önlemleri almakta kararlıyız.

Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; AK PARTİ Grubu olarak kadına karşı şiddet ve sağlıkta şiddetle mücadele kapsamında önemli düzenlemeler içeren bu teklifi hazırlarken milletimizin hassasiyetlerini en üst düzeyde dikkate alarak çalışmalarımızı titizlikle yürüttük. Bununla birlikte kadın milletvekillerimiz bu işin içerisindeydi, imzayı atan, atmayan pek çok arkadaşımız bu işin içindeydi. Başkanlığını Sayın Öznur Başkanımızın yaptığı ve raporu 8 Martta Genel Kurula gelen Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Tüm Yönleriyle Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonunun değerli üyeleri de aramızda. Gerçekten çok büyük bir emek verdiler, ben de üyesi olmadığım hâlde birkaç toplantısına katılmıştım. Ciddi bir çalışma yapıldı, burada gördüğünüz gerçekten emek isteyen hatta kaldırmakta zorlandığımız bir kitap hâline dönüştürüldü. Çok kapsamlı bir rapor ortaya çıktı ki Adalet Bakanımız başta olmak üzere pek çok Bakanımızla da Komisyon üyeleriyle birlikte bizzat gidilerek paylaşıldı ve bu konuda da bu işin takipçisi olacakları noktasında da gerek Başkanımız gerekse komisyon üyelerimiz altını çizerek bakanlıklarımızla görüşmelerini yaptılar.

Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Komisyonunun önerdiği bazı maddeleri de içine alan kanun teklifinin maddelerini şimdi sizinle tek tek paylaşmak istiyorum. Malumunuz hepimizin geçmişteki vakalarda şahit olduğumuz mahkemelerdeki iyi hâl indiriminin uygulamaları pek çok eleştiriye muhatap oluyor. Hem kadına karşı işlenen suçlarda hem de çocuklara karşı ve başka bireylere karşı işlenen suçlarda yapılan indirimler nedeniyle vicdanlarımız sızlıyor ve bu maddeyle, şimdi sunacağım maddeyle bunun önüne geçmiş oluyoruz. Türk Ceza Kanunu'nun 62'nci maddesinde yaptığımız düzenlemeyle takdiri indirim nedenlerinin ucu açık biçimde uygulanmasının önüne geçerek maddenin uygulama alanını sınırlandırıyoruz. Ayrıca, failin samimi pişmanlık içermeyen davranışlarını da takdir indirimi nedeni olarak kabul edilmemesini sağlıyoruz. Bu maddeyi açmamız gerekirse, iyi hâl indirimini düzenleyen Türk Ceza Kanunu'nun 62'nci maddesinin (2)'nci fıkrası duruşma öncesi ve duruşma sırasındaki davranışları da iyi hâl indirimi kapsamına alıyordu. Hâlbuki buradaki yaklaşımda kişinin pişmanlığını gösteren herhangi somut bir ifade yoktu. Yeni düzenlemede, pişmanlığını gösteren davranışların esas alınmasını istiyoruz. Nasıl? Mevcut hâliyle maddenin sonunda "gibi hususlar" ifadesi vardı ve mahkemelerimize sınırsız iyi hâl indirimi konusunda değerlendirme ve takdir hakkı kullanma yetkisi vermekteydi ve tamamen hâkimin takdirine bırakılmaktaydı. Yeni hazırladığımız düzenlemeyle duruşma sırasında sadece yargılama yapan mahkemeyi, hâkimi etkilemek için yapılmış, salt şeklî davranışların, duruşma sırasındaki rol yapmaların takdiri indirim nedeni sayılmayacağına dair bir hüküm getiriliyor yani bu düzenlemeyle kamuoyunda, kravat takmak, el bağlamak, boyun bükmek ve benzeri hususlar nedeniyle indirim yapıldığı algısı ortadan kaldırılmış oluyor. Dolayısıyla iyi hâl indiriminin bundan sonraki süreçlerdeki uygulamasında kanundan kaynaklanan aksaklıkları ortadan kaldırmış oluyoruz.

Bu konuda yaptığımız bir diğer önemli değişiklik de takdiri indirimin nedenlerinin uygulanması hâlinde gerekçesinin muhakkak kararda gösterilmesini istiyoruz.

Diğer bir madde, kadına karşı şiddetle daha etkin mücadele edilebilmesi ve caydırıcılığın sağlanabilmesi amacıyla bazı suçların kadına karşı işlenmesi hâlinde cezaların artırılmasını öngörüyoruz. Nitelikli hâl düzenlemesi kapsamında kasten öldürme suçunun cezasının müebbet iken ağırlaştırılmış müebbede, kasten yaralama suçunun cezasının alt sınırının dört aydan altı ay hapse, tehdit suçunun cezasının alt sınırının altı aydan dokuz ay hapse, işkence suçunun cezasının alt sınırının üç yıldan beş yıl hapse, eziyet suçunun cezasının alt sınırının da iki yıldan iki yıl altı ay hapse çıkarılıyor. Ayrıca, kamu hizmetlerinden yararlanma hakkının engellenmesi konusunun sağlık hizmeti olması hâlinde -bu da sağlıkçılara, ek bir ceza hükmü getiriyor- verilecek cezanın bir bölü altı oranına kadar artırılacağını kabul ediyoruz.

Israrlı takip hepimizin sürekli gündeme getirdiği bir konuydu, komisyon raporunda da bu var. Israrlı takip fiillerinin ilk defa Türk Ceza Kanunu'nda müstakil suç olarak düzenlenmesini sağlıyoruz. Bu maddeyle, ısrarlı şekilde fiziken takip etmek veya haberleşme ve iletişim araçlarını, bilişim sistemlerini veya üçüncü kişileri kullanarak temas kurmaya çalışmak fiillerinin mağdurda ciddi bir huzursuzluk oluşturmasına ya da mağdurun kendisinin veya yakınlarından birinin güvenliğinden endişe duymasına neden olması hâli suç olarak kabul edilecek. Böylece suçun cezası altı aydan iki yıla kadar hapis cezası olarak belirlenecek. Israrlı takip suçunun çocuğu ya da ayrılık kararı verilen veya boşanılan eşe karşı işlenmesi, mağdurun okulunu, iş yerini, konutunu değiştirmesine ya da okulunu veya işini bırakmasına neden olması, hakkında uzaklaştırma kararı verilen fail tarafından işlenmesi hâlleri nitelikli hâl olarak düzenlenmekte ve ceza bir yıldan üç yıla kadar hapis olarak belirlenmektedir. Suçun nitelikli hâli bakımından tutuklama kararı verilebilecektir. Burası da çok önemli, ısrarlı takip suçu şikâyete bağlı ancak uzlaştırma usulüne tabi olmayacaktır.

Diğer bir madde ise kadına karşı işlenen kasten yaralama suçunun Ceza Muhakemesi Kanunu'nda yer alan "katalog suçlar" arasına alınmasını istiyoruz. Bu da hâkimlerin elini kolaylaştıracak bir uygulama olacak. Yine, kasten yaralama suçunun beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı veya canavarca hisle işlenmesi hâllerini de kataloğa dâhil ediyoruz. Ayrıca, sağlık çalışanlarına karşı görevleri sırasında veya görevleri nedeniyle işlenen kasten yaralama suçunu katalog olarak hâkim ve savcılar bakımından görünür hâle getiriyoruz. Vekili bulunmayan, özellikle şiddet mağduru olan kadınlara istemleri hâlinde baro tarafından ücretsiz avukat görevlendirilmesi sağlanacak bu maddeyle. Bu kapsamda, kasten yaralama, ısrarlı takip, işkence, eziyet ve çocukların cinsel istismarı suçlarında da avukat görevlendirilebilecek.

Sağlık çalışanlarıyla ilgili olan hususlara da kısaca değinmek isterim. Öğleden sonra da Sağlık Komisyonunda bunlar çok daha detaylı bir şekilde görüşülecek. Sağlık çalışanları hakkında yürütülen suç soruşturmalarında izin müessesesini yeniden ele alıyoruz. Hem kamu kurum ve kuruluşlarında hem de özel kurum ve kuruluşları ile vakıf üniversitelerinde görev yapan sağlık çalışanları hakkında sağlık mesleğinin icrası kapsamında yaptıkları muayene, teşhis veya tedaviye ilişkin tıbbi işlemler ve uygulamalar nedeniyle soruşturma yapılabilmesini Sağlık Bakanlığı bünyesinde kurulan Mesleki Sorumluluk Kurulunun iznine bağlıyoruz. Daha önce bu kapsamda yapılan şikâyetler bakımından soruşturma ve kovuşturma yapılabilmesi için 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümlerine göre, vali veya kaymakamlar bu izne tabiydi. Şu anda az önce bahsettiğim şekle dönüşecek eğer kabul edilirse. Özel sağlık kurum ve kuruluşları ile vakıf üniversitelerinde görev yapan sağlık çalışanları hakkında ise herhangi bir izne gerek görülmeden genel hükümlere göre soruşturma ve kovuşturma yapılabilmekteydi. Düzenlemeyle hem kamu kurum ve kuruluşlarında hem de özel sağlık kurum ve kuruluşları ile vakıf üniversitelerinde görev yapan sağlık çalışanları hakkında sağlık mesleğinin icrası kapsamında yaptıkları muayene, teşhis veya tedaviye ilişkin tıbbi işlem ve uygulamalar nedeniyle soruşturma yapılabilmesi Sağlık Bakanlığı bünyesinde kurulan Mesleki Sorumluluk Kurulunun iznine bağlanmaktadır. Kurulun kararlarına karşı Ankara Bölge İdare Mahkemesine itiraz edilebilecektir. Geçici maddeyle kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla 4483 sayılı Kanun'a göre verilmiş ve kesinleşmiş bulunan önceki izinlere dayalı olarak yürütülen soruşturma ve kovuşturmalar bakımından Kurulun soruşturma izni vermesine ilişkin düzenlemenin uygulanamayacağı kabul edilmektedir. Bitmiş olan, kesinleşmiş olan bu soruşturmalar tekrar gündeme getirilemeyecek. Bu Kurul kimlerden oluşacak, hızlıca onları da söyleyeyim: Bakan yardımcısı; Sağlık Hizmetleri, Kamu Hastaneleri, Hukuk Hizmetleri, Yönetim Hizmetleri Genel Müdürleri veya yardımcıları; profesör veya doçent unvanlı 1'i dâhilî, diğeri cerrahi branştan 2 hekim olmak üzere 7 üyeden oluşacak. Ayrıca, Sağlık Bakanı gelen işin niteliği ve sayısına göre başka bir bakan yardımcısının başkanlığında yeni kurullar da oluşturabilecek.

Diğer bir konu ise doktorlarımızı çok ilgilendiren malpraktis konusu. Bu konuda da devletin ödediği tazminat sebebiyle ilgili sağlık çalışanına rücusuna ilişkin bir düzenleme getiriyoruz. Kamu kurum ve kuruluşları ile devlet üniversitelerinde görev yapan sağlık çalışanlarının sağlık mesleğinin icrası kapsamında yaptıkları muayene, teşhis ve tedaviye ilişkin tıbbi işlem ve uygulamalardan kaynaklı zararların tazmini için açılan davalar sonucunda devlet tarafından ödenen tazminatın ilgilisine rücu bakımından Mesleki Sorumluluk Kuruluna yetki verilmektedir. Kurulun yapacağı değerlendirmeler sonucunda rücusuna karar verilen miktar bakımından ilgili sağlık çalışanına dönülmesini sağlıyoruz. Geçici maddeyle, sağlık çalışanlarının tıbbi işlem ve uygulamaları sebebiyle idare tarafından ödenen tazminatın rücuen tahsil edimi istemiyle sağlık çalışanları aleyhine açılan ve kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla derdest olan, hâlâ devam eden davalar bakımından rücu edilip edilemeyeceği ve rücu miktarı konusunda Kurulun karar verebilmesini de sağlıyoruz.

Sayın Başkanım, çok uzun oldu, farkındayım ama detaylı bir şekilde anlatmam gerekiyordu.

Değerli Komisyon üyeleri, tabii, ümit ediyoruz ki bu kanun teklifiyle Ceza Kanunu'nda yer alacak düzenlemelerin, kadına ve çocuklara yönelik şiddetin son bulması için caydırıcı bir işlevi olsun. Keşke bu kanunlara ve düzenlemelere hiç ihtiyacımız olmasaydı. Keşke Başak Cengiz, Özgecan, Şule Çet ve onun gibi pek çok kadın tanıdığı veya hiç tanımadığı biri tarafından sadece kadın olduğu için ve katil kendisinden daha zayıf gördüğü için kasten ve vahşice öldürülmeseydi. Keşke Emine Bulut gibi onlarca anne istikrarlı şiddet olayları nedeniyle ayrılık kararı aldığı için evlatlarının gözlerinin önünde öldürülmeseydi. Elbette kanunların tek koruyucu ya da caydırıcı olduğunu söylememiz mümkün değil. Tüm insanlara ve özelde kadınlara yönelik bütün muameleyi, kötü muameleyi, ayrımcılığı ve şiddeti önlemeyi Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Hükûmetimiz, Gazi Meclisimiz -iktidarıyla muhalefetiyle- ve milletimiz kadınıyla erkeğiyle çocuğuyla 85 milyon el ele vererek başarmak zorundayız, başaracağız.

Kadına karşı şiddet ve sağlıkta şiddetle mücadele kapsamında çok önemli düzenlemeler içeren bu kanun teklifinin kanunlaşması sürecinde vereceğiniz katkılardan dolayı şimdiden teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum.