| Komisyon Adı | : | İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU |
| Konu | : | Hükümlü ve Tutuklu Hakları Alt Komisyonunun Bünyan Ceza İnfaz Kurumları İnceleme Raporu ile Tarsus Ceza İnfaz Kurumları İnceleme Raporu'na ilişkin görüşmeler |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 03 .02.2022 |
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Teşekkür ediyorum.
Değerli Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlar, Değerli Genel Müdürüm, Genel Müdür Yardımcısı arkadaşlarım, diğer tüm bürokratlar, basın mensupları; hepinizi saygıyla hürmetle selamlıyorum.
Ben, biraz geç geldiğim için öncelikle özür diliyorum. Sayın Başkanın giriş konuşmasının bir kısmına ancak yetişebildim. Yetiştiğim bölümdeki açıklamalarınızdan dolayı gerçekten sizi kutluyorum yani olması gereken hukuku, olması gereken hususları belirttiniz. Evet, olması gereken o.
Ayrıca, bu cezaevlerine giden Alt Komisyon Başkanımız ve diğer üye arkadaşlarımıza, raporun hazırlanmasında emeği geçen tüm arkadaşlara çok teşekkür ediyorum. Raporu tabii ki okuduğum zaman, ben doğrusu, bu kadar hak ihlalinin olabileceğini... Bu güne kadar -4 dönemdir aynı Komisyonda yer almam nedeniyle- böyle bir cezaevi görmedim. Yani hakikaten o kadar hak ihlallerinin başlıklar altında -Bünyan'la ilgili- sayılı olduğunu görmedim ve bugüne kadar... Yani bu kadar hak ihlali acaba gerçekten doğru mudur, yanılıyor mu arkadaşlar veya biz mi yanlış bir şey görüyoruz diye bunu bir check-up yapmak istedim. Nedir bunun check-up'ı? Biliyorsunuz, her il adalet komisyonunun bünyesinde il insan hakları kurulu var. Bünyan'la ilgili bilgi istediğimde buradaki Alt Komisyonumuzun hazırlamış olduğu o hukuka aykırılık tespitlerinin hepsinin birebir aynısını onlar da yapmışlar. Fakat burada şunu anladım bir de: İnsan hakları...
BAŞKAN HAKAN ÇAVUŞOĞLU - Mahmut Bey, bir araya girebilir miyiz? Bunlar tespit değil yalnız, dikkatinizi çekerim. Bunlar beyanlar ve iddialar.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Beyanlar evet. Yani beyan, tespit ama şikâyetler yani...
BAŞKAN HAKAN ÇAVUŞOĞLU - Öyle diyelim. Şikâyetler, evet, tamam.
İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar) - Beyan tespiti.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Neyse, aynı şikâyetler aynı iddialar, başka bir şey söylemek istemiyorum zaten.
Şimdi, yalnız, burada Komisyon arkadaşlarımızdan ve siz Başkanlıktan istirhamım şu: Bir az önce Sayın Alt Komisyon Başkanımız çok doğru ve yerinde bir şey söyledi, dedi ki: "Biz sondaj usulüyle hangi arkadaşımız, hangi bölümü ziyaret etmek istiyorsa o şekilde söyledi, o şekilde koğuşlara girildi." Çok doğru. Şimdi, burada bir hatamız daha var, o da şu: Gideceğimiz illerle ilgili veya cezaevleriyle ilgili önceden ne olur bilgi vermeyin...
BAŞKAN HAKAN ÇAVUŞOĞLU - Ama o şey yapmaz mı...
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Söyleyeyim ben size izninizle Sayın Başkanım. Şimdi, sizin raporunuzda Bünyan'a gidiş tarihiniz 7-8 Kasım 2021. Şimdi, Bünyan'la ilgili il insan hakları kurulunun gittikleri tarih 3 Kasım 2021 yani ondan dört gün önce gitmiş onlar da. Yani, demek ki siz gitmemiş olsaydınız oradaki il insan hakları kurulu ses çıkarmayacaktı ve bu iddiaların bu şekilde kalabileceği aklımıza geliyor çünkü dün, İnsan Hakları İnceleme Komisyonları raporlarını istedik, alamadık ama ilden isteyince ilden aldık bunları. Mümkünse bundan sonra eğer bilgi verilmeden, aniden gidilirse belki daha iyi olur diye düşünüyorum bunu ama yine sizin takdirlerinize bırakıyorum.
Sayın Başkanım, ikinci bir husus, yani bu konuyla ilgili direkt değil ama dolayısıyla ilgili. Tüm illerde bulunan il insan hakları kurulunun bize kanun gereği, yönetmelik gereği tüm raporlarını göndermesi gerekir Komisyonumuza ama dün öğrendiğimiz kadarıyla, arkadaşlarımızın bize ilettikleri "Gelmiyor." şeklinde ifadelerde bulunulmuş. Ya bu, kanunun, yönetmeliğin emri; gelmesi gerekir yani bizim en azından bu raporları görmemiz lazım. Sizden istirhamım eğer burada eksiklik varsa Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı bünyesinde 81 ilimize bu konuda bir yazı yazılarak İnsan Hakları İnceleme Komisyonunun bunun kontrolünü sağlaması gerektiği düşüncesindeyim.
Evet, Alt Komisyon Başkanının bahsettiği başlıkları tekrarlamamak, zamandan tasarruf etme adına o beyanlar ve tespitlere geçmeyeceğim ama... Evet "kelepçe" dediniz değerli Başkanım, doğru ama kelepçenin de... Dediğiniz doğru yani insan hakları onuruna dokunmayacak şekilde eğer güvenlik açısından bir zaruret varsa doğru ama aynı zamanda güvenlik açısından zaruret olsa dahi onun vücudunda iz ve eser bırakabilecek şekilde, vücudu rahatsız edebilecek o plastik kelepçelerin de olmaması lazım yani iki türlü kelepçe var takdir edersiniz: Bir, plastik kelepçe; iki, demir kelepçe yani o plastik kelepçelerin vücutta bırakacağı iz ve şey çok daha farklı, bunlarda biraz daha hassas olmak lazım.
Saymayla ilgili değindiğiniz konular, evet doğru. Buradaki sayımla ilgili esasen... Yani hükümlülerin ayakta ve askerî içtima düzeninde sayıma zorlamak insan onurunı kırıcı bir davranış. Dediklerinize harfiyen katılıyorum, orada yalnız şunun yapılması lazım Sayın Genel Müdürüm: Yani sayımın esas mantığı ne? Mantığı şu: Kaçak var mı? Gerçekten cezaevinden kaçan kimse olmuş mu, firar var mı? Bunun tespit ve tayinidir yani oradaki sırf askerî içtima amacıyla yani... Mesela, bir pazar günüydü, biz askerdik -Bilecik'te kısa dönemdik- kalktılar bize ayı yürüyüşünü öğretiyorlardı. Ya, kalkıp söz almıştım. Siz, bize niye ayı yürüyüşünü öğretiyorsunuz? Baktı -o dönem yüzbaşıydı- dedi ki: "Efendim, düşman gelince, siz öyle yürüyünce ayı zannedecekler." Bu çağda, bu şey mi kaldı kardeşim. Kimin insan olduğunu, kimin ayı olduğunu bulabilecekler. Yani, burada da acaba intizamı, nizamı biz kalkıp bu askerî içtimayla mı sağlayacağız? Amaç eğer firarın engellenmesi ise dayatırız. Meydana da alınabilir, meydanda her koğuşta kaç kişinin olduğu bu şekilde tespit edilebilir. Evet, gerçi Alt Komisyon Başkanımız dedi ki "Kimisinin işte pijamayla vesaireyle..." Doğru, yani oradaysa nasıl çıkarsa çıksın ya. Yani "Efendim, yok sen saçını kestin, sen sakalını kesmedin." gibi bu şeylere fazla girmemek lazım. Yani sayımın amacı zaten kurum içerisindeki düzeni sağlamak ve firarı önlemek amacı.
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Van) - Mahmut Bey, siz teskereyi 1960'larda mı almıştınız, ne zaman aldınız?
MAHMUT TANAL (İstanbul) - 1987'de aldım ya, Bilecik'te aldım. Yani şeyle ilgili, tabii o dönem hatta sordu "Siz ne iş yapıyorsunuz?" dedi bana. "Avukatım." deyince "Belli oluyor." dedi. Yani biz kaçıncı yüzyıldayız kardeşim, insanlar uzayda. Kim ne yaptığını bilmiyor mu?
Hükümlülerin eğitimiyle ilgili hakikaten, bu bir insan hakkıdır yani bu insan haklarının mümkün olduğunca lehe yorumlanması lazım. Yani bu lehe yorumlama, bence insan haklarının oluşunun esas mantığı.
Kütüphanelerle ilgili, evet, çeşitlilik yeterli seviyede değil. Kütüphanelerle ilgili Değerli Genel Müdürüm, Rahmetli Sulhi Dönmezer Hoca bize ceza hukukuna geldiğinde derdi ki "Çocuklar, iyi bir kanun kötü bir uygulayıcının elinde kötü olur, kötü bir kanun iyi bir uygulayıcının elinde iyi olur." Yani burada sorun, mesele sizde bitiyor. Yani kanunda kötü düzenlemeler varsa da insan hakları açısından yorumlama sizin elinizde, onu iyi veya kötü yapıp yapmama sizin uygulamalarınıza bağlı. Mesela, "kitap" deniliyor yine kanunda yeri yok, hükümlülerin kendi aralarında kitap değiştirmesi; ben kitabımı size verdim, siz bana verdiniz yani bu şekilde değişikliği... Evet, kanunda yeri yok ama bu yapılabiliyor mu? Engelleniyor. Bunları mümkün olduğu kadar öneri anlamında söylemeye çalışıyorum. Aynı zamanda, burada bir boşluk yok ama bu yapılabilir mi? Yapılabilir. Mesela, hem Alt Komisyon raporunda hem de İnsan Hakları Kurulu raporunda şey var çalışanların özlük haklarıyla ilgili... Şimdi, evet, eğer biz çalışanların özlük haklarını iyileştirirsek motivasyon açısından da bu, aynı zamanda orada bulunan tutuklu ve hükümlere de yansıyacak yani gerçekten o da bir insan hakları ihlali, Komisyon olarak bizim alanımızın içerisine de giriyor ve aynı zamanda bu çalışanlarla ilgili insan hakları eğitiminin biraz daha yoğunlaştırılması gerektiği kanaatindeyim ben.
Burada önerilerde şöyle başlıklar şekilde sayarak bitirmeye çalışacağım ben.
Şimdi, bir, ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlü ve tutuklara kendi dinî bayramlarında açık görüş ve görüntülü görüşme gibi ilave imkânların sağlanması gerekir.
Şimdi, kitaplarla ilgili 7-8 taneyle sınırlama deniyor ya Sayın Başkanım, insan hakları mahkemesine bununla ilgili giden kararlar var. "O kitap sınırlaması yer açısından eğer gerçekten müsait değilse sınırlama getirilmesi insan haklarına aykırı." değil diyor. Orada giden kararda 10 kitapla gidilmiş ve yer, mekân uygun değilse onu ihlal görmüyor ancak orada bu 10 kitap sınırlamasını ihlal görmüyor ancak şunu söylüyor: "Bu 10 sayısının içerisine siz eğitim kitapları ile dinî kitapları ilave etmeyeceksiniz." diyor Başkanım. Yani benim şimdi sizden istirhamım Değerli Genel Müdürüm yani sizin getireceğiniz o sınırlamalara dinî kitapları da sayı itibarıyla ilave etmeyin, bir; eğitimle ilgili, kişi eğitim görüyor, onunla ilgili olanlarısayılara ilave etmeyin, etti iki. Çünkü bu sizin elinizdeki bir yorumlama.
CEZA VE TEVKİFEVLERİ GENEL MÜDÜRÜ YUNUS ALKAÇ - O şekilde zaten Sayın Vekilim. Araya girdim, kusura bakmayın ama uygulamada da o şekilde, eğitim ve dinî kitaplar bu kapsam dâhilinde değil zaten.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Estağfurullah. Ama raporda bu açıklık yok yani orada gözlemler, daha doğrusu beyanlar o sınırlama o şekilde görülüyor. Yani mümkünse, o zaman, bir deklarasyonla veya bir yazılı açıklamayla bunları ne olur ifade edin. Yani belki iyi niyetli olarak yapmış olduğunuz şeyler anlatılmadığı için veya yazılmadığı için, çizilmediği için bilinmiyor olabilir ve o zaman da biz de sizlere bu şekilde dediğimiz zaman "Ya niye bizi töhmet altında bırakıyorsunuz?" diye kendi iç dünyanıza bize karşı bir serzenişte bulunabilirsiniz ama bu demek ki bizim karşılıklı diyalog eksikliğimiz veya bilgi alışverişi eksikliğimizden kaynaklanıyor, bence bunları halletmekte yarar var.
Şimdi, hükümlü ve tutukluların avukatlarla yazışmaları, bu süreli, süresiz yayınlarla ilgili... Evet, bu da çok önemli bir konu. Genellikle şu deniliyor: "Ya, efendim, yabancı dil bilen kimse olmadığı için biz burada bunu veremiyoruz." Bu insan hakkı ihlalidir, mahkeme kararları da var; bunun mazereti olamaz. Hangi dilde olursa olsun kitap da vermek lazım, dergiyi de vermek lazım, gazeteyi de vermek lazım. Yasaklanmamış olan... Dışarda ben hangi kitapları, dergileri veya gazeteleri okuyabiliyorsam hükümlü ve tutuklunun da talebi hâlinde içeride olabilmeli. Hatta ve hatta televizyon kanalıyla ilgili Sayın Alt Komisyon Başkanımız da yerinde onu dedi ki: "Bunların çeşitliliğin artırılması lazım, taleplerin yerine getirilmesi lazım." Hatta ve hatta Sayın Genel Müdürüm, yine kararlar var -siz bu konunun içerisindesiniz, uzmanısınız- eğer merkezî bir şey kuramıyorsa ferdî anlamında anten dahi kurulması gerektiğini söylüyor, bu anlamda kararlar var. Yani biz kalkıp merkezî anlamda anten kuramıyoruz diye... Bireysel vermek lazım yani bunun bir mahzuru yok diye düşünüyorum.
Aile bağlarını sürdürmeyi sağlamak amacıyla hükümlülerin, mümkün olduğu ölçüde ailelerine kolayca ulaşabileceği yakın bir yerde olması lazım ama son dönemlerde bu konuyla ilgili Sayın Başkanlığımıza da çok şikâyetler geliyordu, tüm Komisyon üyesi arkadaşlarımıza da bizlere de. Hakikaten, bu konuyu... Bence -sizden istirhamım- mümkün olduğu kadar ailelerine yakın bir yerlerde olabilirlerse bunların en azından stresini de almış oluruz, stressiz bir hayat da sürdürmüş olurlar; cezaevine de bu yansımamış olur, ailelere de yansımamış olur. Sayın Başkan da belirtti zaten, cezanın amaçlarından bir tanesi de ıslah etmek. Eğer biz gerçekten ıslah etmek istiyorsak ailelerine yakın olan yerlerde tutulmaları daha doğru ve yerinde olur.
Çocukların eğitim durumları dikkate alınarak, ceza kurumlarında hafta sonunda da görüş yapmaları imkânını sağlayacak hazırlıklar yapmamız gerekir diye düşünüyorum Sayın Genel Müdürüm. Yani "Mesai saatleri..." deniyor, gerçi bu mesai saatleri...
BAŞKAN HAKAN ÇAVUŞOĞLU - Çok teşekkür ediyorum Mahmut Beyciğim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN HAKAN ÇAVUŞOĞLU - Ha, öyle mi? Ben bitirdiniz zannettim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Bitiriyorum.
Yani burada, evet, hafta sonu görüşleri veya -yirmi dört saat- avukatlarla ilgili bir Danıştay kararı vardı, o karar doğrultusunda ancak avukatlar bundan yararlanabiliyor ama bilmiyorum, hâlâ uygulama şu anda o şekilde devam ediyor mu, etmiyor mu; ben o davayı biliyorum. Ancak bu kapsam hafta sonu açısından da bence genişletilebilmeli diye düşünüyorum çünkü ne kadar görüştürme sağlanabilirse bence tutuklu ve hükümlü de rahat eder ve ceza infaz kurumlarında çalışan arkadaşlarımız da rahat eder yani çatışmayı en aza indirmiş oluruz, minimum seviyeye indirmiş oluruz, ıslah etmeye de faydası olmuş olur.
Bir de maddi durumu yetersiz olarak belgelenen tutuklu ve hükümlülerin nakillerine ilişkin ücret ve masraflarını ödeme konusunda kolaylıklar sağlanmalı, sosyal devlet ilkesi uyarınca bence bu ücretten de muaf olabilmeli diye düşünüyorum. Yani bunu da sağlamak lazım, bununla ilgili şikâyetler geliyor.
Hükümlü ve tutukluların yakınlarının hastalığı... Hastalıkta çok fazla kullanılmıyor ama ölümüyle ilgili izinler verilebiliyor ve bir de doğal afet ve yakınlarının hastalığında -yani "hastalık" derken ben grip anlamında söylemek istemiyorum yani "ağır hastalıklar" anlamında bunu nitelendirmek lazım- mazeret izni kapsamının genişletilmesi gerekir yani bunu mümkün olduğu kadar insan odaklı yapmak lazım.
Bununla birlikte, işte, 0-6 yaş grubu çocuğu bulunan annelerin denetimli serbestlikten yararlanma imkânlarını daha genişletmek lazım. Yani bu mevcut olan düzenleme ve uygulama, baktığımız zaman, bu konuda hakikaten sıkıntılı.
Evet, sağlıkla ilgili... Yurt dışında... Yani Sayın Başkanım, bu artık sizin kusurunuz mu, Meclisin kusuru mu, ben bunu bilemiyorum ama biz geçmişte yurt dışında cezaevlerine gidip ziyaret ederdik. Yani orada ne var, bizde ne eksik; eksik ve fazlalıklarımızı en azından görebilirdik ama sizin Başkanlığınız döneminde bu olmadı. Sizden istirham ediyorum. Yani bu konuda belki Meclis ödenek çıkarmıyor olabilir.
İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar) - Hayır, hayır, Covid'le ilgili...
BAŞKAN HAKAN ÇAVUŞOĞLU - Yok, yok, Mahmut Beyciğim, bakın, şu anda bizim dört beş ayrı yere taleplerimiz var, ilgili ülkeler sürekli erteliyorlar Covid nedeniyle, biliyorsunuz...
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Olabilir, olabilir; özür diliyorum, geri aldım, tamam...
BAŞKAN HAKAN ÇAVUŞOĞLU - Yani ödenek konusu... Bu konuda Meclis Başkanlığımızın hassasiyeti üst seviyededir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Dikkat ederseniz ben suçlamadım yani ben sadece meramımı anlatıyorum.
BAŞKAN HAKAN ÇAVUŞOĞLU - Bir de şunu söyleyeyim, ilave edeyim: Yani yurt dışı bize baksın bundan sonra cezaevleri konusunda.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Nasıl?
BAŞKAN HAKAN ÇAVUŞOĞLU - Yurt dışı bundan sonra biz baksın cezaevleri konusunda.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Yani şunu söyleyeyim: Beylik cümle değil, biz de millete bakacağız, millet de bize bakacak. Yani yurt dışının da bizden yararlanacağı çok şey vardır, bizim de yararlanacağımız çok şey vardır.
BAŞKAN HAKAN ÇAVUŞOĞLU - Doğru, onların da bizden yararlanacağı çok şey var.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Tabii, söylüyorum, karşılıklı etkileşim açısından yani ön yargılı davranmak istemiyorum. Yani bizim de yararlanabileceğimiz, onların da yararlanabileceği çok şey vardır.
BAŞKAN HAKAN ÇAVUŞOĞLU - Doğru.
Teşekkür ederiz, sağ olun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Niçin buraya geldim? Şunun için geldim: Oradaki kampüsler yani cezaevi kampüsleri bizimki kadar büyük olmadığı hâlde sağlıkla ilgili birimleri daha büyük ve daha geniş. Şimdi, bizdeki sağlık birimleri açısından, sağlığa erişim açısından cezaevi kampüslerimiz hakikaten yurt dışında gittiğimiz cezaevlerinin hepsinden katbekat büyük ama sağlığa geldiğimiz zaman onlarınkinden küçük. Yani bu ters orantı bir insan hakkı ihlali açısından, sağlığa erişim hakkı açısından zedelenmiş oluyor. Yani kampüs büyüyorsa onunla birlikte mümkün olduğu kadar sağlık hizmetinin de doktorun da hemşiresinin de genişlemesi lazım, artırılması lazım diyorum.
BAŞKAN HAKAN ÇAVUŞOĞLU - Mahmut Bey, toparlayabilir miyiz?
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Ben teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum.
Raporun hazırlanmasında emeği geçen tüm arkadaşlara tekrar teşekkürler, saygılarımı sunuyorum.