| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4031) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 20 .12.2021 |
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, ücret gelirlerinin asgari ücrete kadar olan kısmının gelir vergisinden istisna edilmesi doğru ve adaletli bir düzenlemedir. Uygun olanı budur, gecikerek de olsa yapılmış olması olumlu olmuştur. Ancak bu asgari ücrette meydana gelen artış, çok kısa zaman içerisinde buharlaşacaktır yani ocak, şubat ayına bile kalmayacaktır, bunu ifade edeyim. Asgari ücret artışı Ocak 2021 asgari ücretine kıyasla yüzde 50'lik bir artışı ifade etmektedir. Bağımsız akademisyenlerin yapmış olduğu enflasyon hesabına göre de Türkiye'de yıllık enflasyon şu an yüzde 50'nin üzerindedir, 58'lerdedir. ÜFE'ye baktığımızda, ÜFE'deki oran yüzde 52'dir. ÜFE ile yüzde 21-31'lik TÜFE arasında bu kadar büyük fark olması, makasın bu kadar açılmış olması imkânsızdır. Yani üreticilerin, sanayicilerin stoğa çalışma uğruna bu kadar büyük bir maliyeti işletme bünyelerinde sırtlarında taşımaları imkânsız bir şeydir. Bu, şunu gösteriyor: TÜFE baskılanmaktadır. TÜFE ile ÜFE arasında bu kadar büyük bir uçurumu ben hatırlamıyorum.
Şimdi "Çin modeli" diye bir şey söyleniyor, biraz önce başlangıçta yaptığım konuşmada birkaç rakam vermiştim, bunu biraz daha açmak istiyorum: Çin modeli bir deli gömleğidir. Şu an Türkiye'ye "Çin modeli" adı altında giydirilmek istenen gömlek bir deli gömleğidir. Erdoğan'ın bazı danışmanlarının makalelerini, bilgi notlarını, birtakım grafiklerle süslü sunumlarını görüyorum, sosyal medyada, internette bunlar dolaşıyorlar. Hayalî birtakım şeyler kurmuşlar, Friedrich Hayek'in iktisadi görüşlerine gidip onun faiz hakkındaki görüşlerinden hareketle bir şeyler söylüyorlar. Friedrich Hayek çok değerli, büyük bir insandır, bir filozoftur ama örneğin Friedrich Hayek Merkez Bankalarının kaldırılması gerektiğini de söyler. Böyle uçuk uçuk projeler sunuluyor. Bir dönem Gırgır dergisi vardı Türkiye'de, orada İrfan Sayar'ın yarattığı bir karakter vardı, Profesör Zihni Sinir. Gırgır dergisini okuyanlar bilir, Z kuşağı bilmez ama onlara hatırlatmakta yarar var. İlginç projeleri vardı, bizi gülümsetirdi. Böyle, işte, vanalar, ne bileyim birtakım kablolar, mesela düğmeler, elektrik düğmeleri vesaire. Örneğin çayın demini bütün bardaklarda aynı oranda ayarlayan demlik projesi, gülümsetirdi bizi. Yani bu Zihni Sinir projeleri bunun yanında daha iyi duruyordu deneyim, bizi gülümsetiyordu, bunlar bizi ürkütüyor, gerçekten ürkütüyor. Çin'in bugünkü seviyesine gelmeyi hedefliyor Sayın Erdoğan, "Çin böyle kalkınmış." diyor. Yani Çin'in gelmiş olduğu bu seviyeye bizim gelmemiz için Çin gibi yapmalıyız. Ne yapılmalı o zaman? Emeği ucuzlatmalıyız, emek ucuz olmalı. Çin, düşük emek maliyetiyle rekabet gücü kazanmıştır, otoriter bir ekonomi anlayışı, yoksul işçiler, 50-100 dolara çalışan işçiler, ekolojik kaygı yok, adil gelir dağılımı diye bir şey yok, böyle bir piyasa. Ama Çin'e bakıyoruz bugün, Çin'in kişi başına geliri şu an Türkiye'den yukarıda, 10 bin doları geçmiş durumda. Çin'in enflasyonu yüzde 3'lerde, Çin'in faiz oranı yüzde 3,5, Çin böyle bir ekonomi. On dokuz yıllık AK PARTİ iktidarının sonunda "Biz, Çin gibi yapacağız." demek gerçekten Türkiye'ye bir deli gömleği giydirmeye çalışmaktan başka bir şey değildir, ben inanamıyorum.
Şimdi, faiz ve mevduat faizi, Merkez Bankasının faizi, hazinenin borçlanma faizi, bunları konuştuk. Merkez Bankasının politika faizi yüzde 14, yüzde 15'ken hazinenin borçlanma faizi yüzde 22,70. Yani Merkez Bankasından yüzde 15'le parayı al, şimdi yüzde 14'le alınacak, götür yüzde 22,70'le hazineye ver. Vatandaşın bankalar tarafından yüzde 14,5'le toplanan mevduatını bankalar yüzde 22,70'le hazineye kredi olarak veriyor. Hazine fonluyor, Merkez Bankası bankaları fonluyor.
Şimdi, piyasaya verilen krediler nereye gidiyor biliyor musunuz? Dolara gidiyor, arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Aynen 128 milyar dolar skandalını, o olayı, o süreci tekrar yaşayacağız. O zaman hatırlayın, 2019-2020 yılında Merkez Bankası ve kamu bankaları eliyle piyasaya 128 milyar dolar sürüldü. Amaç, dolardaki yükselişi durdurmaktı. Sonuçta kur 5 lira 49 kuruştu, 2019 yılı başında, o düşük faizi uygulayan Merkez Bankası Başkanı görevden alındığında dolar kuru 8 lira 53 kuruşa çıkmıştı. Hem 128 milyar doları satıp dolar kurunu baskılamak istiyorsunuz hem de dolar kurunu yüzde 56 oranında yükseltiyorsunuz Türk lirası karşısında. Bu, tarihî bir başarısızlık, bundan ders alınmadı yani "dünyanın en pahalı ekonomi dersi" diyeceğim ama bundan ders alınmış değil.
Şimdi, aynı senaryo tekrar uygulamaya konuluyor, bugün bir fark var yalnız, Merkez Bankasının piyasaya müdahale edeceği parası da yok, rezervi de yok; o zaman da yoktu ama bankalardan "swap" yoluyla topladığı paraları piyasaya sürüyordu.
Şimdi -piyasadan dolar- piyasaya yine kredi veriliyor, Erdoğan "Bu kredilerle yatırımın önü açılacak." demişti. İmkânsız bir şey, imkânsız. Bu krediler yine dolara gidiyor.
Şimdi arada bir göstermelik Merkez Bankası müdahale etmek istiyor ama fazla ileri de gidemiyor çünkü rezervi yok. Rezervi olmayan bir Merkez Bankasının piyasaya müdahale etmesi düşünülemez. Sonuçta, emek Türkiye'de ucuzladı. O gün 274 dolar olan asgari ücret bugün...
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - 236...
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - 236'nın altına indi galiba.
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Saat başı hesaplıyoruz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Evet, sürekli değişiyor. 230 dolar seviyelerine indi.
Bakın, ocak ayında bu rakam çok daha aşağı inecektir ve asgari ücretli ocak ayında gerçekten diyecek ki: "Bir dakika, ne oldu benim artışım? Ne oldu benim artışım?"
Şimdi, buna karşı sesini yükselten iş dünyası, münasip bir dille, uygun bir dille "Ya, bu kriz suni bir krizdir, bunu siz yarattınız." diyor, "Siz yarattınız." diyor. "Bizimle uğraşmayın, biz size gösteririz." cevabını vermek işte, Çin modeline doğru bir adım daha yaklaşmak demektir. Çin, otoriter rejimle o modeli yürütüyordu ama Çin'de bir şey aklı var en azından, kamu dengelerini, piyasa dengelerini bilen bir akıl var. Faiz ne demektir, bunu bilen bir akıl var. Merkez Bankası faizi nedir, enflasyon nedir, bunların arasındaki ilişki nedir; bunları bilen bir akıl var. Maalesef bu akıl yokluğu Türkiye'yi bu krize sürükledi.
Değerli milletvekilleri, gelin, buradan dönün. Bakın, "Nasıl olsa bunu yukarıda Erdoğan düşünüyor, onun yakın çevresi düşünüyor." demeyin. Bu ekonomiyi bilen çok sayıda değerli milletvekili var AK PARTİ Grubu içerisinde. Susmak, sessiz kalmak bu sorumluluğa ortak olmaktır. Gidin, uyarın, bunun çıkışı yok arkadaşlar. Türkiye bir ekonomik felakete doğru gidiyor. Deniz suyu çekildi, gemi karaya oturmak üzere, kuma oturmak üzere.
Değerli milletvekilleri, Türkiye hiperenflasyona doğru gidiyor, gidecektir, önleyemezsiniz bunu. Ücret artışları, yeni ücret artışlarını doğal olarak tetikleyecektir.
Şimdi -diğer kesimler- kamuda ücret dengesi yeniden kurulacaktır. Tarım kesimi, toplumun bütün kesimleri, herkes doğal olarak gelirini arttırma, bu kurun yarattığı yeni dengeye uyum sağlama arayışına girecektir; bu da bütün dengelerin yeniden kurulmasını gerektirecektir. Bütün bunlara, "Ya, bana ne, kur yükselirse yükselsin." deme imkânı yok, bunu yapmayın. 128 milyar dolar satıldı, kur 5 lira 43 kuruştan 8 lira 53 kuruşa çıktı. Doğru işler yapmaya çalışan bir iki isim vardı; birisi Merkez Bankası Başkanı Sayın Naci Ağbal'dı. 8 lira 53 kuruştan aldı kuru, 7 lira 22 kuruşa indirdi. Onun 7 lira 22 kuruşta bıraktığı kur bugün 18 liraya geldi, 18 liraya geldi.
Değerli milletvekilleri, bu size bir şey ifade etmiyor mu? Faizi düşürünce hazinenin borçlanma maliyeti azaldı mı, arttı mı? Arttı, bunu rakamlarla görüyorsunuz. Öyle olduğu hâlde bunda neden ısrar ediliyor? Verilen örneklerin tamamı yanlış, Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Nureddin Nebati'ye başarılar dilerim, ama bazı ülkeleri örnek veriyor. "Bakın, orada da enflasyonun altında politika faizleri var." diye örnekler veriyor. "Meksika." diyor. Meksika'da onun verdiği tarihte faiz oranı yüzde 4,75 ama o zaman, Meksika'nın enflasyonu 6,24'tü. Ocak 2021'de Merkez Bankasının faiz oranı yüzde 3,54; bakın, 3,54; enflasyon hedefiyse yüzde 3,6 ama baktılar ki enflasyon bir miktar yükselmiş, 6'lara gelmiş, faizi iki kademede artırdılar; önce 5'e çıkardılar, biraz önce rakama baktım, yüzde 6,24'e çıkarmış. Hindistan farklı değil, faiz oranı yüzde 4, enflasyon yüzde 4,91. Brezilya -rakamları güncelledim- faiz oranı yüzde 10,67; enflasyon 10,74. Endonezya'nın rakamları muhteşem yani enflasyon ve faiz rakamları muhteşem, bakın, Endonezya'nın enflasyon oranı yüzde 1,75; faiz oranı 3,5. Bu ülkelerin CDS primlerine, risk primlerine bakarsanız Meksika'nın 105, Brezilya'nın 218, Endonezya 78, Türkiye 522. Böyle bir ortamda, böyle bir süreçte Türkiye'nin faiz indirme lüksü var mıdır, arkadaşlar, size soruyorum? Yüksek faiz iyi bir şey değil ama siz yüksek faize ekonomi, dengeler kötüye giderse, enflasyon yükselmeye başlarsa başvurursunuz. Türkiye'de faiz yüzde 19'ken hazine yüzde 17,67'yle borçlanıyordu, şimdi, faiz 15'e indiğinde 22,70'e fırladı borçlanma faizi. Bugün baktım, ikincil piyasada faizler yüzde 22'ye çıkmış. İlk borçlanmada, hazinenin borçlanmasında bu borçlanma faizi yükselecektir.
Değerli milletvekilleri, bunun çıkışı yok. Ekonomiden gayet iyi anlayan demeyeyim, ekonomiyi bilen değerli arkadaşlarımız var Plan ve Bütçe Komisyonunda veya Plan Bütçe Komisyonu üyesi olmamakla birlikte AK PARTİ grubunda bu işi bilen çok değerli arkadaşlar var. Bu model yani sunulan model gerçekten bir model değil. Biz eskiden Romanya ve Bulgaristan'dan kişi başına gelirde daha iyi durumdaydık, Romanyalı işçiler İstanbul'da çalışıyordu, İstanbul'a iş için geliyordu; şimdi Romanya ve Bulgaristan Türkiye'yi üç yıldır geçmiş durumda kişi başına gelirde. O rakamlara bir bakın, göreceksiniz. Avrupa'nın yani Doğu Avrupa ülkelerinden Avrupa Birliğine katılan ülkelerin bir kısmından durumumuz çok iyiydi. Şu an Avrupa Birliği ülkeleri içerisinde en düşük asgari ücrete sahibiz ve Çin'deki asgari ücretten de Türkiye son derece düşük bir asgari ücrete sahiptir.
Sözlerimi burada bitiyorum. Bunun sonucu nedir? Bu politikada ısrar edilirse, ekonomik bir felaket tablosuna doğru gidiyoruz. Dövizde sıkı kambiyo rejimi gelecektir, döviz alımına sınırlamalar getirilecektir, döviz transferine sınırlamalar getirilecekler. Bu tip konuşmaları Cumhurbaşkanı elbette yalanlayacaktır, ilgili Bakanlar yalanlayacaktır. "Evet, sınırlamayı düşünüyoruz." deme şansı yok ama ben 2001 krizi günlerini hatırlıyorum, Türkiye ekonomisi krize doğru gidiyordu, IMF'nin Avrupa Bölüm Başkanı da "Türkiye'de her şey çok iyi gidiyor." diyordu ama Türkiye ekonomisi krize gidiyordu. Yetkililer hiçbir zaman "Durum kötü." demezler, onu anlıyorum. "Durum iyidir, toparlayacağız." demelerini anlayışla karşılıyorum, makul karşılıyorum ama işler iyi değil.
Teşekkür ederim. Saygılar sunuyorum.