KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Plan ve Bütçe Komisyonunun değerli üyeleri, değerli milletvekilleri, bürokrasinin çok değerli temsilcileri; ekonomiyle ilgili çok kısa bir iki değerlendirme yaptıktan sonra teklifin esasına ilişkin görüşlerimi açıklamak istiyorum.

"Çin modeli" deniliyor, Çin'le ilgili birkaç rakam vermek istiyorum: 2002 yılında yani AK PARTİ'nin iktidar olduğu yılda Türkiye'de kişi başına gelir 3.668 dolar seviyesindeyken Çin'in kişi başına geliri 1.149 dolardı, şu anda 2020 yılı rakamına göre Türkiye'de kişi başı gelir 8.597 dolar, Çin'de 10.500 dolar. Dolar bu hızla devam ederse önümüzdeki yıl bizim kişi başına gelirimiz 6.500 dolar olur, 6 bin dolar olur, onun altına inebilir; nerede, hangi rakamda kişi başı gelir teşekkül edecek onu bilmiyoruz. Türkiye'nin önüne konulmak istenen bu model, model değil. Aslında Erdoğan doğru bir şey söyledi belki, "Çin böyle kalkınmış." dedi. Doğru bir şey söylemiş derken "Çin böyle kalkınmış." cümlesi "Biz Çin'in bu seviyesine gelmek için Çin'in yirmi, otuz yıl önce başladığı seviyeden başlayacağız." anlamına gelen bir cümleydi bu. Şu anda Pekin'de asgari ücretin tutarı dolar cinsinden 371 dolar, Şanghay'da 414 dolar. Sayın Erdoğan perşembe günü asgari ücreti açıkladığında millî gelir dolar cinsinden 274 dolardı; cuma günü bütçe konuşması yapacaktım, öğlen saatlerinde o saatteki kurdan hesapladığımda 260 dolar çıkmıştı; Genel Kurul kürsüsüne çıkmadan önce hesap yaptım, 250 dolardı; bir saat kadar önce Komisyonda hesapladım, 243 dolara inmişti; biraz önceki hesabımda 239 dolara inmişti. Artık nereye gider sizler tahmin edeceksiniz. "Efendim, dolar cinsinden hesaplamayın, olur mu, satın alma gücüne bakın." denilebilir. Ocak ayında 2.825 liralık asgari ücretle 1.883 ekmek alınırken bugünkü asgari ücretle 1.700 ekmek alınıyor, 183 ekmek asgari ücretlinin elinden alınmıştır.

Değerli arkadaşlar, şimdi, teklifle ilgili, özellikle asgari ücretle ilgili şu değerlendirmeyi yapmak istiyorum: Birincisi, Sayın Erdoğan dedi ki: "Asgari ücrette vergiyi kaldırıyoruz." Bakan da şunu söyledi "Tüm işçilerin ücret gelirlerinin, asgari ücrete kadar olan kısmından gelir ve damga vergileri kaldırıldı." dedi yani Cumhurbaşkanı "kaldırıyoruz, kaldıracağız" anlamında bir değerlendirme yaptı; Bakan "kaldırıldı" dedi. Şimdi, bizim, ister parlamenter sistem olsun ister başkanlık sistemi olsun -başkanlık sisteminde bu söyleyeceğim çok daha kesindir- Türk usulü başkanlık sistemi de olsa yetki kimindir? Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Yani, bir Bakan "Ücret gelirlerinin asgari ücrete kadar olan kısmından gelir ve damga vergileri kaldırıldı." açıklamasını yapabilir mi? Anlaşılıyor ki bu model benimsenmemiş yani kimsenin kafasında yer etmemiş. Bakan zannediyor ki "Biz ne dersek kanun." yani öyle zannediyor. Bir önerim var: Bakanları atamadan önce bence Anayasa hukuku konusunda bir eğitim aldırmak lazım. Bu anayasal sistemde bakanlar Cumhurbaşkanına yardımcı pozisyondadır, herhangi bir yetkileri yoktur; bir şey, siyasi bir açıklama yapacaksa bunu Cumhurbaşkanı yapabilir, kanun çıkarmak da Meclisin işidir. Şimdi, Bakan mahcup oldu. Neden mahcup oldu? Arkadaşlar, kamu yönetiminde eğer istişareyi, danışmayı kaldırırsanız bu sonuçlar çıkar. Şimdi, herkes konuşuyor "Asgari ücretten vergi kalkacak." Kalkması lazım, evet, savunuyoruz ancak tüm ücret gelirlerinin asgari ücrete kadar olan kısmından gelir vergisinin alınmaması gerekir, vergide adalet ilkesi bunu gerektirir. Bu düzenleme, bu şekliyle Anayasa'nın 73'üncü maddesine ve adalet ilkesine aykırıdır arkadaşlar. Bir dava hâlinde bunun iptal edilme olasılığı yüksektir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Hamzaçebi, son bir iki cümle alalım, maddeler üzerine geçtiğimizde tekrar bir daha...

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın Başkanım, ben biliyorum kuralınızı...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Herkese aynı uygulamak zorundayım, anlayışınıza sığınıyorum.

Buyurun.

MEHMET AKİF HAMZÇEBİ (İstanbul) - Bir şey soracağım, sakın yanlış anlamayın. Yani, eskiden bu tümü üzerindeki konuşmalarda -bütçe kanunu hariç- Komisyon üyesi olmayan milletvekilleri de on dakika konuşuyordu diye biliyorum. Bu değişti mi acaba arkadaşlar? Yani, daha işin esasına girmeden...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teknik arkadaşlar "Öyle bir uygulamamız olmadı." diyorlar.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Ben öyle hatırlıyorum ama neyse.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Ben şahidim; oldu.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - İzninizle, en azından bu saat uygulaması yoktu, belki başkanlar böyle bir toleransı gösteriyordu. Yani, ben hiç böyle bir saatle sınırlı olduğunu hatırlamıyorum.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - ¬Kısaca toparlarsanız sevinirim.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Neyse çok kısaca toparlayacağım Sayın Başkan. Bana mahsus değil tabii, herkese aynı uygulamayı yaptığınız için bana özel bir şey yapın da demiyorum.

Şimdi, hesaplar yapıldı, muhtemelen böyle düşünüldü, sonra Gelir İdaresiyle konuşuldu. Gelir İdaresi "Bu iş böyle olmaz, böyle yaparsanız vergi gelirlerimiz şu kadar azacak." dedi ve siz mecbur kaldınız, asgari ücreti, sadece asgari ücret tutarını vergi dışı bırakarak o adaletsiz tabloyu yarattınız ama arkadaşlar, bunun yaratacağı başka sakıncalar var, onları hesap etmiş değilsiniz.

Bakın, bir rakam vereceğim, arkadaşlar bu rakamların benzerlerini verdiler. Şu anda asgari ücretli yönünden 5.400 lira brüt asgari ücret ile -işverene maliyetini söylemiyorum- 5.439 liralık brüt ücretin hiçbir farkı yok; ikisinin de neti 4.253 lira ama birinde işverene maliyet 5.879 lira, birinde 6.392 lira. Devam ediyorum, arkadaşların söylemediği ihtimali...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Toparlayabilirsek çok sevinirim.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Hemen şu örneği verip bitiriyorum Sayın Başkan.

Brüt ücreti 5.783 lira olan bir ücretlinin geliri yüzde 20 vergi dilimine girdiği anda onun işverene maliyeti 6.795 lira oluyor. Bakın, 4.253 Türk liralık asgari ücretin işverene maliyeti 5.879 lira, brütü 6.795 lira olan bir ücretin işçinin eline geçeni de 4.253 lira. Böylesi çarpık bir sonuç doğuyor.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum, sağ olun.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Peki, teşekkür ederim.