KOMİSYON KONUŞMASI

ORHAN YEGİN (Ankara) - Başkanım, teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, çok kıymetli Bakan Yardımcılarımız, çok kıymetli Bakanlığımızın bürokratları, farklı kurumları temsilen burada bulunan kıymetli yöneticiler, Komisyonumuzun üyeleri, değerli milletvekilleri, çalışanından farklı kurumda temsiline kadar, Meclisimizi, farklı kurumları temsil eden herkesi; ben de saygıyla selamlıyorum.

Başkanım, bugün bir şehit cenazemiz vardı, başka birkaç toplantımız vardı, biraz uzak kaldım.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Allah rahmet eylesin diyoruz biz de Komisyonumuz adına.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Aslında, Barış Pınarı bölgesinde bir binbaşımız şehit olmuştu, Elmadağ'da cenazesi vardı oraya katıldık. Sonrasında uzayan 1-2 programlar oldu, bugün biraz bulunamadım. Bundan dolayı sizden özür diliyorum ve hazırundan.

Ben aslında birtakım şeyler daha söylemek istiyordum ama herhâlde sonuna geldik. O yüzden kısaca, birkaç şeye cevap vererek sabah not aldım şeylerden yürümek istiyorum.

Öncelikle sözlerime partimize karşı soykırım iddiasında bulunanlara, iktidarın soykırımda ısrar etmesi iddiasında bulunanlara, kavramları böyle istediği gibi yere yapıştırırsa orada tutacağını zannedenlere; bırakın bu işleri, zira bunlar tutmuyor diyerek kısa bir cevap vermek istiyorum.

Yine, burada bulunduğum sürede takip edebildiğim kadarıyla aslında, böyle bir benzetmeyle Covid-19 nasıl ki dünyada varsa bunun yanında bir de bir adalet pandemisi; "nasıl bir pandemi varsa sağlıkta adalette de bir pandemi var" diye bir değerlendirme oldu. Belki niyeti Türkiye'deki adaletin sağlığının bozulmasıydı bunu söylerken ama cümle hani "Covid-19'un yanında bir hukuk pandemisi de var." cümlesini aslında ben Türkiye için değil, dünya için söylenmiş bir söz olsaydı; çok doğru bir söz olacağını buradan ifade etmek istiyorum çünkü biz hem sömürgeye karşı aldıkları tutumla hem vekalet savaşlarıyla hem göç meselesine karşı ortaya koydukları tutumdaki ikiyüzlülükle hem teröre karşı, dünyada oluşturulan teröre karşı ortaya koydukları ikiyüzlülüklerde, marjinalliğe karşı ortaya koydukları ikiyüzlülükle Türkiye'de değil, dünyada adalete, hukuka ve hakkaniyete karşı evet, bir pandemi olduğunu ancak bu cümlenin içerisinde doğru bulabiliriz ama "Türkiye'de bir hukuk ve adalet pandemisi vardır." ifadesini doğru bulmamız elbette mümkün değil.

"Adalet, bir söylem meselesi değil, eylem meselesidir." dediler. Evet, doğru ki biz de bu eylemleri bugün Bakanımızın liderliğinde, geçmişte yine hükûmetimizin yöneticilerinin liderliğinde çok güzel bir şekilde ortaya koyduk. Açılan adliye saraylarından, alınan hakim ve savcılara onların eğitimlerine kadar, yapılan reformlardan yeni yargılama usullerine, mahkemelerine kadar, işler daha hızlı yürüsün, daha belli ortamlarda herkes bilgiye, veriye ulaşabilsin diye oluşturulan elektronik sistemlerden yazılımlara kadar, reformlara, paketlere, ara buluculuğa, hedef süre uygulamalarına, istinaflara kadar, daha nelere nelere kadar adalette gerçekten bir söylem meselesi değil, bir eylem meselesi olduğunu çok güzel bir şekilde ortaya koyduk. Birisi bizimle ilgili birtakım sözler ortaya attı mı, hepimizle ilgili, fert fert, ayrı ayrı bizlerle ilgili bu sözleri, bu iddiaları ortaya atanların kimler olduğuna, neyi amaçladığına, hangi kökenden geldiğine, isimlerinin neyi temsil ettiğine bakmaksızın, kim olduğuna bakmaksızın, hiçbir filtre koymadan, hepimizi o söylenenler üzerinden kesin bir hükümle hapsetmek isteyen sizlerin bize burada hükümlülük, tutukluluk, yargılama süreleri, usulleri ve benzeri terimler üzerinden bir hukuk dersi verme teşebbüsünüzü gerçekten çok yerinde bulmuyorum. Bunu sadece işte, adaletin söylemsel olarak ortaya konulduğu bir ortamda söylenmiş güzel ifadeler olarak değerlendiriyorum sadece, samimi bulmadığımı ifade etmek isterim.

"Cumhurbaşkanına hakaret diye bir suç olur mu?" diye konuşuldu bugün burada. Milletine hizmet etmiş, milletinin yüzünü güldürmüş, girdiği her seçimde milleti tarafından büyütülmüş, milleti temsil yetkisini almış birine; istiyorlar ki herkes çıksın, öyle varı yoğu konuşsun, abuk sabuk laflar konuşsun ve bu ülkede siyasetin, bu ülkede siyasetçinin, bu ülkede milletin emanetini yıllardır her girdiği seçimde bütün rakiplerine karşı benim emanetim sende diye yetkilendirdiği kişinin veya kişilerin itibarı ne idiği belirsiz, ağzı bozuk insanlar tarafından yerle bir edilmeye çalışılsın. Buna hepimizin itiraz etmesi gerekirken, burada mevzu ediliyor.

"Bu memleketin Bakanı 10 bin dolar alan siyasetçi var diyor, yargı bunun tepesinde bilmiyor, niye fezleke gönderilmiyor?" diyenler oldu. Peki, Bakan sordu, dedi ki: "Genel Başkanınız byLockçu vekiller var." dedi ve ülkeye darbeye kalkışmış bir örgüte bu düzeyde üye olan, byLock kullanıcısı olduğu bilinen vekiller varsa -ki iddiaya göre- neden açıklanmıyor diye bir fezleke niye hazırlamıyorsunuz Sayın Bakan, niye tepesine çözülmüyor bu iddiaları ortaya koyanların, kimdir bunlar diye sorulmuyor, kimdir bu byLockçu milletvekilleri, bunu fezlekeyle sorun, hakimler nerede, savcılar nerede diye bir itiraz olsaydı, çok samimi bulurdum mesela sabah söylenen o şeyi..

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Çok fazla fezleke var, bir tane daha olsun.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Sen İçişleri Bakanına sor.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Ama o olmuyor çünkü az önce söyledim ya, yani dert başka gibi yansıyor bu defa. Söylenen sözler işte, konuşmanın başında söylendiği gibi hukuk söylemsel düzeyde kalıyor, eylemsel düzene geçmiyor, söylemin soğukluğu devam ediyor, samimiyet tesir etmiyor, sirayet etmiyor. O yüzden zannediyorum, muhataplarında da çok karşılık bulmuyor. Mesela, nifak sokmaya çalışanlar oldu; işte, Sayın Bakan, aslında şöyle böyle ama bir diğer bakan yaranma ihtiyacından, tepedeki kişiye yaranma ihtiyacından, nereden olduğunu biliyoruz, bundan dolayı böyle böyle şeyler konuşuyor diye yakıştırmalar yapıldı. Adam burada açıkladı, dedi ki: "2019 yılında Meclisin yaptığı bir düzenleme var metruk binalarla ilgili." O konuşma bahsi yapılırken söylendi bu.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Savunma.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Yok, yok savunuyorum, bir şey söyleyeceğim. Adam dedi ki: "Bu, o zaman Meclis bunu kanun olarak geçirmiş..."

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Savunmayın.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Savunmayacağım çünkü her şey ortada savunulacak bir şey yok, çok net çünkü bilgi. Benim savunmama ihtiyacı olmayan bir bilgi. "2019'da Meclis bunu kanun yapmış, geçirmiş; biz diğer davayla ilgili hukuka uygun bir şey söylemişiz, bu kanunu söylemişiz, ben bunu burada açıklayacağım ama biliyorum siz bunu gene konuşmaya devam edeceksiniz." dedi. Adam haklı çıktı, bugün burada bu mevzu edildi. Şimdi, ben diyorum ki: Herhâlde bu kadar açık ve net bu söylenmiş olmasına, anlatılmış olmasına rağmen eminim ki yarın Genel Kurulda gene getirip bu konuyu burada gündem yapacaksınız; yapmayın arkadaşlar, bunu yapmayın. Artı, "yaranma" ifadesi kullanıldı. Bak, bir şey söyleyeyim hepimizin yaranmaya çalıştığı yer, benim de buradaki arkadaşlarımın da çok değerli Adalet Bakanımız Abdülhamit Bey'in de AK PARTİ çatısı altında siyaset yapan, Cumhur İttifakı birlikteliği altında siyaset yapan herkesin de yaranmaya çalıştığımız yer aynıdır. Hepimiz adaletin ve kalkınmanın yolunu genişletip hak ettiği güzelliklere muhatap etmeye çalıştığımız milletimizin vicdanına yaranmaya çalışıyoruz, başka yaranmaya çalıştığımız bir yer yoktur.

Mahkemeye üye olma sistemini eleştirdiler, HSK seçimlerini eleştirdiler, bugünkü yaptığımız seçime çokça laf söylediler, "Anayasa'yı değiştirmek lazım." dediler; ya bu madde Anayasa'yla değişti ve bunu millet değiştirdi. Daha bunu tek adam rejimi, şöyle oldu... Millete gitti, millet meşruiyetini verdi ve...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Yegin, toparlayabilirsiniz sevinirim.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Başkanım, tamam, hemen toparlıyorum.

"Bir siyasi partinin mutfağında yasa hazırlanır mı?" dediler. Şaşırdım, yani siyasi partiler millete hizmetin mutfağıdır aynı zamanda, Ekrem ağabey onunla ilgili gerekli teferruatı çok güzel bir şekilde yapmış. Yani bu söylenildiği zaman insanın kafasına şu geliyor: Yani hakikaten eğer yasalar, milletin menfaatine olan meseleler siyasi partilerin mutfağında hazırlanmazsa acaba bize bunu söyleyenler nerelerde, kimlerle hazırlıyorlar? Sizin siyasetinizin mutfağı neresi?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Yegin, devam edecekseniz bir anons yapmam lazım.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Son cümlem.

Buyurun efendim, siz yapın anonsu.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son cümleyse buyurun söyleyin o zaman veya ben anons edeyim.

Şimdi, saat 22.00'de bir elektronik oylama var, isteyen vekillerimiz gidip oy kullanıp dönebilirler. Zaten soru-cevaba kadar konuşacak arkadaşlarımız da var. Yani bir on dakikada herhâlde gidilir, gelinir. Saat 22.00'da bir elektronik oylama var, bilginiz olsun diye söylüyorum gitmek isteyenler için.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Ara verelim.

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Ara verelim.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Ara vermeyeceğim ben. Gitmek isteyenler için söylüyorum.

Buyurun.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Ben uzatmayayım efendim, son cümlem şu olsun: Bugün Sayın Bakan konuşmasında şöyle bir ifade kullandı dedi ki: "Geçmişte vesayet unsurlarının baskısında şekillenen yargı." Benim bugün buradan anladığım şey şu: Geçmişte vesayet unsurlarının şekillendirdiği, yönettiği, yönetmeye çalıştığı yargıdan bugün milletten referans alarak milletin yetkilendirilmeleri ile milletin derdiyle dertlenen bir yargı ve bu yargının teknik altyapısından tutun da usullerine kadar, çeşitliliğine kadar, sürelerine kadar her şeyini geliştirmeye çalışan bir yargı var. Ben anlıyorum ki vesayet unsurlarının baskı altında tuttuğu yargıdan vazgeçip milletin yargısı olma yolunda atılan büyük adımları ya tam kavrayamamışız ya çok farklı yorumlamışız ki bugün bu cümleleri burada duyduk diye düşünüyorum.

Daha da uzatmayayım, bütçenizin hayırlara vesile olmasını diliyorum.