| Komisyon Adı | : | DIŞİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Katar Devleti Hükûmeti Arasında Katar Askeri Hava Aracı ve Destek Personelinin Türkiye Cumhuriyeti Topraklarında Geçici Konuşlanması Konusunda Teknik Düzenlemenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3669) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 30 .11.2021 |
HASAN TURAN (İstanbul) - Sayın Başkanım...
BAŞKAN AKİF ÇAĞATAY KILIÇ - Siz Katar ziyaretine gelmiştiniz değil mi bizimle?
HASAN TURAN (İstanbul) - Evet, biz sizinle beraber Katar'ı ziyaret etmiştik.
BAŞKAN AKİF ÇAĞATAY KILIÇ - Mehmet Güzelmansur Bey vardı, Aydın Bey vardı.
HASAN TURAN (İstanbul) - Aramızda o zaman Aydın Bey vardı, Mehmet Bey vardı ve orada ilişkilerimizin ne kadar önemli olduğunu yerinde bizzat görmüştük, hem resmî ziyaretlerimizde hem gayriresmî ziyaretlerimizde hem giden Türk vatandaşlarımızdan, yatırımcılarımızdan hem de Katarlı yetkililerden aldığımız intiba buydu. Hatta o intiba kendi aramızda çeşitli takılmalara, siyasi şeylere de neden olmuştu. Mehmet Bey o gün bugündür gelmiyor Komisyonumuza. "Geldikten sonra Sayın Genel Başkanımızla görüşeceğiz. Bu, Katar konusunu biraz fazla kaşımayalım." diyeceğiz demişti ama o gün bugündür Komisyona da gelmemeye başladı.
Şimdi, çünkü ben orada takılmıştım, demiştim ki: Bu Katar alerjisi acaba AK PARTİ'ye mi zarar veriyor, Türkiye'ye mi zarar veriyor? Burada bunu daha iyi müşahede etmişizdir arkadaşlar. "Bu konuda fikriniz nedir?" diye soru sormuştum. Onu da neden sormuştum? Yunus Emre Enstitüsünde oradaki Türk iş adamlarını toplamış ve onlarla muhabbet etmiştik. Gidenlerin çoğunun da Hatay'dan gittiğini görmüştüm. Çoğu da Arapça bildiği için tabii, Arap dünyasına gidiyorlar, iş yapıyorlar; berberlikten tutun, büyük ticarete kadar her alanla ilgileniyorlar. Birçoğunun da siyaseten esasında muhalefetteki arkadaşlara yakın olduğunu da görünce onlara da bir soru sormuştum "Arkadaşlar, Katar'la ilişkimiz büyüyerek gelişsin mi yoksa bozulsun mu?" diye. "Olur mu efendim, gelişsin." falan diye tepki vermişlerdi. Sandıklarda da çoğu belki ana muhalefete oy atan arkadaşlardan oluşuyordu. Kimsenin oyunu rengine bakmıyoruz ama sonuç itibarıyla sandık sonuçlarını da almıştım. Onlarla ilgili de bir analiz, bir değerlendirme, bir inceleme yapmıştım, onun üzerine Mehmet Bey'e takılmıştım, yani "Bakın, sizin arkadaşlar bile böyle diyor." diye. Biraz önce rakamsal olarak da aldık; 20 milyar dolar.
Biz, ülkelerle ilişkilerimizin artarak gelişmesini istiyoruz. Artarak gelişen ilişkilerin de ülkemize fayda sağladığına, devletimize fayda sağladığına, milletimize fayda sağladığına inanıyoruz. İktidarlar gelir geçer ama ülkelere yapılan yatırımlar kalıcıdır ve o devletin büyümesine, güçlenmesine, gelişmesine katkı sunar. Biz bazen -belki hükûmet sisteminden kaynaklanıyor mu bilmiyorum ama- yani iktidar sorumluluğunu taşıyan partiye muhalefet etmek ile devlete, devletin çıkarlarına, ülkenin çıkarlarına itiraz ve muhalefet etme işini karıştırıyoruz gibi geliyor. Biz ülkelerle ilişki kurarken kimsenin kimliğine, efendim, her konudaki tercihlerinin bize benzeyip benzemediğine bakmamalıyız diye düşünüyorum. Bazen ilişkilerimiz bozuluyor, bozulduğu zaman tabii ki muhalefet biraz bardağın boş tarafına bakan tarafta duruyor, "Efendim, bunlarla niye ilişkileri bozdunuz? Neden sıfır ilişki, sıfır dost kaldı?" falan diye eleştiri yağmuruna tutuyor. İlişkinizin bozulduğu aynı ülkelerle çeşitli sebeplerle ilişkilerinizi geliştiriyor, düzeltiyorsunuz; bu sefer yine öbür taraftan bakarak "Dün böyleydi, bugün ne oldu? Kaça gittik?" şeklinde böyle değerlendirmelere tabi tutuluyor. Yani tabiri caizse halkımızın arasında bir deyim var ya: Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık misali.
Değerli arkadaşlar, bizim, Katar'la, ta cumhuriyetimizin kuruluşundan çok daha eskiye varan ilişkilerimiz var. O zaman da söylemiştik burada, Katar'daki askerî üssümüzde yapılan bir sergide görmüştük; işte, payitahttan gönderilen hükûmet konağının makbuzunu tablo olarak asmışlardı. Körfez Haliç bölgesinde hiçbir zaman Devlet-i Aliyye'ye de isyan etmemiş bir sosyal, tarihî geçmişleri var. Bizim bu tip ülkelerle ilişkilerimizi derinleştirerek geliştirmemiz, güçlendirmemiz ülkemizin faydasınadır. Dolayısıyla biz bir ivme yakalamışken, ilişki konusunda iki tarafın birbirine maksimum düzeyde bir güveni varken ve sürekli de artma eğilimindeyken bunun sürekli negatif taraflarıyla konuşulmasının, ilişkilere hatta zarar verecek boyutta tartışmalara vesile olmasının sadece bizim Hükûmetimizin yürüyüşüne, yol haritasına değil, ülkemize zarar verdiğine inanıyoruz. Onun için ülkemize zarar verme çizgisinden uzak tutmak gerektiğini düşünüyoruz. Yani olayın kapsamını bilmiyorum ama Ünal Bey biraz önce ifade etti, velev ki öyle bir şey varsa bile bunu açık etmemek, ortaya dökmemek lazım. Bilmiyorum, ironi mi yaptı, gerçekten bir tebrikte mi bulundu, o onun kendi niyetinde saklı ancak velev ki öyle bir şey varsa bile bunu açık etmemek lazım.
Biraz önce de ifade ettim: "İstiyorsan sulhusalah -tarihî bir deyimdir- hazır ol cenge." Yani özgürlük şarkılarını hep birlikte söyleyebiliriz, hiç bunda bir mahsur yok, şiirlerini söyleyebiliriz ancak güneyimizde silah dağıtılıyor, batı tarafımızda da sürekli askerî üsler kuruluyor. ABD sınır komşumuz şu anda hem batıdan hem güneyden. Dolayısıyla, bunları görmeden, ülkemizin güvenlik eksenini, geliştirdiği politikaları sürekli eleştirmek ülkemizin karşısındaki cephede yer almak anlamına gelmektedir. Bunu ben özellikle ifade etmek istiyorum. Karşı mevziden kimsenin Türkiye'ye ateş etmemesi, sözüyle ateş etmemesi gerekir en azından yoksa hepimiz biz dünya barışından yanayız, Orta Doğu barışından yanayız ama Orta Doğu'da da dünyada da barışı biz bozmuyoruz. Yani şu cümleyi ben teessüfle karşılıyorum: "Doğu Akdeniz'deki enerji yatakları ve oradaki -özellikle not aldım- tutumumuz gerilimi artırıyor." Yani gerilimi biz artırıyoruz arkadaşlar, Fransızlar artırmıyor, İsrail artırmıyor, Amerika artırmıyor. Amerika burnumuzun dibinde barış için silah dağıtıyor tırlarca dolusu. Hiç onlarla ilgili bir itiraz cümleniz var mı? Yani dolayısıyla, bunları böyle burada konuşuyoruz ama öbür taraftan Amerika'ya sorduk mu "Ne işiniz var Dedeağaç'ta?" diye? "Sınırımızın öbür tarafında, hemen güney sınırımızın alt tarafında tırlar dolusu niye silah dağıtıyorsunuz?" diye bir sorunuz var mı? Yok. Ondan sonra da Türkiye'yi eleştirelim, olmaz. Türkiye bütün ülkelerle askerî, ekonomik, siyasi, diplomatik, her türlü ilişkisini geliştirmelidir, geliştirmeye devam etmelidir, biz de bunun için her daim destek vermeye devam edeceğiz.
Saygılar sunuyorum.