KOMİSYON KONUŞMASI

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Başkanım, teşekkür ediyorum.

Değerli Cumhurbaşkanı Yardımcımız şahsında bütün heyete saygı sunuyorum.

Efendim, yaklaşık bir ayı aşkın bir zaman oldu, görüşmeler, müzakereler sürdü. İstifade ettiğimiz konuşmalar oldu, hakikaten birikim yüklendik; kimin katkısı olduysa hepsine minnettarız, hepsine teşekkür ediyoruz ancak çoğunlukla muhalif cenahtan ezberler dillendirildi, bunu da her vesile söyledik, anlattık.

Hususen bir kayıt düşmek istiyorum ki daha önce bizimle siyaseti kesişen yahut da yolu kesişenlerin böyle çok nefret yüklü yahut da kin, garez yüklü yaklaşımları, yüreklerde hakikaten, ciddi söylüyorum ki bir yara açar nitelikte. Ben isim açmıyorum, isim açmaya da gerek yok ama burada özellikle birçok insan hep gözlemledi, takip etti, biliyor. Bunu, sadece bu kadarla iktifa edip not düşüyorum.

Değerli Cumhurbaşkanı Yardımcımızın gayretlerini ben biliyorum. Özellikle saray ezberlerine dönük burada bir hususi kayıt düşmüştüm, onu günlerce köpürttüler. Söylediğim şey şuydu: Efendim, sizin "saray" dediğiniz sizin zihninizdeki saray gibi değil, orada insanlar sabahlara kadar çalışıyorlar.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - "Aç çalışıyorlar." dedin.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Yani yemeden, içmeden çalışıyorlar anlamına gelen bir şey söyledim, günlerce "Sarayda açlık var." şeklinde -güya ben söylemişim- köpürttüler bunu.

Şimdi, aynı şeyi, dün yaptığım bir basın toplantısında kullandığım ifadelerden dolayı muhalif televizyonlarda... Trol gazeteciliği diyorum ben.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Önerge verin, saraya bütçe verelim.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Burada, gazetecilikten, hakikaten o işe emek vermiş insanlar var, onlara saygım var ama şiraze kaymış durumda.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Paylan, müdahale etmeyelim lütfen.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Değerli Başkanım, şiraze hakikaten kaymış durumda. Nerede? Muhalif cenahta. Ne söylediklerini bilmiyorlar, sadece iftirayla, dedikoduyla, kara çalmakla yöneliyorlar ve orada da hak neşet etmiyor -Kemal Bey, öyle değil mi, sizin sahaya da giriyor ama- hakkın neşet etmesi için hakikati söylemek lazım, müfteri pozisyon almamak lazım.

Şimdi İletişim Başkanlığının bütçesini görüşüyoruz. Benim bir istirhamım var, epey zamandır uğraşıyoruz, konuşuyoruz ki sosyal medyaya dönük yasal bir çalışmanın yapılması lazım ama, maalesef, gecikiyor, öteleniyor; bu böyle olduğu sürece de insanların yüreklerinde bir büyük acı birikiyor.

Şimdi, yanımda kardeşim var -bunu altını çizerek söylüyorum- bugün bile bir ızdırap çekiyor. Nedir bu? Yakın zamanda burada -muhataplar önümde, şu anda Garo Paylan karşımda- Garo Paylan İçişleri Bakanlığı bütçesinde -Özgür Başkanım, siz yoktunuz- altını çizerek güvenlik bütçesinin çok fazla olduğunu, abartılı olduğunu, bunun yapılmaması gerektiğini defaatle söyledi; Uğur kardeşim de söz aldığında, bunun bizim için hayati önemde olduğunu, milletin birliği, bütünlüğü, vatanın bekası, bunun için güvenlik bütçesinin çok çok gerekli olduğunu söyledi ve "Gerekirse soğan ekmek yeriz ama ondan taviz vermeyiz." gibi bir kavram kullandı. Bunu şu ekonomik gelişmelerle ilintilendirdiler, bugün bile böyle iri kıyım gazeteciler köşelerine taşıyorlar bunu. Yani açıp da "Ya, bunu ne için söyledin kardeşim? Bu tutanak nerededir? Şu tutanağa bir bakayım, nereden geliyor bu konuşma?" demiyorlar. Niye bunu söylüyorum Özgür Başkanım? Gazeteci olduğum için üzülüyorum. Hep söyledik ki: "Ziyareti üstün tutan bekçisidir." Ya, böyle bir şey olabilir mi? Bir ordu oluşturmuşlar, Değerli Başkanım, oradan yeter ki böyle bir uç bulsunlar, oradan yöneliyorlar, hak, hakikat hiç umurlarında değil. Oysa arkadaşlar, milyon defa söyledik ki: "Milletimizin zihni çok berrak, nerede temiz hâl varsa oraya yöneliyor; iftirayı, dedikoduyu tefrik edecek bir genetik yapısı var. Bunu yapmayın, yapanlar hep kaybettiler."

Efendim, tenkit edilecek taraflarımız yok mu? İşte bunu tenkit ediyorum ben, "Noksan bu, bir an önce yapılması lazım gelir." diyorum. Başka sahalarda da eleştirilecek noksanlar vardır, bunu da yapalım ama hak çizgisinden uzak düşmeyelim. Yani burada terörle mücadele yapılıyor, kırk yılı aşkın bir zaman diliminde geldiğimiz nokta var; yerle yeksan etmişiz terörü, FETÖ'yü hakeza öyle yapmışız. Burada Millî İstihbarat Teşkilatımızın bütçesini görüşüyoruz. Yapan oldu, Allah razı olsun, hak teslimi yapıp teşekkür edenler oldu, ben de onlara teşekkür ediyorum. Millet adına bu insanlar çalışıyorlar, sadece ve sadece "Teşekkür ederiz." demek lazım, onların hakkını teslim etmek lazım. Efendim, bütçelerine dönük tenkit geliştirmek en tabii hakkımız, hepimizin hakkı; bunu da yapalım ama dediğim gibi yapalım.

Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesini görüşüyoruz. Biraz önce Abdüllatif Bey onlara dönük bir tenkit getirdi "Efendim, her konuda konuşulmasın." filan. Ben saygıyla karşılarım ama yapılanlar var, çalışmalar var. Özellikle tenvir etme, aydınlatma noktasında Diyanet İşleri Başkanlığımızın eskiyle kıyas götürmeyecek kadar çok özel, berrak çalışmaları var, buna da teşekkür etmek lazım; ben teşekkür ediyorum.

Burada Savunma Sanayii Başkanlığının bütçesini görüşüyoruz; şeref levhamız bir alan. İsmail Bey burada, her seferinde teşekkür etmekten yüreğimde böyle büyük bir inşirah hissediyorum; bunu hep beraber yapmamız lazım, bir gayret koyuyoruz.

Strateji Bütçe Başkanlığımız... Daha önce söylediğim, o düştüğüm not vardı ya "Efendim, yemeden, içmeden sabahlara kadar çalışan..." İşte o ekibin başında bunlar var; şahidiyim, kanun yapma dönemlerinde bizatihi birlikte oluyoruz, görüyoruz.

Süreci takip edip bilmelerine rağmen şu söyleniyor: "Efendim, milletvekillerinin bir dahli yok." Ya, arkadaşlar, bize bühtandır bu, kendinize bühtandır; biz bizatihi bu işin içerisindeyiz, günlerce girip çalışıyoruz, "Ne yapılabilir?"in gayreti içerisinde oluyoruz. Elbette bürokratlar bize destek olacak, elbette onlar da bize dönük bilgi aktarımında bulunacaklar ama milletvekilleri bu işin bizatihi orijin noktasında oturuyorlar.

Bir ezber: "Aatananlar..." Ya, arkadaş, Cumhurbaşkanlığı sistemini anlamamışsak milletvekili olarak vay bize, vah bize! Cumhurbaşkanlığı sisteminde millete diyoruz ki: "Şu insan adayınız, seçerseniz onun seçecekleri var, bakan olarak tayin edecekleri var, getirecekleri var, onları da siz seçmiş hükmünde olacaksınız." Dolayısıyla, şimdi, Cumhurbaşkanı Yardımcımız tıpkı bizim gibi millet tarafından seçilmiş bir isim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Olmaz ki öyle.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Aynen böyle, aynen böyle Başkanım. Cumhurbaşkanına bu yetkiyi millet vermişse milletin o yetkisiyle seçilmişler de seçilmiş anlamına gelir, bu böyledir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - O zaman 600 milletvekili...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Öyle şey olur mu? Ne demek ya? Elbette ki Cumhurbaşkanı...

Bakın, Özgür Başkanım, şu anda Cumhurbaşkanı tek başına bu Meclisi erken seçime götürebilir mi götüremez mi, Meclisi feshedebilir mi? Eder değil mi?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Evet.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ama bizim 400 oyumuzla ancak yapılabiliyor, 600 milletvekilinin 400 oyuyla yapılabiliyor değil mi? Her neyse yani bir çoğunlukla ancak yapabiliyoruz. Yani Cumhurbaşkanının temsil yetkisi bütün Parlamentodan çok daha etkin, çok daha farklı ve yüzde 50'nin üzerinde oyla seçilmiş. Yani bunu sadece not düşme anlamında söylüyorum arkadaşlar. Buradan uzaklaştığınız zaman, bu tarafta bir aksülamel, yansımanız olmuyor. Oysa hakikat dillendi mi kulak kesiliyoruz ve ondan da müthiş istifade ediyoruz. Yapanlar var, söyleyenler var. Erhan Bey sabahleyin konuştu, hakikaten vukufiyeti var mevzuya, anlattı, istifade ettik, teşekkür ederiz, ilgililer cevap verecekler, konuşulacak elbette. Bülent Bey hakeza öyle, konuşanlar var. Elbette ki Özgür Başkanın konuşmalarından da istifade ettik ama bütünüyle hakikati ters yüz ettiğinizde o zaman ortaya lezzetli bir hâl çıkmıyor arkadaşlar. Ben bunu özellikle söylüyorum. Yaptığımız işler millet lehine işler, vatan lehine işler. Bakın, biraz önce söyledim yani terörle mücadelede geldiğimiz nokta o kadar özel bir nokta ki, hepimizi ilgilendiriyor arkadaşlar yapılanlar. Ekonomide bir inkıraz dönemi. Kimin, bizim mi? Hayır efendim, bütün dünya bunu yaşıyor, bütün dünya enflasyonla mücadele ediyor. Bunu bütünüyle bize teşmil ettiğiniz zaman haksızlık yapmış olursunuz. Az önce, arkadaşlar konuşmaya başlamadan önce...

Sayın Kuşoğlu, birisi telefon açtı bana, samimi söylüyorum ki -Karaçobanlı, Sabri Gündüz diye de birisi, ismini de vereyim- bana minnettarlığını ifade ediyor. Neden dolayı biliyor musunuz? Yaptığım, bugün o trollerin linç kampanyası oluşturdukları açıklamadan dolayı. "Hakikati dillendirmişsin." diyor.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son cümlelerinizi alalım. Bitti süreniz, son cümleler. Daha uzun konuşacaktı ama sağ olsun fedakârlıkta bulundu Sayın Aydemir.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Değerli Cumhurbaşkanı Yardımcımız, sizinle iftihar ediyoruz. Bunu şunun için söylemiyorum efendim, samimi söylüyorum ki bir siyasetçi pozisyonundan ayrılıp, bu vatanın bir mensubu olarak söylüyorum. Gayretlerinizi ben biliyorum. Sayın Cumhurbaşkanımız bugün İzmir'de açılışlar yapıyor, yarın sabahleyin birlikte Türkmenistan'a gideceğiz; bir ayağı Afrika'da, bir ayağı Amerika'da, Avrupa'da, Türk dünyasında. Ve bir uykusuz hâli görüldüğünde ne yapıyorlar?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Uğur Bey'in bir dakikasını kullanıyorsunuz.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ruştu söyledi ya bugün, öldü diye tutuklamalar oldu. Ne yapıyorlar Değerli Başkanım? Bununla Türkiye'deki istikrar zeminini bozmaya çalışıyorlar ve buna rağmen siz bir gayret koyuyorsunuz, o zemini bozmalarına mani oluyorsunuz. Öyleyse, ne kadar teşekkür etsek azdır. Yanınızdaki isimleri açıklamıyorum, her birine minnettarız, millet adına minnettarız, milletin seçtiği bir milletvekili olarak söylüyorum ben bunu. Cenab-ı Hak yolunuzu, izinizi açık etsin. 2022 bütçesi de bereket getirecek, ben buna inanıyorum. "Sonrası öncesinden hayırlıdır." hükmünce daha daha iyi olacak ve 2023'te de karşı tarafa nal toplatacağız Allah'ın izniyle.