KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA BAKİ ERSOY (Kayseri) - Teşekkürler Başkanım.

Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız, değerli bürokratlarımız, Komisyonumuzun kıymetli üyeleri, kıymetli milletvekillerimiz, basınımızın güzide temsilcileri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Türkiye Cumhuriyeti devleti Temmuz 2018 tarihinden bu yana Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle yönetilmektedir. Bu tarihten itibaren sokaklarda, dağlarda, pilav günlerinde, okyanus ötesindeki sinsi toplantılarda emellerine ulaşamayan çevrelerin heveslerinin son kullanma tarihi bitmiş, Cumhur İttifakı Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte darbeseverleri alaşağı etmiştir. Şimdi bu salonda müzakerelerin başından itibaren Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini eleştirenler, saltanat yakıştırması yapanlar yarın sokaklarda ne yüzle bu sistem için oy kullanmış milyonlarca insanla yüz yüze geleceklerdir? Ne yüzle sözde demokrasi naraları atıp insan haklarından bahsedeceklerdir? Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini itibarsızlaştırmaya çalışan arkadaşlara sesleniyorum: Arkadaşlar, bu sisteme gönül veren, oy veren irade öyle bir iradedir ki 15 Temmuz hain darbe girişimi gecesi olup biteni evlerinde pijamalarıyla televizyondan takip edenler bilmez. Ezanları susturmak isteyen toplu tüfekli darbecileri, darbeleri susturan, ezanlar ve selalarla topyekûn karşılayan, yüce Türk milletinin sarsılmaz iradesidir. Tüm bu hainlikler karşısında ise oyunları bozmaya "Benim aklım Türkiye'dir ve beşer planda dayanağım halkımdır." diyen 2 liderin duruşu yetmiş, hamdolsun ki birliğimize, dirliğimize, devletimize kimse zeval getirememiştir.

Peki, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin uygulamaya geçmesinden sonra neler oldu? Doğu Akdeniz'de Türkiye Cumhuriyeti devletinin, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti devletinin ve hakları gasbedilmeye çalışılan milletlerin çıkarları parsel parsel, metre metre, santim santim korundu. Hibeyle yetki alanları anlaşması imzalanarak Doğu Akdeniz'i babasının çiftliği gibi kullanmaya çalışanlara hadleri bildirildi. Suriye'de müttefiklik anlayışına aykırı hareket ederek âdeta bir terör devleti kurma teşebbüsleri, devletimizin iradesi, kahraman güvenlik güçlerimizin destanlaşan mücadelesiyle ortadan kaldırıldı. Irak'ın kuzeyi başta olmak üzere, yurt içinde ve yurt dışında etkin bir terörle mücadeleyle teröristler etkisiz hâle getirildi. Karadeniz'in kuzeyinde emperyal iştahlıların esiri olmuş küresel siyasetin etkin aktörlerinin satranç oyunu bozuldu. Türkiye'siz bir Karadeniz olmayacağı tüm dünyaya ilan edildi. Karabağ'da Türk Bayrağı dalgalandırıldı, Türk'ün gücü hem masada hem de sahada en güzel şekilde gösterildi.

Tüm bunlar gerçekleşirken dış mihraklar rahat durur mu? Elbette durmadı. Nasıl mı? Bakın, oyunu tüm Türk milleti görsün. Tüm bu askerî ve diplomatik başarılara karşın, dolar yükseldikçe yükseldi, altın hiç görmediği değerlere ulaştı. Kabul etmek zorundayız ki şu anda biz, âdeta bir ekonomik kurtuluş savaşı içerisindeyiz.

Türkiye'ye diz çöktürmek isteyenler içeriden ve dışarıdan her yolu deniyor. Türkiye, damarına basıldıkça bağımsızlık duruşunu daha çok güçlendiriyor. Terörle mücadeledeki kararlılığı, Karabağ'ın işgalden kurtarılmasındaki Azerbaycan'la stratejik dayanışması, Kıbrıs'ı millî rotasına yerleştirme adımları, Mavi Vatan Projesi'ndeki akılcı hamleleri, Türk dünyasıyla ilgili güçlenen somut iş birliği, savunma teknolojilerinde millî ve yerli üretimler, Ayasofya'nın tüm Batı güçlerinin karşı çıkmasına rağmen ibadete açılması gibi örnekler, aslında ülkemize diz çöktürme emelinde olanların bahaneleriydi. Son iki yıldır tüm ülkeler corona salgınının acısını yaşıyor. Dünya genelinde 5 milyonu aşkın insan hayatını kaybetti. Tüm milletler sağlık konusunda cebelleşirken, bu aynı zamanda ekonomik külfetleri beraberinde getirdi. Dünyada ekonomik sıkıntı yaşamayan ülke bu manada yoktur. Türkiye'de de doğal olarak bunun olumsuz yansımaları oldu.

"Türkiye'nin ekonomik meselesi yok." diyen elbette yok. Pandemi süreciyle başlayan ve artan ekonomik sorunlarımız elbette var ve çözüm bekliyor. Muhalefetin erken seçim çağrıları, dolar operasyonu ve sokak provokasyonları aynı merkezin birbirine bağlı attığı adımlardır. Biz biliyoruz, bu ekonomik kurtuluş savaşının müttefikleri Türkiye'ye karşı iç mihraklar ve dış mihraklardır; oyunun farkındayız. Senaryosu okyanus ötesinden yazılan, yönetmeni parmaklıklar arkasında olan, baş rolleri ittifak ortakları olan oyunun farkındayız. Cumhur İttifakı'nı yıkmak isteyen, Hükûmeti bertaraf etme arzusunda olan bu iğrenç oyunun farkındayız ama öyle basit değil; tak diye miting istemekle, şak diye miting programı yapmakla bu Hükûmet yıkılmaz, bu ittifak bertaraf olmaz. Biz selalarla darbeleri susturan bir milletin asil çocuklarıyız. Nefesimiz ve gücümüz yettikçe devletimizin bekası için yaşayacak ve gerekirse bu uğurda öleceğiz.

Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, sizlere ve çalışma arkadaşlarınıza da özverili çalışmalarınızdan dolayı ayrıca teşekkürlerimi sunuyorum. Komisyon Başkanımıza, Plan ve Bütçe Komisyonumuzun kıymetli üyelerine, bütçe personellerimize de bu süreçte göstermiş oldukları katkılardan ve emeklerden dolayı teşekkür ediyorum.

Bir de, Başkanım, bir konunun altını çizmek istiyorum: Sayın Bülent Kuşoğlu Beyefendi, konuşmasında, TMSF'nin yapmış olduğu bir ihaleyle ilgili bir eleştiride bulundu ve kendisine göre değerinin altında bir değerle satıldığını düşündüğünü ifade etti ancak bize gelen bilgiler de bu ihaleye 16 firmanın iştirak ettiği ve biliyorsunuz, firmaların iştirak etmesinden kaynaklı 16 firma kendi peylerini sürmek kaydıyla buranın değerini ortaya koymuşlardır. Dolayısıyla burada adrese teslim bir ihale söz konusu değildir. Eğer bu 16 firma katılmamış olsaydı, pey sürmemiş olsaydı, ortaya bir değer koymamış olsaydı bu söylediklerinize belki biz de katılabilirdik; bunun da altını çizmek istiyorum.

2022 yılı bütçemizin hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah'tan niyaz ediyorum; sağ olun.