KOMİSYON KONUŞMASI

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, Değerli Cumhurbaşkanı Yardımcımız, değerli milletvekili arkadaşlarım, kamu kurum ve kuruluşlarının değerli çalışanları, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Bugün bütçe görüşmelerimizin Plan ve Bütçe Komisyonundaki oturumlarının son günü. 20 Ekim 2021 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımızın 2022 yılı bütçe sunuş konuşmasıyla başlayan hem 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ve 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin görüşmelerini bugün inşallah bitireceğiz.

Tabii, bütçe hakkı Meclisin. Bütün muhalefet temsilcileri, her konuşmasında sürekli bunu dile getiriyorlar. Bütçe hakkı Meclisin olmakla birlikte kamu maliyesi politikalarını belirleme ve bütçeyi harcama yetkisi de yürütmenin yani hükûmetindir Anayasa'ya göre. Biliyorsunuz, 2018 seçimlerinden sonra Türkiye yeni bir sistem değişikliğine gitti, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte Cumhurbaşkanı doğrudan seçildi Meclisle beraber. Meclisimize millet yasama yetkisini ve denetleme yetkisini, Cumhurbaşkanına da hükûmeti kurma ve para politikalarını, diğer bütün politikaları belirleyip uygulama yetkisini verdi. Ne yazık ki hâlâ muhalefetten bazı milletvekili arkadaşlar ya bu sistemi henüz kavrayamadılar ya da kavramak istemiyorlar. Tabii, bütçe önemli. Niye önemli? Bir tarafta gelirler, bir tarafta da harcamalar, bir yılın planı ve bu kanunla belirlenecek bütçe kanununu. Diğer kanunların dışında sadece bütçe kanunu her yıl Mecliste görüşülüp, değerlendirilip ondan sonra kabul ediliyor ya da reddedilme ihtimali de var. Başka kanunlarda, söz gelimi Ceza Kanunu'nda bir değişiklik yapıp bir kere kanun kabul ediliyor, sonra değişiklik gerekirse yıllar sonra yapılıyor ya da Ticaret Kanunu'nda atıyorum, diğer kanunların hepsinde ama sadece bütçe kanunları her yıl yeniden görüşülüp kanunlaştırılıyor. Nitekim biz de sene bu bugünlerde bunu yapıyoruz.

Değerli milletvekilleri, son günlerde ülkemizde özellikle para piyasalarında bir dalgalanma var, malumunuz bunu hepimiz izliyoruz. Görülüyor ki biraz önce sayın Özgür Özel'in de ifade ettiği gibi ekonomide bir paradigma değişikliği söz konusu. Bugüne kadar Türkiye hep yüksek faiz düşük kurla giderken bu paradigma değişikliğiyle beraber Türkiye yeni bir döneme giriyor, öyle gözüküyor. Bunu nereden anlıyoruz? Hem bu akşam Sayın Maliye Bakan Yardımcısının attığı "tweet"lerden üretim odaklı bir ekonomi politikasına geçiş hedeflediklerini hükûmet ifade ediyor. Döviz, faiz, altın üçgeninde dönen ekonomik dolaşım üretim, ihracat, istihdam zeminine çekilmeye doğru bir politika değişikliği, böyle bir politika izleneceği anlaşılıyor. Böylece düşük cari açık, düşük dış borç hedeflendiği görülüyor. Düşük faiz, yüksek üretim, yüksek istihdam, yüksek ihracat, düşük ithalat ve düşük dış borç; ana başlıklar bunlar. Tabii, ihracatın artmasıyla elde edilecek fazla döviz gelirini ithalattaki en önemli kalemler olan enerji, ham madde ve ara malların yurt içinde üretilmesine yani ithal ikamesi alanına yönlendirileceği bir politika görülüyor. Bu sayede de hem kur baskısının azaltılacağı hem de istihdam artışına imkân sağlanacağı anlaşılıyor.

Yıllardan beri Türkiye'nin en büyük sorunu cari açık, bunu hepimiz biliyoruz. Türkiye hep dışarıdan döviz sağlamaya mahkûm oldu bu cari açığın kapatılması için. Sürekli yüksek faiz ve düşük kurla özellikle de 2013 yılına kadar bu politika izlendi ama görüldü ki bu politikayla Türkiye'nin bu sarmalı kırması mümkün olmadı. Şimdi, bazı arkadaşlar diyorlar ki: "Enflasyonun altında faiz olur mu?" Tabii, etrafımıza baktığımızda sadece bu dünyayı yeniden keşfetmiyoruz. Mesela, Amerika'da yüzde eksi 5,6; Polonya'da eksi 5,2; Almanya'da eksi 4,3; İngiltere'de eksi 3,9 bunları sayabilirim ama avro bölgesi eksi 3,9 yine İtalya, Çekya, Brezilya eksi 2,6; Fransa eksi 2,6 hep enflasyonun altında faiz politikası izlemişler ama bizde Merkez Bankasının son aldığı kararlar hemen hemen bütün ekonomi çevrelerinde bir anda tepkiye neden oldu. Tabii, Hükûmet bu paradigma değişikliğinin siyasi, sosyal, ekonomik sonuçlarını sandıkta karşılamaya hazır ki böyle bir politikaya gitti. Demokrasi böyle bir şey. Onun için tahammül, tahammül, sabır ve zaman, ben bunları söylüyorum.

Tabii, bazı arkadaşlar da burada özellikle usul üzerine söz aldıktan sonra dediler ki: "Efendim, bu son kur dalgalanmalarıyla bütçe rakamları hedeflerden şaştı dolayısıyla bütçe geri çekilsin." gibi ki sadece Cumhurbaşkanlığı bütçesinde değil, diğer bakanlıkların bütçesinde de bu tarz konuşan arkadaşlarımız oldu. Bu konuda da söyleyeceklerim var. Değerli arkadaşlar, bu iddia geçersizdir, doğru değildir benim kanaatime göre çünkü bütçede aslolan belirli ihtiyaçların karşılanması yani yatırımların yapılmasıdır. Bu çerçevede harcamalarda bazı maliyetler elbette artacak ama kur başta olmak üzere makroekonomik gelişmeler bütçe gelirlerini de artıracak. Nitekim, geçtiğimiz yıllarda bütçe gelirlerimiz, hedeflenen vergi gelirlerinin hep üzerinde -sonuçta bütçeler, başlangıç ödeneklerine göre vergi gelirlerimiz- artışla gerçekleşmiştir. Biz inanıyoruz ki bu yıl da yani 2022 yılında da ülkemiz güçlü bir büyüme performansı göstererek orta vadeli programlarda hedeflediğimiz yüzde 5'in üzerinde büyüyecektir. Ekonomideki bu canlılık her alanda sürüyor, hayat devam ediyor, Türkiye çok dinamik, çok güçlü bir üretimimiz, yatırımımız ve ihracatımız var. Hele ki son günlerdeki ihracattaki artışın, canlılığın istihdama da yansıdığını görüyoruz ve inanıyoruz ki orta vadeli programın üzerinde yani yüzde 9'un üzerinde bir büyüme 2021 yılında da sağlanacaktır. Yine, önümüzdeki yılda da yani 2022'de yüzde 5 gibi bir büyüme bekleniyor ki orta vadeli programa göre bu da gerçekleşecek diye inanıyoruz. Ve nitekim bu büyüme oranlarındaki yüksek seviyenin, biraz önce söylediğim gibi bütçe gelirlerimizin de artışına neden olacağı için bütçe harcamalarını da karşılayacağına inanıyoruz. Bu bağlamda, bütçe hedefleri bakımından herhangi bir geriye gidiş söz konusu değildir. 2022 yılını da yüzde 3,5'un altında bir bütçe açığıyla kapatacağımızı düşünüyorum ve eminim, Hükûmetimiz de orta vadeli programdaki büyüme hedeflerinden ve bütçe disiplininden taviz vermeyerek, vazgeçmeyerek milletimize hizmet etmeye devam edecektir.

Tabii, değerli milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız burada sunumunda Cumhurbaşkanlığı ve bağlı kurum ve kuruluşlarını ki Millî İstihbarat Teşkilatı, Dijital Dönüşüm, İnsan Kaynakları, Yatırım ve Finans Ofisleri, Devlet Arşivleri Başkanlığı, Millî Saraylar İdaresi, Strateji ve Bütçe Başkanlığı, Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği ve Politika Kurulları, İletişim Başkanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı gibi Türkiye'nin temel, çok önemli kurumlarının bütçesini huzurlarımıza getirdiler. Ama 2022 yılı bütçesi 2021 yılı başlangıç ödeneğine göre yüzde 3,69 gibi bir azalışla 3 milyar 890 milyon 381 bin lira olarak öngörüldü. Yani diğer bakanlıkların -dikkatinizi çekmiştir- bütçeleri hemen hemen ortalama yüzde 30'un üzerinde artmışken Cumhurbaşkanlığımız, ilgili ve bağlı kurumlarının bütçesi 2021 yılı başlangıç ödeneklerine göre yüzde 3,69 gibi bir azalışla gelmiş ki bu da çok dikkate değer. Yani ben şahsen bunu çok değerli buluyorum Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım; tasarruf ve kör kuruşun da hesabını yaparak milletin size vermiş olduğu bu bütçeyi, bu paraları ne kadar hassas kullanacağınızın bir işareti. Şimdiden hayırlı, uğurlu, bereketli olmasını diliyoruz.

Tabii, muhalefetten bazı arkadaşlar -özellikle İYİ Parti Grubu- daha önce bir kısım bakanlıkların bütçesine destek vereceklerini ifade etmişlerdi ama bugünkü sayın konuşmacı dedi ki: "Biz, Cumhurbaşkanlığı bütçesine destek vermeyeceğiz." Hangi gerekçeyle, onu da anlamak mümkün değil.

Şimdi, arkadaşlar, ekonominin temel unsurları var yani üretim, ihracat, istihdam. Hani, bir sacayağı düşünürsek aslında -bilmiyorum, iktisatçı arkadaşlar bana katılırlar mı- ben buna 3İ kuralı diyorum. Hani, üretim -eski adıyla istihsal- olmadan ekonomi olmaz. Üretip sonra bunu ihraç edeceksiniz çünkü ihraç olacak ki ülkeye döviz girsin ve bunun için de istihdam olacak. 3İ kuralı diyoruz buna fakat asıl bunları toparlayan sacayağı, toparlayan unsur istikrardır, istikrar, istikrar. İşte, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin... Biz bunu savunurken de hep dedik ki: "İstikrarlı bir yönetim olsun, yönetimde istikrar olsun Anayasa'nın hükmü gereği." Yönetimde istikrar... Çünkü daha önce, özellikle benim kuşak bilir; böyle üç ayda bir, iki ayda bir, zaman zaman hatta otuz günde bir hükûmetlerin değiştiğine biz şahitlik yapıyorduk. İstikrarlı bir yönetim olacak ki ekonomide de istikrar olsun. Buna istikrarı da koyduğumuzda bu sacayak 4'lü ayağa geliyor, 4İ kuralı diyoruz.

Tabii, biraz önce sabır ve zaman dedim. Bu, aslında ünlü Rus Yazar Tolstoy'un "Harp ve Sulh" kitabında da bir repliktir "Sabır ve zaman." Bir çocuk bile dokuz ayda olgunlaşır ve dünyaya gelir, ondan sonra da yıllar sürer, büyür. Bu istikrar da zamana bağlı.

Zaman zaman bu bütçe konuşmalarında ben fıkra anlatıyorum bazen olayı yumuşatmak için Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, bazen geriliyor hava -Başkanım da biliyor- yani herhâlde biz eski kuşaktan olduğumuz için bazen fıkra anlatmak gerekiyor. Şimdi aklıma geldi; biliyorsunuz, Yıldırım Bayezit ile Timur arasında Ankara Savaşı oldu. Ankara Savaşı'nda Osmanlı ordusu yenildi ve Yıldırım Bayezit, Timur'a esir düştü. Timur da bir Türk komutanı, Yıldırım'a esir muamelesi yapmadı ama işte, otağında alıkoydu. Bir gün sohbet sırasında Yıldırım Bayezit, Timur'a soruyor, diyor ki: "Ya, savaşta bizim durumumuz çok iyiydi yani ordunun durumu, her şey mükemmeldi. Savaşı kazanmak üzereydik. Ne oldu da siz bizi yendiniz?" Yıldırım Bayezit Timur'a soruyor. Timur diyor ki: "Bayezit, işaret parmağını uzat bakayım." Bayezit uzatıyor, Timur alıyor dişlerinin arasına, o da uzatıyor parmağını. "Isır parmağımı." diyor. Timur, Yıldırım Bayezit'in, Yıldırım Bayezit de Timur'un parmaklarını ısırıyorlar, ısırıyorlar, ısırıyorlar, ısırıyorlar. Bir süre sonra Yıldırım "Aah!" diyor, "Aah!" deyince Timur'un parmağını bırakıyor. "İşte, sır burada. Biz de tam savaşı kaybetmek üzereydik ama siz, sizin ordunuz birden bu acı yüzünden mücadeleyi bırakınca işte, biz galip geldik." diyor.

Şimdi, uluslararası alanda da Türkiye bir mücadele veriyor; her alanda, sadece ekonomik alanda değil veya askerî alanda değil ama özellikle de son günlerde ekonomik alanda, siyasi alanda. Bu bir parmak ısırma gibi, burada geri adım atan, "Aah!" diyen bu mücadeleyi kaybeder diye düşünüyorum. O bakımdan, arkadaşlarımızın bazısı, muhalefet şimdi diyor ki: "Bu hükûmet başarısız olsa da, hani bir başarısız olsa da biz iktidara gelsek." Bu doğaldır, biz bunu yadırgamıyoruz yani muhalefetin iktidar talebi, seçim kazanma talebi en doğal hakkıdır ama değerli arkadaşlar, takdir edersiniz ki bu bütçe Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin 4'üncü bütçesi olmakla beraber AK PARTİ hükûmetlerinin de 20'nci bütçesi.

CAVİT ARI (Antalya) - Artık son bütçe.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - On dokuz yıldır... Hani, ya, geçmişte bir cumhurbaşkanı adayı, hani Cumhuriyet Halk Partisinin adayı bir gün televizyonda dedi ki: "Ya adam çıkmış, seni yenmiş de yenmiş, yenmiş de yenmiş, yenmiş de yenmiş, yenmiş de yenmiş." Tamam, şimdi de ne diyor muhalefet? "Getirin sandığı, getirin sandığı." diyor. Benim aklıma şu geliyor hani "Yenilen pehlivan güreşe doymaz." derler ya, atasözümüz var. Merak etmeyin bir buçuk sene var, sandık gelecek, çok acele etmeyin.

CAVİT ARI (Antalya) - Sandık gelecek, AK PARTİ gidecek.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Siz öyle düşünüyorsunuz, biz de diyoruz ki: Biz, Allah'ın izniyle, milletimizin duasıyla, samimiyetle, gayretle çalışarak bu bütçemizi de Hükûmetimizin bütçesini de Mecliste onaylayarak, onlara bu yetkiyi vererek başaracağız, milletimizin, inşallah, yine 2023 seçimlerinde teveccühüne mazhar olacağız diye düşünüyoruz. Neticede, demokrasilerde karar milletindir, millet ne derse o olur. Hani berberin önüne oturmuş demiş ki: "Saçım ak mı kara mı?" Demiş ki: "Biraz sonra önüne düşecek, görürsün." Elbette iktidar olmak, yönetmek zor iştir. Biz popülist politikalar yapsaydık, eğer bu Hükûmet popülist politikalar yapsaydı ki çok kolaydı, faizi 2 puan artırırdı, döviz 5 liraya düşerdi, belki günü kurtarırdık ama geleceği kaybederdik, geleceği kaybederdik. Dolayısıyla AK PARTİ hükûmetleri, hele hele Sayın Cumhurbaşkanımız hiçbir dönemde popülist politikalar yapmamıştır, tevessül etmemiştir, acı olsa da bazı acı reçeteleri uygulamıştır. Ha, siz gülüyorsunuz, işinizi kolaylaştırmış olabilir size göre ama neticede ak mı kara mı yakında göreceğiz.

Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, ben size çok çok teşekkür ediyorum AK PARTİ Grubu adına, şahsım adına. Gece demeden, gündüz demeden Cumhurbaşkanımızla beraber milletimize hizmet ediyorsunuz. Çok tecrübeli, gayretli, çalışkan, iyi niyetli, bilgili, becerikli bir kadronuz var. Bütçenizi AK PARTİ Grubu olarak destekliyoruz, destekleyeceğiz. Size başarılar diliyoruz. Bütçeniz bereketli olsun, milletimize helalühoş olsun, daha iyi hizmetler ve daha hayırlı, daha güzel hizmetlerde olmanız dileğiyle hepinize başarılar diliyorum. Sevgi ve saygıyla Komisyonumuzu ve sizleri selamlıyorum.