KOMİSYON KONUŞMASI

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, değerli bürokratlar, basın mensupları, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle Tahsin Bey'in bahsettiği bu TOGG gezisiyle ilgili olarak kısa bir açıklama yapmak istiyorum: Tahsin Bey o geziye katılan tek muhalefet vekili değildi, ben de beraberdim, ben de arabanın içine bindim.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Ama sen karşı gelmemişsin Hocam.

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) - Aslında tabii ki memlekette yapılan iyi şeyleri her zaman destekliyoruz, taş üstüne taş koyanı da destekliyoruz fakat otomobil konusunda birkaç tane -tabiri caizse- şehir efsanesi var. Birincisi, -ben bir elektrik mühendisliği profesörüyüm aynı zamanda- otomobil işi sadece teknolojik bir iş değil, halkımız olaya sadece teknolojiymiş gibi bakıyor. TOGG'u yapan arkadaşlar teknolojik olarak iyi bir ekip kurmuşlar, inşallah başarılı olurlar, doğru yolda ilerliyorlar; ona diyecek bir şeyim yok ama ticari bir iş, sonunda satmanız lazım; demin Tahsin Bey de bahsetti. Şimdi, "ticari başarı" denilince yine bahsedildiği gibi, hizmet ve markalaşma yani servis istasyonları, yaygınlaştırma, şarj istasyonları önem kazanıyor yoksa sadece iyi otomobil yapmakla çok satacaksınız anlamına da gelmiyor; bu, birinci konu.

İkinci konu, elektrikli araç doğru tercih, ona bir itirazım yok fakat yine bir şehir efsanesi var: "Elektrikli araç olduğu zaman karbon emisyonları sıfırlanacak." Bu, doğru değil arkadaşlar, 2 sebepten doğru değil. Birincisi, Volvo geçenlerde bir açıklama yapmış, diyor ki: "Bir elektrikli aracın üretimi sırasında, elektrikli olmayan, benzinli araç üretimiyle kıyaslandığında, yüzde 70 daha fazla emisyon oluyor, daha çok enerji kullanılıyor." Aynı fabrikada, aynı üretim hattında yapılıyor. Bu nereden kaynaklanıyor? Bataryadan kaynaklanıyor. Batarya üretmek -bir de bataryayı imha etmek var tabii- aslında kirli bir iş yani çevreye çok zararlı olabilecek bir iş. Biliyorsunuz, bugün bile otomobil akülerini öyle çöpe atamıyorsunuz, uygun bir şekilde yok etmeniz gerekiyor. Dolayısıyla, elektrik her sorunumuzu çözmüyor ama elektrikli aracın şöyle bir faydası var: Bu tür emisyon problemlerini lokalize ediyor. Benzinli araçlarda emisyon problemi, şehrin içinde her tarafa yayılıyor ama elektrikli araçlarda emisyon problemi elektriğin üretimi sırasında yani araçları şarj etmek için kullanılan elektriğin üretimi sırasında üretim merkezlerinde yoğunlaşıyor veyahut da batarya üretim ve imha tesislerinde yoğunlaşıyor. Dolayısıyla, kontrol edilebilmesi daha kolaylaşıyor, daha kontrollü bir çevrede yapabiliyorsunuz; o açıdan, avantajlı olduğunu söyleyebilirim. Elektrikli araç yapılmasına bir itirazım yok, doğru tercihtir, ona bir şey demiyorum ama "Bütün emisyon problemini çözecektir." diye bir şehir efsanesi de yaratmaya gerek yok, önümüzde hâlâ problemler var, dikkatli olmamız lazım. Dolayısıyla, Paris Şartı'nı imzalamamız ve bunun gereklerini yerine getirmemiz de olumlu bir adım, inşallah onu da İstanbul Sözleşmesi'ne benzetmeyiz, sonra, bir gün "Biz çıktık." demeyiz; bunu da umut ediyorum.

Kanun teklifine gelecek olursak, genel olarak, ilk bakışta çok olumlu bir kanun teklifi, biz olumlu bakıyoruz ama detaylarına girdiğimiz zaman, örneğin, 2'nci maddede "orman sularından faydalanmak" gibi bir şey çıkıyor. Tamam, tesis kurulsun, balık üretimi yapılsın, ormanda sularımız akarken ondan faydalanalım, bunlar ne güzel şeyler; ilk bakışta çok normal geliyor ama oraya kurulan tesisin yolu nereden geçecek? O yol için ağaç kesilmeyecek mi? Bunun altyapısı nerede hazırlanacak? Buna elektrik sağlanmayacak mı, nasıl sağlanacak? Dolayısıyla, bunlar ormanları tahrip etmeyecek mi? Bu yapılacaksa bile mutlaka ve mutlaka ciddi bir ÇED sürecinden geçirilmelidir, ÇED sürecini bir şekilde baypas etmeye yönelik bir çalışmaysa kesinlikle karşıyız.

Madde 3'te... On beş gün önce konuşuldu bu yasa teklifi, biz o zaman da söyledik "Bunu böyle yaparsanız sıkıntılı bir durum oluşuyor." dedik ama dinlenmedi. Şimdi "Efendim, henüz hazır değillermiş, iki sene daha uzatalım." Peki, çoğunluğunuz var, yapıyorsunuz ve Meclisimiz çok çalışıyor, ha bire yasalar çıkarıyor ama kendi çıkardığı yasaları on beş gün sonra bir daha çıkarıyor. Şimdi, bu, verimli bir çalışma mı? Değil.

TRT konusu... Zaten biz hep söyleyip duruyorduk, TRT'nin payının kaldırılması gerekiyordu, halkımız da buna tepki gösteriyordu ama bizim tepkimiz sadece faturalara yük getirmesinden dolayı değildi, esas tepkimiz TRT'nin bu payı herkesten alırken yayınlarını yanlı yapmasıydı. İnşallah ondan da bir gün vazgeçilir ve iktidara, muhalefete eşit süreler verilir diye bekliyoruz; o, olmadığı sürece TRT'ye itirazlarımız devam edecektir.

Enerji fonunun kaldırılmasını tabii ki olumlu karşılıyoruz. Genel olarak, çıkan yasalarda şöyle hükümler var: Cumhurbaşkanına sürekli yetki veriyoruz. Biz İYİ Parti olarak, Cumhurbaşkanına özellikle vergi veya maddi imtiyaz sağlama konusunda şahsi olarak yetki verilmesini kesinlikle doğru bulmuyoruz; o tür yasalara da oyumuz hep olumsuz olacaktır içinde çok olumlu maddeler olsa bile; bunu belirtmek istiyorum. Yani bu açıdan, madde 14'e de bir itirazımız var, orada da aynı şekilde Cumhurbaşkanına yetki durumu var.

Madde 16'da Anayasa'ya aykırılık durumundan söz edildi. Katılıyoruz çünkü şöyle bir ifade var: "Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü aleyhine açılmış davalar var ise bu davalardan tüm yargılama giderleri üstlenilerek kayıtsız ve şartsız feragat edilmesi" Ya, mahkemeye başvurmak herkesin hakkıdır yani biz bu hakkı elinden alıyoruz kurumun. Dolayısıyla, bu, bence Anayasa'nın hak arama özgürlüğüne aykırı bir ifadedir. Kişiyi, karşı taraftaki kurumu böyle zorlayıp "Sen hakkından vazgeç." demenin anayasal olarak doğru olmadığını düşünüyorum.

Teknoloji geliştirme bölgeleriyle ilgili maddeler olumlu ama bu konuda yine Cumhurbaşkanına yetki verilmesini doğru bulmuyoruz, onun için olumsuz görüş belirtiyoruz.

Madde 23'ü tam anladığımızı söyleyemem, yeteri kadar açık değil; uzman bürokratlarımız varsa, açıklama yapabilirlerse daha sonra memnun oluruz. Belediyeler şu anda Kalkınma Ajanslarından proje alamıyorlar mı?

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKAN YARDIMCISI ÇETİN ALİ DÖNMEZ - Alabiliyorlar.

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) - Alabiliyorlarsa o zaman bu maddeye niye ihtiyaç var?

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKAN YARDIMCISI ÇETİN ALİ DÖNMEZ - Açıklayayım mı?

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) - Başkanım, karşılıklı olabiliyor mu?

BAŞKAN ZİYA ALTUNYALDIZ - Ayhan Hocam, siz devam edin.

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) - Ben bitireyim, tamam.

Sağ olun, teşekkür ederim.

Yani bu maddenin biraz daha açıklanması ihtiyacı var.

ŞAHİN TİN (Denizli) - Hangisi?

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) - Belediyelerle ilgili madde, 23 sanıyorum, kesintilerle ilgili.

Yine, 28'inci maddede Cumhurbaşkanına yetkiler var. Şarj istasyonlarıyla ilgili düzenlemeleri olumlu buluyoruz.

Son olarak, 36'ncı maddede ki bu "49 yıl süreyle bedelsiz irtifak hakkı" ibaresinden sonra gelmek üzere "ya da bağımsız ve sürekli nitelikte irtifak hakkı" ifadesi, yine ben hukukçu değilim ama çok uygun gelmiyor. Devlet imkânlarının süresiz olarak bir kişiye veya kuruma tahsis edilmesi kanımca Anayasa'ya aykırıdır, onu da olumsuz olarak nitelendiriyoruz.

Saygılarımı sunuyorum, teşekkür ederim.