KOMİSYON KONUŞMASI

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakanım, değerli bürokratlar, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakanım, değişen, kentleşen, küreselleşen bir dünyada yaşıyoruz. Özellikle Türkiye için büyük sıkıntılar var. Yani yakın zamanda özellikle kırsalda yaşayan nüfusumuz artık kentte yaşamaya başladı. Kentte yaşamak demek, kırdaki geleneklerin kaybolması demek, oradaki yaşam tarzımızın yok olması demek. Yeni, daha farklı, yoğun teknolojiyle iç içe, kent yaşamıyla iç içe, iş yaşamıyla iç içe yeni bir yaşam tarzı demek. Yeni bir yaşam tarzı oluşuyor, hızla yeni bir yaşam tarzı oluşuyor. Bu hepimizde, bütün toplumda büyük sıkıntılar yaratıyor. Genç bir toplumuz, sıkıntılarımız da had safhada. İstatistiklere bakınca da bunu görüyoruz, arkadaşlarım da verdiler. Mesela, ben TÜİK'ten bir örnek vereyim: 2013'te evlenmeler binde 6 azalırken, boşanmalar 1,6 artmış ve evlenen çift sayısı bir önceki yıla göre binde 6 azalarak 2013'te 600.138 olmuş. Kaba evlenme hızı ise on binde 7,89 olarak gerçekleşmiş. Boşanan çiftlerin sayısı bir önceki yıla göre yüzde 1,6 artarak 125.305'e yükselmiş; boşanan çiftler, ki boşanamayan çiftler de var biliyorsunuz. Kaba boşanma hızı on binde 1,65 olarak gerçekleşmiş. Bunlar TÜİK istatistikleri.

Sıkıntılı bir toplumuz. Demin, kadın cinayetlerinden bahsetti arkadaşlarım, istatistikleri verdiler. Onun haricinde mesela OECD ülkeleri arasında kadının iş gücüne katılma olarak yüzde 28-30 civarında bir orana sahibiz ama o da çok kaliteli değil tabii. Hülya Hanımın söylediği gibi daha çok basit işlerde çalışan kadınlar bunlar çoğunluk olarak.

Yine, Birleşmiş Milletler Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Endeksi'nde 68'inci sırada Türkiye. 17'nci büyük ekonomiyiz aslında. "17'nci büyük ekonomiyiz." diyoruz ama bütün bu endekslerde, kalkınmayı gösteren, insan gelişmişliğini gösteren endekslerde maalesef çok çok gerilerdeyiz.

Dünya Ekonomik Forumu'nun Toplumsal Cinsiyet Ayrımcılığı sıralamasında da Türkiye 136 ülke arasında 120'nci sırada, 2014 rakamı bu.

Bir ayrı istatistik vereyim. "Help Age International"ın yani yaşlı destek programının Türkiye için şöyle bir tespiti var: Yaşlılar için yaşanabilir ülke sıralamasında Türkiye dünyada 77'nci sırada.

Yine, TÜİK rakamlarına göre 2014 yılı itibarıyla nüfusumuzun yüzde11,1'i 60 yaş ve üzerinde, 2030 yılında bu oran yüzde 17,3 olacak, 2050'de de yüzde 27-28'lere çıkacak; öyle tahmin ediliyor. Yani genç bir nüfusumuz var ama hızla da yaşlanıyor aynı zamanda nüfusumuz.

Şimdi böyle bir ortamda geleneklerimiz hızla -biraz önce söylediğim gibi- kayboluyor, o kırsal yaşamdaki sağlam duruş, yaşam tarzı kayboluyor, yeni bir yaşam tarzı oluşması gerekiyor. Kimlikler de kayboluyor bu arada, kişilikler kayboluyor ve en fazla bundan çocuklar, kadınlar zarar görüyor, sıkıntı görüyor.

Siz sunumunuzda "Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının temel amacı, toplumun yaşam kalitesini artırmaktır." demişsiniz. Bence toplumun yaşam kalitesini artırmak sonraki hedef. Önce toplumun yaşamının olmasını, bir yaşam tarzı olmasını desteklemek gerekiyor, oluşmasını sağlamak. Toplumun bir yaşam tarzı yok henüz. Türk toplumu nasıl yaşıyor kentlerde, gelenekleri ne, kişilikleri oluştu mu, kimlikler oluştu mu? Hiçbir şey belli değil. Artık düğün geleneklerimiz, iş hayatındaki geleneklerimiz, günlük yaşamımızdaki geleneklerimiz belli değil. İlişkiler karman çorman, kaos içerisinde. İnsanların kafaları da, yaşamları da kaos içerisinde. Bunu oluşturmak lazım önce. Önce bir yaşam tarzı oluşturmak lazım ki, ondan sonra yaşam tarzının kalitesini artıralım. Bunu yapmak lazım, istatistikler bunları gösteriyor. Siz yine sunumunuzda diyorsunuz ki "2002'ye göre kat kat harcamalarımızı artırdık." Harcamaların artmasına rağmen, bu kadar harcama yapmamıza rağmen bu istatistiklerde bir gerilik varsa, bu kadar sıkıntı varsa, demek ki bu iş parayla değil, farklı şeylerle yapılabilir, farklı saiklerin devreye girmesi lazım, farklı politikaların devreye girmesi lazım. Bir sıkıntı var burada. Adınız güzel, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı. Bakın, Politikalar Bakanlığı yani burada bir politika değil artık çeşitli, farklı politikalar izlenmesi gerekiyor. Onun için öncelikle o yaşam tarzının, Türk yaşam tarzının oluşmasına bir kere sizin katkıda bulunmanız... Onu oluşturmanız doğru değil tabii devletin böyle bir yaşam tarzı oluşturmaya hakkı yok toplum için ama ona destek olmanız lazım. Kendi kültürüne göre, kendisinin bir yaşam biçimi oluşturması lazım. Bunun için tabii ki eğitim çok önemli ama sunumunuzda görmedim. Eğitimle ilgili olarak, Millî Eğitim Bakanlığıyla nasıl bir iş birliği içerisinde çalışıyorsunuz? Bu son bölümde özellikle bununla ilgili bazı açıklamalarınız olursa memnun olurum. Eğitim çok önemli, tabii sadece millî eğitim değil, eğitim her aşamada olmalı, her yaşta olmalı ve bu aşamalar için neler yapıyoruz? Çünkü insanlar bu teknoloji karşısında, kent karşısında da çaresiz kalıyorlar. Onlara sürekli olarak destek vermek lazım. Özellikle kadınlar dışarı da çıkamıyorlar, kent yaşamında çok çaresiz kalıyorlar. Onlara sürekli eğitim vermek gerekiyor.

Sanayiyle iş birliğiniz nasıl? Mesela, bu kadının iş gücüne katılımını artırabilmek için sanayiyle bir iş birliği yapmak lazım. Sanayi politikaları tespit edilirken... Bugün Sayın Başbakanın açıklamaları var, yeni hedefler, 25 yeni ana hedef programı açıklıyor, ona bağlı projeler açıklayacak. Bununla ilgili bir iş birliği yaptınız mı acaba? Bu politikaların tespitinde kadınların yeri ne olacak, ailenin yeri ne olacak, sizin toplumla ilgili öngörüleriniz? Yani Türkiye sanayileşebilir, birdenbire bazı politikalar uygulanır, sanayileşir ama o sanayileşmeyle beraber nasıl sorunlar ortaya çıkacak, nasıl sıkıntılar ortaya çıkacak? Bunları öngörüyor muyuz, bununla ilgili çalışmalar yapılıyor mu? O 1.200 proje mi demiştim? 1.200 proje içerisinde sizin mülahazalarınız, politikalarınız neler, onları desteklemek için yaptırdığınız şeyler nelerdir? Onları özellikle bilmek isterim çünkü çok önemli.

Bir de, tabii, demin bahsedildi, kadının günlük yaşama katılımı için yerel yönetimlerden başlamak lazım. Siz sunumunuzda Meclise katılımla ilgili, Meclisteki milletvekili kadın sayısını vermişsiniz, oranları vermişsiniz ama bence Türkiye Büyük Millet Meclisinden daha önemli olan, kadınların yerel yönetimlere, belediye meclislerine katılımı. 32 bine yakın, 31 bin küsur galiba meclis üyesi var Türkiye'de, 1.500'e ulaşmıyor kadın meclis üyesi sayısı, 1.500'e ulaşmıyor. Bunun artması lazım. Mesela, sizin, seçim dönemlerinde bunları desteklemeniz lazım. Yerel yönetimlerde daha çok kadının görev alması demek, toplumsal yaşam içerisinde kadının daha fazla etkin olması demektir. Her alanda kadın daha fazla etkin olur ve kadınların belediye meclislerine girmesi daha iyi bir toplum düzeni, daha düzgün, daha ahlaklı, daha düzenli bir yaşam sağlar.

Ben, 2002 ile 2014 rakamlarının kıyaslanmasını da doğru bulmadım. Onlar biraz farklı rakamlar, çok şey değişti ama sadece yardımlarla bu işin olmadığını söylemek istiyorum.

Bir de şunu belirteyim: Yardımların şekliyle ilgili olarak da yani topluma yapılan destekle, yardımla ilgili olarak da sorunlar var Sayın Bakanım. Şu Soma'da en fazla üzüldüğüm olaylardan biridir, ben görmedim ama gazetelere yansıdı, televizyonlara yansıdı. Bir yardım grubu, bir dernek, çocuklara bisiklet götürmüş, oyuncaklar götürmüş. Sürekli olarak da yapılıyor bu tür şeyler. Çocuklardan ikisi arkadaş, birisine bisiklet verilmiş, diğerine verilmemiş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

"Bana neden vermiyorsunuz, benim de babam madende çalışıyor?" demiş. "Senin baban ölmedi." demişler. "Keşke benim babam da ölseydi." demiş. Yani, bu, tüylerimi diken diken etti. Çok kötü bir şey. Yani nasıl bir ortam var tahayyül edebiliyor musunuz? Çok kötü bir şey bu yani insanların, toplumun... Tüketim toplumuyuz zaten, bu konuda çok şey yapamıyoruz ama insanların bu hâle gelmesi, çocukların böyle yetişmesi skandal bir hadise. Yani bunların çok farklı düzenlenmesi lazım. Siz de orada herhâlde bir sürçülisan ettiniz. Bir de 301 evler mi? Sonradan "evler projesi" gibi bir şey söylediniz. Bilmiyorum, sonra düzeldi mi o konu ama... Yani o 301 konusunun, 301 ölümün çok hatırlanmaması lazım yani daha farklı bir şekilde anımsanması lazım, ders olması lazım hepimize.

Sorular bölümünde, birkaç konu daha var, onlara müsaadenizle gireyim.

Çok teşekkür ederim.