| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/283) ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/282) ve Sayıştay tezkereleri a) İçişleri Bakanlığı b) Emniyet Genel Müdürlüğü c) Jandarma Genel Komutanlığı ç) Sahil Güvenlik Komutanlığı d) Göç İdaresi Başkanlığı e) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 22 .11.2021 |
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Sayın Başkanım, çok Değerli Bakanım, İçişleri Bakanlığımızın çok değerli bürokratları, çok saygıdeğer basın mensuplarımız; ben de İçişleri Bakanlığımız ile bağlı kuruluşlarının 2022 yılı bütçesinin hayırlara vesile olmasını diliyor, bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında, milletimizin ve devletimizin varlığına emeği geçen, aziz vatanımız uğrunda can veren tüm şehitlerimize Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyorum.
Değerli milletvekilleri, sözlerime geçmeden önce, özellikle biraz önce Sayın Katırcıoğlu da söyledi ama bana göre özellikle karşı cenah yani 3 tane parti anladığım kadarıyla birleşti, artık siyaset yapamama, siyaset üretememe noktasına gelmiştir. Dolayısıyla çoğu ya Kürt meselesine takılıp kalıyor ya tezkere meselesine takılıp kalıyor veya gerçekten siyaset üzerine, günübirlik üzerine bir...
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Sayın Çelebi...
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Ya, hocam, bakın, ben sizi dinledim, hiç istifimi de bozmadım ama hani bize de bir konuşma şeyi verirseniz sevinirim çünkü şöyle: Sabahtan beri hepiniz konuştunuz. Dolayısıyla bakın, ben sizin şahsınıza saygı duyarım, yani analizleriniz olabilir, kendi şahsınız olabilir ama şudur: Burada önemli olan bu devletin varlığı eğer bu nitelikli Komisyonda, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülüyorsa bizim de konuşmamız lazım.
Dolayısıyla şunu söyleyeyim, şimdi, Sayın Katırcıoğlu'ndan başlayayım da, dedi ki: "Ya, eksik demokrasi..." Kürt sorununa getirip de şiddeti ekonomiye bağladı.
Değerli Hocam, benim eşim Yozgatlı. Şimdi, arkadaşlar; Türk, Kürt kardeştir. Ya şöyle: Şimdi, bakın, bu ülkede insanlar et tırnaktır. Hangi Kürt bugün diyebilir ki: "Ya, ben Kürtçe konuştum, gelip de beni içeri attılar." Kim diyebilir?
(Gürültüler)
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Demesi mi lazım?
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Bir dakika... Kim diyebilir?
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Bir de desin!
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, hatibi dinleyelim lütfen.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Bakın, bunlar AK PARTİ'den önceydi.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Herkesin fikri kendisine, beğenmeyebilirsiniz, saygıyla dinleyeceğiz fikirleri.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Şöyle: Bunlar AK PARTİ'den önceydi. Şimdi, siz bugün Çankaya'ya gidin, İstanbul'a Boğaz'a gidin, Boğaz'da bir villa almak istiyorsanız kim size diyebilir: "Ya sen, Şırnaklısın, Ağrılısın, Mardinlisin, ben sana burayı vermiyorum." diye?
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Ya, bunlar hikâye!
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Diyebilen tek bir insan var mı? Yok böyle bir şey, böyle bir sorun yok yani. Eğer siz bunları sorun olarak görmek istiyorsanız, dil üzerinde... Bakın, Sayın Bakanımız -şimdi, oraya da geleceğim- çok güzel bir cümle kullandı: "Kültürel terörizm." Şimdi, bakın, Türkiye'de, bütün dünyada kavramlar değişiyor artık. Yani bizim şunu görmemiz lazım: Demografik yapı üzerinde bizim siyaset yapmamamız lazım. Şunu söyleyeyim: "Kayyumları atla." Ya, Allah aşkına, kayyumunuz yani sizden önce veya seçilen atandı, atandığı zaman yereldeki halk... Batıda da var kayyum, İzmir'de de var kayyum, kimse bir tepki mi gösterdi? Çıkıp da "Ya, kardeşim siz bunu atayamazsınız, biz belediye başkanımızdan memnunuz, adam şöyle çalıştı, böyle çalıştı." diyen var mı?
(Gürültüler)
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, rica ediyorum, herkes sırası geldiğinde konuşacak, yok, öyle bir şey, beğenmek zorunda değilsiniz fikirleri ama sabırla dinleyeceksiniz; demokrasi böyle bir şey.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Bir şey daha söyleyeyim, elinizi vicdanınıza koyun, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinden buna büyük şehirleri de örnek verebilirim. Ya, altyapıya bakıyorsunuz, yok; üstyapıya bakıyorsunuz, yok; suya bakıyorsunuz, yok; kanalizasyona bakıyorsunuz, yok; hiç bir şey yok. Yapılan ne var? Getirin yani parmağınızı benim gözüme sokun Mahmut ağabey, sen gidip geziyorsun, deyin ki "Ya, arkadaş, biz şu hizmeti yaptık, şundan dolayı devlet bundan haksızdır." Yok böyle bir şey. Dolayısıyla şunu söyleyeyim: Bizim ilk önce elimizi vicdanımıza koymamız lazım ama şu Kürtler üzerinde de lütfen... Ya, biraz önce bir hanımefendi konuştu -hani insanın canı yanıyor- bir kelime de Kürtçe bilse anlarım. "Efendim, Kürtçe en çok konuşulan dil, siz Kürtçe üzerinde bir şey yapmıyorsunuz." Ya, kardeşim, git, TRT Şeş'e bak. Bunu AK PARTİ, bunu Tayyip Erdoğan çıkardı. İnsan kendisinden utanır ya. Bunu söylediği zaman insan oturup biraz düşünür: "Ya, ben bunu söylersem acaba bu Türkiye Büyük Millet Meclisindeki doğu ve güneydoğu milletvekilleri ne der?" veya "Benim kendi sıramdaki milletvekilleri ne der?" diye. Hanginiz Kürtçe konuştunuz da bir polis gelip de sizi burada alıkoydu? Geçen hafta burada hanımefendinin biri takır takır Kürtçe konuştu ama içinizden kaç kişi anladı, merak ediyorum. Merak ediyorum, Garo kaç tane cümlesini anlayabildi?
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Çelebi, isim vermeyelim, şimdi yeni tartışmalar doğurmayalım, süremiz kısıtlı.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Dolayısıyla, bakın, şunu söyleyeyim: Bizim doğru cümleler söylememiz lazım.
Şimdi, ikinci bir hususu daha söylemek istiyorum değerli arkadaşlar, diğer konulara sonradan gelirim. Bakın, Sayın Şener keşke burada olsaydı, sabah burada bir cümle söyledi, ben tutanaktan da aldım, dedi ki: "Ya, silahların gölgesi altında Mecliste bütçe müzakeresi olmaz." Ya, bu doğru bir şey değil. Bakın, buraya gelen bütün kamu görevlileri şimdiye kadar kimseye bir nezaketsizlik mi yaptılar? Bizim başladığımız günden bugüne kadar herkes harfiyen kendi kuralına uyuyor, geçtiğiniz zaman önünü ilikliyor "Buyurun efendim." diyor. Ama geçmişte milletvekilliği, bakanlık, başbakan yardımcılığı yapmış olan bir devlet büyüğüne -ben öyle görüyorum, gerçekten Sayın Şener'e de saygım var, sıkıntım da yok ama- bu cümleleri yakıştıramıyorum. "Silahların gölgesinde" dediği zaman bu bir algı meselesidir, bunları doğru bulmuyorum. Dolayısıyla bu tür konuşmalara bizim özellikle biraz daha dikkatli girme imkânımız olursa buna gerçekten sevinirim.
Değerli milletvekilleri, pandemi süresince gerçekten İçişleri Bakanlığımızı... Ben burada Sayın Bakanımızın huzurunda, riyasetinde bütün İçişleri Bakanlığı temsilcilerine kendilerinden dolayı teşekkür ediyorum.
Bakın, bütün Avrupa sıkıntılar yaşarken bizim ülkemizde bir maske sıkıntısı bile olmadı. İlk günden beri gerçekten Bakanlar Kurulu, özellikle bu anlamda, Sayın Cumhurbaşkanımızın riyasetinde müthiş bir mücadele verdiler.
İkincisi, özellikle alışverişe gidemeyen insanlarımız için Vefa Grubu çok önemli bir şeydi yani İçişleri Bakanlığının, özellikle valiler ve kaymakamlar uhdesinde getirmiş olduğu bir hizmetti, müthiş derecede faydalı oldu. İnanın, benim kendi bölgemde köyler çıkamadı, kendi aralarında husumetliydi, biz kaymakamı aradık, gidip günlerce, haftalarca o insanların hizmetinde bulundular. Bunlar belki küçük nüanslardır ama devlet açısından çok büyük, olumlu kurallardır; bunu özelikle burada da belirtmek istiyorum.
Yine, özellikle bir zamanlar bir devlet gördük değerli arkadaşlar, bakın, vatandaşın evine kadar memurlarıyla, polisiyle, jandarmasıyla, öğretmeniyle, kamu personeliyle servis başlattılar ve alışveriş yaptılar. Biz özellikle yaşlılarımıza da bakarken jandarmamızla gittik, onların tarlalarını sürdük hatta sabah da Sayın Bakanımız eğer yanlış hatırlamıyorsam bir cümlesinde bahsetti: İHA'larımızla biz şu anda çiftçilerimizin, köylümüzün kaybolan ineklerine veya hayvanlarına bile bakıyoruz. Şimdi, bir devlet tasavvur edin, nereden nereye geldiğimizi siz kendiniz düşünün.
Yine, sosyal izolasyon konusunda; gerçekten burada özellikle Bakanlıkların bütün personeline teşekkür ediyorum, hiç kimseye bir nezaketsizlik, farklı bir ortamları olmadan iki yıl boyunca bize hizmet ettiler.
Yine, şunu da belirtmek istiyorum: Bu şehir hastaneleri bir dönemler çok fazla eleştirildi, şimdi düşünün, elinizi vicdanınıza koyun, eğer bu şehir hastanelerini AK PARTİ getirmeseydi pandemide Türkiye Cumhuriyeti devletinin hâli ne olurdu? Bakın, ne olurdu?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Devlet yaptı, devlet.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Biz hepimiz otururduk, elimizi böyle bırakır düşünürdük. Dolayısıyla bunları düşünmenizi arzu ediyorum. Eğer özellikle devletin bir eksiği gediği varsa biz bunu yapalım ama devletin önemli olan noktalarını da bizim özellikle ön plana çıkarmamız lazım.
Yine, değerli milletvekilleri, bir zamanlar, bunu özellikle istirham ediyorum...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Çelebi, son dakikanız toparlarsanız sevinirim, bir dakikanız kaldı.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Uğur Bey'den beş dakika alacağım var ama...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Yarın da çalışacağız Sayın Çelebi.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Tamam.
Şimdi, bakın, bir zamanlar merkezine inemediğimiz şehirlerin sınırına, dağına bu devlet dünyanın en modern entegre güvenlik sistemlerinden birini yapıyor. Eskiden "dağ başı" denilen yerlerde şimdi termal kamera var, modüler duvarlar var, duvarın dibinde güvenlik yolları var, yüksek teknoloji, elektro-optik kuleler ve sınırından aydınlatmalar var. Bakın, Sayın Bakanımız burada, şimdiye kadar bu anlamda 4 kere Ağrı'ya geldiler. Ben gerçekten devletime, Sayın Bakanımıza teşekkür ediyorum.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son cümlelerinizi alalım.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Benim ilim, biliyorsunuz, İran'la sınır olan bir il, müthiş derecede bir yatırım geldi. Bu devlet eğer kendi sınırına hâkim oluyorsa, teröre de hâkim oluyor. Şimdi, hamdolsun, o bölgelerde başını çıkarana tık diye devlet gereğini yapıyor. Dolayısıyla, bizim bu konularda devletimizle...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ederim Sayın Çelebi. Süreniz dolmuştur, teşekkür ediyorum.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Beş dakika almıştım ama...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Anlayışınızı bekliyorum, teşekkür ediyorum.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Peki, ben İçişleri Bakanlığımızın bütçesinin hayırlı olmasını diliyorum, bu vesileyle hepinize saygılar sunuyorum.