KOMİSYON KONUŞMASI

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakan, değerli bürokratlar ve değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüştüğümüz tasarı öz olarak, sermaye kazançlarından vergi alınmamasını yani faiz kazançlarından ve faizden elde edilen gelirden vergi alınmamasını, faizden vergi alınmamasını getiriyor. Yaptığımız kaba hesaplara göre de -bu tartıştığımız konu- yıllık aşağı yukarı 20-25 milyar lira arasında bir vergiden vazgeçiyoruz. Yani, devlet, Maliye Bakanlığı, Hazine 20-25 milyar liralık bir vergiden vazgeçiyor bu şekilde. Konuştuğumuz kısaca bu. Önemli bir rakam değil mi? 20-25 milyar liradan Maliye Bakanlığı, Hazine, devlet vazgeçiyor. Kime terk ediyor bunu? Faizcilere terk ediyor. İktidarın şeyiyle söylüyorum tırnak içerisinde, faiz lobisine terk ettiğimiz rakam 20-25 milyar lira arasında, yıllık.

Şimdi, normalde bunu konuşurken 2007'de çıkan bir Başbakanlık yönetmeliği var, mevzuatı düzenleme yönetmeliği, ona göre bir etki analizi getirilmesi lazım. Yani, gelir artırıcı, ekonomik etkisi olan bir kanun tasarısı görüşülüyorken muhakkak etki analizi yapılması, getirilmesi lazım. Maliye Bakanlığı bunu çok iyi biliyor. Ayrıca, 5018'in -biraz önce telaffuz edildi, Sayın Günal söyledi- 14'üncü maddesine göre de etki analizi yapılması gerekiyor. Burada milletvekillerinin ne yaptıklarını, neye imza attıklarını, neye el kaldırdıklarını ya da neyi reddettiklerini, neyi kabul ettiklerini bilmeleri lazım, üstü kapalı bir şekilde geçmemesi lazım. 25 milyar liraya yakın bir devlet gelirini sonuç olarak faizcilere teslim ediyoruz, kısaca bunu yapıyoruz. Bunun ne faydası olacak? Biraz önce İbrahim Bey açıklamaya çalıştı, o açıklama yapılabilecek en ince, diplomatik üsluptur.

İBRAHİM MUSTAFA TURHAN (İzmir) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Kuşoğlu.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Şunu yapabiliriz, bakın, "Biz bu vergiden vazgeçiyoruz ama buna karşılık olarak ben bir para alacağım, bir gelir elde edeceğim, borç alacağım; o parayla da yatırım yapacağım, karşılığında da şunları şunları yapacağım." diyebilirsiniz. Hani dedi ya "Retrospektif bir yaklaşımda bulunulmaması lazım Robert Lucas'ın teorisine göre." ama bulunmak da gerekiyor. Şimdi, geçmişte biz bunlardan vazgeçtik, yıllık bu kadar gelirden vazgeçtik de ne yaptık? Yatırım yaptık mı? Tasarruflarımızı mı artırdık? Tam tersine, düştü tasarruflarımız. Eşit gelir dağılımını mı daha iyi hâle getirdik? Yok. Ne yaptık? Ağırlıklı olarak, bu aldığımız parayı, borçları gayrimenkule yatırdık, maalesef, gayrimenkule yatırdık ağırlıklı olarak. Bunları yatırıma dönüştürüp, özellikle yapısal reformları yapıp Türkiye için gerçek anlamda, ekonomik anlamda bir yatırım yapıp da bunu fazlasıyla çıkarmadık biz. Şimdi, onun için, bundan sonra da bu yapacağımız, fedakârlık ettiğimiz paraları, rakamları niye yatırıma dönüştüreceğimizi düşünüyoruz? Dönüştürmeyeceğiz yine, aynı şekilde devam edeceğiz. Evet, bunu yapalım, yapmamız gerekiyor, yapalım ama bunu yatırıma dönüştürüyorsam bir anlamı var. Yoksa, ne anlamı var? Borçlanıyorsun, daha da fazla borçlanıyorsun. Sayın Bakanım çıkardı, 2002'den beri olan rakamları çıkardı, biraz önce de verdi. Kümülatif 1 trilyon 700 milyar lira. Çok büyük bir para. Bunların bir anlamı olması yapıldıktan sonra, yoksa hiçbir şekilde değmez. Bu yapılan fedakârlıklar yatırıma dönüşmediği sürece, toplum için bir fayda mülahaza etmedikten sonra hiçbir anlamı yoktur.

Biliyorsunuz, son yıllarda özellikle, önemli bir dönemdeyiz, hepimiz bir sorumluluk altındayız, bir vebalimiz var, iktidar milletvekillerinin daha fazla var tabii ki, bizlerin de var aynı şekilde. Hepimiz yaptığımız işi düşünmek zorundayız, tartmak zorundayız. Dünya ekonomisi hakikaten sıkıntılar içerisinde. Geçen, Sayın Bakan da belirtti: FED'in faiz artırımı, IBRD parasal genişleme içerisinde, Çin ekonomisi küçülüyor, bu, dünya için sıkıntılar getiriyor, emtia fiyatlarında düşüş var, petrol fiyatlarında petrolün varili ilk defa 40 doların altında indi. Bütün bunlar dünya dengelerini etkiliyor. Bu dengeler etkilenirken bizim de yeni ekonomi politikaları ortaya koymamız gerekiyor. Var mı böyle bir ekonomi politikası? Yapısal reformlar var mı? Geçen perşembe günü burada üç aylık geçici bütçeyi görüşürken, aynı zamanda, Sayın Başbakan eylem planını açıkladı. 200'ün üzerinde 240'a yakın madde var. Üç aylık dönem için 20 madde var ama hiçbiri yapısal reform niteliğinde değil. O zaman, bu vazgeçtiğimiz vergiler, Maliye Bakanlığının vazgeçtiği vergiler, Hazinenin vazgeçtiği rakamlar ne olacak? Yapısal reformlar yoksa bütün bunların bir anlamı olabilir mi toplum için? Bakın, devlet sisteminde çatırdamalar var, Sayın Cumhurbaşkanı da ifade ediyor. İki başlılık söz konusu, sistem sıkıntılar içerisinde, toplumda büyük sıkıntılar var. İfade edildi burada, toplum içerisinde büyük bir bölünme var, çok önemli, ruhlar, gönüller bölünüyor. Siyasi sistem içerisinde de sıkıntılar var. Böyle bir ortamda bu kadar borçlanmanın bir anlamı yok, tekrar tekrar borçlanmanın. Bunun sonucunda ülke, toplum, devlet büyük sıkıntılara girer, bu borçlanma ülkeyi çok büyük sıkıntılar içerisinde bırakır yatırıma dönüşmezse, doğru dürüst kullanılmazsa bu paralar.

Dünyada bir finans ekonomisine geçildi, hocalarımız daha iyi bilir. Üretim ekonomisi aşağı yukarı terk edildi. Bu "Bretton Woods Sistemi" de altına dayalı, daha sonra üretime dayalı sistemlerden de vazgeçildi, parasal sistemler çok anlamsızlaştı. Bugün, çok çok farklı bir noktaya geldik artık para sistemi açısından da. Bütün bunların sonucu olarak yapılması gereken, daha fazla AR-GE'dir, high tech ekonomi oluşturmaktır, farklı bir ekonomi yaratmaktır. Böyle bir anlayış var mı, böyle bir vizyon var mı, böyle bir kadro var mı? Bunları göremiyoruz. Bakın, yüzde 50 oy almış, 1 Kasımda, bir ay önce, bir iktidar var, on üç yıllık bir iktidar var ama o coşku yok. Bugün, para kaçıyor Türkiye'den, döviz yükseliyor, yatırımcı kaçıyor, borsa düşüyor, tam tersine, olumsuz bir hava var Türkiye'de. Hâlbuki, çok daha olumlu olması lazım, yüzde 50'lik bir iktidar tek başına gelmiş, çok güçlü bir iktidar olması lazım, çok güçlü bir vizyon veriyor olması lazım Türkiye ama bunu göremiyoruz. Yapısal reformlar böyle bir şeye işaret etmiyor, daha doğrusu yapısal reformların işaretini alamıyoruz maalesef. Dolayısıyla da bu yaptığımız işin çok anlamı da olmayacaktır değerli arkadaşlarım. Yani, Maliye Bakanlığının vazgeçtiği bu meblağlar sonuç olarak da bir anlam ifade etmeyecektir.

Şunları okumaktan kendimi alamayacağım. Önce okuyayım da sonra kime ait olduğunu da söyleyeyim. "Şunu da söylemem lazım: Faiz lobisi, kendine çekidüzen ver. Faiz lobisi yıllarca benim milletimin alın terini sömürdü. Bundan sonra sömüremeyeceksin. Çok sabrettik. Olay, sadece bu lobiyi oluşturan -bir banka, üç banka, kim varsa hepsi için aynı şeyi söylüyorum- siz ki bize karşı böyle bir mücadeleyi başlattınız, bunun bedelini ağır ödeyeceksiniz. Utanmadan, sıkılmadan borsayı çökertme gayretleri içerisine girenler, borsada benim param yok, çökersen sen çökeceksin..." ve buna bezer konular. Yine aynı kişi "1 puan faizin ülkeye maliyeti 2,5 milyar dolardır." diyor. Bunu Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan söylüyor, biraz önce söylediklerim ve bunlar ona ait. Şimdi, bunlar ortadayken, böyle bir görüş varken, bizim, kalkıp da "Efendim, tekrar her şey iyi olacaktır. Çok düzgün yatırımlar yapacağız, yapısal reformları tekrar getireceğiz. Onun için, daha faza borçlanalım. Daha iyi şartlarda borçlanabilmek için de üzerindeki vergi yükünü kaldıralım." dememiz pek bir anlam ifade etmiyor. Şunu söyleyebilseydiniz, Sayın Bakan şunu söyleyebilseydi: "Bakın arkadaşlar, biz bu kadar yıllık 20-25 milyar liralık vergiden vazgeçiyoruz ama daha rahat bir şekilde borçlanacağız, şu yapısal reformları da yapacağız." Bunu deseydi, amenna, biz de kabul ederdik, mutlu olurduk. Belki eleştirirdik, yapısal reformların içeriğiyle ilgili eleştirilerimiz olabilirdi ama bir anlam ifade ederdi. Hiçbir şekilde yapısal reform yok, izi yok, yapılacaklar belli değil, sadece o 240 maddelik eylem planı içerisinde seçimde vadedilenlerle ilgili bazı hususlar var. Vergi reformuyla ilgili olarak dahi bazı şeyleri Sayın Bakan telaffuz edemedi, sadece gelir ve kurumlar vergisini ki geçen dönemde o getirilmişti buraya, kadük oldu, Plan ve Bütçe Komisyonunda bekledi.

Böyle bir ortamda bunu kabul etmemiz, muhalefet tarafından bunun kabul edilmesini beklemeniz doğru olmaz. Ben, iktidar milletvekilleri tarafından da, Komisyon üyeleri tarafından da bunun kabul edilebileceğini, en azından vicdanlarının rahat olmayacağını düşünüyorum.

Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.