KOMİSYON KONUŞMASI

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Teşekkür ederim.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Şöyle herkesi sakinleştiren bir konuşma yaparsanız çok memnun olurum.

Buyurun.

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Herkesi sakinleştiren ama sizi biraz kızdıran olabilir Sayın Başkan çünkü usul ve yönteminize dair bir şeyler söyleyeceğim.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Buyurun.

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Birincisi, erken gelenin yer kaptığı yerde demokrasi olmaz.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Doğru söylüyorsunuz.

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Tekrar söylüyorum: Erken gelenin yer kaptığı yerde demokrasi olmaz. Neden?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Ne yapalım? Bir öneriniz varsa söyleyin.

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Yer kapmak için sabah buraya geliyoruz ve aslında buranın bütün Türkiye halkına, herkese açık, izlemek isteyene açık ve şeffaf olması gerekirken vekiller bile izleyemiyor.

İkincisi -çok özür diliyorum, affedersiniz, mesele yemek değil ama-demin aşağıya indik, yemekte de yer bulamadık.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Eyvallah, ona bakalım.

Uyarınız için teşekkür ediyorum.

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Sayın Başkanım, önerim şu: Milletvekillerinin etkin dinleyerek ve etkin konuşarak katılabileceği bir ortam oluşturulur ise bu görüşmeler, bu müzakereler daha verimli olabilir, bir.

İkincisi, söylenen her şeyde elbette temiz dil kullanmak lazım, elbette politikanın, felsefenin, sanatın, siyasetin, sosyolojinin, edebiyatın diliyle ifade etmek lazım, lakin burada bir karşıtlaşma var. Bu karşıtlaşmanın olduğu yerde aslında anlayış Hükûmete düşer; anlayış, daha önemli ölçüde, daha büyük ölçüde temsiliyeti olana düşer. "Taç giyen baş akıllanır." derler, atalarımızda böyle bir şey var. Hani herkes Şeyh Edebali'ye vurgu yapıyor ya, yanlış tefsir ederek vurgu yapıyorlar ve Şeyh Edebali'nin öğütlerini bir kere daha dinlemekte fayda var.

Sayın Bakan, değerli bürokratlar... "Öneri ve eleştirileriniz bizim için kıymetli." dediniz. Bu söylediğiniz de bizim için kıymetli lakin öneri ve eleştirilerin içinde bir seçki yapma çabası var; hangi öneri beğeniliyor, hangisi beğenilmiyor? Bir.

İkincisi, dillere pelesenk edilmiş bir kavram var Sayın Başkan: "Yol medeniyettir." Doğrudur, yol medeniyettir fakat yolsuzluk nedir? Burada yolsuzluk için ne demek lazım? Ve bu yollar yapılırken, ihale süreçlerinde, daha sonraki süreçlerde meydana çıkan karmaşa ve bunun şeffaf olmaması; deminden beri herkesin anlattığı, köprüden geçmediği hâlde vergi ödeme, bir Deli Dumrul yasası vesaire; bu yolların, havaalanlarının yapılışı sırasında meydana gelen can kayıpları ve bu can kayıplarını umursamama durumu; harcamaların denetlenebilir ve şeffaf olmayışı; yolun ve yapılan köprülerin, ulaşım için yapılan şeylerin ekolojik sürece, doğal sürece, insani sürece, tarım üretimine ve benzeri şeylere zarar vermesi ve bu zararın hesaplanmaması, dikkate alınmaması, önemsenmemesi, umursanmaması kesinlikle kabul edilebilir bir şey değil Sayın Bakan, değerli bürokratlar.

"Ey yolcu! Bilmeden gelip bastığın bu toprak bir devrin battığı yerdir. Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın bir kalbin attığı yerdir." diye nerede yazıyor? Çanakkale'de yazıyor ve bu, kimliği, kültürü ne olursa olsun Türkiye'de yaşayan herkese hitaben söylenmiş bir şeydir. Burada aslında "yol"dan ve "yolcu"dan kastedilen şey tam da sizin iş alanınızdır. Nereye yetişmek istiyorsunuz Sayın Bakan ve değerli bürokratlar? Elbette ki insanlığa, Türkiye'ye hizmet noktasında bir acele, bir ivediliğin olması güzel ancak bu acele ve ivedilik içerisinde muhalefetin, ilgili kurumların, demokratik kurumların, sendikaların, eleştirenlerin hiçbir şekilde dikkate alınmıyor olması kabul edilebilir bir şey değil. Aslında bu aceleyle varmak istediğiniz yere zaten geç kaldınız Sayın Bakan, varmak istediğiniz yerin nihai sonucuna zaten politik olarak da toplumsal olarak da kurumsal olarak da geç kaldınız ve sanki bütün her yerde yolu bitirdiniz, neredeyse uzaya, Ay'a, yıldızlara yol yapmak gibi fantastik şeyler ortaya çıkıyor. Şimdi, burada biraz engin olmak, biraz dengeli davranmak ve bütün bu gerçekleri dikkate almak, yol ve yolsuzluk arasındaki ikilemde hakikatten yana, adaletten yana olmak gerektiği kanısındayım.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Bülbül, süreniz doldu ama yemekteki hatamızdan dolayı bir dakika ek süre veriyorum.

Buyurun.

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Teşekkür ediyorum, sağ olun.

Sayın Başkan, o hata için ortamı biraz düzenlemekte fayda var.

Ben özellikle şunu tekrar vurgulamak istiyorum Sayın Bakan, söylenecek elbette ki çok şey var ama bu hizmetler, bu yol, köprü ve benzerinin yapımı sırasındaki iş güvenliği, can kaybı noktasında istatistik var mı mesela elinizde? Ne kadar can kaybı olmuştur? Bu can kaybına ilişkin insanların hukuki durumu ne olmuştur, dava açılmış mıdır kurumunuza, Bakanlığınıza karşı? Bu davaların sonucu ne olmuştur? Yaşamını yitiren insanların ailelerine, çocuklarına dair ihtiyaçlarını karşılama ve benzeri noktasında herhangi bir projeniz oldu mu Bakanlık olarak? Bu, oldukça önemli.

Kalkınmadan sürdürülebilir...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum.

Bir dakika süreniz dolmuştur.

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Peki, ben teşekkür ediyorum.