KOMİSYON KONUŞMASI

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sayın Başkanım, çok Kıymetli Bakanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım, Kıymetli Bakan Yardımcılarımız, kıymetli bürokratlarımız, basınımızın çok değerli temsilcileri; ben de hepinizi saygıyla, sevgiyle, muhabbetle selamlıyorum.

Evet, Kıymetli Başkanım, bizler milletvekiliyiz. Bakanlarımız buraya geliyorlar, bütçelerini savunacaklar, bütçe hakkı Meclisin. Ama şu var: Çok kıymetli bazı milletvekili arkadaşlarımızın bakanlara hitap şekilleri, tarzları hakikaten beni bile rencide ediyor, değil Bakanımızı. Bakanımızın nerede, nasıl davranacağını çok kıymetli bazı milletvekillerimizden öğrenecek hâli yok. Yani, ona değişik isimlerle hitap etmelerini ben etik bulmuyorum ve bu tarz davranışları da kınıyorum.

Sayın Bakanım, tabii, son yıllarda dünyada bir iklim değişikliği oluyor. Bu iklim değişikliğinin de birçok olumsuz etkileri var. Bunların başında işte kuraklık, kuraklıktan dolayı orman yangınları, tarım rekoltelerindeki düşüklükler dünyamızı ve ülkemizi en derinden etkiliyor, etkilemeye de devam edeceği gözüküyor. Bununla beraber tabii, önlem almamız lazım. Biz de ülke olarak Cumhurbaşkanımızın liderliğinde bu iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini minimize etmek için Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere çok kıymetli bakanlarımızla birlikte, sizler ekibinizle birlikte gece gündüz çalışıyorsunuz ve ülke olarak bu iklim değişikliğini en az hasarla atlatmamız için elinizden geleni yapıyorsunuz. Bundan dolayı sizlere çok çok teşekkür ediyorum.

Evet, nerede bir deprem olsa, nerede bir sel felaketi olsa Sayın Bakanım ekibinizle birlikte, bakanlarımızla birlikte hep beraber...

Sayın Sayın Paylan, arkanızı bana döndünüz ama niye döndüğünüzü anlayamadım. Yani, hayırdır? Hakikaten motivasyonum bayağı bozuluyor, kusura bakmayın. Bakanım, bir dakika arkasını dönmedi bize, Bakanıma gülümseyeyim...

OYA ERSOY (İstanbul) - Öyle değildi, yanlışlıkla döndü.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Uğur Bey, iyi yakaladın.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Bilhassa, Garo Paylan beni çok iyi motive ettiği için, Sayın Paylan, senin gözlerini görmem lazım benim.

Evet, teşekkür ediyorum, sağ olun. Bak, gördün mü, insicamım gitti, kaç dakikam gitti.

Nerede bir deprem olsa Sayın Bakanım, ekibinizle birlikte, bakanlarımızla birlikte oradasınız. Biz de geçtiğimiz yıllarda bir deprem yaşadık Manisa'mızda. Hakikaten, deprem anından itibaren ekibinizle oraya geldiniz. Her vatandaşımızın yanına gittiniz, o soğukta -hakikaten çok soğuk bir kış ayıydı- her vatandaşımızla tek tek ilgilendiniz. "Vatandaşlarımız isterlerse TOKİ'den birer ev, isterlerse kendi arazilerinde birer ev yapalım." dediniz, sözünüzü tuttunuz, herkesi bir ev sahibi yaptınız. Vatandaşımızın eğer ahırı da yıkıldıysa onlara kendi istedikleri yerlerde, arazide ahırlarını da yaptınız, teslim ettiniz, bundan dolayı devletimize çok teşekkür ediyoruz. Nerede bir sel olsa yine Bakanımız sel felaketinin olduğu yerde, yangınların olduğu yerde ekibiyle birlikte arkadaşlar. Yani, bundan gurur duymamız lazım, hani bundan da bir şey çıkarmamak lazım, artık devletimiz çok güçlü. Allah'a şükür devletimiz artık milletimizi kaderine bırakmıyor, ne yapıyor? "Nerede bu devlet?" diye milletimiz bağırmıyor artık, "Nerede devlet?" demeden Bakanımız orada. Bunu eleştirmek için de kendimizi zorlamamak lazım. İşte "Çakarlı arabalarla geldiniz." diye söyleyen vekillerimiz oldu.

(HDP sıralarından gürültüler)

Ben size söylemiyorum. Yani, bakanlarımız geldiler, oraya otağlarını kurdular, hakikaten oradaki olumsuz ortamı net bir şekilde görerek, hangi vatandaşımızın neye ihtiyacı varsa hepsinin yanında yer aldılar ve Allah'a çok şükür devletimizin bütün imkânlarını seferber ederek vatandaşlarımızın yararlarını sardılar.

Evet, Sayın Bakanım, biz burada sizin bütçenizi görüşüyoruz. Biz, bugün, Çevre Bakanlığının bütçesini görüşürken... Sayın Paylan?

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya, telefonla konuşacağım kardeşim.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Yani telefonla konuşuyorsunuz... Teşekkür ederim Sayın Paylan, biz sizi dinledik ama.

Evet, şimdi Sayın Bakanım, biz Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının bütçesini görüşürken tabii bugünü görmememiz lazım, düne de bakmamız lazım ve yarını ona göre şekillendirmemiz lazım. Hani "vizyon, vizyon" dediler ya, bu vizyonu ortaya koymak için Türkiye'nin nereden geldiğini, bugün neler yaşadığını, yarın Türkiye'nin ne olduğunu görmek lazım. Mesela, benim şimdi aklıma geldi, arkadaşlarımız bayağı bir eleştirdiler sabahtan beri, niye eleştirdiler diye bakıyorum. Türkiye'nin dünü neydi? Mesela, Türkiye'nin dününe bakalım. Millet bahçesi diyorum, bir başlık açıyorum. Türkiye'nin dünü, millet bahçesi... Evet, değerli vekillerim, bir hayal kuralım. 2000'li yıllarda, 2000'den önce millet bahçesi kaç tane vardı? Var mıydı millet bahçesi diye bir şey? Ne kadar alan vardı veya kaç bin dönüm vardı? Bir bakalım. Milletimize bunu sorduğumuzda, milletimiz buna bir karne notu verse bu millet bahçesinde bence sınıfta kalırdı 2000 yılından önceki hükûmetler.

HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) - Çok vardı, siz yaktınız.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Evet, çok var deyip geçersiniz.

Az önce arkadaşımız bahsetti, Salih kardeşim. "bisiklet yolu" dedi, kaç kilometre bisiklet yolu vardı? Bunları bir düşünelim ya. Türkiye'nin bugününü kıyaslamamız için dünü göreceğiz, bugünü ortaya koyacağız, yarın da vizyonumuzu ona göre belirleyeceğiz arkadaşlar.

Bakınız, mavi bayraklı plaj diyelim. Mavi bayraklı plaj ne kadardı? Kaç tane vardı? Bugün ne kadar var? Evet, biz bunların sayılarını o kadar artırdık ki... Bu söylediklerimin hepsine millet sıfır notu veriyor veya en fazla 1 verir, o da başarısız demektir yani sınıfta çakarsınız. Hangi alana bakarsanız bakın. Çevre laboratuvarına bakın... Evet, katı atık düzenleme tesisinden bakalım. Kaç tane vardı? Şimdi Türkiye'de kaç tane var? Hani "temiz toplum" diyoruz, "temiz toplum, temiz çevre" "yaşanabilir bir çevre" diyoruz ya arkadaşlar. Bunlara tek tek baktığımızda, öyle zannediyorum ki kaç tane başlık açarsak açalım -vaktim hızlı bir şekilde bitiyor- hepsinden 2000 yılından önceki hükûmetlerin çakacağını düşünüyorum. Ve bundan dolayıdır ki on dört seçime girdik bugüne kadar, her on dört seçimde de milletimiz ne yaptı? Kime geçer not verdiğini, kimi başarısız kıldığını milletimiz en net bir şekilde ortaya koydu.

Evet, muhalefet de tabii boş durmuyor. Mesela, az önce, ben Turan'a işaret ettim, Sayın Turan giderken ya gitme de konuştuklarımızı dinle... Hayretler içerisinde kaldım yani bir milletvekilleri topluluğu düşünün, milletvekili düşünün. "Biz gelirsek bunu yaptırmayacağız, bunu yıkacağız." Bugüne kadar -CHP'ye söylüyorum, genellemiyorum- mesela, ne yapıldı da siz "hayır" demediniz? Bir düşünün ya, hakikaten Uğur Aydemir niye böyle konuşuyor? Mesela, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nü düşünelim. Bu yapılırken siz ne dediniz mesela? Bir düşünün ne dediniz? Şimdi, bakıyorum, onu geçiyorum, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü aklıma geliyor, ne dediniz? Yavuz Sultan Selim Köprüsü için ne dediniz? Nükleer santral için ne dediniz? Marmaray için ne dediniz? Avrasya için ne dediniz? Dolayısıyla, baktığımızda, hepsinde de elinizde... Sizden öncekiler de dedeleriniz de ellerinde kazma "Biz bunu yıkacağız." diyorlar. "Kanal İstanbul" diyoruz, "Biz bunu yıkacağız." Ya, ana muhalefet partisi bir şeyi yıkarak nereye gelmek istiyor?

Muhalefette kalmak istiyorsanız tabii milletimiz bunu takdir ediyor zaten de siz bu şekilde devam edin, biz memnun oluyoruz ama bizi zorlayan bir muhalefet olsun istiyoruz arkadaşlar. Yani, düşün ki Türkiye futbol liginde bütün takımlar çok vasat ortamda, Avrupa'da da başarısız oluruz, Dünya Kupası'nda da başarısız oluruz. Biz diyoruz, bizi zorlayan bir rakip olsun, biz de eksiklerimizi görelim. Biz her şeyi dört dörtlük yapmıyoruz, bizim de eksiklerimiz var ama bizim eksiklerimizi söylerken kazma kürekle gelip eksiğimizi bize söylemeyin. Kazma küreğe gerek yok arkadaşlar. Ne eksiğimiz varsa onu söyleyin bize, eksiğimizi tamamlayalım. Biz sizden bu noktada iyi bir muhalefet bekliyoruz, iyi bir muhalefet.

Evet, belediyelere gelince arkadaşlar. Belediyelere genel bütçeden 2002 yılında 4,5 milyar lira para veriyormuşuz, şu anda ne kadar para veriyoruz biz? 95 milyar. Evet, yerel yönetimlere bakan genel başkan yardımcılarımız var, 95 milyarı enflasyondan arındıralım; 4,5 kat.

HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) - Dolardan arındıralım?

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Hangi alana bakarsan bak. Dolarla çarp, euroyla çarp, neyle çarparsan çarp hepsinde çarpılırsınız. Nereye bakarsanız bakın arkadaşlar. Bakın, reel olarak baktığımızda 4,5 kat ne yapmışız? Biz belediyelerimizin gelirlerini artırmışız. A belediyesi, B belediyesi diye ayırdık mı? Hayır. Mesela, benim kendi ilimden bahsedeyim. İller Bankasına, Sayın Bakanıma çok teşekkür ediyorum. Âdeta 112 gibi, belediyelerimizin imdadına yetişiyorlar; belediye ayrımı yapmaksızın. Ne istiyorlarsa... Ben şahidim arkadaşlar, vaktim sınırlı olduğu için girmeyeceğim, size özelde izah edebilirim. Şahit olduğum konular, yaşadığım konular, bildiğim konular. Dolayısıyla, İller Bankası ayrım yapmıyor. Bakanlığımız ayrım yapmıyor. Bundan dolayı da Sayın Bakanımıza çok teşekkür ediyorum.

Hakikaten, Sayın Bakanım, yani hem telefonla konuşup hem dinlemeyi "Süperman" olarak ifade etti Sayın Paylan. Ben, size Allah nazardan saklasın diyorum. Sayın Yaşar Kırkpınar, size nazar boncuğu verdi, biz de nazar duası okuyalım sizlere.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son cümlelerinizi alalım Sayın Aydemir.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Çok da artık büyük bir olay değil. Hem telefonuna bakıp hem de dinlemek olayı artık çok büyük bir olay değil. Dolayısıyla, bunlar normal şeyler, sıradan şeyler. Kendimize yapılmasını istemediğimiz şeyleri başkasına yapmamayı da vekiller olarak bilmemiz gerektiğini düşünüyorum.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Çok teşekkür ediyorum.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sayın Başkanım, son cümle.

Sayın Bakanlarımızın programları arkadaşlar.... İllere geldiği zaman, valilik, Sayın Bakanımızın programlarını ilgili kişilere gönderiyor. Şimdi, katılmak istemiyor arkadaşlarımız, katılmayı kendilerine şey zannediyorlar katılmak istemeyenler... Şöyle söyleyeyim yani Bakanımızın yanında fotoğrafı çıkarsa kendilerinde bir eksiklik hissediyorlar herhâlde. Yani, bir açılış oluyor, şu oluyor, bu oluyor, bundan dolayı eksik hissetmeyin, gelin hep beraber bu güzel ortamları birlikte paylaşalım. İnşallah, ülkeyi de birlikte yönetelim diyoruz. Yani gerekli muhalefete evet, gereksiz muhalefete de boş lakırtıya, boş laflara da artık yeter, milletin de karnı tok bizim de karnımız tok diyor, hepinize saygılar sunuyorum.

Sayın Bakanım, bütçemizin de hayırlı olmasını temenni ediyorum.