KOMİSYON KONUŞMASI

BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Kıymetli Bakanım, Kıymetli Bakan Yardımcılarımız, sayın milletvekillerimiz, kıymetli bürokratlarımız; bütçemizin hayırlara vesile olmasını dileyerek sözlerime başlamak istiyorum.

Sayın Bakanım, ana muhalefet partisi lideri dün sosyal medya üzerinden, iktidar oldukları takdirde kadına, kadın haklarına dair vaatlerini içeren bir video mesaj yayınladı.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - 2'nci parti, ana muhalefet yok artık.

BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) - Ancak ne tuhaftır, vaatlerinin tamamına yakını partimiz iktidarında hayata geçirilmiş şeylerdi. (Gürültüler)

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, bir dinleyin lütfen. Rica ediyorum.

BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) - Sayın Bakanımızın da zaten madde madde durumu izah eden bir cevabi mesajı vardı...

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - İstanbul Sözleşmesi'nden bahset.

BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) - "Muhalefetin genel tablosu bu. 'Kahrolsun! İstemezük!' diye bağırmalarından Türkiye'nin yolculuğunu takibe fırsat bulamıyorlar maalesef. Memleketle ilgileri de bu kadar."

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımıza gelince, bu ülkeyi sosyal devlet anlayışıyla tanıştıran, partimiz iktidarında gerçek anlamda bir sessiz devrimin yaşandığı bir alan bu. Nereden nereye geldiğimizin şahidi de yüce Türk milletimizdir.

Yine çok ilginçtir. Bizler, Türkiye olarak kadının sosyal statüsünü yükseltecek ciddi adımlar atıp kadın-erkek eşitliğini sağlayacak önemli düzenlemeler yaptıkça, kadına pozitif ayrımcılık ilkesi, özellikle iş hayatı bağlamında çalıştırılıp, Anayasa'da ve Medeni Kanun'da yapılan değişikliklerle ailenin ve kadının korunmasına yönelik önemli mesafeler katettikçe birileri bizden yana şikâyetini artırıyor; daha da kötüsü bağıra çağıra bizi Batı'ya şikâyet etme ihtiyacını kendinde hissediyor. Kimin tuzu kuru, sormak lazım. 2020'de kadınların yakın ilişkide oldukları birinden şiddet gördüğü 16.461 saldırı vakasının olduğu İsveç'in mi, 11 milyonluk nüfusuna her yıl 45 bin kadına şiddet suçu düşen Belçika'nın mı, her üç günde 1 kadının öldürüldüğü Fransa'nın mı, yılda 114 bin kadının fiziki şiddete maruz kaldığı Almanya'nın mı? Yani ülkenizi kime şikâyet ettiğinize bakarken, sayısal verilere de dikkat etmeniz gerektiğini düşünüyorum. İsveç Cinsiyet Eşitliği Bakanı Marta Stenevi daha bu mayıs ayında ağlıyordu; dehşete düştüğünü ve üzüldüğünü söyleyerek olanlara da şaşırmadığını ifade ediyordu. Fakat biz bizi onlara şikâyet etme ihtiyacını hissediyoruz hâlâ. Avrupa İstatistik Ofisi'nin (EUROSTAT) verileri, bütün rakamlar, yapılan araştırmalar, kadına şiddet olgusunun Avrupa Kıtası'nın tamamı için can yakıcı bir sorun olmaya devam ettiğini göstermekte. Fransa'sı, Almanya'sı, İngiltere'si, Batı Avrupa'nın bütün ülkeleri kadına yönelik şiddette başı çekerken Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinde de durum hiç iç acıcı gözükmemekte. Yani ülkenizi şikâyet ettiğiniz ülkeler öyle sandığınız kadar pirüpak değil. Sorun Türkiye'nin değil, dünyanın sorunu; sorun bütün insanlığın, dert bütün dünya kadınlarının. Açıkça dile getirmeseler de kadına şiddeti, kadın cinayetlerini meşru gören, meşrulaştıran lanet olası, yerin dibine batası bir zihniyet var bu dünyada. Her saat başı bir kadın cinayeti haberi almaktan bütün dünya yoruldu, biz de yorulduk. Dolayısıyla dert her koşulda Türkiye'yi sallamak değilse eğer, bu meseleden yana ciddi bir samimiyet taşıyorsak hepimiz, elimizi taşın altına birlikte koyacağız; sinsice arka kapılardan dolaşarak, kadını savunuyormuş gibi yaparak siyasi bir malzeme olarak kullanmayacağız.

Türkiye'ye gelince... Kadına şiddet meselesinde, partimiz iktidarında samimi bir gayret ortaya konmuş, devrimsel adımlar atılmıştır. Bunun en önemli ve kilit adımı da 2012 yılında kabul edilen 6284 sayılı Kanun'umuzdur; çok önemli bir adımdır, aile içi ve kadına yönelik şiddetle mücadelede de bir milattır. Bu ülkede, kadınların, yüz yıl sonra, AK PARTİ iktidarında kavuştuğu korunma, sığınma, "Hayır." deme hakkı gibi haklar cumhuriyet tarihinde de milattır. Bundan sonra da aile, kadın, çocuk, engelli hakları, kadına şiddete karşı mücadele, kapsayıcı eşitlik ve sürdürülebilir daha güzel bir Türkiye için engellisiyle, yaşlısıyla, bütün bireylere yönelik hizmetlerimizi insan odaklı, hak temelli politikalar bu alanda mücadeleye bir ömür vermiş Kıymetli Bakanımızın da liderliğinde çok daha ileriye taşınacaktır.

Son olarak, en ufak cinsiyetçi söylemde bile ortalığı ayağa kaldıran, her gün etik değerler üzerinden ahkâm kesen kişilerin utanç verici sessizliği, Lütfü Türkkan olayındaki utanç verici sessizliği, KADEM dışında hiçbir kadın derneğinin, insan hakları kuruluşunun, sözüm ona aydınların, medya mensuplarının bu ahlak dışı tavırlar konusunda tek bir ses dahi vermeyişlerini, çifte standartçı, ikiyüzlü yaklaşımlarını kınıyorum. Yüce Meclisin özellikle kadın üyelerini, ahlak, onur, namus, ne biliyorsanız, insani bütün erdemler adına, bugün bu şahsı protestoya davet ediyoruz yüreğiniz yetiyorsa, evet.

Sayın Bakanım, saygılar sunuyorum. Bütçemiz hayırlara vesile olsun inşallah.