KOMİSYON KONUŞMASI

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Çok değerli Sayın Bakanım, değerli bürokratlar, Komisyonumuzun değerli üyeleri; ben de sizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Bugün, 10 Kasım. Bu vesileyle Kurtuluş Savaşımızın büyük komutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü, Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk'ü rahmet ve minnetle anıyorum.

Öncelikle, Sayın Bakanım, 2022 yılı Aile Bakanlığımızın bütçesinin de şimdiden hayırlı olmasını temenni ediyorum. Tabii, biz AK PARTİ olarak göreve geldiğimiz günden bu yana milletimizin adını, tarihini, değerlerini yüceltecek birçok projeye imza attık. Sosyal devlet anlayışı ve sorumluluğuyla, kimsesizlere kimse, çaresizlere çare olmak için gereken tüm adımları atmaktan bir an olsun bile çekinmedik. Milletimiz için, sosyal refaha sahip bir toplum oluşturmak en büyük, en temel hedefimiz oldu. Tabii ki aile toplumumuzun en temel yapı taşıdır, bizleri geçmişten bugüne böylesine güçlü bir devlet yapan da bozulmayan aile yapımızdır. Bugün, dünyanın birçok ülkesinde Türkiye'nin aile yapısı, güçlü sosyal yapısı araştırılarak uygulanmak da istenmektedir. Sizlere bir örnek vermek istiyorum. Pandemi döneminde risk grubunda yaşlı nüfusuna bu kadar sahip çıkan başka bir millet olmamıştır. Dünyanın birçok ülkesi yaşlı nüfusunu maalesef sırtlarındaki bir kambur olarak görürken biz asırlık çınarlarımıza hizmeti hürmeti eksik etmedik, bu başarımız Dünya Sağlık Örgütü tarafından da "iyi uygulama örneği" olarak tescillendi ve bununla da her zaman gurur duyuyoruz. "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın." anlayışını şiar edinerek bizler toplumumuzun her kesimini birbirinden ayırt etmeden benimsiyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kadınların konumunun güçlendirilmesi, AK PARTİ iktidarlarımızın temel hedeflerinden biridir ve bu yönde birçok adımları da hayata geçirdik. Bu bilinçle Kadının Güçlenmesi Strateji Belgesi ve Eylem Planı'nı uygulamaya kararlılıkla da devam edilmektedir. Gerçekleştirdiğimiz reformların temelinde, kadınları toplumsal yaşamın her alanında etkin ve etkili kılma düşüncesi yer almıştır. Şöyle bir rakamlara baktığımızda, 2002 yılında yüzde 79,9 olan kadın okur yazarlık oranı 2020 yılında yüzde 95,5'e; kız çocuklarının net okullaşma öğretim oranı yüzde 45,2'den yüzde 87,7'ye, yükseköğretimde ise yüzde 13,5'tan yüzde 48,4'e yükselmiştir. Ayrıca, kadın akademisyen sayısına baktığımızda ise 2002'de 26.002 iken bu sayı 2020'de yaklaşık 3 kat artışla 76.668'e çıkmıştır, bu anlamda da gurur duyuyoruz. Kadınların çalışma hayatına tam ve etkin katılmasını sağlamaya yönelik çalışmalarımıza ara vermeden devam edildi. Kadın çalışanlar istihdam edildiği takdirde, kadın çalışanların tüm vergileri on sekiz aya kadar devletimiz tarafından karşılanmakta. Yine, eşit işe eşit ücret düzenlemesi getirdik. Yine, 2010 yılında -çok önemli olduğunu düşünüyorum- kadın-erkek fırsat eşitliğini daha da güçlendirmek için kadına pozitif ayrımcılığımızı da Anayasa'ya sokmuş bulunmaktayız.

Kadına yönelik şiddetle mücadele ilkemiz -Sayın Cumhurbaşkanımızın da söylediği gibi- kadına karşı şiddetle mücadelede sıfır tolerans. Bu amaçla, bu yıl kamuoyuna açıklanan Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 4'üncü Ulusal Eylem Planı'mızı kapsamlı ve esaslı bir yol haritası olarak ortaya koyuyoruz.

Şiddetle ilgili bir konuya da değinmek istiyorum. Evet, İstanbul Sözleşmesi bugün burada tekrar gündeme getirildi. Evet, Türkiye İstanbul Sözleşmesi'nden çıkmıştır ama "İstanbul Sözleşmesi'nden çıkıldı, kadın cinayetleri artıyor." deyip bunu tekrar gündeme getirmek... Aslında, sizin, insanlara bunu sürekli gündeme getirerek "Sözleşmeden çıkılmış, biz kadınları daha kolay öldürebiliyoruz." iması, bir "subliminal" mesaj verdiğinizi düşünüyorum. Biz İstanbul Sözleşmesi'nden çıktık ama bizim aslanlar gibi 6284'ümüz var, bundan vazgeçmedik ve vazgeçmeyeceğiz. Biz kadına karşı her türlü şiddetin karşısında duruyoruz.

Biraz önce, Filiz Hanım, Sayın Cumhurbaşkanımızın sözleriyle ilgili, en son Kabine toplantısı sonrasındaki sözleriyle ilgili ithamlarda bulundu, dedi ki: "Kadınlarımızı, bu İstanbul Sözleşmesi noktasında..." Bu şehit annemize, şehit yakınına -bir milletvekilinin söylemiş olduğu- Lütfü Türkkan'ın söylemiş oldukları sonucunda o lafı etmiştir Sayın Cumhurbaşkanımız. Bir bakmak lazım o lafı niye etti? Niye etti? Ben çok merak ediyorum sizin samimiyetinizi, çok merak ediyorum. Sayın Lütfü Türkkan'ın o kadınlara cinsiyetçi küfrü karşısında, siz ya da bilmiyorum muhalefetten herhangi biriniz bir şekilde çıkıp tepki gösterdiniz mi, herhangi bir şekilde bir yazılı açıklamada bulundunuz mu? Bakın, biz bunu yapabildik.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Gösterdim.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Hayır.

Selahattin Demirtaş'ın eşine karşı kullanılan o küfürlü söylemde biz gittik, bütün AK PARTİ'li kadın vekiller; hatta Cumhurbaşkanımız grup toplantısında bile dile getirdi. Bu bizim samimiyetimizi gösteriyor. Aslında, şunda bile sizin sessiz kalmanız, sizin ne kadar "mış" gibi bu konuda, kadına karşı şiddette, kadın için o kullanılan küfürler karşısındaki sessizliğinizin bir göstergesidir. Ha, ama Allah muhafaza, onu AK PARTİ'li bir vekil ya da AK PARTİ yapsaydı, bugün yer yerinden oynamış olacaktı ve bunu hepimiz biliyoruz, bu, işte sizin bu konularda ne denli, ne kadar duyarsız olduğunuzu...

Gelelim, baktığımızda -şimdi hep onu söylüyoruz- dağa kaçırılan kız çocuklarına, onlarla ilgili hiçbir sözünüz var mı? Elimde veriler var, şu söyleniyor: "PKK'ya katılan kadınların yüzde 79'u 15-22 yaş grubunda; onun haricinde, 2013'ten bu yana, yine 18 yaş altında 5.420 kişi terör örgütüne katılmış ve bunların kız çocuğu ya da erkek çocuğu olmasına bakılmadan dağda tecavüze uğramışlar. Bunlarla ilgili bir söylem var mı? Yok. İşte ne olacak? Ben, bizim, her konuda herkese eşit bir söylemimiz, bir ortak dilimiz olması gerektiğine inanıyorum.

Şimdi, evet, geleceğimizin mirasçıları olan çocuklarımız için politika ve projelerimizi de büyük titizlikle gerçekleştirmekteyiz. Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Ulusal Programı 2017'den bu yana başarılı bir şekilde uygulanmakta, teşekkür ediyorum Sayın Başkanım, Sayın Bakanım. Risk altında bulunan çocuklarımız için koruyucu ve önleyici hizmet sunan mobil çocuk sosyal hizmet birimleri faaliyete geçirilmiş. Okullara devamsızlığı olan, dilencilik yaptırılan, ihmal, istismar, suça sürüklenme gibi risk altındaki çocuklara yönelik tespit ve mücadele çalışmaları kesintisiz olarak devam ediyor. Sayın Bakanımız söyledi: "Bu anlamda, sokakta dilendirilen 27.520 çocukla ilgili önlem alınmıştır." dedi. Bu anlamda da teşekkür ediyorum. 2002'den bugüne kadar çocuk hizmetlerimiz büyük bir değişim göstermiş durumda. Artık, aile odaklı bir sosyal hizmet vizyonuyla hareket ediyoruz. Bu anlayışla, çocuklarımızın faydalandığı sosyal hizmet modellerinin yüzde 96,6'sını, bugün, sosyal, ekonomik destek gibi aile odaklı hizmetler oluşturuyor. Bu rakama özellikle dikkat çekmek istiyorum çünkü bugün yüzde 91,6 olan bu rakam, göreve geldiğimizde yüzde 39 oranında idi. Koruyucu aile yanında kalan çocuklarımızın sayısı 2002 yılında 515 iken bugün geldiğimiz noktada ekim ayı itibarıyla rakam 8.272'ye ulaşmış durumda. Burada, elbette, koruyucu aile programının gönül elçileri himayesinde yaygınlaştırılmasında büyük emeği olan Saygıdeğer Emine Erdoğan Hanımefendi'ye de teşekkürlerimi iletmek istiyorum. Onun himayelerinde program daha da genişledi.

139 bine yakın çocuğumuza sağladığımız sosyal ve ekonomik destekle kendi aileleri veya yakınları yanında hayatlarını sürdürmesini sağlıyoruz. Ayrıca, devlet korumasındaki çocuklarımızın kamuda istihdamı kapsamında da bugüne kadar 56 bine yakın gencimizi kamuda işe yerleştirmiş bulunmaktayız. Yaşlı destek programıyla 40 farklı ilimizde 67 bine yakın yaşlıya, evlerinde bakım, psikososyal destek ve kültürel faaliyet hizmeti vermekteyiz. Evde bakım uygulamasıyla ülke genelinde 535 bini aşkın engellimize aylık ortalama 1.798 lira destek veriyoruz. Ayrıca -bakıma ihtiyacı olan engellilerin- bakım ücretlerini devletin karşıladığı engelli bakım hizmetlerinin sayısı 294'ü bulmuştur. Engellilerin, kamudaki istihdamı ise 60 bini aşmış durumdadır. Özellikle, yaşlı bakımıyla ilgili, Denizli'de de bu bakımdan yararlanan birçok yaşlımızla bir araya geliyoruz. Hepsi diyor ki: "Devletimizden Allah razı olsun." Gidip orada, her türlü kişisel temizlikleri, bakımları yapılıyor, evleri temizleniyor. Gerçekten bu anlamda devletimiz bir kez daha ne kadar büyük bir sosyal devlet olduğunu göstermiştir.

Ağır engelli bir evladı olan annemize bakın, beş yıl erken emekli olma imkânını yine bizler tanıdık. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı verilerine göre, 2002 yılında ülkemiz orta insani gelişme seviyesindeyken 2009 yılından itibaren yüksek insani gelişme seviyesine ulaşmıştır. 2019 yılı verileriyle ülkemiz, tarihinde ilk defa, çok yüksek insani gelişme seviyesine ulaştı. 2027'de de yine bu sınıfta yer almaktadır. 2013 yılında yapılan düzenlemeyle şehit yakını ve gazilerimize konutlarında tükettikleri elektrik ücretinde yüzde 40'tan, su ücretlerinde yüzde 50'den az olmamak üzere indirim yapılmasını yine biz getirdik. Ayrıca, Bakanlığımız pandemi süresince 7 milyonu aşkın haneye 10 milyar TL'nin üzerinde nakdî pandemi yardımı da yapmıştır. Sosyal politika uygulamalarında yeni bir döneme de geçiş sağlamış bulunmaktayız. Aile Sosyal Destek Programı'mızı başlatarak sosyal politika uygulamalarında talep odaklı hizmet anlayışından arz odaklı hizmet anlayışına geçmiş bulunmaktayız. 3.530 ASDEP görevlimizle bugüne kadar 3,2 milyon hanede görüşme gerçekleştirilmiş, vatandaşlarımıza yerinde destek olunmuştur. Sayın Bakanım, ben, bu ASDEP'leri çok önemli buluyorum çünkü ASDEP'ler hanelere girebiliyorlar. Bu hanelere girdiklerinde aslında, haneyi gözlemleyerek hane içerisinde aile içi şiddet var mı, madde bağımlılığı var mı ya da herhangi başka bir sıkıntı var mı, bunu yakından görme fırsatları var. Bence bunların çoğaltılması, ASDEP'lerin... Biliyorsunuz, şiddet önce ailede başlıyor -biz, şiddetin her türlüsüne karşıyız- bir hakaretle başlıyor, sonra belki bir fiske vurmayla başlıyor, sonra da farklı boyutlara, cinayetlere gidiyor. Bu anlamda ASDEP'ler çok önemli, bunların sayıları bence artırılmalı. Ben bu programı çok başarılı buluyorum.

Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri; evet, sosyal yardımları artırdık, "Artırdınız." dendi ama kapsamını genişlettik. Yani "sosyal yardımları artırdık" ülkede daha fazla ihtiyaç sahibi olduğu anlamına gelmiyor bugün bir konuşmacının söylediği gibi. Biz kapsamını genişlettik. Daha önce büyük bir bölümü ayni olan sosyal yardımları yüzde 96 oranında nakdi yardıma çevirmiş bulunmaktayız. Görüldüğü gibi, ülkemizde hiç kimseyi sahipsiz bırakmayacak bir sosyal destek sistemi de kurduk. 2020 yılında 69,3 milyar TL sosyal yardım, tüm kamu kurum ve kuruluşlarımızla birlikte verilmiş, bugün Sayın Bakanımızın sunumundan aldığım bir rakam bu. Elbette, her bir vatandaşımızın desteğe ihtiyaç duymadan hayatını sürdürebileceği, işini yapabileceği, eğitimini, sağlık hizmetini alabileceği bir seviyeye ulaşmasını hepimiz arzu ederiz. Ancak dünyanın hiçbir yerinde böyle bir ideal, ekonomik ve sosyal hayat olmadığından çalışmak isteyene ve çalışabilecek durumda olana iş imkânı sağlarken bunun dışında kalan herkesi de gözetip korumaktayız. Bugün, herhangi bir sosyal güvenlik kapsamında olmayan engellilerimizin hepsi gidip sosyal güvenlik sistemimizden yararlanarak her türlü bakımı, tedaviyi almaktadır. Yine, şunu da söylemek istiyorum: Göreve geldiğimizde yüzde 46 oranında olan sosyal güvenlik sisteminden yararlanma oranı vatandaşlarımızın bugün yüzde 99 oranına yükselmiştir. Bu da çok önemli bir rakamdır.

Şimdi de size sosyal harcamalar için ayrılan kaynaklardan birkaç rakam vermek istiyorum. 2022 yılı bütçemizde sosyal harcamalar için ayırdığımız kaynak miktarı 104,2 milyar TL'dir. Bu tutar 2022 yılı bütçesinin yüzde 6'sına denk gelmektedir. 2002 yılında bu oran 1,3 seviyelerindeydi. Bu kapsamda, 2022 yılı bütçesinde ödeme gücü olmayanların sağlık primi giderleri için 23,4 milyar lira, 65 yaş üstü yaşlı aylıkları ile engelli ve engelli yakınlarına bağlanan aylıklar için 15,6 milyar TL, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu'na 16,2 milyar TL, engelli evde bakım desteği için 13,2 milyar TL, öğrenim kredisi için 9,3 milyar TL, öğrencilere sağlanan burs ve harçlıklar için 7,4 milyar TL, engellilere eğitim desteği için 5,5 milyar TL, taşımalı eğitim için 3,5 milyar TL, sosyal ve ekonomik destek ödemeleri için 2,5 milyar TL, parasız yatılı öğrencileri barınma ve iaşe desteği için 1,4 milyar TL, kömür yardımı ve ayni yardımlar için 1,4 milyar TL, her öğrencimizin en iyi eğitime kavuşması, en kaliteli eğitim içeriklerine ulaşması ve eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması için tasarlanmış olan Fatih Projesi için de 970 milyar TL ayrılmış durumda. Ayrıca, özel okul eğitim ve öğretim desteği için ise 1 milyar lira, birinci öğretim ve açık öğretimde öğrenci katkı paylarının devletçe karşılanması kapsamında da 889 milyon lira, doğum yardımı için 554 milyon lira, ortaöğretim öğrencilerine ücretsiz ders kitabı desteği için 564 milyon lira, ücretsiz seyahat kapsamında sağlanan gelir desteği için 306 milyar lira, koruyucu aile uygulaması için 295 milyon lira, sosyal hizmet kuruluşlarında kalanlara verilen harçlıklar ile çocuk evlerinin iaşe ve devamı için, giderleri için 189 lira olarak kaynak ayrılmıştır.

Sayın Başkanım, çok değerli Bakanım; bugün sunumunuzda da birçok veriye değindiniz ama ben tekrar kadına yönelik şiddetle ilgili bir rakamdan bahsetmek istiyorum, şöyle: Birleşmiş Milletlerin verilerine göre dünyada 15 yaşından küçük her 3 kadından biri maalesef şiddete maruz kalmakta; bu, bizim istediğimiz bir şey değildir. Bununla da mücadele ederek sonuna kadar bu anlamda birçok yenilikleri de hayata geçirdik. Mesela ben, On Birinci Kalkınma Planı'ndaki kadınlara yönelik her türlü ayrımcılığı önlemenin, kadınların toplumsal hayatın tüm alanlarına hak ve fırsat imkânlarıyla eşit biçimde yararlanmaları ve güçlendirilmelerini sağlamanın temel amaç olarak belirlenmesini çok önemli buluyorum.

Tabii, bugün rakamlara baktığımızda, kadının Türkiye'de iş gücüne katılım oranı yüzde 32,8. Gönül isterdi ki tüm dünya verileri yüzde 50 civarında bu oranlara çıkabilsin ama biz bununla ilgili mücadelemize sonuna kadar devam ediyoruz. Bakın, bunun için KOSGEB'lerde, kadın girişimcilere olan desteklerde pozitif ayrımcılık getiriyoruz, ekstra puanlar veriyoruz. Onlara verilen destek miktarı, işte, erkeklerde 50 binse, kadın ise, genç ise 70 bin. Yine, tarımda kadın çiftçilerimize yönelik pozitif ayrımcılık birçok puanlamada önüne geçiyoruz, destekler veriyoruz ama şunun da bilinmesi gerekiyor: Bakın, bu ülkede kamusal alanda bir kadın özgür olarak çalışamıyordu, ta ki ne zaman, 2013 yılına kadar. 2013 yılında getirdiğimiz düzenlemeyle, kılık kıyafet özgürlüğünün getirilmesiyle birlikte artık kadınlarımız kamuda istediği şekilde çalışabiliyor. Yani 2013 yılına kadar bu ülkenin kadınları özgür bir şekilde kamuda ya da başka alanlarda çalışamayabiliyordu. Aslında bu rakamların işte, bu yüzde 30 oranlarında olmasında böyle yasakçı uygulamaların da çok büyük etkisi vardır. Ama çok şükür, Sayın Cumhurbaşkanımız ve tabii ki Meclisimizin iradesiyle, yine AK PARTİ'nin iradesiyle bu yasağı da kaldırmış olmanın çok büyük bir memnuniyeti içerisindeyiz.

Kadın kooperatiflerine çok büyük destek veriyoruz. Her türlü kooperatif kuran kadınlara 200 bin lira olarak makine teçhizat hibesi veriyoruz. Onları kurmaları yönünde Sayın Bakanımızın özel olarak birçok toplantıları var, en son İstanbul'da vardı katılamadım ama takip ettim. Bu konudaki hassasiyetinizden dolayı da tebrik ediyorum.

Şunu söyleyeceğim, hep bu söyleniyor: "AK PARTİ kadınları kapatıyor." öyle değil. Biz, kadınların daha çok görünmesini, her alanda, siyasette, ekonomide, sosyal alanda daha fazla görünmesini istiyoruz. Bu anlamda gidip kadınlarımıza teşviklerimizi anlatıyoruz. Onlar için pozitif ayrımcılığı... Kim ne derse desin, bu ülkede kadınlara yönelik "pozitif ayrımcılık" cümlesini herkesin beynine işleyen de Recep Tayyip Erdoğan'dır, Sayın Cumhurbaşkanımızdır.

Sayın Bakanım, 2022 yılı bütçemizin hayırlı uğurlu olmasını istiyorum, bereketli olmasını istiyorum. Komisyonumuzu da saygı ve sevgiyle selamlıyorum.