KOMİSYON KONUŞMASI

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Şimdi, Değerli Başkanım, ben ilk konuşmamda, 14 tane kanun teklifi verdiğimi size bahsetmiştim, usulle ilgili konuşmuştum. Öncelikle, tekrar söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum.

Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri, değerli bürokratlar, basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, tabii, İç Tüzük'ümüzün 35'inci maddesinde "Birbiriyle ilgili olan kanun teklifleri birleştirilerek görüşülebilir." deniliyor. Benim teklifim bu konuyla, direktman kanunla bağlantılı. Bunlara eğer siz karar verirseniz ben ona göre geneli üzerinde konuşma yapmak isterim. Yani eğer burada bunlar birleştirilebilecekse belki daha az konuşmuş olurum. Bilemiyorum yani, bu konuda siz Komisyonca mı karar alacaksınız yoksa ben konuşmamı yaptıktan sonra mı karar alacaksınız? Usulü nedir derseniz de siz daha iyi bilirsiniz.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Ama, siyasi rey olur o zaman.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Yani, şu anda benim geneli üzerinde konuşma yapmamdan, sanki zimnen mefhumu muhalifinden "Bu talebiniz reddedilmiştir." Anlamı ortaya çıkacak. Yani, ben böyle mi anlayayım? Böyle mi konuşmaya devam edeyim?

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Birleştirme talebiniz oylamadan sonra eğer kabul edilirse devam edersiniz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Peki, ben devam edeyim o zaman.

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Kabul edilmezse etmezsiniz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Peki, o zaman ben geneli üzerine devam edeyim. Sanki, anladığım kadarıyla bu reddedilecek gibi geliyor bana.

HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) - Reddedilecek.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Şimdi, tabii ki AK PARTİ Grup Başkan Vekili, meslektaşımız Sayın Turan Bey de geldi. Meslektaş derken avukat anlamında meslektaş, yoksa siyaset bir meslek değil, o anlamda söylemek istemiyorum, yanlış anlaşılmasın.

Şimdi, burada, bizim Türkiye Büyük Millet Meclisine vermiş olduğumuz kanun tekliflerimizde, Türkiye'deki hem işte Anayasa'mızın 2'nci maddesindeki "Türkiye Cumhuriyeti devleti bir sosyal devlettir." ibaresi gereğince İcra ve İflas Kanunu madde 206'da işçi alacaklarının bir numaralı alacak yani ilk derece sıra alacağına gelmesi hususu gerçekten önemli. Bu istinaf başvuru süresi, işte, asliye hukuk, asliye ticaret ve tüketici mahkemelerinde farklı, icra mahkemelerinde farklı. Aile konut şerhi anlamında, evet, Yargıtayın kararları var, Yargıtaya çok teşekkür ederiz, yani sosyal devlete uygun bir vaziyet ama bu kanuna dökülebilirse çok daha yararlı olur diye düşünüyorum.

Aynı şekilde, işte, İcra ve İflas Kanunu'nun 16'ncı maddesine göre sadece memurun hukuka aykırı işlemlerinden dolayı borçlu ve alacaklı şikâyet edebilir ancak menfaati olan üçüncü şahısların şikâyet etme hakkı yok. Bence bunun da ilave edilmesinde yarar var. Yani, üçüncü şahısların... Nasıl üçüncü şahıslar diyeceksiniz? Hemen size söyleyeyim, yani ben borçluyum ama benim göremediğim bir hususu benim çocuklarım görebilir veya benden alacaklı olan başkaları olabilir. Yani nasıl ki Türk Ceza Kanunu'nda sanığın lehine olan hususlarla ilgili eşin müracaat etme hakkı varsa, burada menfaat ibaresine dersek üçüncü şahısları, hem alacaklarını hem aileyi de kapsamış olur, iyi olur diye düşünüyoruz. Yani hani "reform" diyoruz ya, o reformu kapsar. İhtiyati haciz de ihtiyati tedbirin aynısıdır, ihtiyati tedbir için mahkemeye müracaat ettiğimiz zaman nasıl ücreti vekâlet alınmıyorsa, ihtiyati haciz de bir nevi ihtiyati tedbir olduğu için ücreti vekâletin alınmaması lazım. Borçlu yolunacak kaz değil yani borçlunun aleyhine sürekli masrafları yükleyerek borcu büyütmemek lazım çünkü Anayasa'mızın 141'inci maddesi -evet, "mahkeme" ibaresi geçiyor orada ama o an bence icrayı da kabul etmek lazım- "Ekonomik olmalı." diyor. Yani tüm işlemlerin ekonomik olması gerekir, devletin buna gelir getirici anlamında bakmaması lazım, zaten vatandaş borçlu, bir tekmeyi de vurmamak lazım bu harçlarla, bu masraflarla.

Öğrencilerle ilgili, Kredi ve Yurtlar Kurumu veya özel kurumların öğrencilere verdikleri bursların bu ekonomik kriz nedeniyle haczedilmemesi lazım çünkü bununla ilgili açık hüküm yok, getirmek lazım.

İşte, engellilerin ayaklarına taktıkları bu protez, takma ayak, kollar var; bunlar haczediliyor, basına yansıdı, bunların haczedilmemesi lazım çünkü insan onuruna aykırı bir durum.

Çiftçiler hep konuşuldu. İşte, traktörlerin haczedilmemesi açısından gerçekten, kendi yaptığı çiftçilikle ilgili hâline münasip bu traktörlerin haczedilmemesi lazım. Tüm genel başkanlar bunu söylüyor, işte, fırsat gelmişken şu aşamada bunu kanunlaştırmakta yarar var.

Şimdi, bu tekliflerle devam ederken, burada ekonomik anlamda... Bakın, Sayın Başkanım, Ankara Esenboğa Havalimanı ile İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı arası 450 kilometre, uçak bilet fiyatı ekonomik anlamda 167 lira; Ankara Esenboğa Havalimanı-İzmir Adnan Menderes Havalimanı 589 kilometre, 232 lira.

Ramazan Bey, dinliyor musunuz sevgili arkadaşım?

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Buyurun.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı-Antalya Havalimanı 694 kilometre, 204 lira; İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı-Lefkoşa Ercan Havalimanı 291 TL, 1.040 kilometre; İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı-Berlin Havalimanı 2.199 kilometre, 1.216 TL; Ankara Esenboğa Havalimanı-Hakkâri Yüksekova Selahaddin Eyyubi Havalimanı 1.823 kilometre, 372 TL.

MUSTAFA ARSLAN (Tokat) - Bunun konumuzda alakası ne?

MAHMUT TANAL (İstanbul) - 9 Kasım 2021 tarihi itibarıyla en uygun otobüs biletleri fiyatını söyleyeceğim.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Bunu nereye bağlayacaksınız?

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Nereye bağlayacağımı size getireceğim şimdi, merak etmeyin arkadaşlar.

İstanbul-Van 229 TL, 1.602 kilometre; İstanbul-Antalya 126 TL, 694 kilometre; Ankara-Erzurum 90 TL, 872 kilometre; Ankara-Şanlıurfa 80 TL, 848 kilometre; Ankara-İzmir 55 TL, 589 kilometre. (Gürültüler)

Şimdi, ben size şimdi anlatacağım değerli arkadaşlar, bunu hâlen de uzatabilirim. Uçak biletlerini söyledim ve şimdi geliyoruz, nereye bağlanıyor bu? Şimdi bağlanacak konu... (Gülüşmeler)

Hepiniz gülüyorsunuz, çok güleceksiniz. Elimde, bak burada makbuzlar da var, şimdi onları da size söyleyeceğim, gülme nereye bağlanacak.

İstanbul Adalet Sarayından Paşaköy/Sancaktepe 18 kilometre, 180 TL alınıyor.

MUSTAFA ARSLAN (Tokat) - Ne o?

MAHMUT TANAL (İstanbul) - E, işte bilmediğiniz için... Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfı... Bindiğiniz minibüsler var ya, o minibüsler. Anladın mı? Bir dosya için o yol üzerinde giderken son durak Paşaköy olmazsa öncekilerde ayrı tarifeler var, yani katmerli gidiyor.

İki; İstanbul Adalet Sarayı-Kuzguncuk/Üsküdar 20 kilometre, 160 TL; İstanbul Adalet Sarayı-Reşadiye/Çekmeköy 210 TL, 34 kilometre; Ankara İcra Mahkemelerinden Pursaklar 28 kilometre, 300 TL alınıyor. Ankara İcra Mahkemeleri-Malazgirt Mahallesi/Çankaya arası 8 kilometre 240 lira. Yine, Mustafa Kemal Mahallesi/Çankaya-Ankara İcra Mahkemeleri arası 2,1 kilometre yani 2 kilometre 240 TL. Ya, arkadaşlar, şimdi İstanbul-Hakkâri arası 1.823 kilometre mesafeye uçakla 372 TL'ye gidilebiliyorken, Ankara İcra Müdürlüğünden Pursaklar 28 kilometre, Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfıyla 300 TL'ye gidiliyor. İstanbul-Lefkoşa arası 1.040 kilometre uçakla 291 TL'ye gidiliyor; İcra Müdürlüğü 2 kilometre mesafede, 240 liraya gidiliyor.

HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) - Vakıf olduğu için yüksek.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - İstanbul-Antalya arası 694 kilometre uçakla 204 liraya gidiliyor, otobüsle 126 liraya gidiliyor ancak İstanbul Adalet Sarayına 20 kilometrelik mesafedeki Kuzguncuk/Üsküdar'a 160 TL'ye gidiliyor. Şimdi, değerli arkadaşlar, bu rakamlar bu şekilde, işte bu Ankara'daki Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfının listesi, bunlar âdeta afyon gibi saklanıyor ve bunlar kimseye de verilmiyor.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Mahmut ağabey...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Arkadaşlar, bitireyim, ne olur, sizden ricam.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Çocuk teslimini uçakla mı yapacağız?

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Nasıl? Anlamadım.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Çocuk teslimini uçakla mı yapacağız?

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Şimdi arkadaşlar, bu gülünecek, komiğe alınacak bir şey değil. Allah sizi de borçlu duruma düşürmesin, bunu bir de borçlulara sorun. Burada, vatandaş zaten borcunu ödeyemezken Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfını düşünebiliyor musunuz? İcra dairelerinden çıkıyor, yol üzerinden hepsinde burada ayrı ayrı tarifeler var. Ne diyoruz biz? "İcra işi ekonomik gelir, kazanç getirecek bir iş olmamalı." Evet, külfeti yüklenilecek...

HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) - Kişi kendisi de bildiğim kadarıyla araba, taksi tutabiliyor.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Şimdi, burada ekonomik kazanç getirecek bir iş gözüyle bakılmamalı. Evet, burada bir masraf alınacaksa meccanilik ilkesi uyarınca masrafları çıkarabilecek bir şekilde alınmalı. Burada hani İcra ve İflas Kanunu içerisinde düzenleme yapıyoruz ya, aynı şekilde, bence bununla ilgili, Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfıyla ilgili düzenlemelerin yapılmasında yarar var arkadaşlar. Yani buradaki maalesef ekonomik değil. Bunu bilgilerinize sunmak isterim.

Değerli Komisyon üyesi milletvekili arkadaşımız burada kanunun gerekçesini konuşurken dedi ki: "İcra müdürlüklerindeki personel sayısının fazlalığı." Ya, Allah'tan korkun, ben Şırnak'tan geldim, Güçlükonak'ta adliye yok adliye. Güçlükonak ile Şırnak arası 60 kilometre, vatandaş köyden Güçlükonak'a gelmek için 30 kilometre gidecek, ta Şırnak'a için 90 kilometre gidecek. Orada ne hâkim var ne icracı var ne savcı var. Bu devlet kurulduğu ilk günden itibaren yargının, adaletin gitmediği bir ücra köşesi yoktu, vatandaş adalete erişebiliyordu. Ne yapıldı? Mesela, hemen Düzce'de 8 tane ilçe var, 2 tane ilçesinde adliye var canım kardeşim, diğerlerini kapattınız.

Gelelim icra müdürlüklerine; "Personel çok." diyorsunuz. Bakın canım kardeşlerim, icra müdürlüklerine avukatlar talep açtığı zaman İcra ve İflas Kanunu "Üç gün içinde karar verir." diyor. Ne üç gün içinde karar vermesi arkadaş -yani burada içinizde hâle bürosu açık olan var; eşi dostu, akrabası avukatlık yapan var- burada bir ay içerisinde, on beş gün içerisinde karar veren icra müdürlüğü yok. İcra müdürlüklerinde -orada gayet rahat- icra dosyası olan kurum avukatları, parayı bastıran kararı erken alıyor, tek tük dosyası olan karar alamıyor, bu gerçeklerle yüzleşelim, sizden istirham ediyorum. Adalet reformu diyorsak avukatları... Yani Nasrettin Hoca diyor ki: "İçinizde eşekten düşen birisi varsa bana o gelsin, o benim hâlimi anlar." diyor. Ben alandan, sahadan, bu hâlin içerisinden gelen birisiyim. Ne yapılıyor? Tek tük dosyası olan arkadaşımız hacze gitmek için sıra bekliyor. Mademki gerekçenizde icra memuru sayısı fazla niye hacze gitmiyorlar canım vekil arkadaşım? Gitmiyorlar. Neden biliyor musunuz? Yazboz tahtası değil kanun yapmak. Sizden istirham ediyorum, burada Sayın İYİ Parti temsilcisi arkadaşımız konuştu, ne yaptınız? Şimdi hacze gidenle ilgili yolluk kesiliyor, yolluğu kim alıyordu geçmişte? İcra memuru alıyordu, giden memur alıyordu. Onun için herkes diyor ki: "Ya, ben ekonomik anlamda rahatlayayım." diye giden memur fazla hacze gidiyordu. Şimdi bu uygulama kaldırıldı, giden de gitmeyen de havuza konuluyor, gitmeyen de aynı parayı alıyor, giden de aynı parayı alıyor. Giden insan diyor ki: "Kardeşim, ben hacze giderken ben niçin tehditle, kavgayla karşı karşıya kalayım?"

Şimdi, benim sizden istirhamım... İcra personeli eksik, mahkeme kalemleri eksik. Buyurun, gelin, Ankara Adliyesine yarın gidelim ya, Allah rızası için. Gerçi kapalı ama buradan bir telefon edin. Diyorsunuz ki "Efendim, telefonla arar, hacze gitmek için sıra alır." Telefonlar açılmıyor, icra dairelerinin hiçbirinin telefonu açılmıyor.

MUSTAFA ARSLAN (Tokat) - Hiçbirinin...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Hiçbirinin açılmıyor. Devlet oraya, icra dairesine telefonu koymuş, ahizeyi koymuş, devlet burada tüm imkânları seferber etmiş ama icra müdürü, icra memurları: "Kardeşim, ben telefona bakamam." diyor, bakmıyorlar telefonlara. Yani işin ciddiyeti bu. Onun için "İcra dairelerinde personel fazladır." vesaire yani ben yalandır diyeceğim, bu ağır olacak, özür dilerim, hakikatle bağdaşan bir durum değildir bu; işin gerçeği bu. Yani orada avukat arkadaşlarımız... Gelelim, hacze giderken, ya, toplu dosyası olan önce yapılıyor, tek dosyası olan sabahtan akşama kadar o otobüsün, minibüsün içerisinde dolaşıyor.

Gelelim, Emniyetle ilgili... İçişleri Bakanlığından, Emniyetten arkadaşlarımız burada belki alınganlık yaptılar ama işin gerçeği bu yani polise, Emniyet mensubuna... Avukata orada "Sen bize ne vereceksin?" deniliyor ya! Para vermeyen avukat belliyse bir daha Emniyet mensubu vermiyorlar. 155'i arıyorlar olay çıktığı zaman, gitmiyorlar, "Niçin karakola gelmediniz?" diyorlar. Benim şimdi açıkça bir önerim; icra memuru nasıl hacze gidiyorsa nasıl bir yolluk avans veriyorsak Emniyete de aynı avansı verelim, öyle ya, icra masrafı olarak yatıralım. Emniyet hiç olmazsa o icra memuruyla birlikte her hacze gitsin ki avukatlar, icra müdürleri saldırıya uğramasın arkadaş. Yani mahkeme kararı, evet, adil olabilir karar, adil olması gerekir, arzumuz, isteğimiz bu. Bir karar icra edilemiyorsa devlet tarafından, o kararın da bir önemi, bir kıymetiharbiyesi yoktur. Onun için yani kararların icrası çok çok önemli. Burada madem İcra ve İflas Kanunu'na biz düzenliyor isek bence bunların hepsini nazara almakta yarar var.

Şimdi, burada, teklifte "harç" deniliyor. Evet, çocuk teslimiyle ilgili deniliyor ki: "Bu istisnadır." "İstisna kavramı tartışılabilir, uygulamada sorun yaratır, buradan muaftır." deyin, açık ve net anlaşılsın. "Muaftır." deyin, hiç olmazsa rahatlansın. Burada "Tüm masraflar, avukatlık ücreti hariç." "Adalet Bakanlığı tarafından, bütçesinden karşılanır." diyorsunuz Orada ücreti de belirleyin. Kanun koyucu muallak kanun yapmaz, belirleyici yapar. Deyin ki: "Davalı veya borçludan bu ücretle tahsil edilir." Yani net anlaşılsın ki ileride bu sıkıntı kalmasın çünkü aksi takdirde bu harçlar ve ücretlerle ilgili rücu davaları açılabilir. Bizim buradaki amacımız, sorunu en aza indirmek iken bunu yüksek rakamlara vesaire çıkarmış olmayalım.

Gelelim bu çocuk teslimiyle ilgili, çok tartışıldı, konuşuldu, teslimle ilgili... Arkadaş, bu kararla ilgili ne yapıyoruz? Çocuğun teslimiyle ilgili mevcut olan İcra ve İflas Kanunu'nun 331'inci maddesini geri alıyorsunuz. Sizin getirdiğiniz olayda, değerli arkadaşımız bahsetti, işte, evet, burada gerekirse velayet değiştirilir veyahut da münasebetle ilgili üç aylık bir tedbir var. Mevcut olan düzenlemede "altı ay" diyor 331'inci madde. 331'inci maddenin burada kalmasının ne mahzuru var? Bu aynı zamanda bir tedbir olduğuna göre, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 394'üncü maddesinde -yanılmazsam orada- bu şekilde eğer tedbirin hükümlerini yerine getirmezse altı aylık bir disiplin cezası var. Yine aynı olayı, uygulamayı niçin oraya getirmiyorsunuz? Yani buradaki amaç caydırıcı olmalı. Yani burada eğer kanunun caydırıcılığı uygulamasını istiyorsak bence bu olmalı.

Şimdi, yine aynı şekilde, kanunla alakalı olarak burada 133'üncü maddeyi kaldırıyorsunuz. Vallahi, bunu kim önermişse -bu arkadaşımızı ben bilemiyorum- hangi kürsüden geçti, sınıfta kalır. Ya, Allah rızası için, 133'üncü maddede mevcut olan, Sayın Başkanım... Hepiniz aşağı yukarı tahminen biliyorsunuz. Efendim, işte, gayrimenkul kabul edelim, değeri 1 milyar TL takdir edilmiş, mevcut olan düzenleme yüzde 50, işte, masraflarla birlikte 550 bin veya 525 bine muhammen bedelle satışa çıkarılır. Muhammen bedel, işte, taraflar satışa girdi, 800 bin liraya çıktı, 800 bin liraya çıktı. İhale onun üzerine kalır ama parayı yatıramadı, denkleştiremedi, bir sorun oldu; diyelim ki bu ihale parayı yatırmadığı için feshedildi. İkinci artırma yapan kaçtı? 550 diyelim veya 600 diyelim, arada ne kadar fark var? 200 bin fark var. Bu ihale feshedildiği için yani birinci artıranın üzerine 800 bin lirayla kaldığı için, parayı yatırmadığı için kime kalır? Mevcut düzenlemeye göre bu tekrar satışa çıkar, eğer o 800'ün üzerine biri çıkmazsa 550 veya 600 veyahut da daha düşük olursa -mevcut olan düzenlemede 133'üncü maddeye göre- o aradaki fark 800 binden, işte, 650'ye ikinci ihalede çıktı. Arada ne kadar kalıyor? 150 bin farkı birinci ihaleciden alıyor arkadaş. Siz bu aradaki farkı kaldırıyorsunuz, yok ediyorsunuz. Bu kimin yararına? Ne alacaklının yararına ne borçlunun yararına. Bu aklı kim verdi size? Yanlış. Sizden istirham ediyorum. Varsa bir yanlışlık beni burada ikna edin, ben ikna olarak bu salondan ayrılayım. Yazıktır, günahtır; alacaklıya da yazık günah, borçluya da yazık günah. Bu önemli bir yanlışlık, sizden istirham ediyorum.

Yine, burada aynı şekilde teminat mektubu... Teminat mektubu veriliyor. Eskiden -İcra ve İflas Kanunu- 2012 yılında biz Meclisteydik, siz de buradaydınız Başkanım. Ne dedik?- "Para dosyaya yatırıldığı zaman nemalandırılır." diyorduk. İcra daireleri bunu nemalandırmıyor Sayın Başkanım. Nemalandırmıyorlar, para ne kadar orada kalırsa kalsın. Yazık günah değil mi? Bununla ilgili kararlar var, yanlış. Şimdi, burada yine aynı durum yani burada bu nemalandırılmadığı için borçlunun da zararına, alacaklının da zararına. Kim bundan yararlanıyor? Bankalar yararlanıyor, bankalar. Yani muhtemelen bence bu 133'üncü madde de yine, çok gayrimenkul sahibi olan kişiler için yani ihaleyi sürekli meslek hâline getirmiş olanlar için veya bankalar için; bunlar için getirilen bir düzenleme, yoksa fakir fukara veya borçlu düşünülerek getirilen bir düzenleme değil. Bu çok yanlış bir olay.

Gelelim, bir başka bam noktası. Ya, arkadaşlar, "Satış talebi teklifi vermeye başlandıktan sonra satış geri alınamaz." diyor. Ne demek ya? Siz satış talebinde bulundunuz, ben size borçluyum. Gayrimenkulümü satacaksınız, ben de alacaklının avukatı olarak size geldim, "Ya, arkadaş ne olur, benim tek evim var, gelin sizinle anlaşalım. Sizinle yeni bir anlaşma yapmak istiyorum. Belki, işte, beyefendi arkadaşımız bana icra kefili olacak, güvence olacak." dedim. Hani diyeceksiniz "Mahmut Tanal, ben sana süre vereyim ama sen gerçekten tekrar beni oyalıyor musun, oyalamıyor musun? Ben sana güvence veriyorum, ne olur oyalamayın; kardeşim kefil olsun, eşimin başka gayrimenkulü var, kefil olsun." Siz burada vatandaşın arasındaki uzlaşmayı ortadan kaldırıyorsunuz. Ya, kanun koyucu barış sağlar, kanun koyucu huzur sağlar, kanun koyucu vatandaşı çıkmaz yola sokmaz, sokmamalı. Uzlaşmayı niye sağlamıyorsunuz? Bu kanun uzlaşma metni olmalı ya. Burada, efendim, "Geri alınamaz." ibaresiyle uzlaşmayı ortadan kaldırıyoruz. Ne olur biliyor musunuz? Gelir avukatın bürosuna, avukat diyecek "Kanun böyledir." Kardeşim, avukata saldırı olacak, alacaklıya saldırı olacak. Bence bu yolları açalım; uzlaşma, diyalog yolunu, barış yolunu kanun koyucu açmalı. Bu cümleler önemli cümleler.

Evet, bir cümle daha koymuşsunuz işte, aynı bu maddede. "İhalenin yapılamadığına veya iptal edildiğine ilişkin tutanak tarihinden itibaren kaldığı yerden devam eder." Evet, tamam. "İcra müdürü artırma bittikten sonraki..." Burada arttırma bittikten sonra tekrar bu satış süreleri başlamaz, kesinleşme tarihinden sonra başlar. Orada muallak... Yine icra müdürlüklerini, icra mahkemelerini ve Yargıtayı oyalayacağız. Bu süreler kesinleşmeden yani o genel ifadeyle bu olmuyor değerli arkadaşlar. Sizden istirham ediyorum... Rahmetli Sulhi Dönmezer Hocamız -ışıklar içerisinde uyusun- derdi ki: "Kanun yapmak... Halıya ne kadar ince ilmek atarsan, ne kadar sık dokursan o kadar yararlı olur." Onun için bunu sık dokumakta yarar var değerli arkadaşlarım.

Burada, işte, geliyoruz, yine maddeler üzerinde konuşacağız ama ben şunu anlayamıyorum ya: Satış satıştır. Kamu alacaklarında neden "yüzde 75 birinci muhammen bedel" diyoruz da bu vatandaşın mallarına "yüzde 50" diyoruz? Sebep ne? Yani Anayasa'mızın 10'uncu maddesinde eşitlik esas değil mi? Esas. 6183 sayılı Yasa'da, efendim, icraya malları satışa çıktığında yüzde 75 muhammen bedel arıyoruz ama vatandaşınkinde yüzde 50, doğru değil. Aynı, onu da yüzde 75 yap. Geçmişte yüzde 60 birinci satış, ikinci satış yüzde 40'tı. Ne yaptık? 2012'deki düzenlemede yüzde 50 yüzde 50'ye geldi. Benim sizden ricam, yani mademki öyleyse, bu çok verimli bir şey ise kamu alacaklarında da aynı şeyi yapın o zaman. Kamu alacakları yüzde 75'se icrayı da yüzde 75 yapın. Orada yüzde 75, yüzde 50, aynı şeyi yapın, yazık günah. Yani burada kanun kimden yana olmalı? Kanun sürekli zayıf olanı korur arkadaşlar. Çünkü Anayasa 2'nci madde, işte o, sosyal devlet, cumhuriyetin niteliklerinin arasında bu sayılır. Burada maalesef bu denge korunmuş değil.

Bir maddede şeyi getirmişsiniz, efendim, borçlunun kendi malını satabilme yetkisi. Değer koymuşsunuz, bir barem koymuşsunuz; yüzde 80'i. Ya, bu, resmen bir dolandırıcılık maddesi ya. Ben borçluyum ve -üstadım alacaklı- borcum da çok, gayrimenkulüm de değerli aslında, diğer alacakta benim param da yetiyor aslında bu doğru düzgün eğer açık artırmayla satılabilirse. O alacaklıları mağdur etmek için bu alacaklıyla anlaşacağım, yüzde 80'e kadar yetkiyi vereceğim, tüm hacizleri üzerimden terk edeceğim ya. Ya, arkadaşlar, bırakın da... Yani hani liberal ekonomi diyoruz, liberal sistem diyoruz, açık artırmanın amacı ne? Rekabeti artırmak değil mi? Rekabeti artırmaksa alacaklı ile borçlu... Yarın öbür gün bu işte mafya türer biliyor musunuz? Yüzde 80 tespit edilen değeri, efendim, kendi aralarında satsınlar. Doğru bir uygulama değil değerli dostlarım.

HASAN SUBAŞI (Antalya) - Ödeyebilecek şeyi var...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Evet, çünkü o gayrimenkul...

Şimdi, bunun ispatı açısından, Sayın Başkanım, Adalet Bakanlığımızın sayın temsilcileri burada, şimdi, son bir ay içerisinde -mesela İstanbul, Ankara, hangi şehri alırsanız alın- tespit edilen değerin yüzde 80'inin altında kaç gayrimenkul satılmış, tespit edilen değerin üstünde kaç tane gayrimenkul satılmış? Bilimsel anlamda istatistikler elinizde var. Yani bu yüzde 80'in, konulan ibarenin, doğru bir metin olmadığı, bir dolandırıcılığa yol açacağı açık ve net. Diğer üçüncü alacaklıları mağdur edeceği bir hükümdür arkadaşlar. Yani pratikte bu çok sorun yaratacak olan bir madde.

Hepiniz elektronik sistemle satışı övdünüz, güzel. Peki, burada -güzel aslında- saat 23.30'u koymuşsunuz. Niye 23.30? Niye sabaha kadar olmasın arkadaş? Sebep ne? 23.30'a kadar konuluyor ama şu andaki mevcut uygulama saat 24.00'e kadar. Burada yetkili arkadaşlarımız ne kadar takip ediyor ama... Yani şu anda mevcut uygulama 24.00, niye 23.30'a çekiyoruz? Sebep ne? Ben onu kavramış değilim. Yani burada, ayrıca, Sayın Başkanım, konunun dışına çıkmıyorum dikkat ederseniz.

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Bunlar tek tek not alınıyor. Hem uygulayıcılardan hem...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Şimdi, bakın, şu andaki uygulama saat 24.00...

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Maddelerde cevap verilecek.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Tabii, şu andaki uygulamada 24.00'e kadar devam ediyor, kanun teklifinde 23.30'a çekiyoruz.

Şimdi ne yapıyorlar biliyor musunuz, Sayın Başkanım? Yirmi dörde kadar kişi teklifi sunuyor, ertesi gün gidiyor icraya, o rakamın üzerine başka birisi, kimse sunmamışsa onun üzerine kalıyor, sunmuşsa tekrar artıyor. Güzel, artsın. Artsın ama o zaman bence rekabeti artırmak istiyorsak, gelin, arkadaşlar, bunu böyle saat 23.30... Yani bu 23.30 bir gün öncesinin 23.30'u. Yani yarın yapılacak ihalenin bu akşam 23.30'una kadar veriliyor. Bunu şöyle de yapabiliriz, öyle ya, eğer alacaklıların alacağına kavuşmasını istiyorsak, borçlunun malının gerçek fiyata satılmasını istiyorsak şöyle yapın arkadaş: Bu internet ortamındaki, elektronik ortamdaki satışı -icra müdürü arkadaşımız aynen sizin gibi bilgisayarın başında oturuyor, orada ben o saate kadar katılabileyim- niye engelliyorsunuz ya? O imkân var mı? Var. Arttırılabilir, denilebilir "Kardeşim, internette şu arttırıldı." Hazırun, hazır olan kim katılıyorsa "Ben de şu kadar arttırıyorum." diyecek. Onun için madem biz kanunu yapıyorsak gerçekten buna ihtiyaç var yani bu elektronik ortamdaki olay, evet, bir nebze olsa iyidir; kötüdür demiyorum, kötünün iyisidir ama daha iyisini yapalım, daha iyisini yapalım.

Devam ediyorum Başkanım.

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Tamamlayalım.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Burada, 11'inci maddede diyorsunuz ki: "Alacaklı ile borçlu hacizden önce veya hacizden sonra borcun taksitlendirilmesi için yapacakları sözleşme nedeniyle icra dairesinde düzenlenecek tutanak veya kâğıt damga vergisinden istisnadır." Burada icra müdürü arkadaşımız var. Ya, Allah rızası için bugüne kadar hangi tutanaktan para aldılar ki bana yeni bir kanun sunuyorlar ya? Hangi? Yani icra müdürü açıklasın bana?

MUSTAFA ARSLAN (Tokat) - Var, var.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Böyle bir şey yok. Ne zaman alınıyor biliyor musun harç, ne zaman biliyor musunuz?

MUSTAFA ARSLAN (Tokat) - Damga vergisi...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Bitireyim.

MUSTAFA ARSLAN (Tokat) - Damga vergisi alınmadığı için de taahhüdü ihlal cezası...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Üstat, bakın, maddeyi okuyorum, bakın, deniliyor ki: "Hacizden önce ve hacizden sonra borcun taksitlendirilmesi için yapacakları sözleşme nedeniyle icra dairesinde düzenlenecek tutanak ve kâğıt damga vergisinden istisnadır." Arkadaş, damga vergisi ne zaman alınır, biliyor musunuz? Beyefendi, ben borçluyum, biri bana icra kefili olmuşsa alınır, binde 5'tir bu da. Damga resmi icra kefili olmadan ben borçlu olarak her gittiğim, bulunmuş olduğum taahhüt nedeniyle, icra taahhüdüyle, borcun taksitlendirilmesiyle, mal beyanıyla, anlaşmayla harç alınmaz, yok zaten.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - O da sözleşme ya, sözleşme.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sözleşme... Beyefendi, icra kefaleti dışında icra işlemlerinde harç alınmaz yani arayın bir icra müdürünü ya arkadaş...

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Mahmut Bey...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Ya, dostum...

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Sizin taahhüdünüzü ben kabul etmezsem bu sözleşme hâline gelebiliyor mu?

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Nasıl?

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Alacaklı kabul etmezse...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Beyefendi, harç zaten muaf onda, ya, Allah rızası için buyur, ben size kitap çıkarayım, kitapları okuyun yahu. Budur ya arkadaş.

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Şimdi, bunlar maddelerinde...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Lütfen ya...

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Sayın Tanal...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Yani benim...

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Sayın Tanal, maddelerde zaten bu ayrıntıları konuşacağız.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Bitireceğim.

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Siz tamamlayın.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Az kaldı, az kaldı Başkanım yani bu kadar sabrettiniz, ben teşekkür ederim. Bitirmek üzereyim zaten.

Şimdi yani burada ben nasıl olması gereken... Burada siyasi bir konuşma yapmıyorum. Kanun tekniğindeki çıkabilecek sıkıntıları ben size anlatıyorum yani ne olur biraz katılımcılığa vesaireye biraz özen gösterelim.

Gelmişsiniz, tehiriicra. Tehiriicra ne oluyor uygulamada, ne sıkıntı var biliyor musunuz? Tehiriicrada, bir, her bankanın kendisine özgü bir formatı var, mahkemenin biri kabul ediyor, biri etmiyor. Ya, arkadaş, deyin ki "Teminat mektubuyla ilgili..." Hani nasıl Ejder Yılmaz Hocanın vesairenin o dilekçe rehberi gibi dilekçeler var ya, ya böyle bir format hazırlayın o zaman. Tüm bankalar aynı formatı yapsın, tehiriicrayla ilgili sıkıntı olmasın; bir. İki; tehiriicra, elektronik ortamda teminat mektubunu mahkemeler kabul etmiyor. Gelin, deyin o zaman arkadaş, elektronik ortamda bu teminat mektuplarını da kabul etsinler ki sıkıntı yaratılmasın. Burada bunu da süresiz bir şekle getirmişsiniz, bu süresiz şekle getirilmesi de bu alacaklar nemalandırılmadığı için, oraya dosyaya yatan para veya teminat nemalandırılmadığı zaman ne olacak biliyor musunuz? Yine borçlunun da zararına, alacaklının da zararına olmuş olacak. "Bu doğru bir uygulama mıdır?" derseniz, eksik ve yetersiz, daha düzeltilebilir. Gerçi bu "İcra başmüdürlükleriyle ilgili personel fazla." diyorsunuz, bu külliyen gerçek dışı yani masabaşında oturma ile sahada olmak çok farklı bir şey. Bu şunu gösteriyor: Bununla ilgili arkadaşlarımız, sizden istirham ediyorum yani Genel Kurula kadar süremiz olacak. Ben sizin Komisyonunuzun üyesi değilim, ben İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyesiyim. Siz Komisyon üyeleri olarak, istirham ediyorum, burada bir Ankara Adliyesine girin, gerçekten icra müdürlüğü fazla mı, değil mi onu kendiniz göreceksiniz. Yani asliye hukuk mahkemesinden, sulh hukuk mahkemesinden size örnek vereyim; İzmir Tire ilçesinin Sulh Hukuktaki, Asliye Hukuktaki personeli icra işine bakıyor. Gidin, ya, arkadaşlar, nerede sizin icra memurlarınız fazla ya? Sulh hukuk, asliye hukuk personeliniz de eksik; hâkim fazla... Hâkim, kararı yazmak istediği zaman bir personelin imzası gerekiyor, kâtibin imzası gerekiyor, tek başına kararı veremiyor, yazamıyor. O imza gerekecek. Personeliniz eksik arkadaş, kalkıp "İcra müdürlükleri fazladır." diye oraya, icraya gayet rahat... Hacze gidecek personel için avukatlar sıraya giriyor kardeşim.

Yani onun için sizlerden bu dediğimiz eleştirilerin nazara alınmasını istirham eder, hepinize saygı ve hürmetlerimi sunarım.

Teklifin ülkemize huzur, barış getirmesini diliyorum ama bu, maalesef, yüzde 80 vesaireler... "Efendim, satış dedikten sonra bir daha geri alınamaz..." Bunlar barış getirmez, huzur getirmez kavga çıkarır. Bunları da tekrar gözden geçirin.

Teşekkür ederim.