KOMİSYON KONUŞMASI

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Teşekkür ederim Değerli Başkanım.

Değerli milletvekili arkadaşlar, değerli bürokratlar; hepinizi -basın mensuplarını unutmayalım yalnız ve aynı zamanda burada bulunan tüm hazırunu- saygıyla hürmetle selamlıyorum.

Şimdi, Değerli Başkanım, ben esasa ilişkin, genele ilişkin tüm açıklama haklarımı saklı tutma kayıt ve şartıyla usulle ilgili söyleyeceğim, kısa sürecek.

Şimdi öncelikle şunu istirham ederim ben; mevcut olan İç Tüzük'ümüzün 35'inci maddesi "Birbiriyle ilgili olan kanun tekliflerini komisyon birleştirerek görüşebilir." diyor.

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - "Görüşebilirler."

MAHMUT TANAL (İstanbul) - "Görüşebilirler." diyor, evet. Burada şimdi İç Tüzük 35'in amacı ne? Esasen istişare ve katılımcılığı sağlamak. Burada şunu söylemeye çalışıyorum: Kanun teklifini veren değerli arkadaşlarımızın hepsinin de emeğine sağlık. Tabii ki eleştireceğiz, eksik olan yönleri de söyleyeceğiz, doğru olanları da söyleyeceğiz. Evet, kanun genel itibarıyla düzgün ama tabii, değerli hocamızın dediği gibi reform niteliğini taşıyan maddeler de var, olmayan maddeler de var. Mesela, bu kanun teklifiyle... Ben, bizzat, bunu yirmi beş ayla ilgili, çocuk teslimiyle ilgili, kanundan çıkarılmasını 2016'da teklif etmişim, 2018'de yinelemişim, şu anda bu Adalet Komisyonuna havale edilmiş durumda, 9 Temmuz 2018 itibarıyla Adalet Komisyonuna havale edilmiş durumda. Buradaki kanun ile bunun birleştirilmesini talep edelim, bir.

İkincisi, reform açısından olabilmesi için yine mevcut olan kanunla bağlantılı İcra ve İflas Kanunu'nun 82'nci maddesinin 4'üncü fıkrası ne der: "Çiftçinin traktörleri haczedilemez." Tüm genel başkanların konuşmalarını dinlediğimiz zaman "Çiftçi için lüzumlu araç gereçler haczedilemez." diyor. Burada, traktörden kasıt, sırf çiftçilik yapan için... Hobi anlamıyla olanı kanun söylemiyor zaten. Nasıl ki maden ocaklarıyla ilgili madenin çıkarılmasıyla ilgili, o madenin araç gereçleri haczedilemiyorsa çiftçi için de traktörlerinin haczedilmemesi için verdiğimiz (2/3797) esas numaralı kanun teklifimiz 1 Ekim 2021 tarihinde yine sizin Komisyonunuza geldi Değerli Başkanım.

Yine, aynı şekilde, kamuoyuna yansıyan, engellilerin protez bacakları, kol, bacak, ayak bunlar hepsi haczediliyor arkadaşlar ve bununla ilgili, İcra ve İflas Kanunu'yla ilgili yine teklifimiz var; 11 Aralık 2017'de vermişiz, yine 2018'de yenilemişiz Komisyonunuzda. Yani, gerçekten reform istiyorsak bunlar önemli olan hususlar, bunun bir siyaseti yok; insanların hayatını, yaşamını kolaylaştıran hususlar.

İcra ve İflas Kanunu'nun 82'nci maddesi; burada, Kredi ve Yurtlar Kurumu ve özel kurumlar tarafından öğrencilere verilen burslar ve nakdî yardımlar var Değerli Başkanım. Bunlar haczediliyor, bu öğrencilerimizin hayatının rahatlığı açısından haczedilmemesi gerekir, kanun teklifi var, yine sizin Komisyonunuzda bekliyor.

Yine, aynı şekilde, İcra ve İflas Kanunu'nun son maddesi... Haciz sırasında, her giden avukat arkadaşımız ve icra memuru, icra müdürü arkadaşımız saldırıyla karşı karşıya kalıyor ve bu cinayetler de artıyor çok yoğun bir vaziyette. Son fıkrada demişiz ki: "Hacze gidildiği zaman mutlak suretle emniyet görevlisi alınması lazım." Burada kamu bürokratı İçişleri Bakanlığında var, Yargıtayda var, hukukçu arkadaşlar hepiniz avukatlıktan geliyorsunuz, Emniyete götürüldüğü zaman Emniyette şu deniliyor: "Ya, avukat, siz para kazanıyorsunuz..." Yeteri kadar bahşiş verilmiyorsa Emniyet Müdürlüğü Emniyet mensubu vermiyor avukat arkadaşlara. Bunlar birer maliyettir, bu gerçekleri konuşmaktan çekinmeyelim, sakınmayalım. Yani pratikten geldiğiniz için biliyorsunuz ve bu sıkıntılar hakikaten de had safhada, verilmiyor. Onun için avukatlar da Emniyet görevlisini istedikleri zaman eğer bunu karşılamıyorsa alamıyorlar. Maalesef işin gerçeği, bir tanesi de bu. Kanun teklifimiz "Emniyet mensubu zorunlu olması gerekir."

Bakın, en büyük yürek yakan, bir tane daha... Arkadaşlar, Yargıtaydan arkadaşımıza ihtiyati tedbirde ücreti vekalet takdir ediliyor mu? Edilmiyor. Peki, avukatlıktan gelen siz değerli arkadaşlarımız, İcra ve İflas Kanunu 258'e, 257'ye göre ihtiyati haciz kararı alındığı zaman ücreti vekalet bu alacaklı lehine takdir ediliyor. Bu bir haksızlıktır, bu bir hukuksuzluktur. Nasıl ki ihtiyati tedbirde ücreti vekalet verilmiyorsa ihtiyati hacizde zaten borçlunun boynu büküktür, zaten beli kırılmıştır, gariban borcunu ödeyemiyordur. Bir de buna, ihtiyati hacze ek bir ücreti vekalet vermek adaletsizliktir, bunu da kaldırmak lazım 258'deki vermiş olduğumuz değişiklikle birlikte. Çünkü eğer bu devam edecekse aynı şekilde ihtiyati tedbirde de o zaman ücreti vekaleti getirin. Hukuk yeknesaklık teşkil eder; birbirine tezat, zıddı olan ilişkiler teşkil etmez.

Bir başka teklifimiz, yine, İcra ve İflas Kanunu'nun 16'ncı maddesi, çok önemli bir madde. Bilemiyorum, Yargıtay üyesi arkadaşımız da aramızda. Şimdi, bu ne demek arkadaşlar? Şikâyet etme hakkı borçlu ve alacaklıya tanınmış, üçüncü şahsa tanınmamış. Şimdi, üçüncü şahıslara da tanınması lazım. Diyelim ki yani ben borçluyum, üçüncü şahıs kim olur? Menfaati olan alacaklılar olur, diğer üçüncü şahıslar olur. Ben alacaklıyla anlaşmış olabilirim. Yani, bunu bertaraf edebilmek için İcra ve İflas Kanunu'nun 16'ncı maddesine bir fıkra... Memurun hukuka aykırı eylem ve işlemlerinden dolayı üçüncü şahıslara da bu şikâyet yetkisini getirmek lazım. Onunla ilgili yine kanun teklifimiz Komisyonumuzda bekliyor.

Mesela, burada 363'üncü maddede on günlük istinaf süresi var. Arkadaş, iş hukukunda on beş gün, asli hukukta on beş gün, ticarette on beş gün, tüketicide on beş gün. Neden biz, burada on gün koymuşuz? Onu da iki hafta koyun, yani hukukta bir yeknesaklık açısından...

Yine, kanun teklifi var: 82'nci madde, aile konut şerhi. Arkadaşlar, aile konut şerhi yani gidip dava açma, icra iflas müdürlüklerini ve mahkemeleri de uğraştırmadan kişi evli, aile konut şerhi işlenmiş ama aile konutuyla mütenasip ise, aile konut şerhi varsa da haciz konulmasın ya. Bir de efendim hacze koy; efendim, değer tespitini yap... Yargıyı o kadar uğraştırmayalım; yani hâlle münasip, bu aile konut şerhi işlenmiş durumda. Bu aile bütünlüğünü koruma açısından da haciz konulmaması lazım. Evet kanunda var mı? "Aile konutuysa kısmen haczedilebilen." diyor. E dava açılması, vesaire, onlar hep birer sıkıntı.

Mesela, yine, aynı şekilde bir tane: 363'te, işte bu bedel sınırı. Şimdi bakın, icra hukukundaki Değerli Başkanım, icra mahkemelerindeki istinaf sınırı ile asliye hukuk, tüketici, iş hukuku ve diğerleri farklı. Niye aynı sınıra getirmiyoruz? Para alacağı para alacığıdır arkadaş yani onun için o sınırları... Bunlar yargının yükünü de hafifletir ve hakikaten de reform niteliğinde öneriler olur.

Bitiriyorum. Reform... İşçi alacağı... Zaten kanun teklifinin amacı Anayasa'mızın 2'nci maddesinde "Türkiye Cumhuriyeti Devleti hukuk devleti, sosyal bir devlettir." diyoruz. Cumhuriyetin nitelikleri de böyle sayılmış. Ya işçi alacaklarını, gelin, 1'inci sıraya koyalım; arkadaş, işte reform bu. İşçi alacakları İcra ve İflas Kanunu 206'ncı maddede, orada işçi alacaklarını konkordatoda, iflasta 1'inci alacağa getirelim. Neden? İşçi, alacağını alamıyor; ya belediyenin işte sosyal yardımlarıyla geçiniyor, ya efendim, kaymakamlığın verdiği yardımlarla geçiniyor. İnsanların kendi alacağı varken, kendi hakkı varken kamu kurumları kapılarında, böyle dilenci konumunda bu işçiler dolaşmasın, 1'inci sıraya alalım; en azından bu mağduriyetler bitmiş olur.

Bitiriyorum Sayın Başkanım, sabrınız için de ben teşekkür ediyorum. Aynı şekilde İcra ve İflas Kanunu'nun 7'nci maddesi. Ne diyoruz biz? "Efendim, kamu görevlisi icra memurunun hatasından vesairesinden dolayı bir yıl içerisinde, her hâlükârda on yıl içerisinde rücu edebilir." E niye biz Borçlar Kanunu'ndaki hükümlerde, 72'nci maddesinde "İki ila on yıl." diyoruz? E onu da iki ile on yıl arasına çıkarın, öyle ya. Yani burada devletin oradaki alacağı niye erkenden zaman aşımına uğrasın arkadaş? Çünkü ona rücu edecek devlet yani oradaki, Borçlar Kanunu'ndaki 72'nci maddedeki iki ila on yılı, burada da iki ile on yıl arası yapın diyorum.

Bana söz verdiğiniz için, sabırla dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. Benim bu 14 tane kanun teklifimin hakikaten, bilemiyorum yani gayet... Rahat söz verirseniz de bunun ne kadar bir reform niteliğini taşıdığını anlatırım. Zamanınızı almama adına sizden istirhamım: 35'inci madde uyarınca benim bu tekliflerimle aynen, şu andaki kanun teklifinin bire bir maddeleri örtüşüyor, aralarında fiilî ve hukuki bir bağlantı var. Bunların birleştirilerek görüşülmesini talep ediyorum, bir. İkincisi yani emeği geçen arkadaşlara ben teşekkür ediyorum. Bunun daha verimli olmasını istiyorsak sizden istirham ediyorum: Bu kanun teklifini alt komisyona gönderelim çünkü... Niye gönderelim? Kanun, öyle bir hâle geldi ki yazboz tahtası oldu.

2012 yılında ben yine milletvekiliydim, Sayın Başkanım siz de milletvekiliydiniz, değerli üstadım, sağınızda oturan vekil arkadaşımız da, üstat da yine buradaydı. Hep birlikte, İcra ve İflas Kanunu... O dönemde "Arkadaşlar, yapmayın etmeyin." dedik, bizi dinlemediniz. Bakın, yine aynı şeye geldik. Neye geldik? "Menkul mallarda altı ay yapmayın, bitiremezsiniz." dedik; bak, şimdi yine bir yıla getirdiniz altıyı, tutanakların hepsi sabit. Bu kanun ne demek Değerli Başkanım? Hepiniz çok iyi biliyorsunuzdur, özür diliyorum, amacını aşabilecek cümleler sarf etmiyorum. İnsan vücuduna yapılan her operasyon nasıl riskliyse, nasıl bir tehdit ve tehlike oluşturuyorsa kanunun üzerinde tartışılmadan, konuşulmadan hızlı bir vaziyette müdahale etmek, bizim de görüşlerimizin alınmaması... Burada, İç Tüzük'te açık ve net yazıyor, 30'uncu maddede "Komisyona uzmanlar çağırılarak..."diyor. Eğer ne kadar görüşleri alınmazsa, katılımcılık esas olmazsa her değişiklik bir risk barındırır. Gelin, bu riskleri barındırmaktan arındıralım, alt komisyona gönderelim, uzman kişileri de çağıralım.

Teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum.