KOMİSYON KONUŞMASI

ORHAN YEGİN (Ankara) - Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Sayın Başkanım, Komisyonumuzun çok kıymetli üyeleri, değerli milletvekilleri, Sayın Bakanım, Kıymetli Bakan Yardımcılarımız, genel müdürlerimiz, başkanlarımız, Bakanlığımızın yöneticileri, çalışanları, değerli basın mensupları, hülasa salonda bulunan herkes; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Önemli konuşmalar oldu hem bu tarafta hem o tarafta, istifade edilebilecek yorumlar için teşekkür ederiz, hakikaten özellikle bu tarafta güzel konuşmalar oldu, teşekkür ediyoruz. Ancak arkadaşlar, bir toplum kalkınacaksa, bir ülke büyük bir devlet olacaksa bütün unsurlarıyla, bütün alanlarıyla beraber bunu başarmak durumundadır. "AK PARTİ'nin yeni bir yüzyılın başından 20'nci yılına girdiğimiz bugüne kadar ortaya koyduğu vizyonu kavramamakta ısrar etmek nasıl olur?" derseniz, bugün yapılan konuşmalarda bu tarz örneklere de şahit olduk.

Eğer siz büyük Türkiye hayalini ve bu hayal için verilen çabayı okuyamazsanız; ruhunu ve aklını bu topraklarda tutup gözünü, kulağını, elini, ayağını, sözünü, sedasını önce etrafından başlamak üzere bölgesine ve dünyaya yönelten, mikrodan makroya, yerelden küresele her meseleyle ilgilenip her meseleye aynı insani ve evrensel ilkelerle yönelen ve bu evrensel standartlar üzerinden bir çözümü zorlayan Türkiye'yi anlayamazsınız. Eğer bu istikrarı okuyup kavrayamazsanız, 163'ten bugün 253'e ulaşan dış temsilcilik sayımızı "sadece bina açılışları" olarak yorumlarsınız. 50 ülkede 60 noktaya olan uçuş sayımızı bugün yüzlerce ülkeye, yüzlerce noktaya taşımamızı sadece bir "hava yolu istatistiği" veya sadece bir "turistik destinasyon" olarak yorumlarsınız.

Siz eğer bağımsız bir politika sahibi olma cesaretini taşıyamazsanız "Dünya 5'ten büyüktür." çıkışının künhüne varamazsınız. Siz içine kapanmış, öz güvenini yitirmiş bir ülke olmaktan kurtulamazsanız, 166'lardan bugün 293'e çıkmış yabancı temsilcilik sayısını "sıradan bir şube açılışı" olarak yorumlarsınız.

Eğer siz "Yönetimler gelir geçer, önemli olan halkların gönlünde yer edinmektir." anlayışıyla saygın bir tavır ortaya koymayı başaramazsınız, Somali'sinden İngiltere'sine, Amerika'sından Filistin'inine, dünyanın en geri kalmışından en gelişmiş ülkelerine bile salgın döneminde Türkiye'nin gönderdiği sağlık yardım ve malzemelerinin nasıl onurlu bir pozisyona bizi taşıdığını göremezsiniz.

Siz eğer sadece ekonomiyi önceler, ona göre dış politika oluşturalım, büyük devletlerden birine yaslanıp ona göre oturalım ona göre kalkalım derseniz, Amerika'yla da Rusya'yla da Çin'le de NATO'yla da Birleşmiş Milletlerle de İslam İşbirliği Teşkilatıyla da hepsiyle de meseleler üzerinden kendi tezleri doğrultusunda yeri geldiğinde ileri gidip yeri geldiğinde geri düşen münasebetlerden, alınan tavırlardan, sallanan parmaklardan hep korkar, hop oturup hop kalkarsınız. "Eyvah, şimdi bizi mahvedecekler." korkusunu nesillerimizin öz güvenine de taşır ve bu ülkeye yazık edersiniz, bu ülkenin geleceğine yazık edersiniz.

Eğer siz hep dışlanacağız, dışlanırız, dışlanıyoruz korkusuyla kendi tavrınızı sahaya yansıtamazsanız, bölgemizde ve dünyada üretilmiş ve bizim topraklarımıza transfer edilen tüm problemlerin altında parçalanır, un ufak olur, dağılırsınız. Ve işte "Bütün insanlığın kurtuluşu sağlanmadan, bütün insanlığın huzurunu sağlamadan biz kendimizi huzurlu sayamayız." yaklaşımını anlayamazsanız "Libya'da ne işiniz var?" diye sorarsınız, "Bize ne İran'dan?" dersiniz, "Doğuya mı kayıyoruz?" diye korkarsınız, "Suriye'ye onay almadan girerseniz..." diye korku saçarsınız, "Orta Asya'yı, Filistin'i, Afrika'yı, Kıbrıs'ı, Karabağ'ı, Orta Doğu'yu, Kafkasları, Balkanları anlayamazsınız. İşte, bu yüzden hem sivil toplum örgütlerimizin kapasitelerini artırmaya çalışıyor hem de yabancı öğrencilere ülkemizin eğitim imkânlarını açıyoruz; hem iş dünyamızı gittiğimiz yerlere taşıyor hem de Maarifle okullar açıyoruz; hem eser onarıyor hem de sömürülmüş coğrafyaları altyapı ve üstyapıyla donatıp onları da kalkındırmaya çalışıyoruz; hem doktor götürüyoruz hem de dayanak oluyoruz; hem ara buluculuk yapıyor hem de çözüm inşa ediyoruz; hem Balkanlardayız hem de Afrika'da; hem savaşları engelliyoruz hem de insan kıyımlarını, Allah'a sonsuz şükürler olsun. Yani hem kuzeyiz hem de güney; hem doğuyuz hem de batı; hem yumuşağız, yumuşak gücüz hem de katı ama ilkelerimizi her yerde, hepsinde aynı tutarak bunu yapıyoruz.

Kendini dünyanın sahibi görenlerin farklı farklı coğrafyalarda üretip dünyaya taşıdığı kaos ve zulüm düzenine karşı adaleti, paylaşımı, insanlığı insanlığın adımını bastığı her yere taşımaya çalışan haklı ve büyük Türkiye'nin yürüyüşünü dış politika koordine eden çok Kıymetli Bakanım, size, ekibinize, sizlere omur veren yasamaya ve vekillerimize, sizlere ve bizlere rehberlik, liderlik eden Sayın Cumhurbaşkanımıza, yıllardır ortaya koyduğunuz bu onurlu duruş için teşekkür ediyorum.

Sözlerimi burada tamamlıyorum. Teşekkür eder, hayırlı akşamlar diliyorum.