KOMİSYON KONUŞMASI

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, Sayın Bakanım, saygıdeğer Komisyon üyeleri, değerli bürokratlar, basın mensupları; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakanım, kapsamlı sunumunuz için teşekkür ediyorum, başarılarınızın devamını diliyorum.

Dünya 2020 yılını Covid-19 tehdidi altında geçirmiş, 2021 yılında ise aşılamadaki keşif ve uygulama sürecindeki ilerlemeler sayesinde risk azalsa da tehdit tamamen ortadan kalkmamıştır. Küresel ekonomide görülen tüm zorluklara ve olumsuz etkenlere rağmen Türkiye salgın sürecini güçlü sağlık ve sanayi altyapısıyla uyguladığı dengeli ve yerinde politikalar sayesinde başarıyla yönetmiş, gıpta edilecek performans ortaya koymuştur. Olumsuz küresel ekonomik iklime rağmen Türkiye 2020 yılını yüzde 1,8'lik büyüme oranıyla tamamlamış, aynı dönemde sanayi üretimi de en çok artan ülkelerden olmuştur. Bu ivmeyi 2021'in ilk çeyreğinde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 7,2, ikinci çeyreğinde ise yüzde 21,7 oranında büyüme oranlarıyla devam ettirmiştir.

Ekonomide uzun dönemde istikrarlı bir büyümenin sağlanması, sürdürülebilir sanayi üretiminden geçmektedir. Büyüme oranlarında görülen bu başarının arkasındaki asıl itici güç de kuşkusuz güçlü sanayi altyapımızın olmasıdır. Sanayi üretimimiz 2020 yılının ikinci yarısından itibaren yükselerek devam etmiş, pandemiden bu yana imalat sektöründeki kayıtlı istihdam 675 bin kişi artarak 4 milyon 700 bini geçmiştir. Sanayi üretimindeki güçlü seyir 2021 yılı Ağustos ayında da sürerken yıllık yüzde 13,8; aylıkta ise yüzde 5,4'lük bir artış göstermiştir. On iki aylık ihracat rakamımız ise ekim ayı itibarıyla 215 milyar doları aşmıştır. Bu performansta orta ve yüksek teknoloji sınıfındaki otomotiv, kimyevi maddeler, elektrik ve hazır giyim sektörleri etkili olmuş, ana metal ihracatımız bir önceki yıla göre yüzde 70 artmıştır.

2021 yılında küresel toparlanmaya en fazla katkı sağlayan faktör aşılama programlarının küresel düzeyde yaygınlaşması olmuştur. Aşıya erişim dengeli olmasa bile dünya genelinde 2021 yılının ikinci yarısı itibarıyla hızlanmıştır. Bu süreçte Türkiye'de Covid-19 ile mücadelede bilimsel alanda önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Türkiye yerli aşısı Turkovac'ın üretim sürecini tamamlama noktasına gelmiştir. Bakanlığınızın destek ve teşvikleriyle geliştirilen yoğun bakım solunum cihazının üretimi yapılmış, ihtiyacı karşılamakla kalınmamış, ihracat ve hibe de yapılmıştır.

2021 yılının ilk 9 ayında yeni faaliyete geçen sanayi işletmeleri sayısı önceki yıla göre yüzde 20'nin üzerinde artarak 12.161 olmuştur. Yeni faaliyete geçen 4 işletmeden 1'i orta yüksek ve yüksek teknoloji grubunda yer almıştır.

TOBB verilerine göre bu yılın ilk dokuz ayında kurulan şirket sayısı önceki yıla göre yüzde 8,8 artışla 80.393 olmuştur. Kapanan şirket sayısı ise yüzde 5,9 azalarak 9.373 olmuştur. Bazı konuşmacılar ilk dokuz aydaki kapanan şirket sayısını söylerken kurulandan bahsetmediler, önceki yılla mukayese de yapmadılar; bu yaklaşımın etik olmadığını da buradan ifade etmek isterim.

Sanayi ve teknoloji alanında stratejik hedeflerimize ulaşmak için atılan adımlarla küresel piyasada adından söz ettirecek yeni Türk markaları çıkarmak için yenilikçi fikirlerin desteklenmeye devam edilmesi lider Türkiye hedefinin gerçekleştirilmesi için son derece önemlidir. Türkiye'den çıkan girişimcilerin uluslararası mecrada gündeme gelmesi hepimizin gurur duyduğu adımlar olmaktadır. Partimizin, ülkemizin imkân ve kabiliyetleriyle sahip olduğu potansiyelin gerçekçi bir şekilde değerlendirilmesi esasına dayanan "Küresel Güç Türkiye" vizyonu da bunu amaçlamaktadır. Orta ve yüksek teknolojili üretim yapan sektörlerde yenilikçilik faaliyetlerine ve AR-GE altyapısına öncelik verilmesi, Türk girişimcisinin dünya ölçeğinde üreten ve satan rekabet gücü yüksek girişimci hâline gelmesini hızlandıracaktır. Bu noktada, araştırmacı insan gücü yetiştirilmesine önem verilmek suretiyle bilgi ekonomisi ve inovasyon için gerekli ortamın desteklenmeye devam edilmesi gerekmektedir.

Sunumunuzda da ifade ettiğiniz gibi, Türkiye, sanayi ve teknoloji alanında güçlü bir vizyon ortaya koyarak birçok yeniliğe imza atmıştır. Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi, Türkiye'nin otomobili, AR-GE ve yenilik kapasitesini geliştirmeye yönelik AR-GE ve tasarım merkezi, teknoloji geliştirme bölgelerinin sayısının artırılması, dijital dönüşüm merkezlerinin kurulması, 2023 sanayi ve teknoloji stratejisi hedefleri doğrultusunda uluslararası iş birliklerinin güçlendirilmesi, birçok stratejik sektör projesine kaynak tahsis edilmesi, organize sanayi bölge sayısının 327'ye çıkması ve doluluk oranının yüzde 83'ü aşması, yerli patent başvurularının 8.200'e yükselmesi, bölgesel kalkınma politikası çerçevesinde Cazibe Merkezlerini Destekleme Programı kapsamında 14 ilde 132 projeye destek verilmesi, çevre dostu üretim, ortak kaynak kullanımı ve iş birlikleri noktasında kritik öneme sahip sanayi ekosistemini güçlendirecek faaliyetlerin birçok alanda sürdürülmesi bunlardan bazılarıdır.

Değerli milletvekilleri, sanayi politikaları, para ve maliye politikası dışındaki araçlarla kaynak tahsisini veya üretim ve kaynak tahsisinin genel mekanizmalarını değiştirmek için tasarlanan yatırım politikası, teknoloji politikası, rekabet politikası ve bölgesel gelişme politikasından oluşan politika faaliyetleridir. Dış ticaret politikası da sonuçları açısından sanayi politikalarıyla örtüşmektedir. Küresel ve bölgesel gelişmelerin Türkiye jeopolitiğini yakından ilgilendirdiği bir süreçte iç ve dış sorunların doğru teşhis edilmesi, doğru stratejilerin ve politikaların uygulanmaya konulabilmesi bakımından önem arz etmektedir. Dünyada mal ve sermaye hareketlerindeki serbestleşmeyle birlikte bilgi ve iletişim teknolojisindeki hızlı gelişmelerin de etkisiyle ulusal ve uluslararası düzeyde şiddeti giderek artan bir rekabet yaşanmaktadır. Yaşanan bu çetin rekabet ortamında imalat sanayisi firmalarının ulusal ve uluslararası düzeyde konumunu güçlendirerek sürdürebilmesi, uluslararası düzeyde rakiplerine kıyasla fiyat ve fiyat dışı unsurlar itibarıyla sağlayacakları rekabet gücü üstünlüklerine bağlı olacaktır. Başka bir ifadeyle, sanayi üretiminde maliyet boyutuyla birlikte ürün çeşitliliği, üründe iyileştirme ve teknolojik gelişmişlik gibi kalite boyutu rekabette başarılı olabilmenin ana unsurlarını oluşturmaktadır. Bu bağlamda, günümüz dünyasında ülke genelinde ve bölgesel düzeyde rekabetçi imkânları değerlendirebilme, nitelikli iş gücüne sahip olma, teknoloji geliştirme ve yenilik yapabilme kabiliyeti önem kazanmaktadır. İthalatın azaltılması ve yerli sanayinin gelişip güçlenebilmesi için yerel kaynaklara dayalı yurt içinde geliştirilecek üstünlüklerin ve bu amaca yönelik uygulanacak strateji ve politikaların önemi giderek artmaktadır. Makine imalat sanayisinin yatırım mallarının ve üretim teknolojilerinin geliştirilip üretildiği temel bir sanayi sektörü olması, bununla birlikte otomotiv sanayisi gibi ulaştırma sanayisi sektörlerinin çok sayıda parçayı tedarikçi ve ilgili sektörlerden temin etmesi ve teknolojik gelişmelerde öncü konumu bu sanayileri önemli kılmaktadır.

Ekonomide bir yandan makro düzeyde tasarruf-yatırım dengesi, dış ticaret ve cari denge, bütçe dengesi, borç düzeyi ve fiyat istikrarı gibi konular üzerine eğilinirken diğer taraftan, büyüme oranı ve büyümenin kaynakları, yatırım, üretim ve ihracat yapabilme ve yeterli istihdam oluşturabilme kapasitesi bir bütünlük içerisinde ele alınması gereken temel hususlardır. Bu açıdan, sanayiye sürdürülebilir uluslararası rekabet gücü kazandıracak politika setinin kamu, özel sektör ve üniversite kesiminin iş birliğiyle etkin bir şekilde uygulanması önem arz etmektedir. Bu doğrultuda, sektörlerin, uluslararası rekabet gücü kazandırılacak şekilde rekabet etme biçimlerini de dikkate alan etkin teşviklerle desteklenmesi, bu çerçevede teşvik sisteminin hem sadeleştirilmesi hem de dinamik hâlde tutulması önemli olacaktır.

Türk sanayisinin uluslararası rekabet gücünü artırmak ve dünya ihracatından daha fazla pay almak için imalat sanayisinde yüksek katma değerli yapıya geçilmesi ve yüksek teknoloji sektörlerinin payının artırılmasına, yenilik ve pazar çeşitlendirilmesine önem verilmesi bu kapsamda önceliklendirilmesi gereken hususlar olarak değerlendirilmektedir. Üniversite-sanayi iş birliğinin geliştirilmesi, kümelenme faaliyetlerinin desteklenmesi, firmalar arası iş birliği, ortak AR-GE ve tasarımın özendirilmesi, eğitim sisteminde iş gücü piyasası talebine uyumun gözetilmesi, yatırım ortamının iyileştirilmesi kapsamındaki çalışmalarla birlikte sektörü destekleyecektir. KOBİ'lerin AR-GE, yenilik ve ihracat kapasitelerini geliştirerek rekabet güçlerinin artırılması ve ekonomik büyümeye katkısının yükseltilmesi amacıyla girişimciliğin geliştirilmesi ve KOBİ'lerin yenilik, verimlilik, pazarlama, ortak iş yapma ve istihdam artışına yönelik faaliyetine verilen desteklerin çeşitlenerek devamı önemlidir.

Sanayi sektörlerinin rekabet gücünü geliştirmeye matuf politika ve tedbirlerin bulunduğu, bütün kamu ve özel kesimin sahiplendiği uygulanabilir bir stratejinin ortaya konulması katılımcılık bakımından da önemli görülmektedir. Kuşkusuz bütün sektörlerin uluslararası rekabet güçlerinin artırılması gerekmektedir. Bununla birlikte, belirlenen stratejik hedefler çerçevesinde kaynakların önceliklendirilmesi yerinde olacaktır. Öncelikle sanayinin üretim, ihracat ve ithalatında ağırlığı olan ara malı ve yatırım malları içerisinde sürükleyici konumda bulunan tekstil ve hazır giyim sektörleri, kimya sanayisi, ana metal sanayisi, makine imalat sanayisi ve otomobil sanayisinin uluslararası rekabet gücünü artırmak amacıyla kamu, özel sektör ve üniversite temsilcilerinin katılımıyla stratejilerin hazırlanıp etkin bir şekilde uygulanması, bu kapsamda tasarım, markalaşma ve pazarlamayla daha yüksek katma değerli üretim yapısına geçişin sağlanması mümkün olacaktır.

Ülkemiz için gerek güvenlik gerekse ekonomik açıdan büyük öneme sahip olan savunma sanayisinin gösterdiği performans hepimiz için gurur kaynağıdır. Bunun, diğer sanayilerle entegre olan bir yapıya kavuşturulması da önemli kazanım olacaktır. Yeni nitelikli endüstri bölgelerinin etkin kullanımı sağlanarak yatırımcıları cezbedecek şekilde altyapısının tamamlanması ayrıca, buralardaki tekelci oluşumların ve spekülasyonculuğun yatırımı caydırıcı olmamasına özen gösterilmesi de önemli olacaktır.

Bilim ve teknoloji politikamızın esasını bilime, bilim insanına, bilimsel düşünceye, yenilikçiliğe, teknoloji üretimine ve teknolojinin üretimde kullanımına önem verilmesi, üretim yöntemlerinin rekabetçi düzeye ulaştırılarak sanayileşmenin desteklenmesi ve bilgi toplumuna geçişin sağlanması oluşturmaktadır. Bilim ve teknoloji üretme yeteneği ve kapasitesinin artırılarak kalkınmaya ve sosyal refaha dönüşmesinin sağlanması esastır. Bilimsel düşüncenin hayat bulacağı ve itibar göreceği bir iklimin oluşturulması için temel eğitimden başlamak üzere eğitim ve öğretimde aklın ve bilimin hâkimiyetiyle öğrenci ve öğreticilere sorgulayıcı ve araştırmacı bir kimlik kazandırılması, araştırmacı insan gücü kapasitesinin daha fazla artırılması gerekmektedir.

Millî yenilik sistemi kapsamında bilimsel ve teknolojik araştırmaların, yenilikler ve buna bağlı olarak verilecek patentler aracılığıyla üretime ve toplumsal faydaya dönüşmesi sağlanmalıdır. Yapay zekâ teknolojilerindeki gelişmelerin yakalanabilmesi ve Türkiye'nin bu alanda ilk 20 ekonomi arasında yer alması hedefinizi ve Bakanlığın buna yönelik gayretlerini önemli ve takdire şayan olarak değerlendirdiğimizi de bu vesileyle ifade etmek istiyorum.

Bu düşüncelerle, Bakanlığınızın 2022 yılı bütçesinin ülkemize ve milletimize ayrıca, kurumlarımıza hayırlı olmasını diliyorum.