| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/283) ve 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/282) ile Sayıştay tezkereleri a) Millî Eğitim Bakanlığı b)Yükseköğretim Kurulu c)Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı ç) Yükseköğretim Kalite Kurulu d) Üniversiteler |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 02 .11.2021 |
NAZIM MAVİŞ (Sinop) - Sayın Başkan, kıymetli üyeler, Millî Eğitim Bakanlığımızın başta Bakanı olmak üzere kıymetli yöneticileri; hepinizi öncelikle sevgiyle saygıyla selamlıyorum ve bütçemizin ülkemizin için, eğitim sistemimiz için hayırlı uğurlu olmasını dileyerek sözlerime başlıyorum.
Tabii, biz burada bolca rakamlardan konuşuyoruz. Ancak bütçeler aslında sadece rakamlardan ibaret değildir. Bütçeleri oluşturan rakamların ve karmaşık hesapların arkasında bir anlayış vardır. Dolayısıyla bütçeleri sadece burada tartıştığımız rakamlardan ve karmaşık hesaplardan ibaret görürsek yanılmış oluruz. Her bütçenin mutlaka bir felsefesi, bir gelecek tasavvuru vardır, bir muhayyilesi, bir mefkûresi vardır. Bütçeleri okurken içinde bulunan rakamlardan çok, bütçeyi oluşturan felsefe, muhayyile ve bu perspektife odaklanmamız gerektiğini düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, AK PARTİ iktidarlarının bütçesinde de rakamların arkasında hep bir felsefe oldu. Her bütçede en büyük payı eğitime ayırmamız, bütçenin bütününe hâkim olan felsefenin bir göstergesidir. Her seferinde bütçede en büyük payı eğitime ayırmamız, bizim eğitime olan inancımızın temel göstergesi ve sonucudur. Güçlü, büyük bir Türkiye hedefimizin yolunun eğitimden geçtiğine inandığımızın bir göstergesidir. Güçlü ve büyük Türkiye'yi inşa etme kararlılığımızın sonucu olarak her zaman her bütçede en büyük payı eğitime ayırdık. Yine bu bütçede de bütçeden en büyük payı eğitime ayırmış bulunuyoruz çünkü sosyal ve ekonomik kalkınmada sahip olduğumuz en önemli zenginliğimizin insan kaynağımız olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle, AK PARTİ iktidarlarının önceliği hep eğitime yönelik yatırımlar olmuştur. Geleceği inşa etmenin eğitimi inşa etmekten, okulu ihya etmekten geçtiğine inandık ve bu inancımızın sonucu olarak bütçelerimizde eğitim bütçesini öncelikli hâle getirdik.
Değerli arkadaşlar, iktidara geldiğimizden bu yana eğitim politikalarımızı 4 temel hedef üzerine bina ettik. Bunlardan birincisi eğitimde kaliteyi artırmak oldu. Bunun için öncelikle derslik sayısını artırdık. İktidara geldiğimiz günden bu yana yaptığımız dersliklerle, yaptığımız yatırımlarla eğitimde kaliteyi artırmanın birinci ögesi olan derslik sayısını yükselttik. Derslik sayısını artırmanın doğal sonucu olarak derslik başına düşen öğrenci sayısını da artırdık ve tabii, öğretmen başına düşen öğrenci sayısı da aynı şekilde artmış oldu. Okullarımızın fiziki koşullarını iyileştirdik, okullarımızı teknolojiyle donattık; bilgisayarla, etkileşimli tahtalarla, EBA'yla, internetle ve FATİH Projesi'yle akıllı tahtalar ve tabletle okullarımızı tanıştırdık ve aynı şekilde son birkaç yıldır da tasarım ve beceri atölyeleriyle -biraz önce Sayın Paylan'ın söylediği haksız eleştiriye cevap vermek için bunu söylüyorum- okullarımızda öğrencilerimizin beceri kabiliyetlerini geliştirecek, eleştirel düşünme yeteneklerini artıracak, kendi kendilerine iş yapma becerilerini artıracak, ekip olarak iş yapma becerilerini artıracak bir okul tasarımı ürettik ve bunun sonucu olarak da tasarım ve beceri atölyelerini okullarımızda inşa ettik. Okul mimarisini değiştirdik. Okullarımız artık çocukların sıkılarak gittiği mekânlar, içinde bulundukları mekânlardan sıkıldıkları ortamlar olmaktan çıkarıldı ve severek gittikleri, sosyal donatı imkânlarıyla da birlikte, derslikleriyle de birlikte öğrencilerimizin zevkle ders aldıkları mimari tasarımlara kavuşturularak okul mimarisi çocuklarımızla barışık hâle getirildi. Öğretmenlerimizin özlük haklarını iyileştirdik. Geçmiş dönemlerle kıyaslanamayacak kadar iyileştirmeler yaptık, öğretmen sayısını artırdık, müfredat değişiklikleriyle eğitimin içeriğini çağın gerektirdiği yeniliklerle ve uluslararası kabullerin ortaya koyduğu becerilerle donatmak suretiyle yeniledik ve uluslararası becerilere de uygun hâle getirdik.
Şimdi bunları söylediğimizde biliyorum, hemen gelecek eleştiri şu: Evet doğru, okul sayısını artırdınız, derslik sayısını artırdınız, öğretmen başına düşen öğrenci sayısını, derslik başına düşen öğrenci sayısını azalttınız ama bunlar fiziki koşullara dönük yaptığınız işler. Doğru, fiziki koşullara dönük yaptığımız işler ama burada bulunan ve eğitimci olan arkadaşlarımızın her birisi takdir edecektir ki fiziki koşulları dönüştürmeden, değiştirmeden, iyileştirmeden eğitimin niteliğine dönük iyileştirmeyi sağlamamız mümkün değil. Soruyorum sizlere: 60 kişilik sınıflarda ders yapan bir eğitim sisteminden hangi eğitim başarısını bekleyebilirsiniz? O nedenle biz, okul sayımızı artırdık, derslik başına düşen öğrenci sayımızı düşürdük, öğretmen başına düşen öğrenci sayımızı azalttık. Bütün bu fiziki iyileştirmelerin her biri, Türkiye'deki eğitim kalitesine, eğitim standardına daha büyük katkı sağlamak için, milletimizden toplanan vergilerle yine milletimize hizmet etmek için ortaya konulmuş yatırımlar ve çabalardır. İşte bugün bunun sonuçlarını görüyoruz, biraz önce Sayın Bakanın sunumunda da bahsettiği gibi, son yapılan PISA ve TIMSS sınavlarında ortaya çıkan tablo, yaptığımız bu yatırımların aslında eğitimde kalite açısından ne kadar sonuç üretmeye başladığını da gösteriyor.
Eğitimde 2'nci hedefimiz, eğitime erişimde fırsat eşitliğini sağlamak oldu. Bunun için FATİH Projesi, EBA, burslar, imkânları kısıtlı hane ve bölgelere yapılan destekler, yatılılık ve bursluluk imkânlarının artırılması, özel eğitime ihtiyaç duyan zeki öğrenciler ve engellilere yönelik imkânların sağlanması, kız çocukları başta olmak üzere bu alanlarla ilgili geliştirilen özel politikalar, bizim 2'nci hedefimiz olan eğitime erişimde fırsat eşitliğini sağlamanın araçlarından oldu.
3'üncü temel hedefimiz, değerli milletvekili arkadaşlarım, vatandaşlarımızın üzerindeki eğitim maliyetlerini azaltmak oldu. Ücretsiz ders kitapları dağıtıyoruz, öğrencilerimiz sıralarının üzerinde ders kitaplarını ücretsiz buluyorlar. Destekleme, yetiştirme kurslarıyla öğrencilerimize dershane ya da başka biçimde takviye ders alma durumlarını ortadan kaldıracak imkânları sunuyoruz. Burslarla öğrencilerimizi destekliyoruz, şartlı eğitim yardımlarıyla destekliyoruz; harçları kaldırdık, dershaneleri kaldırdık. Böylelikle 3'üncü hedef olarak vatandaşlarımızın üzerindeki eğitim maliyetini azaltmayı amaçladık.
Değerli arkadaşlar, eğitim, ideoloji-eğitim ilişkisi açısından, iktidar-eğitim ilişkisi açısından en çok tartışılan alanlardan biri. Birçok filozof, birçok düşünür, birçok fikir adamı ideoloji ile eğitim, iktidar ile eğitim arasındaki ilişkileri tartıştı; bu tartışmalar bitmeyecek, ilanihaye sürecek. Burada bu açıdan bizi eleştiren arkadaşlara dönüp kendilerine de bakmalarını ayrıca söylüyorum ama şunu hemen söyleyeyim: Biz bu ülkede eğitimin demokratikleştirilmesi için, sivil ve özgürlükçü bir eğitimin inşa edilebilmesi için her şeyi yaptık. 28 Şubatın en büyük tahribatı eğitim sistemi üzerinde oldu, meslek liselerini mahvetti, felç etti, imam-hatip liselerini kapattı, katsayı engeliyle meslek lisesi öğrencilerinin, sadece imam-hatiplerin önünü kesmek için üniversiteye girişlerini engellemeye çalıştılar; başörtülü öğrenciler, mezuniyet törenlerinden başlarındaki örtüler çekilerek, ağızları kapatılarak atılmaya çalışıldı. Elhamdülillah, 28 Şubatın izlerini sildik. Öğretmen ve öğrencilerimiz başörtüleriyle, inandıkları gibi giyinerek okullarında eğitim alabiliyorlar ya da eğitim verebiliyorlar. Meslek liselerindeki katsayı problemini kaldırdık. Sadece bununla yetinmedik. Diyeceksiniz ki: Siz kendi inanç ve düşünceniz çerçevesinde işler yaptınız. Hayır, müfredattaki antidemokratik ne kadar ifade varsa bunları kaldırdık. İnsan hakları dersi koyduk, seçimlik dersler koyduk, vatandaşlık dersinde, insan hakları, demokrasi ve benzeri konularda öğrencilerin bilinçlerini geliştirecek sivil, özgürlükçü ve demokratik bir müfredatın gerçekleşmesi için adımlar attık.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ayrımcılıkla ilgili rapor var burada.
NAZIM MAVİŞ (Sinop) - Değerli arkadaşlar, Sayın Bakanımız bütçe sunuşunu yaparken 4 tane temel hedeften bahsetti. Bunlardan 1'incisi okul öncesi eğitim, 2'ncisi mesleki eğitim, 3'üncüsü okullar arası farkların azaltılması, 4'üncüsü de öğretmen yetiştirmeye odaklanılmasıydı. Şimdi, bu öğretmen yetiştirme meselesi bence eğitimimizin önemli en önemli meselelerinden bir tanesi. Öğretmen meselesine iktidarıyla muhalefetiyle hepimiz, hep birlikte sahip çıkıp el birliğiyle bu meseleyi de şu ana kadar getirdiğimiz iyi noktadan çok daha iyi bir noktaya taşımamız lazım. Biz bugüne kadar bu konuda çok iyileştirmeler yaptık çünkü biliyoruz ki bir eğitim sisteminin kalitesi öğretmenin kalitesiyle mukayyettir, sınırlıdır. Bir eğitim sisteminde öğretmen ne kadar yetenekliyse, kaliteliyse sistem de o kadar iyi sonuç verir. Bunun için mutlaka öğretmen niteliğini artırıcı hedeflere odaklanmamız lazım. Bu açıdan, bütçenin başında Sayın Bakanımızın yaptığı sunumda öğretmen yetiştirme meselesinin bütçenin temel hedeflerinden biri olarak ortaya konmuş olmasını çok önemsiyorum.
Bu açıdan, biz öğretmen niteliğini artırmaya dönük çok sayıda iş yaptık. Öğretmen sayısını artırdık, dolayısıyla öğretmen başına düşen öğrenci sayısını azaltmış olduk biraz önce söylediğim gibi. Bunun sonucu olarak, 1 milyonu aşkın öğretmenimiz şu anda okullarımızda eğitim sürecine katkı sağlıyorlar. Norm kadro doluluk oranları Doğu Anadolu Bölgesi'nde yüzde 90'ı geçti, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yüzde 90'a yaklaştı. Ülke genelinde ise yüzde 90'ın üzerinde bir seviyeye geldi.
Atadığımız bu öğretmenlerle birlikte eğitim sistemimizi dinamik hâle getirdik. Yine, Sayın Bakanın sunuşunda da vurguladığı gibi, 40 yaş ve altındaki öğretmen sayımız toplam öğretmen sayımızın içerisinde yüzde 65'e tekabül etmektedir. Bu, şu anlama geliyor bizim için: Eğitim kadromuz, eğitim ordumuz dinamik, araştırıcı, yenilikçi ve gerçekten yeniliğe açık, genç bir öğretmen kadrosundan oluşuyor. Dolayısıyla, eğitim sistemimizin en önemli gücü işte bu genç öğretmen kadromuz. Öğretmen maaşlarıyla ilgili iyileştirmeler, ek ders ücretleriyle ilgili iyileştirmeler yaptık ancak daha yapacak çok işimiz var.
YÖK Başkanımız da buradayken, Millî Eğitim Bakanımız da buradayken ben şu teklifimi de buradan paylaşmak istiyorum aynı zamanda: Bizim eğitim fakültelerine giriş sistemimizi yeniden düzenlemeye ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Üniversitelerimizin eğitim fakültelerinin kontenjanlarıyla öğretmen ihtiyacımız arasındaki makası kapatmanın yollarından biri bu eş güdüm ve uyumu sağlamaktan geçiyor ancak eğitim fakültelerimizin öğretmen yetiştirme programlarında da teori ve pratiğin birlikte, eş güdümlü bir şekilde yürütülmesi gerekiyor. Sadece eğitim fakültelerimize girişi değil, aynı şekilde öğretmenlerimizin mesleğe girişini, meslek içi eğitimlerini birlikte yeniden planlamamız gerekiyor. Yapacak çok işimiz var.
Arkadaşlar, eğitim dünyanın her ülkesinde tartışılan ana meselelerden bir tanesi. Bakın, bugün dünyanın en başarılı eğitim sistemlerini tartışıyoruz değil mi? Finlandiya'dan bahsediyoruz, Güney Kore'den bahsediyoruz, Singapur'dan bahsediyoruz; bahsettiğimiz bu ülkelerin eğitim politikalarına ve tartışmalarına baktığımızda bizim burada tartıştığımızdan çok daha ağır problemlerin oralarda tartışıldığını da göreceğiz.
Dolayısıyla, eğitim dediğimiz mesele statik, donmuş, bitmiş, her şey çözülmüş ya da herhangi bir iktidarın bütünüyle her türlü sorunu çözebileceği bir mesele olmaktan öte bir millet meselesi ve bunu birlikte çözeceğiz ve bu konuda birlikte adımlar atacağız. Dünyanın her tarafında eğitim her zaman tartışılacak, ülkemizde de tartışılmaya devam edecek çünkü hayat akıyor, dünya değişiyor, toplum değişiyor. Artık asırlar, çağlar, yüz yıllık dilimlerle değil, elli yıllık dilimlerle değil, on yıllık hatta daha kısa süreli zaman dilimleriyle tartışılır hâle geldi; dolayısıyla, dönüşümün, değişimin, dinamizmin bu kadar hızlı olduğu bir dünyada elbette ki eğitim meselesini de tartışacağız.
Ancak, hiç kusura bakmayın, şunu da söylemekle kendimi mükellef kabul ediyorum: Arkadaşlar, Allah aşkına böyle bir muhalefet anlayışı olabilir mi ya! Yani, haksızlık değil mi bu yaptığımız? Azıcık insaf olmaz mı? Yani, her şey kötü, her şey berbat, her şey yanlış öyle mi? Bu kadar yaptığımız iyi işlerin bir tek takdiri olmaz mı ?
Muhalefetin, evet, muhalefet etmek gibi, eleştirmek gibi bir temel yükümlülüğü, bir temel sorumluluğu var. Evet, muhalefetin temel görevi denetim görevi ama soruyorum size, hakkı teslim etmek gibi insani bir görevimiz de yok mu? Hakkı takdir etmek gibi insani bir yükümlülüğümüz de yok mu? Bunca yaptığımız işe karşı bir takdiri alamamak da açık söylemek gerekirse bu ülkede muhalefetin düştüğü pozisyonu göstermesi açısından ilginç bir tablo.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Sen de bir tane sorun söyle!
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya, üniversiteler...
NAZIM MAVİŞ (Sinop) - Sayın Garo Paylan diyor ki: "Eleştirel düşünce yok, teknoloji yok, ileriye dönüş yok." Hiç kusura bakmayın, bir kere siz Millî Eğitimi takip etmiyorsunuz.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya, yapmayın.
NAZIM MAVİŞ (Sinop) - Anladığım kadarıyla, anladığınız alanın dışında bir alan olarak kalıyor. Bakın, bugün YEĞİTEK diye bizim Bakanlığımızda bir birim var. YEĞİTEK'in görevi tam da sizin "Yapmıyor." dediğiniz işlerle ilgili çalışmalar yapmak. Ya, bu ülkede FATİH Projesi'ni okullara akıllı tahtalarla biz tanıştırmadık mı? Öğrencileri tabletlerle biz tanıştırmadık mı? Bütün okullarımızı akıllı tahtalarla biz buluşturmadık mı? Pandemi sürecinde, dünyanın bütün ülkelerinde uzaktan eğitim bir temel problem hâline gelmişken EBA dediğimiz sistemi biz üretmedik mi? Dönün kendi çocuklarınıza bakın Allah aşkına! Sizin çocuklarınız hiç EBA'ya girip EBA'dan yararlanmıyor mu?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Çocukların bilgisayarı yok.
NAZIM MAVİŞ (Sinop) - Bütün okullarımızı internetle buluşturmadık mı? Tasarım beceri atölyeleri yapmadık mı? Ve bunun sonucu olarak çocuklarımız TEKNOFEST programlarında bu ülkede buluş yapan, icat yapan, bu ülkede teknoloji üreten, yazılım üreten çocuklar olarak TEKNOFEST buluşmalarında bir araya gelip, işte bu eğitim mantığının sonucu olarak, yaptıkları ürünleri sergilemediler mi? Bu açıdan her birinizden bir takdir bekliyorum.
Şimdi, benim oğlum Boğaziçi Üniversitesinde okuyor. Hiç kusura bakmayın o gösterdiğiniz fotoğraflar benim gördüklerimden çok farklı. Bu ülkenin bir öğrencisi rektörün aracının üzerine yarı çıplak çıkarak eylem yapamaz kardeşim.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yapar.
NAZIM MAVİŞ (Sinop) - Bu, bu ülkenin eğitim sistemine de hakarettir, bu ülkenin çocuklarına da hakarettir. Benim çocuğum Boğaziçinde adam gibi eğitim almak istiyor ama sizin terörize ettiğiniz gruplar nedeniyle ve üstelik de Boğaziçi Üniversitesinde olabilecek en doğru rektör Boğaziçi Üniversitesinin Rektörü olarak atanmış olmasına rağmen maalesef siz hâlâ üniversiteler üzerinden ülkeyi terörize etmek için bu eylemlerinizi sürdürüyorsunuz.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Kayyum o, kayyum.
NAZIM MAVİŞ (Sinop) - Şimdi, buradan bizim eğitim politikalarımızı eleştiren özellikle Sayın Garo Paylan'a söylüyorum ve onun temsil ettiği gruba söylüyorum. Evet, bizim politikalarımızda yanlışlıklar olabilir, hatalar olabilir, eksiklikler olabilir milletimiz bunu takdir ediyor, hatamızla, eksiğimizle, fazlamızla, yaptığımız iyiliklerle bizi takdir ediyor gereğini sandıkta da yerine getiriyor. Fakat ben size şunu sormak istiyorum Sayın Paylan, siz dönüp de iş birliği yaptığınız gruplara şunu soruyor musunuz: Ya, bu çocukları niçin dağlara çıkarıyorsunuz, niçin öğretmenleri öldürüyorsunuz, niçin okulları yakıyorsunuz, elinde kitap taşıması gereken çocukların eline niçin silah veriyorsunuz, çocukları okul sıralarından sokak çatışmalarına niçin taşıyorsunuz, terörünüz için çocukları niçin kalkan yapıyorsunuz diyor musunuz? Aybüke Öğretmenler şehit edilirken PKK terörünü açıkça ve net bir şekilde kınamanızı beklerdik ancak siz şehit edilen öğretmenlerle birlikte olmak yerine maalesef başka birliktelikleri tercih ediyorsunuz. Bir derslik ve okul yaparken, yakanlarla iş birliği yapıyorsunuz ama millet sizin bu iş birliğinizi hiçbir şekilde affetmeyecek. Ellerinde kitap taşıması gereken çocuklara boylarından büyük silahı verenlere bir çift lafınız olsun. 2017'de Batman'da Şenay Aybüke Yalçın şehit edildi, 97'de Tarsus'ta Mustafa Özkan, 94'te Cizre'de Mustafa Boz, 96'da Diyarbakır'da Aynur Sarı, 96'da Diyarbakır'da Nesrin Ünügür, 93'te Tunceli'de Nurgül Aladağ öğretmenlerimiz şehit edildi. Sadece şehit edilen, Necmettin Öğretmen de dâhil, öğretmenlerimizin bir kısmını temsil ediyor bunlar.
Dolayısıyla, eğer bu ülkede bir şeyleri konuşacaksak, bu ülkede demokrasiden, özgürlüklerden, insan haklarından bahsedeceksek öncelikle Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısı altında bulunan bütün parlamenterlerin her birisinin terörle arasına çok kalın bir çizgi çekmesi lazım, amasız, fakatsız bir kalın çizgi çekmesi lazım. Siz bu kalın çizgiyi çekmediğiniz sürece, yaptığınız konuşmalar zait hükmünde milletimiz tarafından görülüyor, kabul ediliyor. O nedenle ben bugün burada eğitim bütçesi konuşulurken terörle mücadele konusunun ve terörle mücadele sürecinde kaybettiğimiz öğretmenlerin de anılmasını bir insanlık görevi, bir parlamenterlik görevi olarak görüyorum.
Değerli arkadaşlar, YÖK bütçesi hakkında Türkiye Büyük Millet Meclisinde de çokça konuştuk. Evet, her ile bir üniversite açtık, bilakis ben sizlerden çok farklı olarak bunu çok doğru buluyorum. Şırnak'taki vatandaşımızın çocuğu Şırnak'ta okusun diye açtık. Ben hafta sonu Mardin'deydim, bir parti programı nedeniyle Mardin'e gittim ve oradaki üniversite temsilcisi öğretim üyesi arkadaşlarımızla konuştuk, öğrencilerin önemli bir kısmı bölgenin insanı.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Oğlunuzu niye Boğaziçine gönderdiniz?
NAZIM MAVİŞ (Sinop) - Sevgili Hocam, bu kadar da eğitimin temel mantığından kopuk bir eleştiri olamaz.
Sinop'taki vatandaşımızın çocuğu da Sinop'ta okuyabilsin diye her ile üniversite açtık. Bakın, Türkiye şehirleştikçe, zenginleştikçe, genç nüfusu arttıkça üniversiteleşmeye olan ihtiyaç da arttı. Akademisyen ve bilim insanı sayımız arttı, doktora eğitimine erişim kolaylaştı, araştırma için daha çok kaynak sağlandı; bilim ve düşünce hayatımız elitizmin kıskacından, sınıfsal, etnik, ideolojik kast yapısından uzaklaştı. Yetenekleri ne olursa olsun, inanç ve kimlikleri nedeniyle Anadolu çocuklarının bir kısmına kapalı olan bilim yapma, düşünce üretme imkânı herkese sağlandı. Böylece, düşünce hayatımız çoğulculaştı, çeşitlendi, demokratikleşti; akademimiz toplumla, şehirle bütünleşti; sadece ülkemizin değil, şehirlerimizin de gelişmesine, sanayisine, kültür ve sanatına, sosyal hayatına katkı sağladı. Yaptıkları iş birlikleri ve AR-GE çalışmalarıyla üniversitelerimiz şehirlerimizin büyüme ve değişim hızını daha da artırdı. Üniversiteler şehir kalkınmamızın öncelikli motoru hâline geldi.
Değerli arkadaşlar, artık, üniversitelerimiz binbir zahmetle, zorlukla üniversitelerin kapısına gelen Anadolu'nun başörtülü çocuklarını kapısından kovmuyor. Mezuniyet programlarında diploması verilmeyen, kürsüye çıkarılmayan, çıksa bile yaka paça indirilen başörtülü öğrenciler yok. Sırf sahip olduğu siyasal kimlik nedeniyle ya da imam-hatip lisesi mezunu olduğu için yüksek lisans, doktora mülakatlarından ya da yeterlilik sınavlarından kimse elenmiyor.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Maviş, normal süreniz tamamlanmıştır, iki dakika ek süre veriyorum, lütfen toparlayınız.
NAZIM MAVİŞ (Sinop) - Teşekkür ederim Başkanım.
Üniversiteler memleketin çocuklarına katsayı engelleriyle kapılarını kapatmıyor. Meslek liselerini yok eden katsayı problemi nedeniyle okullarımızın bir kısmının kapıları üniversitelere kapatılmıyor.
Bu ülkede birçok iktidar geldi geçti, birçok hükûmet kuruldu ama ailelerin üzerindeki harç yükünü biz kaldırdık. Hatırlar mısınız değerli arkadaşlar, bizim üniversite yıllarımızda üniversite kapılarının önünde harçları kaldırmak için eylemler yapılırdı, doğru mu? Biz kaldırdık bu harçları. AK PARTİ iktidarında YÖK, milletiyle, milletinin değerleriyle, bu ülkenin çocuklarıyla didişmekle değil kaliteli eğitimle uğraşıyor.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Sen oğluna ayda ne kadar para gönderiyorsun?
SALİH CORA (Trabzon) - Rahatsız olmayın! Niye rahatsız oluyorsunuz?
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, hatibe müdahale etmeyelim lütfen. Hatibe müdahale etmeyelim, sırası geldiğinde siz de fikirlerinizi söyleyeceksiniz.
SALİH CORA (Trabzon) - Doğruları söylüyor. Niye rahatsız oluyorsunuz?
NAZIM MAVİŞ (Sinop) - Eğitimin her kademesinde çok sayıda iyileştirme yaptık. Bundan sonraki süreçte de -bu bütçe de ortaya koyuyor- ki bizim eğitimle ilgili felsefemiz hiç değişmeden devam edecek, eğitime ayırdığımız bütçe de bunun göstergesidir ve bu ülkenin çocuklarını hak ettikleri düzeye çıkartana kadar eğitimde standartlarımızı artıracak her türlü iyileştirmeyi iktidarımızda yapacağız. Buna öncülük eden, buna rehberlik eden, bu ülkenin çocuklarına öz güven kazandıran ve bu ülkenin evlatları arasında ayrım yapmaksızın bütün eğitim sistemini bu ülkenin evlatlarına açan Sayın Cumhurbaşkanımıza da bize kazandırdığı bu perspektif için, bütçelerimizde eğitimi hep 1'inci yaptığı için ve en önemli kaynaklardan biri hâline getirdiği için de yine yüce milletimizin huzurunda teşekkür ediyor, bütün Komisyon üyelerimizi saygıyla selamlıyor, heyetinize teşekkür ediyorum.