KOMİSYON KONUŞMASI

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli Komisyon, bürokratlar, basın mensupları ve tüm katılımcılar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bakanlığımız bütçesi hakkında birkaç başlık altında konuşmak istiyorum.

Öncelikle AK PARTİ'nin programına bakalım, enerji politikası neymiş. "Partimizin enerji politikasının temelinde, ulusal çıkarlarımızı koruyarak enerji arzının güvenliğini ve devamlılığını sağlamak, rekabete dayalı bir enerji piyasası oluşturmak ve duyarlı olduğumuz çevreyi ve insan sağlığını korumak bulunmaktadır." çok güzel, tabii ki bir itirazımız yok ama yirmi yıl sonra bu politikalar uygulanmış mı, başarılı olunmuş mu; mesele o.

Önce bir gerçeği vurgulamak istiyorum: Türkiye 80'li yıllardan beri önemli ölçüde ithal enerji kaynakları kullanıyor; petrol, doğal gaz ve kömür ithal ediyoruz, dolayısıyla enerjide de dışa bağımlı bir ülkeyiz. 1990'larda yüzde 51'lerde, 2002'de yüzde 67'lerde olan enerji arzında dışa bağımlılığımız bugünlerde yüzde 70'lerin üzerine çıkmış durumda yani "Enerjide ulusal çıkarlarımızı korumak esastır." diye programına koyan AK PARTİ'nin yirmi yıllık iktidarında enerjide dışa bağımlılık gittikçe artmış. Yarın öbür gün yaşanacak olası bir krizden ciddi manada etkileneceğiz çünkü ülkemizin ihtiyacı olan enerji ve doğal gazı karşılayabilecek bir kaynağa sahip değiliz. Bunun yanı sıra, doğal gaz depolamamız da yeterli değil.

Dışa bağımlılığın bir sonucu da ödeyeceğimiz bedel. Cumhurbaşkanlığı Strateji Başkanlığı Raporu'na göre, enerji ithalatı sene sonunda 40 milyar doların üzerinde gerçekleşecek. Ayrıca, bütçe gerekçesine göre de bu ithalattaki artış 2022, 2023 ve 2024'te de maalesef istikrarlı bir biçimde devam edecektir. Bu rakamları bir de TL'ye çevirirseniz olağanüstü fiyat artışlarıyla karşı karşıya geleceğiz. Üzülerek görüyoruz ki Hükûmet bu fiyat artışlarına çözüm bulmak yerine halkın tepkisini hafifletmeye yönelik haberlere sarılıyor. Ne tesadüfse doğal gaz zamlarından önce hep Karadeniz'de doğal gaz bulunduğu haberleri geliyor.

İktidarın parti programına yazdığı değil de gerçekte uyguladığı enerji politikasını, pek çok sektörde olduğu gibi, rant devşirme amaçlı bir politika olarak nitelendirebiliriz. Rant devşirme amaçlı enerji yatırımlarının örneklerini bolca gördük. Üretim ve dağıtım şirketlerinin ihaleleri zaten çok konuşuldu ama bir başka örnek; alım garantili elektrik santral ihaleleri. Örneğin, nükleer enerjide sermaye, işletme ve devreden çıkarma yani atık yönetimi maliyetleri ortalama olarak dünyada 5, 6 cent civarında iken biz bunun 2 katından fazlasını Akkuyu Santrali için on yıllarca süreyle Ruslara vereceğiz. Diyebilirsiniz ki: "Bu ilk santralde zarar ediyoruz ama teknolojiyi öğreneceğiz, ikinci santrali kendimiz yapacağız." Maalesef öyle bir durum da yok, keşke olsa. Ayrıca, bu fiyatlara dağıtım bedeli, TRT payı, tüketim vergisi, enerji fonu, KDV de eklenince kilovatsaatinin fatura bedeli 20, 25 sente ulaşıyor. Bu bedel TL'ye çevrildiğinde, halkın önemli bir kısmının bu fiyatlardan elektrik tüketmesi neredeyse imkânsız. Bugün bu fiyatları bir şekilde sübvanse ederek 9 sent civarında halka faturaladığımız hâlde, 2020 yılında 3,7 milyon abonenin elektriği kesilmiş. Bu yıl 2,1 milyon haneye elektrik fatura desteği verildiğini Sayın Aile Bakanı açıkladı. 2021 yılında toplamda elektriğe yüzde 21,90 zam yapılmış, bunun üzerine bu ay, Kasımda da zam bekleniyor. Yenilenebilir enerjiyi destekliyoruz ama bu abartılı garantilerle Erzurum'da muz bile yetiştirebilirdik. Hidrolik santralleri de yenilenebilir saymak ayrı bir konu. Suyumuz bitince yerine gelmiyorsa ne kadar "yenilenebilir" diyebiliriz? Ayrıca, nehir tipi hidroelektrik santrallerin çevreye verdiği tahribat ortada.

Parti programında yazdığınız "enerjide çevreye duyarlı olmak" politikasına uyduğunuzu hiç görmedik. Köylülerin itirazına rağmen jandarmayı gönderip müteahhitlerin doğayı hoyratça talan etmesinin destekçisi oldunuz. Vatandaştan özür dilemeniz gerekiyor.

Bakın, değerli arkadaşlar, elektriğin kilovatsaatindeki 1 kuruş artış toplamda 3 milyar TL gibi çok büyük bir rakama denk geliyor yani meblağlar çok büyük. Yüzde 1, yüzde 2 gibi payları küçük göremeyiz, o yüzden planlamalarımızı çok dikkatli yapmak zorundayız. Faturalardaki TRT payını da derhâl kaldırmalıyız. Tarafsız olması gereken TRT bu parayı alırken vatandaşın tamamından almakta, yayın yaparken ise taraf tutmaktadır. Bu yüzden, biz de TRT'nin elektrik tüketim bedelimizden pay almasına karşıyız. En azından ihtiyari olsun, yayınları izlemek isteyenler ödesin, TRT de bu vebalden kurtulsun. Bunu yapamıyorsa TRT bir Deli Dumrul belgeseli hazırlasın. Eminiz, çok yüksek rating alacaktır.

Son olarak TEİAŞ özelleştirmesinden bahsetmek istiyorum. Değerli milletvekilleri, 2 Temmuz 2021 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararıyla TEİAŞ özelleştirme kapsamına alındı. Şimdiye kadar TEİAŞ'ın özelleştirilmesi hiç gündeme gelmedi, bunun birçok nedeni vardı. Esasında TEİAŞ doğal bir tekeldir. TEİAŞ'ın iletim hatlarının toplam uzunluğu yaklaşık 70 bin kilometredir, Avrupa'nın en büyük iletim hattıdır. İletim hatları boyunca tahsis sahibi olduğu arazi, ülke arazisinin binde 4'ünden fazladır; neredeyse Bilecik ilinin alanı kadar, Avrupa'da Lüksemburg gibi bir ülkenin alanının 2 katı kadardır. Bir benzetme yapmak gerekirse TEİAŞ, ülkenin hayati atardamarlarını temsil eder; TEİAŞ'ın özelleştirilmesi vücudun atardamarlarının işlevsiz kalması demektir. TEİAŞ, tekel olduğu için düzenlemeye tabi, kâr amacı gütmeyen bir kuruluştur; tarifesi, yatırım ve işletme giderlerini karşılayacak şekilde EPDK tarafından düzenlenir. Kâr amacı gütmeyen, stratejik öneme sahip bir kuruma yatırımcı neden borsada yatırım yapsın? Doğrusu burada başka niyetler mi var sorusu akıllara geliyor. TEİAŞ'ın pek çok yerdeki varlıklarına mı göz dikiliyor, onlar da mı satışa çıkarılacak diye düşünüyoruz.

Son olarak madencilik alanına kısaca değinmek istiyorum. AK PARTİ'nin en başarısız olduğu alan bence madencilik politikasıdır. Bu politika, belki öyle niyet edilmedi ama mirasyediliğe döndü; babadan kalan evde ne varsa haraç mezat satan mirasyedi gibi, madenlerimizi katma değer elde edip etmediğimize bakmadan hemen nakde çevirme politikasına dönüştü.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Toparlayabilirsek...

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) - Tamam, tamamlıyorum Başkanım.

Çok iyi biliyoruz ki sömürgeciliğin en önemli göstergesi Afrika madenlerinin ham madde olarak Avrupa'ya taşınmasıdır. Bugün bu sömürgecilik şekil değiştirmiş, gönüllü olarak ham madde satışına dönüşmüştür. Bu duruma kesinlikle müsaade edilmemelidir ama görüyoruz ki taş, mermer kayası gibi ham maddeleri bile ihraç edip sonra işlenmiş ürün olarak ithal ettiğimiz de bilinen bir husus. Kendi işleme imkânına sahip olduğumuz madenleri çıkaralım, işleyemediğimiz, katma değer elde edemediğimiz madenleri de kesinlikle çıkarmayalım.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum.

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Bütçenin hayırlı olmasını diliyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.