KOMİSYON KONUŞMASI

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Evet, Başkanım, ben de sizlere, arkadaşlara verdikleri katkılardan dolayı teşekkür ediyorum. Yardımcı olan uzmanlarımıza ve diğer hizmet eden arkadaşlara da teşekkür ediyorum.

Tabii. müsilajla Türkiye -2007'de yine Marmara'da oldu ama- etkili olarak şimdi tanıştı, denizin bu sıkıntısıyla tanıştı ama Kocaeli olarak biz bunu daha öncesinden yaşıyoruz. Yani, maalesef, Kocaeli'de özellikle 2004'lerden önce kokudan körfeze yanaşamazdınız, ciddi sıkıntıydı, problemdi. Belki müsilaj görünüşte göz zevkini bozuyordu ama diğer türlü İzmit'in önceki hâli; kokudan dolayı kimse yanaşamıyordu o bölgelere. Özetle Büyükşehir Belediyemizin 2004'ten itibaren yapmış olduğu yatırımlarla -Allah'a şükür- şu anda İzmit Körfezi ciddi anlamda, eskiyle kıyaslanmayacak derecede iyileşti. Bundan daha önceki toplantılarımızda da kısmen bahsetmiştik. Tabii, burada gerçekten deniz önemli. Denizi korumak için çevreyi de korumak lazım. Çünkü çevreye attığımız her türlü kirlilik sonuçta dönüp dolaşıp denize gidiyor. Onun için bunu bir bütün olarak değerlendirmek lazım. İşte, nedir bunlar? Evsel atıklar, tarımsal ilaçlamalar, sanayi tesislerinden çıkan ve deniz araçlarının bıraktığı kirliliklerden oluşuyor. Bu konularda ciddi yatırım yapmak lazım.

Bir de -burada arkadaşlar da ifade etti Başkanım- biz, bu raporda ağırlıklı olarak belki bir gri su kullanımını da ön plana çıkarmamız lazım. Çünkü şu andaki mevcut verilere göre, 2017 yılında yapılan araştırmaya göre Türkiye'de kişi başına 1.400 metreküp tatlı su düşüyor, 2017 yılı itibarıyla ve bunun ileriye doğru yapılan projeksiyon hesaplarında da 2030 yılında bu rakam 1.120 metreküpe düşüyor yani 1.400 metreküpten 1.120 metreküpe; bu, gün geçtikçe daha da azalacak demektir. Ama, biz, bu arada, bu tatlı su kaynaklarımızın nüfus artışıyla birlikte azalmasına rağmen, kaynak değil de daha doğrusu kullanım azalmasına rağmen maalesef tatlı suları olmayacak yerlerde kullanıyoruz. İşte, evde kullanıyorsun, sanayide kullanıyorsun gibi; aslında oralarda bu gri suyun kullanılmasını teşvik etmek lazım. Bu konuda belediyelere ve diğer bu işi yapacak olan il özel idarelerine destek olmak lazım diye düşünüyorum.

Tabii, bununla birlikte şunu da ifade ediyorum -az önce dedik ya- çevre bir bütün. Şimdi, ben, geçen gün -bizim arkadaşlardan- Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanlığından bir bilgi notu da istedim. Çevre yasalarıyla ilgili çok başlılık da var Sayın Başkanım, örnek olarak söylüyorum: Bizi ilgilendiren su kirliliği. Su kirliliğiyle ilgili alıcı ortama deşarj izin belgesini bakanlık veriyor, yani Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü veriyor ama kanalizasyon deşarj izinle ilgili çalışmayı büyükşehir belediyelerinin su kanal idareleri veriyor. Aslında ikisi de direkt kirli suyun deşarjı dolayısıyla bunun tek elde toplanması lazım. İşte, denizlerde gemi ve deniz araçlarıyla ilgili büyükşehir belediyesinin denetim, kontrol, idari yaptırımı var ama limanlarla ilgili Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü yaptırıyor, büyükşehir belediyesi ona katılamıyor. Atık yağlarıyla ilgili, mesela, atık yağlar, tehlikeli atıklar gibi birçok konuda maalesef çok başlılık var. Bu çevre yasalarının denetiminin, kontrolünün, ceza kesme yetkisinin de bence özellikle büyükşehirlerden başlayarak tek elde toplanmasında fayda var. Bunun için de gerekli yasal düzenlemelerin yapılması lazım, yoksa böyle çok başlılık olunca, maalesef, oradan bir yerlerden sürekli kaçışlar oluyor, onun önüne geçmemiz lazım.

Önerilerle ilgili -yazılı olarak da vermeyi düşünüyorum ama- mesela -az önce arkadaşlarımız da ifade ettiler- şunu yapabiliriz: Atık su bedelleri alınıyor; bu, belediyenin bütçesine giriyor, oradan da kullanılıyor. Bu, sadece o amaçla kullanılabilir mi? Kullanılabilir. Ha, o tek başına yeterli mi? Kesinlikle yeterli değil. İşte, depremle ilgili 99 yılında çıkarılan vergilerin 8 kat fazlasını devlet kendi bütçesinden harcayarak şu anda yatırımlar yaptı. Yani depremle ilgili konulan vergilerden dolayı 1 birim toplanmışsa, Bakanlık da onun üzerine 7 birim koyarak bu tür çalışmaları yaptı, yapmaya da devam ediyor. Dolayısıyla burada da sadece atık su bedelleriyle bu işleri yapmak mümkün değil, buna hem belediyeden hem de genel bütçeden de katkılar olabilir. Yine bununla ilgili -aklıma geldi, mesela uygulamada var- şu da yapılabilir: Kültür varlıklarının korunmasıyla ilgili belediyelerden bir pay kesiliyor, ilde toplanıyor, ilde toplanan o bütçeyi de belediyeler o kültür varlıklarının korunmasıyla ilgili proje yaptıkları zaman sunuyorlar, o sunulan projeye göre de vilayetten oraya katkı sağlanıyor. Burada da buna benzer bir çalışma yapılabilir, böyle bir fon oluşturulabilir, o fonun sadece ve sadece kullanılması atık su bertarafıyla ilgili olabilir, arıtma tesisleriyle ilgili olabilir, çevreyle ilgili olabilir diye düşünüyorum.

Biraz daha detaylı şekilde daha sonra yazılı olarak da vereceğim.

Ben tekrar emek veren tüm arkadaşlara bu vesileyle teşekkür ediyorum.