KOMİSYON KONUŞMASI

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Değerli Başkanım, çok teşekkür ediyorum. Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımızın şahsında bütün heyete saygı sunuyorum.

Efendim size hakikaten minnettarız; çalışmalarınızı biliyoruz, gayretlerinizi biliyoruz. Hep altını çiziyoruz ki kişi kendin gibi bilir işi. Bu saray bütçesinden filan bahsediyorlar ya kafalarındaki saray şaşaayı, debdebeyi ifade ediyor çünkü onlar öyle bir şeyi inşa ederler. Oysa bizim Külliye'de sadece ve sadece çalışan, emek sarf eden, halkı düşünen, millet için gecesini gündüzünü tefrik etmeden gayret koyan insanlarımız var. Onların şahidiyim, bire bir biliyorum dolayısıyla burada hak teslimi bağlamında teşekkür ediyorum.

Değerli Cumhurbaşkanı Yardımcım, bundan birkaç gün önce, bu ülkede ekmeğin karneyle dağıtıldığı zaman diliminin yıl dönümüydü. Ben bir televizyon programına çıktım, orada muhalif dili ifade eden bir sunucu vardı, onunla karşılıklı konuşuyoruz; ben buna bir vurgu yaptım, ekmeğin karneyle dağıtıldığı zaman dilimine vurgu yaptım. O arkadaşımız şunu söyledi bana: "İyi de o yıllarda savaş vardı filan, yani onunla bugünkü hâli kıyaslamamak lazım." Ben de ona teşekkür ettim, sağ ol dedim. "Canımsın, hakikaten doğru söylüyorsun ancak pandemi şartlarını hiç orta yere koymuyorsun, dünyanın içinde bulunduğu müflis hâli iktisadi yönden hiç ortaya koymuyorsun, sadece Türkiye'nin yaşadıklarına vurgu yapıyorsun ve orantısız bir biçimde bize yöneliyorsun, tenkit getiriyorsun." Doğrudur, o günkü şartlarda ekmeği karneyle CHP dağıtıyordu, CHP'nin genetik kodlarında bu var yani efendim, karneyle dağıtma var, kuyruklar var; bunlar var. Ondan mülhemdir ki CHP Grup Başkan Vekili araç kesafetinden bihaber, benzin kuyruğundaki araçları benzin kuyruğu gibi, kendi kuyrukları gibi lanse etmeye çalıştı. Bunu ifade ettim ben.

CAVİT ARI (Antalya) - Zam kuyruğu, zam.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Zam kuyruğu değil. İşte, kafanızdaki onlar olduğu için söylüyorsunuz.

Şimdi bunu niye söylüyorum Değerli Cumhurbaşkanı Yardımcım? Sabahleyin, sabahtan beri dinliyorum arkadaşları.

CAVİT ARI (Antalya) - Benzin kuyruğu...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Arı, rica etsek... Bakın, siz konuşurken kimse müdahale etmedi. Siz de sık sık yapmaya başladınız. Lütfen ama lütfen.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Uzun yıllardır...

CAVİT ARI (Antalya) - Konuşma üslubu doğru değil.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Nasıl doğru değil? Senden mi öğreneceğim, canını yerim ya! Ben konuşuyorum, sabahleyin ben sana hiç döndüm mü?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Cavit Bey, siz yapmazdınız bu kadar ya.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Dinleyeceksin, benim tarzımı kabul edip dinleyeceksin.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Size sıra geldiğinde siz de fikirlerinizi söyleyeceksiniz, hoşlanmak zorunda değilsiniz, tasvip etmek zorunda değilsiniz ama saygıyla dinleyeceğiz birbirimizi.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bana bunu yapmayacaksın, benim tarzımı sen mi öğreteceksin bana?

CAVİT ARI (Antalya) - Doğru şeyleri...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bak, bana tarz dikte etme.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bu saate kadar iyi geldik, lütfen Cavit Bey...

Buyurun.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Yani en yapılmayacak şeyi yapıyorsun sen. Niye? Çünkü suçluluk psikolojisi.

CAVİT ARI (Antalya) - Sizde var.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Genetik yapınızda bu var güzel kardeşim.

CAVİT ARI (Antalya) - Suçluluk psikolojisi sizde...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bak, biz burada yirmi yıldır bütçe yapıyoruz, kardeşim, her bütçede aynı şeyleri söylüyorsunuz. Sizin söylediklerinize bakılsa bu ülke bitti, battı, yok oldu ama geliyoruz, geldiğimiz noktada bakın...(CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Cavit Bey, lütfen dinleyelim, size söz vermedim. Lütfen... Siz konuşurken de sizin sözlerinize katılmayan vardır, tasvip eden vardır; dinleyeceğiz birbirimizi. Bir hakaret yok ortada.

Evet, buyurun İbrahim Bey.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Kardeşim, bugün geldiğimiz noktaya bak, bırak sen onu. Dinlemek zorundasınız, zoruna gitse de dinleyeceksin, hakikatleri konuşuyoruz biz burada.

CAVİT ARI (Antalya) - Doğru şeyleri söyleyin dinleyelim.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Hakikat şu: Yirmi yıldır bütçe yapıyoruz arkadaşlar, bunun sekizinde varım ben; her seferinde şu salonda, Plan ve Bütçe Komisyonu Salonu'nda muhalif dil aynı şeyleri terennüm ediyor. "Yok olduk, bittik, mahvolduk, ülkemiz iflas etti." Ama geldiğimiz noktada bakın, sadece gelir kalemleri 1,5 trilyonu ifade eden bütçe yapıyoruz biz.

CAVİT ARI (Antalya) - Vergi topluyorsunuz.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bütçe işte bu. Bunlarla yatırım yapıyoruz, yatırım kalemlerini ifade ediyoruz. Buna bakacaksın, ha bire üfürmeyeceksin. Benim arkadaşlarım burada...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Cavit Bey, rica ediyorum, bakın kaç defa uyardım.

CAVİT ARI (Antalya) - Bana bakarak konuşuyor Başkanım, ben de cevap vermek zorundayım öyle olunca.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Nereye bakacak, gözlerini mi kapatacak?

CAVİT ARI (Antalya) - Ben de cevap veriyorum.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Size her bakana cevap vermek zorunda değilsiniz, öyle bir şey yok.

CAVİT ARI (Antalya) - Bire bir bana bakarak ifade ediyor...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Size söz geldiğinde siz de fikirlerinizi söylersiniz.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Şimdi, efendim, bunların işi şu: Bakın, her bütçede bunu yapıyorlar, "saray bütçesi", "Cumhurbaşkanının maaşı" dillendirdikleri bunlar. "Tek adam", "5 müteahhit", "vicdansız" gibi bir kavram...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Oylama var.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Gidiyor arkadaşımız.

Vergi matrahları, vergilerin artırıldığı gibi hakikatle uzak yakın ilgisi olmayan şeyler... Bugüne kadar vergi artırmamışız biz.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Affedersiniz İbrahim Bey.

Bir oylama varsa eğer, arkadaşlarımız, katılmak isteyenler gidebilir. İbrahim Bey'in konuşmasından sonra -on dakika var anladığım kadarıyla- bir ara vereceğim, yarım saat kadar bir aramız olacak.

Buyurun lütfen.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ben de kısa keseyim eğer şeyse.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - On dakika süremiz var.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Yapılan bu.

Az önce bir arkadaşımız "Asgari ücretten vergi alınmasın." dedi. Yahu arkadaş, yüzde 22'lerin üzerinde olan asgari ücretteki vergi yükünü biz zaten iktidar olduktan sonra yüzde 2,5'a indirmişiz. Vergiyi indirmişiz, yok etmişiz kardeşim. Hakikati söyleyin, noksanlarımızı da söyleyin, eyvallah. Biz mesela Sayın Kuşoğlu'ndan istifade ediyoruz ancak ona da onun konuşmasına da bir vurgu yapacağım; kendisine saygım sonsuz. "Vergi istisnası 336 milyar -rakam veriyor- ama sosyal destek rakamı 100 milyar. Öyleyse üst gelir gruplarına bu kıyak yapılıyor, alt gelir gruplarına aktarım yapılmıyor." gibi bir şey söyledi Bülent Bey. Oysa bu vergi istisnası hangi üst gruplara yapılıyor kardeşim, bütün mükellefler bu işin içerisinde. Biz mali müşavirlik yaptık, sahanın içerisindeyiz, iş adamı olarak yer aldık. Kimin ne vergi ödediğini biliyoruz ve bu istisnaların kime isabet ettiğini de biliyoruz. Öyleyse bunu da not düşüyorum yani kendisinden istifade ediyoruz ama üst gelir gruplarını tutup da alt gelir gruplarını gadre uğrattığımız tespitine katılmadığımı özellikle söylemek istiyorum.

Arkadaşlar, HDP'nin sürekli dillendirdiği bir "güvenlikçi politikalar" kavramı var. Üzüldüğümüz şey şu: Ben HDP'nin hiçbir politikasına katılmayan birisi olarak bir hak teslimi yapıyorum arkadaşlar. Bunu basın toplantılarında yapıyorum, katıldığım programlarda yapıyorum, yeri geldiğinde hep söylüyorum ki hiç değilse duruşları çok net belli, flu bir hâlleri yok, durdukları yere gelmelerini istediklerini de açık bir dille davet ediyorlar. Bakın, geldiğimiz noktada -biraz sonra aşağıda oylama var, tezkere oylaması var- o duruşlarıyla CHP'yi yanlarına çektiler, helal olsun! Tezkereye "hayır" dedirtebildiler, helal olsun, bravo! Ve o duruşlarıyla İYİ Parti Genel Başkanını şu 10 büyükelçiyle ilgili tutumlarında yanlarına kadar çekip götürdüler. Ne diyor? "Efendim, bu iç işlerini ilgilendirmez." diyor İYİ Parti Genel Başkanı. Allah Allah, tam da HDP'nin söylemleri bunlar! O yüzden, HDP'yi bu yönüyle takdir ediyorum, helal olsun, ikisini de kendi çizgisine getirdi.

Arkadaşlar, bir şey söyleyeyim; ısrarla bir şey söylüyorlar: "Efendim, AK PARTİ'liler halkın içinde değiller." El insaf ya! Hiç olmazsa biraz şu sosyal medyayı takip edin ya, şuradaki arkadaşlarımı bir takip edin, görün. Cumhur İttifakı; onların da hakkını teslim edeceğiz -Mustafa Bey, İsmail Bey buradalar- Allah razı olsun, o ekibe çok minnettarız, Milliyetçi Hareket Partisine, aynen bizimle beraber bir gayret koyuyorlar ve hep halkın içerisindeyiz arkadaşlar. Zaten halkın içinde olduğumuz için bütçe, halkın bütçesi. Sizin ezberlerinizin dışında, bizatihi millete ait bir bütçe yapıyoruz; bütün halk kesimlerini, kesitlerini ifade eden rakamlar koymuşuz buraya. Öyle enfüsi, kendinize göre ve afaki rakamlarla altüst edemezsiniz, hakikatleri konuşacağız.

Şimdi, geçende birisi, bir siyasetçi televizyona çıkmış -üzüldüm de, bu hâllere üzülüyorum arkadaşlar, samimi söylüyorum, bir siyasetçi olarak üzülüyorum- diyor ki: "Efendim, devlette bürokratlar, bakanlar 500 tane Mercedes'e biniyorlar, hatta bu sayı 700'e de çıkıyor. Canım, yahu Renault varken niye Mercedes'e biniyor?" Ardından oradaki sunucu kardeşimiz diyor ki: "Sizin makam aracınız ne?" Tabii, apışıp kalıyor ve "Mercedes efendim." diyor. Yapmayacaksın kardeşim.

Yani ben bunu size doğru söylerken yanlış anlamayın, konuşma üslubum bu şekilde.

Öyle bir tarzımız olması lazım ki ayinesi işidir kişinin, lafa bakılmaz. İşinize bakacaksınız, işiniz ne hâlde. Öyle değil mi Sayın Bakanım.

Ne diyorsunuz? "AK PARTİ'li milletvekilleri hiçbir yerde konuşamaz hâle geldiler." diyor, bir programda denk geldi de "Hiçbir yere çıkamıyorlar, konuşamıyorlar." diyor. Onu karşısına alan da diyor ki: "Efendim, ben Mecliste gazetecilik yapıyorum, Mecliste son bir ayda 2 tane basın toplantısı yaptı AK PARTİ'liler." Yahu el insaf ya! Abdüllatif Bey de "Yahu, İbrahim Aydemir her gün yapıyor orada basın toplantısı." demiyor. Hak teslimi kardeşim, hak teslimi.

Bakın, ben bir şey söyleyeyim, bizi dinleyen arkadaşlara ve kayıtlara geçsin diye de söylüyorum: Biz elhamdülillah, hakkı, adaleti üstün tutan bir ekibiz; kim bir gayret koyuyorsa onları yeri geldiğinde takdirle, teşekkürle mutlaka kayda geçiyoruz. O kadar çok söyleyeceğimiz şey var ki samimi söylüyorum, her gün yarım saat basın toplantısı yapıp anlatsak bitmiyor, yapıyorum, bitmiyor; yaptıklarımız bitmiyor, projelerimiz bitmiyor. Dolayısıyla bize bu yönüyle yönelmeyin; hakiki tenkitlerle gelin, belki bir şey ifade eder.

Kaldı ki bir şey daha söyleyeyim arkadaşlar size: Şimdi, yerel seçimlerden sonra İzmir, ardından da İstanbul ve Ankara belediyelerini de aldınız. Külliyatlı miktarda bunların bütçeleri var. Onların bütçe yönetimlerini görüyoruz biz değil mi? Yani beni bağışlayın ama pespaye bir hâl var orta yerde. Eğer bu anlayış iktidar olsa yani burada bütçe yapmaya kalksa arkadaşlar, ülkemiz bütün bütün rezil bir hâle gelir. Bakın, bunları yaşıyoruz.

CAVİT ARI (Antalya) - Yapan sizsiniz, rezil eden sizsiniz!

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Cavit Bey, rica ediyorum. Cavit Bey, defalardır yapıyorsunuz ama. Lütfen... Fikirlerini ifade ediyor, size de sıra geldiğinde siz söylersiniz.

CAVİT ARI (Antalya) - "Rezil" diyemez.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Siz de konuştunuz, yirmi dakika konuştunuz.

CAVİT ARI (Antalya) - Yirmi beş yıldır Ankara'yı rezil duruma getiren kim?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Böyle bir usulümüz yok; Cavit Bey, böyle bir usulümüz yok, kusura bakmayın. Böyle bir usulümüz yok. Lütfen.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ne bağırıyorsun sen, ne bağırıyorsun?

CAVİT ARI (Antalya) - Sen niye bağırıyorsun?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ne bağırıyorsun, beni mi korkutacaksın?

CAVİT ARI (Antalya) - Sen beni mi korkutacaksın?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ne bağırıyorsun, ne bağırıyorsun?

CAVİT ARI (Antalya) - "Rezil" diyemezsin!

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Derim, rezil bir hâl var. Ne bağırıyorsun?

CAVİT ARI (Antalya) - Diyemezsin!

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Saygılı ol bir defa, elini ayağını da indir! Beni mi korkutacaksın?

CAVİT ARI (Antalya) - Allah Allah!

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Oradan öyle hareket yapma!

CAVİT ARI (Antalya) - İstanbul'u, Ankara'yı rezil duruma getiren sizsizin.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Cavit Bey, rica ediyorum. Lütfen...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Rezil duruma getiren sizsiniz, gelir gelmez ne hâle getirdiniz. Kimsin sen ya?

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sayın Başkanım, Sayın Arı bu bütçede değişik bir...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Senin tarzın bir defa... Edepli olacaksın, ne öyle bana hareket yapıyorsun!

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Hem sataşma yapıyorsun, hem Garo'nun avukatlığını yaparak konuşuyorsun.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Saygılı davranacaksın!

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Evet, lütfen arkadaşlar... Devam edelim.

Sayın Aydemir...

CAVİT ARI (Antalya) - Ne hâle getirdiniz...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Senin yaptığın şımarıklık.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Cavit Bey, lütfen müsaade edelim.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ne hâle getirdiğinizi gördük. İki buçuk yılda ne hâle getirdiniz bakın.

CAVİT ARI (Antalya) - Sizin yaptığınız...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Cavit Bey...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - İki buçuk yılda İstanbul'da otobüsleri insanlar iter hâle geldi.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Cavit Bey, usulümüzde böyle bir tavır yok, böyle bir davranış yok; lütfen, rica ediyorum.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Değerli Başkanım, güzel Başkanım; bu tahammülsüzlük niye? Orta yere bir resim koyuyorum.

CAVİT ARI (Antalya) - Tahammülsüz sizsiniz!

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bakın, İstanbul'da insanlar, İstanbullular otobüs ittirir hâle geldiler yani o lezzetli hâlden iki buçuk yılda nerelere savruldular.

CAVİT ARI (Antalya) - Nereye savruldu?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bağırması ondan, rahatsızlığı ondan. Kardeşim, biz bunları söyleyeceğiz, tahammül edeceksin. Bakın, yirmi yıldır biz iktidarız, kaldır indir, söylediklerinizi ben söylüyorum işte, 8 bütçedir ben buradayım, söylediğiniz, efendim "sarayın bütçesi" "Cumhurbaşkanının maaşı" başka bir şey yok. Ben de diyorum ki güzel kardeşim, bizim yaptığımız yatırımları işte en son Salih anlattı burada, kardeşlerimizin hepsi anlatıyor burada. Biz insanlarımızın huzuru için ne lazım geliyorsa yaptık, yapacağız. Noksanımız yok mu? Vardır. Bunları da yapmak durumundayız, zaten bu bütçeyi niye yapıyoruz biz. Ancak şuna tahammül edeceksiniz, bu yaptıklarımızla beraber bir kıyas yapmamıza da müsaade edeceksiniz. Ne yapacağım ben? Ben burada siyaset yapıyorum ve kıyas yapacağım tabii ki. Neyle kıyas yapacağım? Bizden önceki dönemle kıyas yapacağım. Neyle kıyas yapacağım? Şu anki mevcut yerel yönetimlerle kıyas yapacağım. Niye tahammül edemiyorsun? Buna tahammül edeceksin kardeşim.

CAVİT ARI (Antalya) - Tahammülsüz sizsiniz!

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Garo'nun avukatlığını yapıyor.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Gerek yok burada.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Evet, zamanımız baya daraldı, bir toparlayabilirsek...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bu arada şunu söyleyeyim: Yani bu sert çıkışımdan dolayı kusura bakmayasın, arkadaşız biz ama senin yaklaşımından oldu, kusura bakma.

Şunu yapmaya çalışıyoruz... Değerli Cumhurbaşkanım, Allah sizden razı olsun, biz burada konuşmaya kalksak saatlerce konuşuruz, yaptıklarımız var çünkü elhamdülillah ama kelamıhitam şunu söyleyeyim: Bu bütçe de Allah'ın izniyle milletimize hizmet edecek bir bütçedir, yatırım kalemleri öyledir; bütün insanlarımıza, toplum kesimlerine, kesitlerine ayrılmış paylar hakikaten milletin yüreğini ferahlatacak kıvamdadır, kalitededir. Buna kim katkı sunuyorsa herkese teşekkür ediyorum. Bakanlıklar, başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere Değerli Cumhurbaşkanı Yardımcımız, burada Strateji ve Bütçe Başkanımız İbrahim Bey, onun ekibi, Bakan Yardımcımız, Maliye Bakanlığımız... Ya, gayretlerini görüyorum, üzülüyorum burada; şimdi, her şey söyleniyor, onlar hiçbir şey söyleyemiyor ona üzülüyorum ya.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sonunda söz vereceğiz inşallah.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bundan dolayı da hak teslim ediyorum ve tekraren teşekkür ediyorum.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Çok teşekkür ediyorum.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bütçemiz hayırlı uğurlu olsun, mübarek olsun diyorum.