| Komisyon Adı | : | DİJİTAL MECRALAR KOMİSYONU |
| Konu | : | Yeni yasama yılında Komisyonun çalışma usul ve esaslarının belirlenmesine ilişkin görüşme |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 21 .10.2021 |
BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Yeni Meclis döneminin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Allah izin verirse, inşallah Komisyonumuz da bu dönem de yoğun bir biçimde çalışmalarına devam edecek. Bugün yeni yasama döneminin ilk toplantısını yapıyoruz. Vekillerimizin, biliyorum, çok yoğun programları var. Bu yoğun programları arasında zaman ayırıp geldikleri için ben tek tek şükranlarımı sunuyorum. Gerçekten Komisyonumuzun önemi, Komisyonumuzun yaptığı çalışmalar zaman içerisinde daha çok anlaşılıyor, daha çok fark ediliyor.
Komisyonumuz geçen sene kuruldu ve bu sene aslında 2'nci yılı. Bunu şuradan hatırlıyorum: Ben geçen sene corona olmuştum, 1'inci coronayı ve o dönemde biz toplantı yapamamıştık. Bu sene de geçen hafta toplantı yapacaktık fakat yeniden, 2'nci defa corona oldum, toplantıyı yapamadık.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Çok geçmiş olsun.
BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Sağ olun, sağ olun Başkanım, teşekkür ederim.
Tabii, bugün toplandık. Bugün toplanma sebebimiz, yeni yasama dönemindeki Komisyonumuzun çalışmalarının takvimini yürütmek. Bugün Komisyonumuzun çok değerli üyelerini dinlemek için buradayız. Bildiğiniz üzere sosyal medya yasasıyla ilgili çok önemli tartışmalar var, çok önemli konular var. Bu konularda sizleri dinlemek istiyoruz ve inşallah sizlerle beraber bir demokratik olgunluk ve uyum içerisinde bu yasalara Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak en yüksek düzeyde katkı vermek en büyük hedefimiz, amacımızdır.
Çok değerli milletvekillerim, sözlerimi size bırakmadan önce birkaç hususun müsaadenizle altını çizmek istiyorum. Biliyorum yoğun programlarınız var, corona şartlarında da toplantıyı olabildiği kadar herkesi dinleyip kısa tutmaya çalışacağım. Daha sonra yine yoğun bir şekilde toplantıları yapacağız. Yeni yasama döneminin ilk toplantısının da hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Çok değerli milletvekillerim, geçen bir senelik süre bize şunu gösterdi: Türkiye Büyük Millet Meclisi içerisinde tam ekim ayından ekim ayına biz toplam 9 toplantı yapmışız. Adalet Bakanlığının temsilcilerini ve Bakanımızı dinledik. İçişleri Bakanımızı ve İçişleri Bakanlığının temsilcilerini dinledik. Ulaştırma Bakan Yardımcımızı dinledik. Yine, Kişisel Verileri Koruma Kurul Başkanımızı dinledik ve yine Türkiye Büyük Millet Meclisinden AK PARTİ Grup Başkan Vekili Sayın Naci Bostancı Hocamızı bir iletişimci gözüyle, hoca, uzman sıfatıyla dinledik. Komisyonumuza başta çok değerli milletvekillerim olmak üzere katkı veren tüm yetkililere teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekillerim, çok değerli arkadaşlar; bildiğiniz gibi, dijital çağ başlamıştır. Salgın süreci dijital çağı on yıl belki de daha fazla erkene çekmiştir. Yaşadığımız gelişmeler özellikle teknolojideki ve iletişimdeki gelişmeler gerçekten baş döndürecek vaziyettedir ve hepimizin bildiği, alıştığı hem geleneksel yapıların değişmesi hem davranış kalıplarının değişmesi anlamında çok çok önemli değişimlere gerçekten şahitlik yapmaktayız ve izlemekteyiz.
Özellikle 4 Ekim tarihinde yaşanan WhatsApp, Instagram ve Facebook platformlarında ortaya çıkan bağlantı sorunları gerçekten bizim üzerinde durmamız gereken bir soruna işaret etti. Bizim Komisyonumuzda en başından beri -ben bununla çok iftihar ediyorum- iktidar muhalefet gerçekten büyük bir uyum içerisinde çalışmaktayız. Bu demokratik olgunluğa sizlerin huzurunda şükranlarımı sunmak isterim. Hem WhatsApp'ın sözleşme dayatmasında hem bütün kriz zamanlarında büyük bir olgunluk içerisinde biz bu süreçleri yönetmeye çalıştık. Tabii ki farklı görüşlerimiz var, tabii ki dünyaya farklı pencerelerden bakıyor olabiliriz ama Türkiye'nin demokrasisine, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma düzeni, uyumu ve kendi aramızdaki ilişkiler bütününe baktığımızda bu, gerçekten çok çok önemli bir olgunluktur, bunun için tekrar tekrar şükranlarımı sunmak istiyorum.
Çok değerli milletvekillerim, bu 4 Ekimde yaşanan krizde aslında hepimizin aklına gelen şuydu: "Bu kişisel verilerimiz acaba çalındı mı? Kişisel verilerin korunması ne kadar önemli? Bu uygulamalarda acaba bir sızıntı mı var? Acaba burada yaşanan bir başka problem mi var?" şeklindeki hassasiyetler çok çok önemliydi ve biz bu sorunu bir kez daha yaşadık ve burada bir kez daha, yerli uygulamaların, kişisel verilerimizin korunmasının önemini bir kez daha anladık. Bu platformlar her ne kadar bilgi paylaşımı ve haber alma imkânlarını sağlasa da teyit edilmemiş bilgilerin özellikle sosyal medya kullanıcıları tarafından çok hızlı ve kontrolsüz bir şekilde sunulması, asılsız bilgi paylaşımlarının milyonlarca kullanıcı tarafından görülmesine, tekrar paylaşılmasına ve neticede kamu düzeninin bozulmasına kadar giden sorunlara yol açmaktadır. Her toplantımızda biz bunu ısrarla gündeme getirdik. Bizim Komisyonumuzun ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin en çok üzerinde durduğu husus kişisel verilerin korunmasıdır. Demokrasimizi ve siyasetimizi rehin almak isteyen ulus aşırı şirketlere karşı bizim gerçekten bir birlik beraberlik içerisinde hem demokrasimizi korumak hem de özgürlük-güvenlik dengesini sağlayarak yol yürümemizin önemli olduğunu bir kez daha görüyoruz ve yaşıyoruz.
Bilen ile bilmeyen, iyi veya kötü, doğru ile yalan, enformasyon ile dezenformasyon arasındaki farkın belirsizleştiği sosyal medya ortamlarında popüler kültürün ve trendlerin etkisiyle paylaşım rüzgârına kapılan herkes kaynağı bilinmeyen bilgilere, videolara, ses kayıtlarına ve haberlere muhakeme etmeden inanıyor ve bunları düşünmeden paylaşıyor. Dolayısıyla da var olan bilgi kirliliğine hepimiz bilerek ya da bilmeyerek hizmet etmiş oluyoruz. Bu sebeple yalan haber günümüzde mücadele edilmesi gereken sorunların en başında gelmektedir. Yalan haber meselesinde de, biliyorsunuz, farklı istatistikler var. Türkiye, yalan haberin en çok dolaşıma sokulduğu ülkelerden bir tanesi.
Dünya genelinde yaygın bir eyleme dönüşen popülist siyaset bilgi kirliliği sorununda önemli bir etkendir. Çarptırılan gerçekler üzerinde yapılan siyaset toplumların radikal kutuplarda konumlanmasına yol açmaktadır. Özellikle Amerika seçimlerinde, şu anda Fransa'da ve Almanya seçimlerinde bu popülist siyasetin oluşturduğu kutuplaşmanın ülkelerin demokrasisini nasıl aşağıya doğru çektiğini hep beraber gördük. Başkalaşan popülizm, siyasetin de ötesinde yaşamın alanlarını, yaşamın kendisini gerçekten etkilemektedir ve toplumsal tansiyonu yükseltmektedir. Bu olgu halkın gerçek sorunlarının yerine yapay sorunlar yaratılmasına ve ideolojik kutuplaşmalara neden olmaktadır. Ülkemizde de neredeyse her gün sosyal medyada yaşanan dezenformasyon, herkesin burayı hesapsız bir alan zannetmesi nedeniyle daha somut olarak ortaya çıkmaktadır. Kişilerden, kurumlardan, partilerden öte burada yapılan bilinçli ya da bilinçsiz eylemlerde toplum mühendisliğine soyunulduğunu görmekteyiz.
Bu meseleyi her zaman konuştuk, bir kez daha değerli milletvekillerime arz etmek istiyorum: Dijital dönüşüm, dijital dünya siyasetin üstünde bir konudur, partilerin üstünde bir konudur ve burada sadece iktidar muhalefet gerilimi bağlamında düşünülmeden muhakkak bu konuda bizim ortak akılla, demokratik kültür çerçevesinde adımlar atmamız gerekiyor. Bu noktada, Sayın Cumhurbaşkanımızın ısrarla söylediği "yalan terörü" "dijital faşizm" "dijital sansür" konularında ben gerçekten toplumda da önemli bir farkındalık oluştuğunu görmekteyim.
Hepiniz gibi ben de yaz döneminde kendi seçim bölgemdeydim, Hatay'daydım. Sokağın bir talebi var: Sokak özellikle sosyal medyadaki bu tartışmalar konusunda rahatsız ve burada bir düzenin sağlanması, bir standardın getirilmesi konusunda gerçekten sokağın bir talebinin olduğunu değerli heyetinize belirtmek isterim. Demokratik değerlerden asla uzaklaşmadan, evrensel normları asla ıskalamadan, Batılı ülkelerdeki örneklerden ders çıkararak bir düzenleme yapmamız gerektiğini sanıyorum hepimiz kabul etmiş durumdayız. Yani özetle, bizim Türk demokrasisi içerisinde sürekli söylediğimiz -iktidarın da muhalefetin de- muasır medeniyet seviyesi düzeyine çıkma, demokrasi kültürünün yaygınlaşması, demokrasi standartlarının yükseltilmesi ve bu anlamda Türkiye'nin demokrasi saatinin Avrupa'nın demokrasi saatine ayarlı bir biçimde ilerlemesinin önemli olduğunu düşünmekteyiz. Bu noktada çıkış noktamız demokrasinin korunmasıdır, kişisel hak ve özgürlüklerin korunmasıdır, kişisel verilerin Türkiye'de kalmasının sağlanmasıdır ve kamu düzeninin sağlanması ve zaman zaman ulusal güvenlik problemine dönüşen konularda gerçekten Meclisimizin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesidir. Mesele kişiler değildir, mesela genel başkanlar değildir çünkü burada şunu çok net olarak görmekteyiz: Sosyal medyanın başlangıçta bir düşünce özgürlüğünü, ifade özgürlüğünü teyit etmek ve konvansiyonel medyanın yanında bir alternatif ifade alanına dönüşmesi çok çok önemliydi fakat geldiğimiz noktada bu yapıcı etkisinin yerine daha fazla yıkıcı etkisinin olduğunu ve özellikle Amerika'daki Kongre baskını sırasında tartışmaları gördük. Ayrıca son günlerde sosyal ağların çok tartışılmaya başlanmasıyla beraber bu sosyal ağ sağlayıcılarının kimi çalışanlarının yaptığı açıklamaları ben yüce heyetinizin takdirlerine sunuyorum, bunları sizler zaten ifade edeceksiniz.
Çok değerli milletvekillerim, sözlerime son vermeden önce bir hususu daha çok değerli heyetinize arz etmek isterim. Geçtiğimiz sene yaptığımız düzenlemeyle şirketlere temsilci atama zorunluluğu getirdik ancak -şunu özellikle gazeteci arkadaşlara belirtmek isterim- şu anda muhatap yok ve kâğıt üstünde muhataplıklar var fakat fiilen burada temsilci bulundurmak, çalışanları bulundurmak ve... İster yani bu meseleyi... Burada herkes beni tanıyor, tavrımızı da biliyor. Tabii ki birbirimizin beğenmediğimiz fikirleri olabilir ama burada şunu açıklıkla belirtmek isteriz: İktidardan da muhalefetten de tüm milletvekillerimizin bu konuda eleştirileri var, şikâyetleri var. Mesele kişisel değil, kişisel kaygılarımızı aşan bir problemle karşı karşıyayız, diyoruz ki: "Bu hesapla ilgili bir problem var fakat muhatabınız kim, bununla ilgili kim işlem yapacak?" maalesef bu noktalarda problem var. Bizim talebimiz çok nettir: Hem Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak hem iktidar partisi milletvekilleri olarak hem de Komisyon olarak Facebook'un, Twitter'ın, İnstagram'ın Almanya'da, Fransa'da, İngiltere'de, İspanya'da, Amerika Birleşik Devletleri'nde nasıl fiziken, hukuken, yönetsel olarak muhataplığı varsa ve orada bir ofisleri varsa, bir adresleri varsa Türkiye'de de en kısa zamanda, kâğıt üstünde kalan bu temsilciliklerin gerçekten fiziken de olmasını istiyoruz. Bu, Komisyon olarak bizim en çok üzerinde durduğumuz hususlardan bir tanesidir.
Türkiye gibi sosyal ağ kullananların sayısının en yüksek olduğu ülkelerden ve sosyal ağlarda en çok zaman geçiren ülkelerden biri olarak sanırım bunu talep etmek hepimizin en doğal hakkıdır, demokratik hakkıdır. Bu çerçevede, sosyal medya platformlarının Türkiye temsilcilerini Komisyonumuzda bu yasama yılı içerisinde dinlemeyi planlıyoruz. Bu vesileyle buradan bir kez daha çağrıda bulunuyorum: Lütfen kâğıt üzerinde kalan temsilciliklerinizi fiziken de ve buradaki personelinizle ve bizim gerçekten sorunları iletmemiz karşısında bir muhatap bulmak noktasında bu ağ temsilciliklerinin burada açılmasını bir kez daha talep ediyoruz. Ve ilk olarak, Komisyon üyelerimizin de ısrarla söylediği, talep ettiği bir hususu gerçekleştireceğiz. İlk olarak tarihi netleşen toplantımız 4 Kasım 2021 tarihinde Facebook Türkiye temsilcisini Türkiye Büyük Millet Meclisi Dijital Mecralar Komisyonumuzda dinleyeceğiz ve inşallah önümüzdeki dönemde, daha sonra da diğer sosyal ağ sağlayıcılarını burada görmek istiyoruz, bunun önemli olduğunu düşünüyoruz. Eğer bir ortaklaşma olacaksa muhakkak bunun önce iletişim düzeyinde, asgari düzeyde bir muhataplığın geliştirilmesinin önemli olduğunu belirtmek isterim.
Değerli milletvekillerim, sizin de eminim çok merak ettiğiniz bu sosyal medya yasasıyla ilgili ne durumda olduğumuzdur. Bu konuyla ilgili çalışmaların devam ettiğini belirtmek isterim. Bu sosyal medya yasası bir "yasaklama, sansür yasası" asla olmayacaktır, bunun bir kez daha altını çizmek isterim. Almanya'da, Fransa'da nasıl bir uygulama varsa, demokrasi ve güvenlik dengesi içerisinde, kamu düzenini bozmadan ve kişisel hakları, özgürlükleri koruyarak bir düzenleme yapılması gerektiğine inanıyoruz.
Özetle, bu yasaya Türkiye Büyük Millet Meclisi öncülük edecektir, Komisyonumuz öncülük edecektir. Benim ısrarla üzerinde durduğum -sanırım sizler de katılırsınız- bu ulus aşırılaşan sosyal ağların kendilerini ulusal parlamentoların üzerinde görmeleri, kendilerini layüsel, dokunulmaz görmeleri, kendilerini siyasetin üstünde görmelerini biz doğru bulmamaktayız çünkü burada kendilerini Türkiye Büyük Millet Meclisinin yerine koyarak, kendilerini mahkemelerin yerine koyarak, yargının yerine koyarak, kendilerini yürütmenin yerine koyarak karar almalarını doğru bulmamaktayız. Bir de meselenin şu boyutu vardır: Özellikle gençlerimiz ve çocuklarımız bakımından bu meselelerin biz çok çok önemli olduğunu düşünmekteyiz. Bugün bu konuya girmeyeceğim, önümüzdeki toplantılarda bu konuları uzmanlarımızdan da dinleyeceğiz, sizlerin de fikirlerini alacağız. Özellikle bazı platformlarda bazı dizilerin yaygın bir biçimde izlenmesi ve buradaki temel insan haklarına, özgürlüklere ve hayatın olağan akışına ters bir şekilde reyting kaygısıyla, reklam kaygısıyla ve izlenme kaygısıyla bazı dizilerin olmasını ben hepinizin takdirlerine sunuyorum.
Yasayla ilgili çalışmalar devam etmektedir ve inşallah bu yasayla ilgili somutlaşmalar olduğu zaman biz de Komisyon olarak bunları değerlendireceğiz. Ben önümüzdeki dönemde neredeyse her hafta toplantı yapmamız gerektiğini düşünüyorum ve noktada uzmanları burada dinlemek, bu konuda çok çok önemli. Yaz döneminde hem değerli milletvekillerimizin hem uzmanların bize karşı çok sayıda talebi geldi ve onlar kendilerinin gelip Komisyonda konuşmak istediklerini, Komisyonun kendilerini dinlemesi gerektiğini ifade ettiler. Biz de bazı kurumlar başta olmak üzere bu konuda yetkin kişileri inşallah dinleyeceğiz ve bu noktada Komisyonumuz hem Türkiye Büyük Millet Meclisi hem de milletimizin bu konularda daha farkındalık oluşturmak, özellikle gençlerin sosyal medya kullanımı, okur yazarlığı konusunda, eğitimi başta olmak üzere bu konularda fikrî hür, vicdanı hür olarak çalışmaları yürüteceğimizi belirtmek isterim.
Değerli milletvekillerim, beni sabırla dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum. Şimdi, ben, sözü sizlere bırakıyorum ve bu konuda sizin hem yasayla ilgili hem önümüzdeki yasama dönemi içerisinde Komisyonumuzun çalışmalarıyla ilgili katkı, görüş, fikir, kritik ve eleştirilerinizi almak isteriz.
Ben, kıymetli zamanınızı ayırıp geldiğiniz için çok çok teşekkür ediyorum, sağ olun.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Çok geçmiş olsun, öncelikle geç öğrendim.
BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Sağ olun, sağ olun Tuncay Başkanım.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Çok geçmiş olsun, şifa dilerim. Şimdi nasılsınız, çok iyi gözüküyorsunuz.
BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Valla, corona beni sevdi galiba. Buradan şunu belirtmek isterim: Çok teşekkür ederim nezaketinizden arkadaşların pek çoğu aradı zaten.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Çok geçmiş olsun.
BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Ben ikinci kez corona oldum.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Evet, siz bir geçirmiştiniz, ben o nedenle...
BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Evet, ben, 2 Sinovac, 2 BioNTech olmama ve antikorum olmasına rağmen, ikinci kez corona oldum ama suç bende çünkü dedim ki galiba ben artık coronayı atlattım, salgın da bitti, dedim; maskeyi çıkarttım, mesafeye önem vermedim ve ikinci kez corona oldum. Birinciye göre ikinci daha kolay geçti ama tabii, yani ben bir kez daha -hepiniz çok değerli büyüklerimsiniz- basın aracılığıyla kamu oyuna salgının geçmediğini, maskeye, mesafeye dikkat edilmesi gerektiğini, hijyene dikkat edilmesi gerektiğini ve aşı olmayan gençlerimizin de bir an önce aşı olmaları konusunda ben ricamı belirtmek isterim.
Teşekkür ederim.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Çok geçmiş olsun.
BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Teşekkür ederim Tuncay Başkanım.
Evet, sözü Abdullah Bey'e veriyorum.
Buyurun.