KOMİSYON KONUŞMASI

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bütün konuşmaları dinlediğimize göre, taraflardan hiçbirisinin fikrinin alınmadığı konusunda bir tereddüdümüz yok anlaşılan. Bütün sendikalar, sivil toplum örgütleri, hepsi diyorlar ki: "Bu konuyu keşke mutfakta beraber pişirseydik. Şimdi, getirip buraya önümüze koydunuz, biz düzenleme yapmaya çalışıyoruz, fikirlerimizi ancak yetiştirebiliyoruz. Bu doğru bir yaklaşım değildir." diyorlar, bir.

İki: Kadını siyasete malzeme yapma noktasına geldi Hükûmetiniz. Bir hafta sonra Meclis kapanacak Sayın Bakan, bir hafta sonra Meclis tatile girecek ve biz bu yasayı çıkaramayacağız. Ama Sayın Cumhurbaşkanı veya Başbakan "Efendim, işte, bir şeyler getiriyoruz." dediği için "Hele bir Komisyon çalışsın, çıkarsın." denecek ve basın diyecek ki: "İşte, kadına şöyle haklar geliyor, şöyle izin geliyor." Hiçbir şey gelmiyor. Yani hiç olmazsa kadın üzerinden bu siyaseti yapmak bize yakışmaz diye düşünüyorum. Onun için edebimizle bunu çekelim ve bir dahaki döneme hazırlayalım. Kim Hükûmet olursa gelsin, elinde hazır metni bulsun, düğmeye bassın, "Yallah" desin, çıkarsın. Çünkü masanın bu tarafında, U'da oturanlar değişebilir ama diğer tarafta oturanların hiçbirisi değişmeyecek, hiçbirisi değişmeyecek. Hangi sendika değişecek, hangi STK değişecek, hangi birinin fikri bir günde değişecek? Değişmez. O nedenle, fikirleri onlar pişirmişler, getirmişler, biz geri çekilelim, bunu tekrar ele alalım. Bu konuda ısrarlıyız. Yoksa, bu Komisyonda da çıkmaz, ben size söyleyeyim çünkü bunun anlaşılacak, anlaşmaya gidilecek bir tarafı yok. "İlla çıkaracağız." diyorsanız, sayın milletvekilleri konuştuktan sonra kapatalım, 11 ile 23 arasını çekin, oturalım, yarın konuşmaya devam edelim. Ama "Yok, illa devam edeceğiz." derseniz, Sayın Bakan, burada bir anlaşma söz konusu olmayacak çünkü 11'inci maddeden itibaren biz detaya girmeyeceğiz, detay konuşmayacağız sizinle çünkü biz işin özüne muhalifiz. Biz, bazı arkadaşlarımızın dediği gibi, işçilerin kiralanmasını istemiyoruz, işçileri bu şekilde kiralayan, bu şekilde pazarlayanları da işveren olarak görmek istemiyoruz Sayın Bakan. Bize göre bunlar işveren filan değil. Ürün üreten, bir çıktı alan işverenle, işçi pazarlayan, işçi kiralayan adamın ya da kadının, her neyse, işveren olarak görülmesi, aynı kefeye konulmasını da yani bunca zaman işverenlere karşı çıkan bir insan olarak zül addediyorum, işverenlere ayıptır diyorum. Buna biz karşı çıkacağız. İşçinin kiralanması diye bir şey olmaz. "Amele pazarı" dendi. Ya, şimdi biz amele pazarını mı konuşuyoruz? Konuyu bilmeden, konuya hiç alaka bile olmadan amele pazarındaki... Ne alakası var amele pazarının Allah aşkına ya? Bizim burada derdimiz şu: İşçi haklarını bilecek, emeğinin karşılığını alacak, alın teri soğumadan hakkını alacak. Siz diyorsunuz ki: "Hayır, biz işçinin özel istihdam bürosunda kaydını yaptırırız, o işçi işverenmiş gibi oraya gelir." Ne üretir işçi burada bu işverene? Hiçbir şey üretmez. Özel istihdam bürosu, "sözde işveren" ne yapar? İşçiye der ki? "Sana şurada iki saat iş buldum, koş, temizlik yap. Oradan çık, iki saat git dokuma tezgâhında çalış, oradan çık, iki saat git falanca bahçede, falanca bilmem nerede, fabrikada çalış. Sonra? Sonra gel bana." Eğer kalifiye elemansa alacağı para belli, eğer kalifiye eleman değilse asgari ücret üzerinden para ödeyecek. Yapmayın bunu arkadaşlar. Allah rızası için ya! Ben eminim bu masa etrafında oturan milletvekillerinin önemli bir kısmı işçi çocuğudur ya. Yapmayın ya! Bu kadar olmaz! HAK-İŞ dâhil olmak üzere bütün sendikalar diyor ki: "Bu olmaz." Bunun neyini tartışacağım sizinle? Tartışmayacağız, detaylarına girmeyeceğiz, her maddeyi bloke edeceğiz 11'den itibaren. Açık söylüyoruz. Bizim burada var oluş sebebimizdi bu Sayın Bakan. Biz burada olduğumuz sürece bu Komisyondan bu çıkmaz, çıkmayacak.

Ama, kadına yönelik olarak yapılacak işleri hep beraber oturalım konuşalım. "Kadın, kadın, kadın..." diyorsunuz, bütün düzenlemeler kadınla ilgili, her şey kadınla alakalı. Kanuna bakıyorsunuz, kadının adı yok. "Ailenin ve Dinamik Nüfus Yapısının Korunması..." Ya, Allah aşkına bu kanunun adına "kadın" eklemenin gerekli olduğunu düşünmüyor musunuz? Kadını yok sayarak hiçbir yere varamayacağız. O yüzden, sizin zihniyetinizin, kadına bakış açınızın mutlaka değişmesi gerekiyor. Ancak o zaman biz kadını toplum içerisinde bir yere getirebiliriz veya kadın bir yere gelebilir. Ama bu zihniyet değişmediği sürece hiçbir şekilde bu iş olmaz.

Kadına doğum nedeniyle bazı haklar veriliyor. Bu güzel. Ben bir çocuk hekimiyim Sayın Bakan, üstelik de yeni doğan bebek uzmanıyım. Yani ben buraya gelene kadar ömrüm doğum yapan kadınlar ve bebekleriyle geçti. Ben ömrümce şunu söyledim çalışan kadınlara, dedim ki: Hanımefendi, eğer açlıktan nefesiniz kokmayacak ise, ne olur, altı ay ücretsiz izin alın -çünkü o zaman bu yasa yoktu- ve eşiniz size bakabiliyorsa baksın. Ama eğer ölecekseniz açlıktan, yapacak bir şey yok. Yani dedim ki: Açlıktan ölüm noktasına kadar ücretsiz izin alın, çocuğunuzu emzirin mümkünse. Bunu bir hekim olarak söylüyorum. Benim bunu söylemeye hakkım var. Ancak, kadının ücretsiz izin aldığında -o dönemde, şimdi ücretli vereceksiniz, bu güzel bir şey, az da olsa, onu da biz düzeltiyoruz önergelerimizle- iş hayatının dışına itilmesini engellemek ise şimdi milletvekili olarak gene benim görevim. Yani ben dönüp bu tarafa hekim kimliğimle "Çocuğunu emzir, en az altı ay başka hiçbir şey çocuğuna verme." deyip dönüp buraya gelip milletvekili kimliğimle ve diğer arkadaşlarımın ve sizin desteğinizle bu kadınların iş yaşamından dışarıya itilmesini de engellememiz lazım. Bunu tartışalım. Özel istihdam bürosu olsun mu? Hayır, bunların tartışma konusu olamaz. İlk 11 madde güzel, eksikleri var, düzelteceğiz. Bunları tartışalım ve bu 11 madde nedeniyle kadın iş hayatı dışına nasıl itilmez, buna bakalım.

İşveren sendikalarına burada çok büyük görev düşüyor çünkü istihdam nedeniyle, istihdamın boşalması nedeniyle mağdur olacak olan onlar. Onların mağduriyetini nasıl giderebiliriz? Bunu konuşmamız lazım. "Efendim, ben kadını çektim işten, yarım gün çalıştırıyorum, geri kalan yarısını ben fondan destekliyorum, sen de başının çaresine bak." diyemeyiz. Bunu diyemeyeceğimiz gibi, "Sana işçi kiralıyorum." da diyemeyiz. Burada oturacağız, anne, baba, evlat kimliğimizle, artı, bürokrat, milletvekili kimliğimizle ne yapabilirize bakacağız. Efendim, teşvik mi istiyor bu arkadaşlarımız? Onu vereceğiz. Kadına kota mı koymamız gerekiyor? Onu yapacağız. Kadın nasıl çalışma hayatında var olur, ne istiyorlar? Vergi indirimi mi istiyorlar işverenler? Bunu yapacağız. Yani bizim işverenlere sürekli karşı olduğumuz gibi bir imaj da yaratılmasın. Hayır, üretim devam edecek, etmek zorunda, büyümek zorundayız. Bunun için de ne istiyorsa arkadaşlarımız yapacağız. Ama bunu, Allah rızası için, işçi kiralayarak yaptırmayın. Böyle bir saygısızlığı yapmayalım biz işçilerimize. Benim babam işçi emeklisidir, ben babamın yüzüne bakamam, hiç kimse de bakamaz babasının yüzüne. Ona göre dikkatli olacağız.

Şimdi, öyle bir ayırımcılık getiriyoruz ki Sayın Bakan burada, bizim derdimiz şu olmalı: Bir anne, bir kadın, kadrosu ne olursa olsun, kaçıncı çocuğu doğurursa doğursun hiç sorun değil, biz ona altı ay süreyle izin vermek zorundayız. Yasal haklarını alsın, yarı zamanlı çalıştırıyorsanız -benim vicdanım altı ay hiç işe gitmesin der ama- çalıştıralım, tam maaş verelim, ama bu işçi mi, 4A mı, 4B mi, 4C mi bakmayalım, verelim hakkını gitsin. Çünkü o kadının doğuracağı çocuğun bir başka kadının doğuracağı çocuktan farkı yok. Biz o statü farkını anne sütüne yansıtmayalım, anne sütünü kirletmeyelim. Bakın, hesap ettim, diyorsunuz ki: "Birinci doğumda kadını iki ay yarı zamanlı çalıştırırım, parasını tam veririm." Güzel. Hesap ediyorum süt iznini kadının günde bir buçuk saatten, kadın zararda, süt iznini kullansa daha kârda. Bir buçuk saati hesapladığım zaman tam dört ay ediyor Sayın Başkan. Dört ay bu kadın hiç çalışmamalı. Şimdi siz diyorsunuz ki: "Süt iznini kesiyorum, iki ay seni yarı zamanlı çalıştırıyorum, paranı tam veriyorum." Bu ne demek? Yani kadın iki ay yarı zamanlı çalışacak. Zararda kadın, bunu yapamayız. İkinci çocukta dengeliyorsunuz, "Dört ay yarı zamanlı çalıştıracağım." diyorsunuz, yani iki aylık bir tolerans tanıyorsunuz özde, bu durumda kadında bir hak kaybı olmuyor. Üçüncü çocuğu doğurduğunda biraz kâra geçiyor kadın. Bunu yapmayalım ya, bu olmaz.

Ayrıca, Sayın Bakan, yani siz bilmeyebilirsiniz ama aramızda ilk doğumunu yapan kadınlar vardır, bir kadına destek olunacaksa özellikle ilk doğumda destek olunmalıdır